21- Eshâb-ı kirâmın üstünlükleri, Sahâbî kime denir

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
ESHÂB-I KİRÂMIN ÜSTÜNLÜKLERİ Nişâncızâde denmekle anılan Muhammed bin Ahmed efendinin “rahime-hullahü teâlâ” birçok kitâblardan toplıyarak hâzırladığı (Mir’ât-ı kâinât) adındaki türkçe târîh kitâbı, Eshâb-ı kirâmın büyüklüğünü, kıymetlerini kısa ve açık anlatmakdadır. Biz de, bu kitâbdan, olduğu gibi aşağıya alıyoruz. Nişâncızâde, hicretin 962 yılında tevellüd, 1031 [m. 1622] yılında vefât etmişdir. Kitâbını ondördüncü Osmânlı pâdişâhı olan birinci sultân Ahmed hân zemânında temâmlamışdır.
Sahâbî kime denir: Âlimlerin çoğuna göre, kadın veyâ erkek, çocuk veyâ büyük bir müslimân, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizi çok az da olsa, bir kerre görürse, kör olan, bir kerre konuşursa ve îmân ile vefât ederse, buna sahâbî denir. Kâfir iken görüp de, Resûlullahın vefâtından sonra îmâna gelen veyâ müslimân iken görüp, sonra mürted olan, sahâbî değildir. Sahâbî oldukdan sonra mürted olup, Resûlullahın vefâtından sonra, tekrâr îmâna gelen, sahâbî olur. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Cin sınıfına da Peygamber olduğu için, Cin de, sahâbî olur. Birkaç sahâbîye (Eshâb-ı kirâm) veyâ (Sahâbe) denir.
Eshâb-ı kirâmın üstünlüğü: (Mevâhib-i ledünniyye) kitâbında deniliyor ki, Peygamberlerden ve meleklerin üstünlerinden sonra, bütün yaratılmışların en üstünü, Eshâb-ı kirâmdır “aleyhimürrıdvân”. Eshâb-ı kirâmın her biri, bu ümmetin hepsinden dahâ üstündürler. Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğuna inanan herkese, ya’nî her müslimâna, hangi ırkdan, hangi memleketden olursa olsun, Muhammed aleyhisselâmın ümmeti denir. Biz müslimânlar, Muhammed aleyhisselâmın ümmetiyiz. Her nekadar, bir hadîs-i şerîfde, (Ümmetim yağmur gibi hayrlıdır. Önce gelenler mi, sonra gelenler mi dahâ hayrlıdır bilinemez) buyuruldu ise de, sevâbın çok olması, dahâ üstün olmağı göstermez. Çünki, Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve sellem” görmek gibi üstünlük olamaz. Eshâb-ı kirâm “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, Şâmı feth etdikleri zemân, hıristiyanlar bunları görünce, güzel hâllerine şaşdılar ve bunlar Îsâ aleyhisselâmın eshâbı olan Havârîlerden dahâ üstündürler dediler ve bunu söylerken yemîn etdiler. Düşmanın da şâhid olduğu bir üstünlüğe kim ne diyebilir?
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Âl-i İmrân sûresinin yüzonuncu âyet-i kerîmesinde meâlen, (Siz ümmetlerin hayrlısısınız) ve Tevbe sûresinin yüzüncü âyet-i kerîmesinde meâlen (Önce müslimân olanlardan, Muhâcirlerin ve Ensârın önce gelenlerinden ve bunların yolunda gidenlerden Allahü teâlâ râzıdır ve bunlar da, Allahü teâlâdan râzıdırlar. Allahü teâlâ bunlar için, Cennetler hâzırladı. Bu Cennetlerin altından nehrler akmakdadır. Bunlar Cennetlerde sonsuz olarak kalacaklardır) buyuruldu. Bir hadîs-i şerîfde, (Eshâbımı söğmeyiniz! Eshâbımdan sonra gelenlerden bir kimse, dağ kadar altın sadaka verse, Eshâbımdan birinin bir avuç arpa vererek kazandığı sevâba veyâ yarısına kavuşamaz) buyuruldu. Münâvînin ve Beyhekînin bildirdikleri hadîs-i şerîfde, (Eshâbım gökdeki yıldızlar gibidir. Herhangi birisine uyarsanız, hidâyete kavuşursunuz!) buyuruldu. Bir hadîs-i şerîfde, (Eshâbıma düşmanlık etmekden sakınınız! Allahdan korkunuz. Onları seven, beni sevdiği için sever. Onlara düşmanlık eden, bana düşmanlık etmiş olur. Onları inciten, beni incitmiş olur. Beni inciten de, elbette Allahü teâlâyı incitir) buyuruldu. Bir hadîs-i şerîfde, (İnsanların en iyisi, benim zemânımda bulunan müslimânlardır. Onlardan sonra en iyisi, onları görenlerdir. Onlardan sonra da en iyisi, onları görenleri görenlerdir. Onlardan sonra gelenlerde iyi olmıyanlar da vardır) buyuruldu. Başka bir hadîs-i şerîfde, (Ümmetimin en iyisi, benim bulunduğum zemânda olanlardır. Onlardan sonra en iyisi, onlardan sonra gelenlerdir. Onlardan sonra da en iyisi, dahâ sonra gelenlerdir) buyuruldu. Münâvînin ve Tirmüzînin bildirdikleri hadîs-i şerîfde, (Beni gören ve beni görenleri gören bir müslimânı Cehennem ateşi yakmaz) buyuruldu. Bu âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler, Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” üstünlüğünü açıkça göstermekdedirler.
Eshâb-ı kirâmın hepsini “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” üstün bilmemiz, sevmemiz lâzımdır. Akâid kitâblarında, söz birliği ile deniliyor ki: (Eshâb-ı kirâmın herbirini büyük ve üstün bilmek, hepsine iyi gözle bakmak, herbirinin âdil ve sâlih olduğuna inanmak lâzımdır. Hiçbirine dil uzatmamak, la’net etmemek, düşmanlık etmemek ve bir kısmını sevmek için başka Sahâbîlere düşman olmakdan sakınmak lâzımdır. Bir kısmına düşmanlık ederek, söğerek, kötüliyerek, başka kısmın sevilmiş olacağını sanmakdan kaçınmalıdır. Böyle olduğu kesin vesîkalarla, kuvvetli senetlerle isbât edilmişdir).
Sahâbeden birini, ondan dahâ yüksek bir sahâbîden, dünyâdaki işlerinden dolayı dahâ çok sevmek, fekat ötekinin dahâ üstün olduğuna inanmak günâh değildir. Meselâ bir kimse, hazret-i Alînin “radıyallahü teâlâ anh” evlâdından olsa, ya’nî seyyid olsa, bunun için hazret-i Alîyi hazret-i Ebû Bekrden dahâ çok sevse, fekat âhıret için, hazret-i Ebû Bekri hazret-i Alîden üstün tutsa, günâh olmaz.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Çünki, dünyâ muhabbeti, insanın elinde değildir.
Ehl-i sünnetin temel kitâblarından biri olan (Şerh-i Akâid) kitâbında, Sa’deddîn-i Teftâzânî buyuruyor ki, (Eshâb-ı kirâm arasındaki ayrılıkların, muhârebelerin iyi sebeblerle, güzel niyyetlerle yapıldığına inanmamız lâzımdır. Eshâb-ı kirâmdan birini söğmek, kötülemek câiz değildir. Hazret-i Âişe gibi nass ile üstünlüğü bilinen bir sahâbîyi kötülemek küfrdür. Nass ile bildirilmemiş bir sahâbîyi kötülemek ise, bid’atdır ve büyük günâhdır). (Mevâhib-i ledünniyye) kitâbında yazılı bir hadîs-i şerîfde, (Eshâbım anıldığı zemân, dilinizi tutunuz! Onların şânlarına lâyık olmıyan birşey söylemeyiniz!) buyuruldu. Bir hadîs-i şerîfde, (Eshâbımdan birini söğeni dövünüz) ve Taberânî ile Münâvînin bildirdikleri hadîs-i şerîfde, (Peygamberleri söğen öldürülür ve Eshâbımı söğen dövülür) buyuruldu. Celâleddîn-i Süyûtî hazretlerinin (Câmi’ussagîr) kitâbındaki hadîs-i şerîfde, (Eshâbımın kusûrları, yanlış hareketleri olacakdır. Allahü teâlâ, onları bana bağışlıyacak, kusûrlarını afv edecekdir) buyuruldu. (Hülâsa-tül-fetâvâ) kitâbında diyor ki, (Hazret-i Ebû Bekri ve hazret-i Ömeri söğmek küfrdür. Fekat hazret-i Alîyi onlardan üstün sanmak, küfr değildir. Bid’atdir ve dalâletdir). İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretlerine, (Ehl-i sünnet ve cemâ’at) mezhebi nedir diye soruldukda, (Hazret-i Ebû Bekr ile hazret-i Ömerin en üstün olduklarına inanmak ve Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” iki dâmâdını sevmek ve abdest alırken ayaklardaki iki mest üzerine mesh etmek ve iyi, kötü her müslimânın arkasında nemâz kılmakdır) cevâbını verdi. (Âdâb-ül-menâzil) kitâbında, bir sahâbîyi bir kerre söğmek küfr değildir, dalâletdir. Bir veyâ iki veyâ üç kerre söğen, döverek ta’zîr olunur. Üçden fazla söğen, katl olunur denilmekdedir.
 
Üst Alt