4- İctihâd

MURATS44

Özel Üye
Birbirlerini kâfir bilmekden değildi. Bu fitne, Emîr-ül-mü’minîn Osmânın “radıyallahü teâlâ anh” şehîd edilmesi ile başladı. Muhârebe zemânında, Eshâb-ı kirâm üçe ayrılmışdı. Bir kısmı, haklı halîfe olan Alî “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri tarafında idi. İkinci kısmı Şâm emîri tarafında idi. Üçüncü kısmı, iki tarafa da katılmadı. Hadîs âlimleri ve fıkh ilminin müctehidleri, Eshâb-ı kirâmdan hadîs-i şerîfleri toplarlarken, her üç kısmdakileri müsâvî tutmuşlar, hepsinin sözlerinin kıymetli, doğru olduğuna inanmışlardır. Üç kısmdan birinde bulunanları kâfir veyâ fâsık bilselerdi, bunların bildirdiklerini kabûl etmezler, bu haberleri, ictihâd için, ahkâm çıkarmak için, menba’ ve sened yapmazlardı. Bu üç kısmdakilerden herhangi biri kötülenirse, dîn-i islâm, içerden yıkılır. Bu büyüklere dil uzatmamak, islâmiyyete hizmet etmek olur ve Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” sohbetine, meclislerine kıymet vermek olur. Eğer (Resûlullahın akrabâsına kıymet vermek çok lâzımdır) denirse, evet öyledir. Fekat, Resûlullahın akrabâsından hiçbiri, kendileri ile harb eden Sahâbîlerden hiçbirine kâfir demedi. Evet, harb edenlerin birbirlerini sevmemeleri, kötülemeleri lâzımdır. Fekat, hadîs-i şerîfler ile medh edilen bu hayrlı insanlar, birbirlerini aslâ kötülememişlerdir. Resûlullahın akrabâsını sevmek, bütün müslimânlara vâcibdir. Onların incinmelerini istemek de, bu sevgiyi bozar.
Eshâb-ı kirâmın “aleyhimürrıdvân” birbirleri ile muhârebelerini konuşmak, yazmak doğru değildir. Bu hâle üzülmeli ve susmalıdır. Şî’î denilen ba’zı kimseler, taşkınlık yapıyorlar. Uydurma haberlere aldanarak, o temiz insanları, kendi nefsleri gibi zan ediyorlar. Eshâb-ı kirâma kâfir diyecek kadar taşkınlık yapıyorlar. Hâlbuki, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hayâtını, sözlerini bizlere onlar bildirdi. Ömrlerini Resûlullahın sohbetinde geçiren, Onun terbiyesi ve nasîhatleri ile edeblenen, olgunlaşan, mallarını ve canlarını Onun için fedâ eden, Ondan sonra da Onun dînini yaymak için çalışan kimselerin küfrden kurtulamayacakları düşünülebilirmi? Allahü teâlâ, bu hizmetlere, gayretlere, hiç merhamet etmemişmidir? Onlara merhamet edilmezse, sonra gelen bizim gibi günâhkârlar, nasıl afv ve rahmet bekleyebiliriz? Geçmiş Peygamberlerden ve Evliyâdan biri ölünce, ümmetinin, cemâ’atinin hepsinin kâfir oldukları ve Onun evlâdlarına, akrabâsına düşman oldukları, hiç işitilmişmidir? Böyle olsaydı, Allahü teâlânın Peygamber göndermesi, abes olurdu, fâidesiz olurdu. Zemânların en iyisi olarak müjdelenmiş olan zemân, zemânların en kötüsü olurdu. İnsanların en iyileri, en kötüleri olurdu.
 
Üst Alt