Kur’an’da Zaman Kavramı

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
IMG_1389.jpg


KUR’AN’DA ZAMAN KAVRAMI
Uzun zamandır insanlığın zihnini, “zaman var mıdır?”, “izafi midir?” yoksa “zaman sadece bir an mıdır?” gibi sorular meşgul etmiştir. Galilei, Newton, Einstein, Stephen Hawking gibi birçok bilim adamı tarihin birçok döneminde bu sorulara cevap bulmaya çalışmışlardır.
Einstein’in “zamanın göreceliği”, Stephen Hawking’in “kara delikler” kuramları 20. yüzyılda yeni ortaya atılmış teoriler gibi görünse de, Kuran-ı Kerim bütün bunları diğer birçok ilim gibi, Einstein, Hawking ve diğerlerinden yüzyıllar önce haber vermiştir.
Örneğin, Einstein’ın rölativite kuramına göre, zaman sabit değildir, hıza bağlı olarak uzar veya kısalır. İşte Einstein zamanın göreceliğini bu şekilde izah eder.

Allah, günümüzden 1400 yıl önce Kuran-ı Kerim’i bir rehber olarak indirmiştir. İnsanlığın bilim ve teknoloji ile daha yeni kavramaya çalıştığı birçok ilmi 600′lü yıllarda insanlara vahiy sonucu bildirmiştir. Kuran-ı Kerim’de zamanın izafi olduğunu işaret eden ayetler ise şöyledir:



Dedi ki: “Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?” Dediler ki: “Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor.” Dedi ki: “Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz,” (Müminun Suresi, 112-114)
“Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir.” (Mearic Suresi, 4)
“Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O’na yükselir.” (Secde Suresi, 5)
Kuran-ı Kerim ayrıca, “Yedi Uyurlar” olarak bilinen, üçyüzdokuz yılına eşdeğer sürede mağarada kalan, uyandıklarında ise kendilerini sanki bir gün ya da günün birkaç saati kadar mağarada kaldıklarını hisseden genç bir topluluktan bahseder: … İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Ne kadar kaldınız?” Dediler ki: “Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık.” Dediler ki: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir…” (Kehf Suresi, 19)Kaynakwh webhatti.com:
“Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar.” (Kehf Suresi, 25)


Ünlü bilimadamı Stephen Hawking, Big Bang, evrenin genişlemesi, kara delikler, karadeliklerdeki antimadde, Hawking radyasyonu gibi teorileri bulmuş, fizikte “boyut” kavramı üzerinde çalışmalar yapmıştır. İnsanlık bugüne kadar hiçbir bilimadamının dahi aklından geçmeyen bu teorileri, ancak 20. yüzyılda öğrenebilmiştir. Hatta Stephen Hawking bu konudaki düşüncelerini şöyle ifade eder: “Evrenin genişlemekte olduğunun ortaya çıkarılışı 20. yüzyılın en büyük düşünsel devrimlerinden biridir. Bugünden geçmişe bakıldığında kimsenin bunu neden daha önce akıl etmediğine şaşmamak elde değil.”

Aslına bakılırsa Hawking’in bu teoriyi ilk kez kendisinin düşünebildiği vehmine kapılması son derece gülünçtür. Zira Allah (cc) evreni 1400 sene evvel Kuran-ı Kerim’de “evreni yarattığını ve onu genişlettiğini bildirmiştir.”

“Biz göğü ‘büyük bir kudretle’ bina ettik ve şüphesiz Biz, (onu) genişleticiyiz.” (Zariyat Suresi, 47)


Yine Stephen Hawking, yakıtı tükenen yıldızların içine büzülüp yerine sonsuz yoğunluk ve sıfır hacimdeki çekim alanı meydana getiren kara deliklerin ve kara deliklerin içinde maddenin yanısıra antimaddenin de varolduğunu ispatlayarak kendince bilim dünyasına yeni bir bakış açısı kazandırdı. Oysa Kuran-ı Kerim’de asırlar öncesinden kara deliklere şöyle işaret etmektedir:

“Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim. Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir.” (Vakıa Suresi, 75-76)


İnsanlığın gelişen bilim ve teknolojiyle hergün yeni bir bilgi öğrenmesi elbette sevindiricidir. Ama bu bilgileri körü körüne kabul etmek hiçbir şey kazandırmaz. Allah’ın varlığına inanan bir insan Kuran-ı Kerim’in rehberliğinde bu gelişmeleri düşünür ve Allah’ın yaratışındaki mükemmelliği, sonsuz aklı görüp tüm evrenin onun gücü ve sanatının göstergesi olduğunu anlayacaktır. Böylece Allah’ın ayetlerini görüp tanıyacak, bu ilmi onu Allah’a daha da yakınlaştıracaktır.
0099.jpg

 
Üst Alt