50-)Dokuzuncu risâle bir din câhiline cevâb

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Cevap: 50-)dokuzuncu risâle bir din câhiline cevâb

Görülüyor ki, islâm düşmanları, bugün, yalan ve iftirâ ateşini körükliyebilmek için, üç kaynakdan zehr almakdadır: Hıristiyan misyonerlerinden, Volter gibi körü körüne dinlere saldıranlardan ve her doğruyu, her iyiliği yok edip, insanları bir hayvan ve bir makina adam gibi sömüren komünistlerden zehrlenmekdedirler.
9— (Din, mevcûd olan ile yetinmek, kanâ’atkârlık, acı çekmek, müsâvâtsızlıkları benimsemek imiş. Bir cem’iyyetdeki mevcûd fikrleri kalıplaşdırmak imiş. Sınıf farklarının azaltılması, istismârın önlenmesi için dahâ iyi bir hayâta kavuşmağı önlermiş. Bu baskılar, Cehennem korkusu ile yapılmış. Acı çekenler, Cennetle avutuluyormuş. Fertlerin kişiliklerini öldürmüş imiş.)
Cevâb: Yukarıdaki maddenin sonunda bildirdiğimiz üç kaynakdan aldığı zehrleri, müslimân yavrularına aşılamak istiyor. Fekat, becerememiş. Bugün gençler, islâm kitâblarını okuyor. Dînini doğru olarak öğreniyor. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (İki günün kazancı eşit olan, ziyân etmiş demekdir. Müslimân hergün ilerlemelidir) buyuruyor. Bu emri işiten ve Resûlullahın halîfesi hazret-i Ömerin (İleri) emrini uzun uzun okuyan akllı bir genç, ilerici geçinen bu câhilin yalanlarına elbette aldanmaz. İslâmiyyet, müsâvâtsızlıkları benimsemeği değil, müsâvâtsızlıkları yok etmeği, adâleti emr ediyor. (Ben, âdil olan bir hükümdâr zemânında geldim) hadîs-i şerîfi, kitâbsız kâfirlerin adâletini bile övmekdedir. (Münâvî) de ve (Deylemî) de yazılı olan hadîs-i şerîfde, (Cennete önce girenler, âdil olan hâkimler ve âdil olan hükûmet adamlarıdır) buyuruluyor. Bu hadîs-i şerîf, acı çekdirmeği ve müsâvâtsızlığı mı, yoksa acı çekdirmemeği ve müsâvâtı mı emr ve teşvîk buyuruyor? Okuyucularımızın vicdânı, buna elbette doğru cevâb verecek ve kâfir yazarın sapıklığı ve kimlere hizmet etmek gayretinde olduğu iyi anlaşılacakdır.
İslâmiyyet, zekât vermeği, ödünc vermeği, yardımlaşmağı emr etmekdedir. Sınıf farklarını kaldıran bu emrleri yapanların Cennete gideceğini bildirmekdedir. Cennete acı çekenler değil, acıyı verenden, yaratandan râzı olanlar girecekdir. İslâmiyyet, en iyi hayâta kavuşduran, ilerici, dinamik bir dindir. İslâmiyyet, mevcûd sınırları kalıplaşdırmamış, ticâret, sanâyı’, zirâ’at ve harb tekniğinde günün şartlarına uyulmasında, yükselmek için her ilmî buluşun tatbîk edilmesinde, devleti idâre edenleri serbest bırakmışdır. Allahü teâlâ, insanların her bakımdan en üstünü, en akllısı olan sevgili Peygamberine bile (Eshâbın ile müşâvere et! Onlara danış!) buyuruyor.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Cevap: 50-)dokuzuncu risâle bir din câhiline cevâb

İslâm halîfelerinin hepsinin müşâvirleri, meclisleri, ilm adamları vardı. Danışmadan birşey yapmaları câiz değildi. İbâdetlerde hiç değişiklik, reform olamaz. Fekat, teknikde, dünyâ işlerinde ilerlemek, yükselmek emr edilmişdir. Bunun içindir ki, islâm devletleri, doğuda, batıda, her yerde, her konuda ilerledi. Bütün dünyâya önder oldu. İslâmiyyet, şahsiyyet sâhibi olmağı, fikr hürriyyetini sağlıyan bir dindir. Herbir müslimân, bütün dünyâdan dahâ kıymetlidir.
10 — (Din, iç ve dış istismârı sağlamış. Kanâ’at etmek ve kadere rızâ, uyuşukluğa ve istismâr edilmeğe sebeb olmuş. İstihsâl kuvvetleri, belirli ellerde toplanmış. Geniş kitle, dünyâ se’âdetlerine lâyık görülmemiş. Bir lokma, bir hırka felsefesi, yaşama ve mücâdeleci kuvveti yok etmiş. Âhıret ümmîdi, acı ve sıkıntı çekmeğe sebeb olmuş.)
Cevâb: Din üzerinde konuşabilmek için, az da olsa, bir din bilgisine sâhib olmak lâzımdır. İslâmiyyeti, bugünkü kapitalistlere, komünist sömürücülere benzetip, dîne böyle saldırmak, gözü döndürücü, aklı örtücü azılı bir islâm düşmanlığını göstermekdedir. İstihsâl kuvvetlerini belirli ellerde toplıyan ve milleti sömüren batılı kapitalistlere ve zâlim komünistlere karşı birşey demeyip de, sosyal adâleti emr eden islâmiyyete saldırmak, düpedüz islâm düşmanlığı ve açık bir moskof uşaklığı olsa gerekdir. İslâmî bilgisi hiç olmadığı için, dönüp dolaşıp, kanâ’at etmeğe, kadere inanmağa çatıyor. Medeniyyet nâmına yalnız iktisâddan, para birikdirmekden söz ediyor. Anlamıyor ki, kanâ’at, sinir hastalıklarını önliyen, geçimsizliği, düşmanlığı gideren, cem’iyyetlerin düzenlerini sağlıyan bir faktördür. Kanâ’at, islâmiyyetin dünyâya yayılmasını, ilm ve fen âbideleri kurmağı sağlamışdır. (Çalışan kazanır) ve (Herkes yapdığını bulur) meâl-i âlîsinde olan âyet-i kerîmeler ile (Allahü teâlâ çalışıp kazananları sever) ve (Münâvî)deki (Allahü teâlâ çalışmıyan gençleri elbette sevmez) gibi, nice hadîs-i şerîfler, çalışıp ilerlemeği mi, yoksa uyuşukluğu mu emr ediyor? Müslimânların kurduğu Emevî, Abbâsî, Gaznevî, Hind Timûrları ve Endülüs ve Osmânlı medeniyyetleri, çalışkanlığı mı, yoksa uyuşukluğu mu gösteriyor? İslâm düşmanları tarafından uydurulmuş, (bir lokma, bir hırka) sözü, Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin emrlerini değişdirebilir mi? Bu söz, müslimânlık demek değildir. Âhırete inanmak, acı çekmeğe değil, ferdlerin, âilenin ve cem’iyyetin düzenli, huzûrlu olmasına sebebdir. Târîh, böyle olduğunu açıkça göstermekdedir. İslâm dîni, acı çekmeği değil, maddî, ma’nevî acıları gidermeği, acılara, sıkıntılara sebeb olmamağı emr etmekdedir.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Cevap: 50-)dokuzuncu risâle bir din câhiline cevâb

11 — (Bu memleketler, hâlâ çöl kanûnları ile idâre edilmekde imiş.)
Cevâb: Allahü teâlânın gönderdiği Kur’ân-ı kerîmin ve yüzbinlerce hadîs-i şerîfin bildirdiği emrler, ilmler, dünyânın her yerindeki ilm ve akl sâhiblerini hayrân bırakmakdadır. Bu ilmlerin, emrlerin üstünlüklerini, kıymetlerini açıklayabilmek için, islâm âlimleri binlerle kitâb yazmışdır. Bunlardan birkaçını, (Se’âdet-i Ebediyye) kitâbımızın muhtelif yerlerinde bildirdik. Müslimân olmıyan ilm adamları da, bu doğru sözü, insâf ederek açıklamakdadır. Göte diyor ki, (Kur’ân-ı kerîmi ilk okuyan, bir zevk duymaz ise de, sonra, okuyanı kendisine çeker. Dahâ sonra, güzelliği ile onu cezb eder). Kibon diyor ki, (Kur’ân-ı kerîm yalnız Allaha, âhırete inanmağı değil, medenî ve cezâ kanûnlarını da bildirmekdedir. İnsanların bütün işlerini, hâllerini düzenliyen kanûnları ve Allahü teâlânın değişdirilmiyen emrlerini getirmişdir).
Davenport diyorki, (Kur’ân-ı kerîm, dînî vazîfeleri ve günlük işleri, rûhun temizliğini, bedenin sıhhatini, insanların birbirlerine ve cem’iyyete ve devlete karşı olan vazîfelerini, haklarını, insanlara, cem’iyyetlere fâideli olan şeyleri, ahlâk, cezâ bilgilerini düzenlemekdedir. Kur’ân-ı kerîm, insanlara fâideli bir sistemdir. Canlıların ve eşyânın her hâli, onun ile düzenlenir. Ahlâk üzerinde çok titiz, çok kuvvetlidir. Kur’ân-ı kerîm, hep iyilik etmeği emr ediyor. Sosyal adâleti kuvvetlendiriyor. Medeniyyete kıymetli te’sîr yapıyor. İnsanlara iyilik, se’âdet için, Allah tarafından gönderilen en kıymetli kitâba, inâd ve düşmanlık ederek, câhilce saldırmak kadar haksız ve gülünç bir iş olamaz).
Görülüyor ki, akl ve vicdân sâhibi herkes, Kur’ân-ı kerîmi anlıyabildiği kadar, ona bağlanmakda, saygı göstermekdedir. Bu mukaddes kitâba, çöl kanûnu demekden dahâ kötü bir ahlâksızlık, alçaklık ve ahmaklık olamaz.
12 — (Diğer doğu ülkeleri de, çöl kanûnlarını atıp millî ve batılı bir ideolojiye yönelmekde, din afyonunu atmakla uyanmakda imişler.)
Cevâb: Bu câhil ve sapık yazarın afyon dediği islâm dînine, müslimân olmıyanlar bile hayrânlıklarını bildirmekdedir. Mocheim diyor ki, (Mîlâdın onuncu asrında, Avrupayı kaplamış olan müdhiş kara günlerden dahâ kötüsü düşünülemez. Bu devrin en ileride bulunan latinlerinde bile, ilm ve fen adına, mantıkdan ileri birşeyleri yokdu. Mantık, bütün ilmlerin üstünüdür sanılıyordu. O zemân müslimânlar, İspanyada ve İtalyada mektebler kurdu. Avrupalı gençler, ilm öğrenmek için buralara toplandı.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Cevap: 50-)dokuzuncu risâle bir din câhiline cevâb

İslâm âlimlerinin okutma metodlarını öğrenerek, hıristiyân mektebleri açıldı).
Dünyâ târîhlerinin sözbirliği ile överek yazdığı gözleri kamaşdıran islâm medeniyyetini, Kur’ân-ı kerîme uyanlar meydâna getirdi. Bugün Avrupa, Amerika ve Rusyada fen ilerledi, dev sanâyı’ kuruldu. Ay yolculuğuna başlandı. Fekat, hiçbirinde huzûr sağlanamadı. Patronların isrâfı ve sefâheti, işçilerin sefâleti giderilemedi. Komünistlerde devlet, milleti sömürdü. Milyonlarca insan, buğaz tokluğuna, aç, çıplak çalışdırıldı. Zâlim, kan dökücü bir azınlık, bunların sırtından yaşadı. Serâylarda zevk ve safâ sürüp, her kötülüğü yapdılar. Kur’ân-ı kerîme uymadıkları için râhata, huzûra kavuşamadılar. Medenî olmak için, fende, teknikde onlara benzemek, onlar gibi çalışmak, başarmak lâzımdır. Çünki, Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîfler, fende, san’atda ilerlemeği emr ediyor. Meselâ, ibni Adî ve Münâvînin “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ” bildirdikleri hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, fende ilerliyen, san’at sâhibi olan kulunu elbette sever) ve (Hâkim-i Tirmüzî) ve (Münâvî)deki hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, kulunun san’at sâhibi olduğunu görmeği elbette sever) buyuruluyor. Fekat, medenî olmak için, yalnız bunu başarmak yetişmez. Kazanılan ni’metlerin, adâletle paylaşılması, çalışanın emeğine kavuşması lâzımdır. Bu adâlet de, ancak Kur’ân-ı kerîme uymakla elde edilir. Bugün Avrupa, Amerika ve Rusya, islâmiyyete uygun olarak çalışdıkları işlerinde, kazanıyorlar. Fekat, kazançlarını Kur’ân-ı kerîmdeki adâlet esâslarına göre paylaşmadıklarından râhata, huzûra kavuşamıyorlar. Sınıf mücâdelesinden kurtulamıyorlar. İslâmiyyete uymıyanlar, aslâ mes’ûd olamaz. Uyanlar, müslimân olsa da, olmasa da, inansa da, inanmasa da, uydukları kadar, dünyâda fâidesini görür. İnanarak uyanlar ise, hem dünyâda, hem âhıretde fâidesini görürler. Dünyâda, râhat, huzûr içinde yaşarlar. Âhıretde de, se’âdet-i ebediyyeye, sonsuz ni’metlere kavuşurlar. Bu sözün doğru olduğunu târîh de, günlük olaylar da, açıkça göstermekdedir. Bundan anlaşılıyor ki, müslimân olsun olmasın, İslâm dîninin gösterdiği yolda ilerlemiyenler, ayrıldıkları kadar, zarara, felâkete sürüklenirler.
Allaha îmân, Allah korkusu ve islâm dîni, maddî mes’elelerde âciz kalan insanlara ümmîd ve çalışma azmi verecek sebeblerdir.
Ekonomik ve teknik terakkîlerin fâideli olabilmesi için, ma’nevî kuvvete de ihtiyaç olduğu görülmekdedir.
Din ve fen, insanlara çok lüzûmlu, çok fâideli olan iki yardımcıdır. Fen bilgileri, râhat için, huzûr için, medeniyyet için lâzım olan vâsıtaları, sebebleri hâzırlar.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Cevap: 50-)dokuzuncu risâle bir din câhiline cevâb

Din bilgileri de, fennin hâzırladığı âletlerin, râhat için, huzûr için ve medeniyyet için kullanılabilmelerini sağlar. Komünistler, Almanlardan, Amerikalılardan çaldıkları fen bilgileri ile, dev sanâyı’, mu’azzam fabrikalar kurdular. Gözleri kamaşdıran füzeler, peykler yapdılar. Fekat, bunlarda yalnız fen vardı. Din yokdu. Bundan dolayı, fen ile yapdıkları âletleri, kendi milletine işkence yapmak için ve başka milletlere saldırmak için ve dünyâda isyânlar, ihtilâller çıkarmak için kullandılar. Her yeri zindana çevirdiler. Fende ilerlemeleri, medeniyyete değil, vahşete sebeb oldu. Râhat, huzûr, insan hakları yok edildi. Bir azınlığın zevk ve safâsı için, milyonlarca insan sefîl oldu. Onun için, hakîkî dîni öğrenmeğe ve hakîkî müslimân olmağa gayret edelim.
Hakîkî müslimânlar hakkında, bakınız, Kur’ân-ı kerîm ne buyuruyor:
(İyi biliniz! Allahın dostlarına korku yokdur. Onlar üzülmiyeceklerdir!) “Yûnüs Sûresi, 62.ci âyet-i kerîme meâli”.
İslâmın ahkâmına, ya’nî Allahü teâlânın emrlerine ve yasaklarına inanalım. Bu ahkâma uyarak, birbirimize ve devletimize yardımcı olalım. Râhata, huzûra, se’âdete kavuşalım, sevgili okuyucularımız.
Hulâsa: Yukarıda 12 madde hâlinde sıraladığımız yazılar, yazarlarının hem câhil, hem ahmak bir din düşmanı olduklarını gösteriyor. İslâm âlimlerinden hiçbirinin hiçbir kitâbını okumamış, işitdiklerini de anlamamış oldukları görülüyor. Bunlara cevâb vermeğe değmez. Çünki (ve mâ cevâbül ahmakı illessükût) meşhûrdur. Etiketlerine aldanan gençlerin ilmî yazılar olduğunu zan ederek, senedleri, vesîkaları olmıyan bu hayâlî hezeyânlara aldanmamaları için kısaca cevâb yazarak uyarmağı uygun gördük.
Soysuz olana, kıymet mi verir hiç diploma?
Altın palan vursan, eşek yine eşekdir!

Allaha tevekkül edenin yâveri Hakdır.
Na-şâd olan bu kalbim, birgün şâd olacakdır.
 
Üst Alt