Hakkın Yerini Batıl Alırsa.

halukgta

Yeni Üyemiz
Allah dinde zorlama yoktur der. Hiç kimse karşısındaki bir insanı, kendisi gibi iman etmeye zorlayamaz. Çünkü hepimiz imtihandayız, her Müslüman kendi imtihanını yaşamakla bizzat mükelleftir. Daha açıkçası kendi imtihanını, başka kişilere havale edemez, onların sözleriyle yaşayamaz. Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyorsa, imtihanımızın da kaynağı yalnız Kur’an dır.

Kur’an terbiyesi alan bir Müslüman, hiçbir zaman kendisini temize çıkartarak, karşısındaki kişinin inancını küçümsemez, onun inancıyla alay etmez. Çünkü Allah kendinizi temize çıkartarak, başkalarına öğüt mü veriyorsunuz diyerek uyarır ve kimin Allah katında doğru yolda olduğunu, yalnız ben bilirim der.

Kur’an terbiyesi alan bir kişi ya da kişiler, aynı kitaba, aynı peygambere iman eden farklı düşünen din kardeşine, düşünce ve inancında asla baskı yapmaz. Onu inancından dolayı küçümsemez, saygısız tek bir söz dahi söyleyemez. Aynı düşüncede olmasa bile, özgürce konuşmasına müsaade eder. Farklı dinlerden bile olsa, kimse kimseye baskı yapamaz ve inancından dolayı hakaret edemez. Çünkü herkes kendi yaptıklarından hesaba çekilecekte ondan.

Toplumlar din ve iman adına, eğer birbirlerine tahammül edemiyorsa, özgürce konuşamıyor ve özgürce inancını yaşayamıyorsa, o toplumda doğrular, gerçekler uzun süre açığa çıkamaz. Gerçeklerin bastırıldığı bir toplumda, hayatın huzurlu olması da beklenmemelidir.

Hak batıldan değil, batıl haktan korkar. Onun içindir ki yasakları koyanlar, haktan yana olanlar değil, batıldan yana olanlardır. Eğer bir toplumda fikir, düşünce ve inanç ekseninde yasaklar ve baskı varsa, orada hakkın yerini batıl almış demektir.

Tüm bu sözleri neden söylediğime gelince. Ben birçok sitede, Kur’an a davet adına yazılar yazıyorum. Din kardeşlerimi, Kur’an ın çevresinde birleşmeye ve onun ipine sarılmaya, onu anlayarak okuyup, Rabbin emrettiği gibi, ayetler üzerinde düşünmeye davet ediyorum. Günümüzde bizlere, Kur’an dışından öğretilen birçok bilgileri ve Kur’an ın bahsetmediği birçok hükümleri, Kur’an a danışarak, hakkı batıldan ayırmamız gerektiğine dikkat çekiyorum.

Allah şahittir ki, benim yaptığım bunun ötesinde bir şey değildir. İşte bazı siteler ne yazık ki benim Kur’an a davet ve düşünerek, aklımızı kullanarak iman etme davetime karşı, öyle bir tavır alıyorlar ki, doğrusu bana alınan tavrı anlatmam, izah etmem mümkün değil.

Bir Müslüman a yakışmayan küfür ve hakaretler den tutun, siz sünnet inkârcısısınız, sizin gibi kişileri sitemizde barındırmayız diyerek, ilginç nedenlerden beni sitelerinden atıyor ve girişimi yasaklıyorlar.

Sitelerinden atma nedenleri olarak, o kadar ilginç düşüncelerle karşılaşıyorum ki, bir site siz kadınların ve çocukların kafalarını karıştırıyorsunuz, onun için siteden süresiz uzaklaştırıldınız diye yazmıştı. Düşünebiliyor musunuz zihniyeti. Çocuklar ve kadınlar aynı safta. Kadınlarımız üzerinde kurulan baskının, onlara ne gözle baktıklarının güzel bir örneği.

Benim yazdıklarım eğer, kafalarda bir soru işareti yaratıyorsa, o soru işaretini gidermek için, Kur’an a danışmak yerine, onu kendimizden uzaklaştırıyorsak, korktuğumuz bir şeyler var demektir. Gerçeklerden kaçarak, üstünü örterek imtihanımızı yaşayamayız, lütfen bu gerçeği göz ardı etmeyelim. Kaybeden bizler oluruz.

Kimisi de sizin gibi sünnet inkârcılarına, sitemizde yer yok diye yazıyordu. Bir sitenin yasaklama nedeni de çok ilginçti. İslam dini hakkında saçma mesajlar verdiğimi söylüyordu. Bir siteden de atılma nedeni olarak, Prensiplerimize aykırı düştüğü için, kaydınız silinmiştir diyordu.

Çok daha ilginç bir olayla karşılaştım. Bir site yazılarıma yasak getirmek yerine, tüm yazılarımı farklı bir başlık altında toplamış. Ben yazılarımı dini konular bölümünde yayınlıyordum, yazılarımı bu bölümden almışlar ve çok düşündürücü bir başlık altında toplamışlar.

AYKIRI YAZILAR: (Üyelerin hazırladığı, aykırı İslami düşünceler içeren yazılar.)

Düşünebiliyor musunuz, ben İslam a aykırı yazı yazıyormuşum. İslam demek, Kur’an demektir. Eğer Kur’an a aykırı yazı yazıyorsam, toplumu Kur’an ın hiç bahsetmediği hükümleri de, bunlarda Allah katındandır diyorsam, gerçekten ben o zaman İslam a aykırı yazı yazıyorum demektir. Rabbim bunun zerresini yapmaktan beni korusun.

Günümüzde İslam, Kur’an dan öyle uzak yaşanır olmuş ki, İslam da neyin dine aykırı, neyin hak olduğu bilinemez olmuş. Bunu yapanları yadırgamıyorum, çünkü Hak ın yerini batıl alınca, İslam ı yaşayanların büyük çoğunluğu, BATILI HAK GÖRÜR OLMUŞ. Yaptığımız yanlışların ikazını yapanlarda, elbette İslam a AYKIRI düşünce ilan edilecektir. Allah yardımcımız olsun.

Din ve iman kişisel, şahsi prensiplerle yaşanmaz. Din ve iman, Kur’an ın koyduğu kanunlarla yaşanır. Eğer sizin inancınızda, Kur’an ın onay vermediği bir konu varsa, onu Kur’an merkezinde düzeltmek yerine, bu ikazı yapanları yakınınızdan uzaklaştırıyorsanız, gerçeklerle yüzleşmekten korkuyorsunuz demektir. Kur’an ile yüzleşmekten korkanlar, bir gün mutlaka O acı gerçekle yüzleşeceklerdir.

Benim yaptığım, Kur’an a davettir. Benim yaptığım emin olmak adına, imanımızı en doğru Kur’an çizgisinde yaşamak adına, aklı devreye sokmaktır. Çünkü Allah onlarca ayetinde akla, düşünmeye bizleri yönlendirmiştir. Hatta aklını kullanmayanları pislik içinde bırakırım demiyor mu bizlere? Kur’an ın indirilmesindeki amaç, anlaşılması ve üzerinde düşünülerek bizlere yol göstermesidir. Onu anlamadan okursak, bizlere nasıl yol gösterebilir?
Kur’an gerçekleri ile hurafe itikatlarının yanlışlığı ortaya çıkmasından korkanların, toplumu korkuttukları silahta, dikkat çekicidir.

Senin bu konudaki ilmin, tahsilin nedir? Sen Arapça tahsili gördün mü? Senin ilmi kariyerin var mı? Hadisler konusunda, ne gibi bir ilmi çalışma yaptın? İşte bu tür sorular sorularak, toplumu korkutmuş, ürkütmüş ve Kur’an ile toplumun arasına edindikleri velileri, şeyhleri sokmuşlardır.

Hâlbuki sorsanız, İslam dininde ruhban sınıfı yoktur derler. Ama işine gelmediğinde, sen Kur’an dan anlayamazsın, senin ilmi kariyerin nedir ki, bu konuda konuşuyorsun diyerek, kendi yanlışına delil arama çabası içinde olurlar. Daha açıkçası İslam dininde yarattığı ruhban sınıfının, kurbanı olduklarının bile farkında değiller.

Allah ın yemin ederek, sizler için Kur’an ı kolaylaştırdım ki öğüt alasınız sözlerine, kulak asmayanlar, düşünmeden, aklını kullanmadan iman edenler, elbette Rabbin gerçeklerini göremeyeceklerdir. Yaradan ın sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum uyarısını, beşerin sözlerine feda ederek, edindikleri velilerin ardı sıra gidenler, bunun gerçek acısını, mahşerde göreceklerdir.

Düşünebiliyor musunuz, bizler eğer düşünmeden, bizlere iletilen her sözü, bilgiyi kontrol etmeden, bu peygamberimizin sözleridir diye doğru kabul edersek, peygamberimize iftira atma riskimizin büyüklüğü, sizce çok yüksek olmaz mı? İşte ben bu hataya düşmemek için, çaba harcıyorum ve bizlere iletilen her rivayeti, Kur’an ile doğrulama yolunu seçiyorum. Sizce peygamberimiz, Kur’an ın onay vermediği, hiç bahsetmediği bir sözü söyler mi?

Kur’an gerçeklerinden ürkenlerin korkusu, Allah ın, size indirdiğimiz Kur’an yetmiyor mu sözlerinedir. Şefaat tümden bana aittir diyen Rabbimizin gerçekleri, elbette şefaatçi edinenleri korkutacaktır. Velilerin ardına düşmeyin, sizin dostunuz, veliniz yalnız benim ayetlerinden tedirgin olanlar, velisi olmayan cennete giremez diyenlerdir. İnançları ile ters düşen ayetleri gördüklerinde, elbette Kur’an da her şey yoktur, herkes Kur’an ı anlayamaz, veli insanlar anlar diyeceklerdir. Kur’an ın ipine sarılın sizi doğruya iletecektir, diyen Allah ın gerçekleri ile rivayet ve sanının ardı sıra gidenler, elbette bu gerçekler karşısında huzursuz olacak ve bu düşünceye, fikre yaşama hakkı vermeyeceklerdir.

Peygamberimizin hadislerinin, tümünü inkâr ettiğim iftirasını atanları, Rabbim e havale ediyorum. Ben söylediklerimden sorumluyum, onların anladıklarından değil. Çok şükür ben, Rabbin apaçık ayetlerini gördüğüm halde, beşerin rivayetlerini doğrulamak adına, Rabbin ayetlerini görmezden gelmiyorum. Bunu yapmak, Allah ın ayetlerini inkâr etmektir. Hiçbir doğru bilgi reddedilemez. Yeter ki o bilginin doğru olduğunu ve Kur’an ın onayından geçtiğini görelim.

Bir sarrafa altın bozdurmak için gittiğimizde, önce aldanmamak, zarara uğramamak için onu kontrol eder. Eğer kontrol etmeden alırsa, zarara uğrayacağını, sahte çıkacağını bilir. Peki, bizler neden Kur’an dışından bizlere iletilen bilgileri Kur’an a danışarak, kontrol etmiyoruz? Sarraf kadar olamıyor muyuz? Ya yanlışsa bizlere iletilen sözler, bilgiler ne olur bizlerin hali mahşer günü? Yoksa bu Dünyanın nimeti, nefsimiz için çok daha fazla mı değerli, ahiret hayatımızdan?

Hani emin olmadığınız bilgilerin, ardına düşmeyin diyordu Rabbimiz? Yaradan ı duyan, dinleyen yok mu? Ama edindikleri velilerin sözleri, ne yazık ki baş tacı olmuş. Allah ın ayetlerini, herhangi bir konuda örnek gösterdiğimde, neden hadis örnekleri çok fazla vermiyorsun diyecek kadar, bazı kişilerin gözleri perdelenmiş, kör olmuş. Bu nasıl kıyas, bu nasıl akıl ve mantık. İnsan bunu söylerken, yaptığı saygısızlığın farkında olur. Peygamberimiz, farklı bir kaynaktan mı yaşadı İslam ı? Topluma, farklı bir kaynaktan mı tebliğ etti bu dini?

Peygamberimiz bizler için örnek bir insandır. Bunu Allah söylüyor. Nasıl olurda onun hayatı, yaşam örnekleri göz ardı edilir. Elbette bu bilgileri Kur’an süzgecinden geçirerek almalı ve yararlanmalıyız. Bende öyle yapıyorum, Rabbim şahittir. Allah da, peygamberimizde böyle yapmamızı öneriyor din ve imanın şaka götürmeyeceği uyarısını yapıyor. Peki, bizler gereken itinayı, titizliği gösteriyor muyuz?

Benim yazılarımda üzerinde durduğum en önemli konu, bizlere peygamberimizin hadisleridir dedikleri her sözü, kesin doğru kabul ederek almamızın, bizleri yanlışa götüreceği gibi, din düşmanlarının, dine nifak sokanların oyununa geleceğimizi anlatmaya çalışıyorum. Peygamberimizde bu konuda bizleri, dikkatli olmamız için uyarmıştır.

Peki, bu uyarıdan, imanımızı Kur’an ile kontrol ederek, daha garantili ve itinayla yaşamamızdan, neden korkuluyor ve telaş ediliyor? Peygamberimizde yalnız Kur’an a iman edip, yalnız Kur’an ı tebliğ etmedi mi bizlere?

Tarikat ve cemaat eksenli siteler, ne yazık ki yalnız kendilerine layık gördükleri, biz ehlisünnet inancındayız, bunun dışında düşünceyi kabul etmeyiz diyerek, kendi yanlışlarının bile açığa çıkmasından korkuyorlar. Ben Müslüman ım diyen hiç kimse, zaten ehlisünnet dışında olamaz ki.

Ehlisünnet inancı, peygamberimiz ve ashabı nasıl iman ettiyse, İslam ı nasıl Kur’an merkezli yaşadıysa, öyle iman ediyoruz anlamındadır. Peygamberimiz Allah ın sünnetine iman edip, onun dışına nasıl çıkması mümkün değilse, bizlerde ehlisünnet inancına iman ettiğimizi söylüyorsak, Kur’an ın asla dışına çıkmamalıyız.

Peygamberimiz hayatında, yalnız Kur’an a uyduğunu bizlere anlatırken, yemin ederek, Kur’an ın helal kıldığından başkasını helal kılmadığını, Kur’an ın haram dediğinden başkasına da haram demediğini söylüyorsa bizlere, lütfen imanımızı yaşarken, gerçek ehlisünnet i yaşamak için, Kur’an ı elimizden düşürmeden, onu anlayarak ve üzerinde düşünerek çaba göstermeliyiz.

Gerçek ehlisünnet yolcusu, takipçisi asla kendisi gibi düşünmeyenden korkmaz. Ona da saygı gösterir, içinde barındırarak onu asla uzaklaştırmadan, gerçekleri görmesini sağlar din kardeşinin. Tabi bunu yapacak kişiler, inancından emin olan insanlardır. Bunu yapamıyorsa, bu hoş görüyü gösteremiyorsa, bu kişilerin inançlarından emin olmadıklarındandır. İnancından emin olan, karşısındaki kişinin sözlerinden etkilenmez, korkmaz.

Tekrar söylemek gerekirse, HAK BATILDAN DEĞİL, BATIL HAKTAN KORKAR.
Peygamberimizin takipçisi olduğunu söyleyip de, kendisi gibi düşünmeyene yaşama hakkı vermeyenlere sormak isterim. Peygamberimiz kendisine iman etmeyenlere dahi, nasıl davranmıştır? Elbette ne kızmıştır, ne hakaret etmiştir, nede yakınından uzaklaştırmıştır. Her zaman güzellikle, hoş görüyle onlarla geçinerek, onlara İslam ı anlatmanın, tebliğ etmenin yol ve yöntemini aramıştır. Onun içindir ki Müslüman olmayanların bile, takdirini kazanmıştır. Yaradan da elçisine bu güzel davranışından dolayı, nasıl bir ayet indirip bu güzel huyunu takdir etmiştir, gelin hatırlayalım.

Ali imran 159: Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi…….

İşte peygamberimizin, İslam ı anlatmaya çalışırken çevresine olan tavrı. Acaba bu tavrı bizler kendi aramızda yaşayabiliyor muyuz? Hiç sanmıyorum. Eğer yaşayamıyorsak, din kardeşlerimize bile tavrımızda hoş görülü değil de, kaba, saba ve kötü sözlerle hitap ediyorsak, kusura bakmayın böyle bir toplumun, ehlisünnet bir inanç takipçisi olduğunu söylememiz, ancak sözde olur. Sözde değil, özde ehlisünnet inancında olduğunu söyleyen, hiç kimseye saygıda kusur etmez, çevresine güler yüzle bakarak, örnek bir insan olur.

Ben hiçbir yazımda, düşünce ve fikirlerimden dolayı, kendimi temize çıkartırcasına, ben haklıyım siz haksızsınız demedim, karşımdaki din kardeşime. Yazdıklarım Kur’an dan benim anladıklarımdır dedim ve karşımdaki düşünceye saygı duydum her zaman. Çünkü Yaradan ayetler üzerinde düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı ve imtihanımızı bizzat kendimizin yaşamasını istediği için, ben bu yolu izledim.

Elbette bende bir beşerim, hata yapabilirim diyerek, her düşünceye saygı duydum, her uyarı üzerinde günlerce düşündüm. Hatta bana yapılan uyarılar üzerinde yazılar yazdım. Elbette bende karşımdaki kişiden, düşünce ve inancıma karşı saygı bekledim. Saygı gösteren den Allah razı olsun. Saygı göstermeyip, hakaretler yağdıranların hükmünü de, Rabbim e havale ediyorum.

Her yazımda yaptığımı, yazımın sonunda tekrarlamak istiyorum ve din kardeşlerimi Kur’an ı anlamaya, üzerinde düşünmeye davet ediyorum. Çünkü Allah Kur’an ın temeli olan Muhkem ayetlerinin, anlaşılır, açıklanmış ve nice örneklerle ifade edilmiş olduğunu, bizzat Yaradan söylüyor.

Kur’an ı anlayarak, düşünerek okuyanların, gönül gözlerini açacağını söylüyorsa, birilerinin söylediği gibi, Kur’an anlaşılması zor değildir. Bunu söyleyenlerin, bizlerden gizlemeye çalıştıkları, Kur’an gerçeklerinden korktukları bir şeyler var demektir. Lütfen onların oyunlarına gelmeyiniz. Bakın Yüce Rabbimiz ne diyor ve uyarıyor bizleri.

Enbiya 10; And olsun, size öyle bir kitap indirdik ki, bütün şan ve şerefiniz ondadır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?

Rabbim sana şükürler olsun. Sen bize öyle bir rehber gönderdin ki, bizler onun kıymetini hiç bilemedik. Çünkü Kur’an ile aramıza, edindiğimiz velileri, şeyhleri, efendileri soktuk. Onun içindir ki onun ışığından, nurundan da istifade edemiyoruz.

Şanımızın ve şerefimizin Kur’an da olduğunun farkında olamadığımız içinde, tüm bu güzelliklerin farkında olmadan yaşıyoruz. Senin GÜNEŞİNİ yüksek bir yere astık, ona saygımızı böyle gösteriyoruz. Elimizden düşmeyen, beşerin rivayetlerini, mum ışığını ise ne yazık ki rehber edindik. Senin kitabını, rehberini anlaşılması zor ve her şeyin açıklanmadığı, herkesin anlayamayacağı kitap ilan ettiğimiz içinde, hayatımızı, imanımızı rivayetlerle ve sanıyla yaşıyoruz. Bizleri affet ve aklımızı başımıza getirmek için, bizlere yardım et Rabbim.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
 
Üst Alt