A'li imran suresi 73 ayetin tefsiri

faruk islam

Özel Üye
Sure: 3 - Al-i İmran Suresi
Ayet:73
Konu: Doğru Yol Allah'ın Yoludur


بســـم الله الرحمن الرحيم

وَلاَ تُؤْمِنُواْ إِلاَّ لِمَن تَبِعَ دِينَكُمْ قُلْ إِنَّ الْهُدَى هُدَى اللّهِ أَن يُؤْتَى أَحَدٌ مِّثْلَ مَا أُوتِيتُمْ أَوْ يُحَآجُّوكُمْ عِندَ رَبِّكُمْ قُلْ إِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
73 - "Sizin dininize bağlananlardan başkasına güvenmeyin." (Ey Muhammed) De ki: "Doğru yol Allah' ın yoludur." "Size verilenin bir benzerinin başkasına da verildiğinin (anlaşılmaması) veya Rabbiniz katında aleyhinize bir delil olmaması için..." (Ey Muhammed!) De ki: "Doğrusu fazilet Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir. Muhakkak ki Allah Vasi'dir, Alim'dir."

Ayetteki: "Doğru yol Allah'ın yoludur" ve "Doğrusu fazilet Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir. Muhakkak ki Allah Vasi'dir, Alim'dir" sözleri Allah'a aittir. Bu sözlerin dışında kalanlar konusunda ise iki görüş vardır.
1 - Bu sözler kitap ehline aittir. Bu görüşe göre ayetin manası şöyledir:
"(Kitap ehli şöyle dedi): "Size verilenin bir benzerinin başkasına da verildiğinin (anlaşılmaması) veya Rabbiniz katında aleyhinize bir delil olmaması için sizin dininize bağlananlardan başkasına güvenmeyin."
Yahudi ve hristiyanlar müslümanları dinlerinden çıkarmak için hazırladıkları planlarının bozulmaması ve insanların İslama girmesini engellemek için kitaplarında Muhammedin hak rasul olduğunu bildiren hükümlerin başkalarına anlatılmamasını birbirlerine tavsiye ediyor ve: "Sizin dininizden olanlardan başkasına asla güvenmeyin, bu planları ve bilgileri yabancılara, özellikle de müslümanlara hiç anlatmayın" diyorlardı.
2 - Ayetteki sözlerin hepsi Allah (c.c)'ya aittir. Allah (c.c) mü'minlere dinlerinde iman üzere sabit kalmaları ve yahudilerin tuzaklarına düşmemeleri için hitab etmektedir. O zaman ayetin manası şöyle olur:
"Ey mü'minler! sizin dininizden olanlardan başkasına güvenmeyin, başkalarının sözlerine inanmayın. Bilin ki sizin dininizden daha üstün bir din yoktur. Allah katında aleyhinize delillerle şahidlik edebilecek, sizin doğru yolda olmadığınızı ispatlayabilecek hiçkimse yoktur. Böyle inanın. Bilin ki hidayet Allah'ın hidayetidir. Sizler bu dine tabi olduğunuz müddetçe hidayet üzere olursunuz. Allah dilediğini nimetlendirerek üstün kılar."
“De ki: "Doğru yol Allah'ın yoludur.”
Allah (c.c) Rasulü Muhammed (s.a.s)'e, kitab ehline şöyle demesini emrediyor:
"Ey kitap ehli! Allah'ın gösterdiği yoldan başka hidayete götürücü bir yol yoktur. Allah ancak hakedenleri hidayete ulaştırır. Hiçkimseyi ırk veya renginden dolayı diğer insanlardan üstün tutmaz. Allah'ın hidayet ettiği kimseyi hiçkimse saptıramaz. Allah (c.c)'nun sadece sizlerin Rabbi olduğunu, hidayet üzere olanların da yalnız kendiniz olduğunuzu, rasullerin hep sizin aranızdan çıkacağını ve bütün rasullerin yalnız sizlere gönderildiğini zannediyorsunuz. İşte bu sebeble araplardan olan Muhammed (s.a.s) bir rasul olarak gönderilince, bu rasul aranızdan çıkmadığı için kitaplarınızda ismi geçmesine rağmen sırf hasetten dolayı ona ve getirdiklerine iman etmediniz. Ona iman edenleri saptırmak için tuzaklar hazırladınız ve halen de hazırlıyorsunuz."
Allah'ın, yahudi ve hristiyanların sözlerine müdahale edip: "De ki! Doğru yol Allah'ın yoludur" diyerek ikiye bölmesi, yahudi ve hristiyanların sapıklığını ve görüşlerinin yanlışlığını ortaya koymak içindir.
"Size verilenin bir benzerinin başkasına da verildiğinin (anlaşılmaması) veya Rabbiniz katında aleyhinize bir delil olmaması için...”
Allah (c.c) ayetin bu bölümünde kitab ehline şöyle hitab ediyor:
Ey yahudi ve hristiyanlar: Şüphesiz ki Allah sizlerin: "Araplardan olan bu rasul hakkında kitaplarınızda bildirilenleri, dininizden başka dine tabi olanlara sakın anlatmayın" diyerek karar aldığınızı, söz birliği yaptığınızı bilmektedir. Sizler bu rasulün ve ona bağlı olanların doğru yolda olduğunu gerçekten biliyorsunuz ve o rasulle ilgili olarak kitaplarınızda geçen gerçekleri anlattığınız zaman bunları öğrenen insanların, özellikle müslümanların, öldüklerinde Allah katında sizin aleyhinize bunları bir delil olarak göstermelerinden ve ona tabi olmadığınız için Allah'ın sizlere azab etmesinden korkuyorsunuz. Oysa Allah katında aleyhinize delil olacak asıl şey insanların hakkı sizden öğrenmiş olması değil, bilakis kendi kitaplarınızda geçen hakkı bile bile gizlemiş olmanız, Muhammed'in risaletinin doğruluğu kesin olmasına rağmen bile bile reddetmenizdir. Keşke akledip düşünseydiniz."
Fazilet Allah'ın Elindedir:
“Doğrusu fazilet Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir.”
Allah (c.c) hiçbir ferdi ırkından veya sahip olduğu makam ve mevkisinden dolayı üstün tutmaz. Hiç bir ferde amelinin çokluğundan veya güzelliğinden dolayı nübüvvet ve risalet görevini vermez. Allah (c.c) bu görevi ancak dilediği kimselere katından bir fazilet ve ikram olarak verir.
Allah (c.c), son risaleti ve hükmü, kıyamete kadar kalacak kitabı, İsrailoğulları dışındaki başka kimselere, yani araplara vermeyi dilemiştir. Çünkü gerek yahudiler, gerekse hristiyanlar Allah'a verdikleri ahde bağlı kalmadılar, bile bile hakkı batılla karıştırarak ve hakkı gizleyerek insanları saptırdılar. Allah (c.c)'nun kendilerine verdiği emanete hıyanet ettiler. Allah'ın kendilerine verdiği kitapların hükümlerini hayatlarına tatbik etmediler. Bilakis hayatlarını insan ürünü kanunlarla şekillendirdiler. Aralarında ihtilafa düştükleri meseleleri çözmek için Allah'ın kitabına yanaşmadılar.
İşte bu sebeble insanları hakka götürecek, Allah'ın kitabını hayatlarında yaşayacak ve tüm beşeriyyete öncülük yapacak bir kavme ihtiyaç duyuldu. Böylece Allah (c.c) bu görevi yahudi ve hristiyanlardan alıp katından bir ikram olarak Muhammed (s.a.s)'in müslüman ümmetine verdi.
“Muhakkak ki Allah Vasi'dir, Alim'dir.”
Vasi : Fazilet ve keremi çok geniş olan demektir.
Alim : İlmi herşeyi kuşatan, nimetini hakeden kimseleri çok iyi bilen demektir.
 
Üst Alt