Hocalı Katliamı Nedir, Nasıl Ve Neden Olmuştur?

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
“10 bin nüfuslu Hocalı’da olaylar sırasında yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azeri sayısının 1.300 kişi olduğu söylenmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürülmüştür. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil olmak üzere siviller katledilmiştir. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle öldürülmüş, 700’den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetmiştir. Yaralılar ise 1.000’in üzerindedir...”

Hocalı, Dağlık Karabağ bölgesinin en önemli tepelerinden birinde bulunan bir kasabadır. Bu nedenle stratejik önemi vardır. Bu bölge yıllardır Azerbaycan ile Ermenistan arasında sorunun yaşanmasına nede olmuş, Ermenistan’ın bölgeye defalarca saldırı ve işgallerine maruz kalmıştır.

1991 Yılında Sovyetler Birliği dağılınca Dağlık Karabağ bölgesi Parlamentosu bağımsızlığını ilan etmiştir. Öte yandan 1988 yılından beri Azerbaycan ile Ermenistan arasında süren çatışmalar sonucu bir milyona yakın Azeri kendi topraklarında göçmen durumunda yaşamak zorunda kaldı. Azerbaycan topraklarının % 20'si işgal edildi. İşgal, Birleşmiş Milletler tarafından alınan kararlarda da onaylandı. Bu kararlarda Ermeni kuvvetlerinin Yukarı Karabağ'daki işgale son vermeleri istendi. Ancak Amerika, Rusya gibi devletlerin BM kararlarında çekimser kalmaları, işgalin ortadan kalkmasını engelleyen en önemli faktör oldu.

1990 yılının Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler saldırılarını doğrudan Azerilere yöneltmeye başlamışlar, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylemlerine kalkışmışlardır. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azeri, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlanmıştır. Ekim 1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirilmiştir. Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle 25–26 Şubat 1992’de Hocalı’ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirilmiştir. Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991’in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan askerlerce doğrulanmıştır.

Katliam sonrası cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başları kesildiği görülmüştür. Hamile kadınlar ve çocukların da maruz kaldığı tespit edilmiştir.

Katliam esnasında birliklere komutanlık yapsınlar diye eski ASALA eylemcilerinin de kullanıldığı açıkça bilinmektedir.

1994 yılında iki taraf arasında ateşkes ilan edilmiştir. Savaş sonrası çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyon civarı Azeri’dir. Bunların büyük bir çoğunluğu Azerbaycan sınırları dahilinde yaşamaktadırlar. Azerbaycan nüfusunun %10’undan fazlası ülke içinde yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda bulunan evlerine geri dönmeyi beklemektedirler.

Azerbaycan Cumhuriyeti’nde yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan veya başka ülkelerden Azerbaycan’a gelen Azerbaycan vatandaşları, Azerbaycan hükümeti tarafından “göçkün” olarak adlandırılmaktadır. Sorunlarına hâlâ kalıcı çözümler bulunamayan göçkünler; mesken, iş, yiyecek, sağlık, eğitim ve can güvenliği gibi birçok sorunla karşı karşıyadırlar. Bu kişiler Bakü ve çevresinde, zor koşullar altında çadırlarda, barakalarda, okul ve yurtlarda, pansiyonlarda, dükkanlarda, yük vagonlarında, hatta yol kenarlarında yaşam mücadelesi vermektedirler.

İnsan Hakları İzleme Örgütü olayı Dağlık Karabağ Savaşı içerisinde yapılan en büyük katliam olarak nitelemiştir. Azerbaycan Parlamentosu 1994'te Hocalı'da yaşanan katliamı "soykırım" olduğunu ilan etti.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin 30 üyesi (12 Türkiye, 8 Azerbaycan, 3 Birleşik Krallık, 2 Arnavutluk, 1 Bulgaristan, 1 Lüksemburg, 1 Yugoslavya Federal Cumhuriyeti, 1 Makedonya Cumhuriyeti, 1 Norveç, 1 Polonya) tarafından imzalanan, “Ermenistan tüm Hocalıları öldürdüler ve tüm şehri harap ettiler” ifadesinin de yer alan ve 19. yüzyılın başlarından beri Ermenistan tarafından Azerilere karşı işlenen soykırım olarak tanınmaya adım atılması gerektiğini bütün parlamento üyelere söyleyen 324 nolu bildiri yayımladı.

51 ülkenin parlamenterlerinden oluşan “İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamentolar Birliği” olayları soykırım olarak tanımıştır.

---------------
“...Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan bir çoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır.” [Maide Suresi, 32.Ayet]

“Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzenizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.” [Ali İmran Suresi, 103.Ayet]
_

Hocalı Katliamı Bunun Adı Soykırım Değil de Nedir? Basit bir olaydan, yüz yüze bir savaştan ya da toplu saldırıdan değil bir vahşetten bir kıyımdan bahsediyoruz. Namussuzca, insafsızca, insanlık dışı bir vahşetten. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzlerinin jiletlerle doğrandığı, genç kadınların göğüslerinin kesildiği, bebeklerin kafa derilerinin yüzüldüğü ve 12 kilometrelik orman boyunca cesetlerin dizildiği bir katliamdan.]Basit bir olaydan, yüz yüze bir savaştan ya da toplu saldırıdan değil bir vahşetten bir kıyımdan bahsediyoruz. Namussuzca, insafsızca, insanlık dışı bir vahşetten. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzlerinin jiletlerle doğrandığı, genç kadınların göğüslerinin kesildiği, bebeklerin kafa derilerinin yüzüldüğü ve 12 kilometrelik orman boyunca cesetlerin dizildiği bir katliamdan. ]Bugün Acı Bir Gün Hocalı Katliamının Yıldönümü

Tarihler 26 Şubatı gösteriyordu Çok değil 22 yıl öncesinden bahsediyoruz, İnsan Haklarının Kardeşliğinin, Çiçek Çocuklarının şarkılarının, dünya barışının gündemden düşmediği günlerden, 91 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasıyla başladı her şey, dünyayı yöneten iki büyük güçten birinin SSCB’nin yıkılmasıyla. Bir yıl sonrasında ise topraklarından atılmak istenen yüzlerce insan bir gecede katledilecekti. İşte tarihi gerçekler ışığında Hocalı Katliamı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azeri sayısının 1.300 kişi olduğu söylenmektedir.

Bir Gecede 613 Müslüman Katledildi Bunun Adı Soykırım Değil de Nedir?

Basit bir olaydan, yüz yüze bir savaştan ya da toplu saldırıdan değil bir vahşetten bir kıyımdan bahsediyoruz. Namussuzca, insafsızca, insanlık dışı bir vahşetten. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzlerinin jiletlerle doğrandığı, genç kadınların göğüslerinin kesildiği, bebeklerin kafa derilerinin yüzüldüğü ve 12 kilometrelik orman boyunca cesetlerin dizildiği bir katliamdan.

26 Şubat 1992 Ne Olmuştu?

26 Şubat 1992 günü Karabağ Savaşı sırasında gerçekleşen Hocalı katliamı, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanan ve Azeri sivillerin Ermenistan'a bağlı kuvvetler tarafından toplu şekilde öldürülmesiyle sonuçlanmıştır. Azerbaycan makamlarından yapılan resmî açıklamalara göre saldırıda 106'sı kadın, 83'ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azerbaycanlı hayatını kaybetmiştir. Peki Hocalı katliamın asıl nedeni ne? Vahşetin perde arkasında kim var? Ermenistan bu katliamda sadece maşa vazifesi mi gördü?

Ermeni güçlerinin 1991'in sonlarına doğru ablukaya aldığı Hocalı, 936 kilometre karelik alana sahip, 2 bin 605 ailenin, toplam 11 bin 356 kişinin yaşadığı bir kasabaydı. Aralık 1991'de Karabağ'ın başkenti olarak kabul edilen Hankendi şehrini işgal eden Ermenilerin bir sonraki hedefi, bölgenin tek havaalanına sahip ve stratejik önem taşıyan Hocalı'yı ele geçirmekti.

Hocalı'nın etrafındaki bütün köy ve yolları tek tek ele geçiren Ermeni güçleri, kasabanın diğer illerle karayolu bağlantısını kesti. Hocalı'nın diğer bölgelerle tek ulaşım bağlantısı olan helikopter ulaşımı, 28 Ocak 1992'de, Şuşa Ağdam seferini yapan helikopterin Ermeniler tarafından vurulmasıyla ortadan kalktı. Bu olayda, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 44 sivil hayatını kaybetti.

Ocak ayının başlarından itibaren elektrik enerjisi de kesilen Hocalı'nın savunması, sadece hafif silahlarla silahlanmış yerel savunma güçleri ve az sayıdaki milli ordu askerlerinden ibaretti. 25 Şubat 1992'den itibaren Hocalı'ya saldırıya başlayan Ermeniler, bölgede bulunan Sovyet Ordusu 366. Zırhlı Alayı'nın bütün araçlarını kullanarak, şehri iki saat boyunca top ve tank ateşine tuttu. Saldırıdan bir gün sonra ise hafızalardan yıllarca silinmeyecek olan "Hocalı Katliamı" yaşandı.


Hocalı Katliamına Doğru

Sovyetler Birliği'nin son günlerini yaşadığı 1988'de Azerbaycan-Ermenistan arasında patlak veren savaş, Azerbaycan için büyük yıkımlara yol açtı. Bu savaşın, hafızalardan silinmeyen en acı olaylarından biri de Ermeni güçlerinin 26 Şubat 1992'de Hocalı'da yaptığı katliam oldu.

1991 yılında Azerbaycan Parlamentosu’nun halktan gelen baskılar karşısında Dağlık Karabağ’ın özerk bölge statüsünü ilga etmesine karşılık Dağlık Karabağ Parlamentosu bir referandum düzenleyerek cevap vermiştir. Çoğunluğu Ermenilerin oluşturduğu bölgede referandum sonucunda Dağlık Karabağ Parlamentosu bağımsızlığını ilan etmiştir. 1992’de Sovyet birlikleri de bölgeden çekilmiştir.

Bundan 22 yıl önce Azerbaycan’nın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında Ermeni kuvvetleri yüzlerce Türkü katletti. 336.Sovyet Mekanize Alayının da desteği ile Hocalı kasabasına giren Ermeniler kadın çocuk erkek ayrımı yapmadan işkenceye varan yöntemlerle eşine az rastlanır bir katliam gerçekleştirdiler. 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren SSCB’nin dağılma sürecine girmesi Azerbaycan ile Ermenistan arasında gerilimli bir süreci başlattı. Ermenistan Sosyalist Cumhuriyeti Azerbaycan’a ait olan Karabağ bölgesinin dağlık kısmında Ermeni nüfusunun fazla olduğunu belirterek bölgenin kendisine ait olması gerektiğini iddia edecekti. 1989 yılında yapılan nüfus sayımına göre Dağlık Karabağ bölgesinin nüfusunun %75’i Ermenilerden, %25’i Azerilerden oluşmaktaydı. Ancak bölgede Ermeni nüfusunun fazla olmasının sebebi Sovyetler Birliğinin yıllar süren politikalarıydı. Bölge uluslar arası örgütlerin de kabul ettiği gibi tarihi ve hukuki olarak Azerbaycan’a ait topraklardı.

Bölgedeki gerilim 1988 yılında Dağlık Karabağ bölgesindeki Ermenilerin Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a katılmak istemeleri ile arttı. Dağlık Karabağ Meclisi karar alarak Ermenistan’a bağlandığını ilan etti. Bu gelişme üzerine Azerbaycan, Dağlık Karabağ bölgesinin özerk statüsünü kaldırdığını ve kendine bağladığı yönünde bir karar aldı. Karabağ özerk yönetiminin buna cevabı ise bağımsızlık referandumu oldu. Bölgede yaşayan Azerilerin katılmadığı referandumdan çıkan bağımsızlık kararının ardından 6 Ocak 1992’de Dağlık Karabağ Cumhuriyeti resmen ilan edildi.

Bölgesinde yaşanan bu gelişmeler Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaşı başlatan sebep oldu. 1991 yılının sonlarında başlayan savaş Ermenilerin lehine gelişti. Rus desteğini alan Ermeniler Dağlık Karabağ bölgesine girerek bölgeyi işgale ettiler. Hocalı kasabasında yaşananlarsa bu savaşın henüz başlarında yaşanan bir katliamdı.

Dağlık Karabağ’ın en önemli tepelerinden ve dolayısıyla hakim konumu itibariyle önemli bir mevki olan Hocalı kasabası Ermeni kuvvetleri için önemli bir askeri hedefti. Kasaba aylarca top ateşine tutuldu ve Ermeni kuvvetlerince abluka altına alındı. Etrafıyla bağlantısı kesildi. Katliamın gerçekleştiği tarihlerde 10 bin nüfuslu Hocalı’da 3 bin civarı Azeri bulunmaktaydı.
]Hocalı’da gerçekleştirilen katliama giden süreçte, Ermenileri Rusların desteklediği yönünde ciddi bulgular bulunmaktadır. Ermeni gönüllülerden oluşan silahlı gruplar Karabağ’a yerleştirilmiştir. Ardından Gorbaçov, 25 Temmuz 1990’da yayımladığı bir kanun ile SSR (Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) kanunları dahilinde olmayan silahlı grupların kurulmasını yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan’ın bütün bölgelerinde av silahları da dahil olmak üzere silahlar toplanmış, Dağlık Karabağ’da ise bu görev Rus askerleri tarafından yerine getirilmiştir.

]1990 yılının Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler saldırılarını doğrudan Azerilere yöneltmeye başlamışlar, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylemlerine kalkışmışlardır. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azeri, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlanmıştır. Ekim 1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirilmiştir. Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle 25–26 Şubat 1992’de Hocalı’ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirilmiştir. Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991’in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan dört askerce doğrulanmıştır.

Ve Hocalı Katliamı
10 bin nüfuslu Hocalı’da olaylar sırasında yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azeri sayısının 1.300 kişi olduğu söylenmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürülmüştür. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil olmak üzere siviller katledilmiştir. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle öldürülmüş, 700’den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetmiştir. Yaralılar ise 1.000’in üzerindedir.

Hocalı Katliamında Ermeni Komutan Gördüklerini Anlattı: Disiplin Yok Emri!

Hocalı'ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklerine komutanlık yapmış olan Monte Melkonyan katliamdan bir gün sonra Hocalı çevresinde gördüklerini günlüğünde şöyle tasvir etmiş: Bir gece önce akşam 11 civarında, 2.000 Ermeni savaşçısı, Hocalı'nın üç tarafındaki yüksekliklerden ilerleyerek, kasaba sakinlerini doğudaki açılışa doğru sıkıştırmışlar. 26 Şubat sabahına kadar mülteciler Dağlık Karabağın doğu yüksekliklerine ulaşmış ve aşağıdaki Azeri kenti olan Ağdam'a doğru inmeye başlamışlar. Burdaki tepeciklerde yerleşen sivilleri güvenli arazide takip eden Dağlık Karabağ askerleri onlara ulaşmışlar. Mülteci kadın Reise Aslanova İnsan Hakları İzleme Örgütüne verdiği açıklamada "Onlar sürekli ateş ediyorlardı" diye konuşmuştu. Arabo'nun savaşçıları daha sonra uzun zaman kalçalarında taşıdıkları bıçakları kınlarından çıkararak bıçaklamaya başlamışlar.

Şu anda yalnız kuru çimenden esen rüzgarın sesi ıslık çalıyordu, ve ceset kokusunu uçurması için bu rüzgar henüz erkendi. Monte üzerinde kadınların ve çocukların kırılmış kuklalar gibi saçıldığı çimene eğilerek "Disiplin yok" diye fısıldadı. O bu günün önemini anlıyordu: bu gün Sumgayıt Pogromunun dördüncü yıldönümüne yaklaşıyordu. Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.”

Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şu şekilde aktarmaktadır: “Dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinin düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir günde 1.300 Azerbaycan Türk’ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizlemeye çalıştılar. Bütün Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı kesilmişti. Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek olsun diye yapmışlardı. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Agdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler dizilmişti.”

Resmi verilere göre, Hocalı Katliamı'nda savunmasız durumdaki 106'sı kadın, 83'ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azerbaycan vatandaşı hayatını kaybetti. Katliamdan 487 kişi ağır yaralı olarak kurtulurken, Ermeni güçleri bin 275 kişiyi rehin aldı. Bunlardan 150'sinden haber alınamadı. Esirler yıllarca uluslararası kurumlardan gizli olarak köle gibi çalıştırıldı. Hatta esir kadınların fuhuşa zorlandığı haberleri alındı.

Gelişmelere seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliamlara ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki göstermemişlerdir. Ermenilerin Mayıs 1992’de Nahçıvan’a saldırmalarından sonra Türkiye 1921 Kars Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî müdahalede bulunabileceğini açıklamıştır. Uluslararası toplum ancak Ermenilerin nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecer’e saldırmasıyla harekete geçti. BMGK, 822 sayılı kararı ile Ermeni kuvvetlerinin işgal altındaki topraklardan çekilmesini istedi, ancak bu sonuç vermedi. Kararın ardından AGİT bünyesinde ara buluculuk çalışmaları başlatıldı.

1994 Ateşkesi İle de Çözüme Ulaşılmadı
1994 yılında iki taraf arasında ateşkes ilan edilmiştir. Savaş sonrası çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyon civarı Azeri’dir. Bunların büyük bir çoğunluğu Azerbaycan sınırları dahilinde yaşamaktadırlar. Azerbaycan nüfusunun %10’undan fazlası ülke içinde yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda bulunan evlerine geri dönmeyi beklemektedirler.

]Azerbaycan Cumhuriyeti’nde yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan veya başka ülkelerden Azerbaycan’a gelen Azerbaycan vatandaşları, Azerbaycan hükümeti tarafından “göçkün” olarak adlandırılmaktadır. Sorunlarına hâlâ kalıcı çözümler bulunamayan göçkünler; mesken, iş, yiyecek, sağlık, eğitim ve can güvenliği gibi birçok sorunla karşı karşıyadırlar. Bu kişiler Bakü ve çevresinde, zor koşullar altında çadırlarda, barakalarda, okul ve yurtlarda, pansiyonlarda, dükkanlarda, yük vagonlarında, hatta yol kenarlarında yaşam mücadelesi vermektedirler.

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Tarihçi Doç. Dr. Caner Arabacı Hocalı Katliamını şöyle anlatıyordu: "Hocalı Katliamı bir savaş değil. Orada Azerbaycan güçleriyle savaşılmadı, sivil halk katledildi. Burada vahşet var" diyen Dr. Arabacı, yaşanan dramı sözün bittiği yer olarak tanımladı. Ermenistan'ın Azerbaycan ile savaşı ve devamında yaptığı katliamda maşa olarak kullanıldığını ifade eden Arabacı, "Vahşetin gerisindeki Rusya'yı görmeden Hocalı katliamı değerlendirilemez"
]Hocalı Katliamı'nın Rusya'nın Kafkas politikasıyla ilişkilendirildiği zaman doğru anlaşılabileceğini söyleyen Doç. Dr. Caner Arabacı, "Hocalı Katliamı Ermenilerin Müslümanları yok etme operasyonu gibi düşünülmemeli. Çünkü bu katliamda katliama katılanın arkasında Rus zırhlı tugayı var. Orada küçük bir ermeni grup Ermenistan'ı kuruyor ve Ermenistan'ı büyütmeye çalışıyor. Ermeniler kendilerinden dört kat büyük Azerileri yok ediyor. Onun için asıl düşmanlık Ermenilere görülmemeli. Ermenistan, Hocalı katliamı'nda Rusya'nın Kafkas politikasında kullandığı bir maşa. Rusya'nın Kafkas politikası Kafkasya'yı ele geçirme ve ardından oradaki İslam nüfusu ortadan kaldırmak istemesidir. Stalin, altı Müslüman halkı hayvan vagonlarına yükleyerek farklı yerlere sürgün ediyor ve buraya Hristiyan nüfusun yerleştirilmesi için çalışıyor. Hocalı Katliamı'nda Ermenistan'ın bugünkü Cumhurbaşkanı ve Savunma Bakanı da var. Bu Azeri sivil halkı öldürme faaliyeti. Ama sadece Ermenilerin ortaya koyduğu bir faaliyet değil. Burada çocuk, kadın ve ihtiyar 613 kişi katlediliyor. Bunlar savaşçı değil bunlar Kafkas insanları. Önce öldürülüyor ardından vücutlarında çeşitli işkenceler yapılıyor. Yüzlerinde sigara söndürülüyor, kafası ve derisi yüzülüyor" diye konuştu.

Ermenistan'ın Rusya'ya gönüllü maşalık yaptığını ifade eden Arabacı, "Ermenilerin bu katliamı yapmalarındaki maksat Doğu Anadolu'dan Müslümanları kaçırma ve Ermenistan'a yer açmadır. Tabi bunun ardında Rusya duruyor. Sadece Azeri nüfus yok edilmiş, Müslüman Türk nüfus kaçırılmış olmuyor. Böylece Rusya'nın müttefiki ve tuttuğu maşası Hristiyan piyarcılığında bir halk yerleştirilmiş oluyor. Böylece Kafkaslar Hristiyan âlemi Rusya'nın kontrolünde Kafkaslara yerleştirilmiş oluyor. Bir de setten Hristiyan duvar oluyor. O yüzden Hocalı katliamını Rusya'nın Kafkas politikasıyla birlikte değerlendirmek lazım. Ermenistan da bu konuda gönüllü maşa konumunda. Türkiye ile Rusya sınırında Türkiye ile Azerbaycan'ın arasına giren Anadolu'dan daha eski bir yerleşim yeri olan Karabağ olan bir Türk bölgesini işgal ederek devletleşmek olarak görüyor. Burada hedef Türkiye'dir ve Müslüman Türklerdir. Bunların aleyhine büyücek bir Hristiyan âleminin oluşması olacağı için Rusya destekliyor. Ermenistan'a bakıldığı zaman fevkalade zavallı, arada kalmış ve boğulan Rusya'nın desteğiyle yaşayan bir ülke konumunda.
]Rusya'nın amacının buradaki Türk halkını yok etmek ve Kafkaslara hakim olmak olduğunu söyleyen Arabacı, Karabağ'ın Anadolu'dan eski bir Türk ve Müslüman yurdu olduğunu kaydetti.

Hocalı Katliamının Asıl Nedeni Ne?
"Katliamın nedeni Karabağ bölgesini boşaltmaya yönelik. Ermenistan Ruslar tarafından kurulduğu zaman orada 3 bin Türk köyü yüzbinlerce Müslüman Türk var. Birinci Dünya harbi başladığında bu bölgeden Azeri halk Osmanlı Devleti'ne doğru sürülmüş, kaçırılmış, öldürülmüş. Tarihte Müslümanlardan kurtulma operasyonu her fırsatta var. Sadece 1992'deki Hocalı Katliamı'nda öldürülen çocuk, kadın ve ihtiyar sayısı 613. Zaten çok eski olmadığı için medyanın televizyon kameralarının fotoğraf makinalarının olduğu bir dönem ve bu katliamın bolca çekimleri yapıldı. Fotoğraflara bakıldığı zaman saldırılarak öldürülen insanlar var. Bu saldıranların içinde Ermenistan'ın cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan da var. Öldürdükten sonra büyük bir işkence gözleniyor. İnsan tanımadığı insanı öldürdükten sonra neden işkenceye tutar? 2 milyonun üzerinde Azeri'de kaçırıldı ve bir daha buralara dönememiş. İslam ve Türk nüfus buralardan çekildi. İşkencenin mantığını da anlamak lazım. Ama oraları dağıtıp yakıp yıkmakla Ermenistan toprağı yapmak mümkün değil. Çünkü Anadolu'dan eski bir Türk yurdu orası. Hocalı da dahil Hocalının bulunduğu koridor köklü Türk nüfusunun yaşadığı bir yer. Anadolu'dan eski bir Türk yurdu. Peki bunu nasıl boşaltacaksınız? İşte insanları dehşete sokarak, korkutarak, Kısaca şiddet yaparak. Bu insanlık dışı olay Dünyanın gözü önünde yaşandı. Bu olay lanetlenmesi lazım. Lanetlenirken de sadece maşaların lanetlenmemesi lazım. Gerisindeki Rus plancılığının ve Kafkas politikasının da görülmesi lazım."

Hocalı Katliamı Görüntüleri İbret Olsun Diye Yayınlandı
Hocalı Katliamında hem Ermenistan'ın hem de arkadaki sorun Rusya'nın kınanması gerektiğini belirten Arabacı, "Hocalı katliamı Dünyanın ayıbı. 1992'de yaşanan bu katliam sonrası milletin gözü önünde çekimler ve yayınlar yapılıyor. Ermenistan bu yayınlara insan kaçırma, nüfus boşaltma niyetinde olduğu için engel olmuyor. 21 yıldan beri bu olayı görmeme öldürülenler Müslüman olduğu için. Öldürenler Hristiyan olduğu içindir! Dünyanın bu yaşanan vahşeti görmeye başlaması lazım. Bu geç kalınmış olsa bile güzel bir şey. Bunu gördüğü zaman tarihe dönük bazı yanlışlar da düzeltilebilir. Maşalardaki gayri insani kabiliyette anlaşılabilir. Ama asıl Dünyanın bu tür safları kullanarak Kafkasya'da var olan nüfusu nasıl erittiğini görmek lazım. Asıl sorun orada. Kafkasya sorunu, Hocalı sorunu ya da Ermenistan sorunu değil. Asıl sorunu yani gerideki sorunu görmek ve kınamayı ona yöneltmek gerekir. Kınamalar güzel bir şey insanların insan olduğunu hatırlaması lazım. Bu şart" dedi.

28 Şubat'ta gazetecilerden oluşan bir grubun helikopterle katliamın yaşandığı yere gitmesinin ardından katliama dair elde edilen fotoğraf ve görüntüler, yabancı basında geniş yer buldu.

14 Mart 1992 tarihli Fransız "Le Monde" gazetesi katliama dair, "Ağdam'da bulunan basın mensupları, Hocalı'da öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş, tırnakları çıkarılmış üç kişi görmüşler. Bu, Azerilerin propagandası değil bir gerçektir" ifadelerini kullandı. Rus "İzvestiya" gazetesi ise 4 Mart 1992 tarihli sayısında "Kamera kulakları kesilmiş çocukları gösterdi. Bir kadının yüzünün yarısı kesilmişti. Erkeklerin kafa derisi soyulmuştu" ifadelerine yer verdi. Benzer tasvirler İngiliz, Ukrayna, Bulgaristan ve daha birçok yabancı medya organında da yer aldı.

]Tüm dünyanın gözleri önünde meydana gelen Hocalı Katliamı'na, uluslararası kurumlar ise sessiz kalmayı tercih etti. BM Güvenlik Konseyi 1993'de 4 karar kabul etmiş olsa da, bu kararlar Hocalı Katliamı ile ilgili değil, "Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgal ettiğine" yönelikti.

Meksika Senatosu, Pakistan Senatosu, Kolombiya Parlamentosu, Çek Cumhuriyeti Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi, ABD'nin Teksas, New Jersey, Massachusetts, Georgia eyaletlerinde kabul edilen kararlarda Hocalı Katliamı "soykırım" olarak nitelendirildi.

Hala Katliamın Vahşetin Büyüklüğü Tam Olarak Anlaşılamadı
Müslüman halka yapılan katliamların gerektiği kadar anlatılmadığına işaret eden Arabacı, "Kendisine yapılan zulümleri, işkenceleri ve katliamları bir heyet çekiyor ve bunlarla ilgili yaygara yapmıyor. Tarih boyunca Türk milletinde böyle bir yapı var. Mesela 1914'te bu bölgeden öldürülen, göçe zorlanan ve sürülen Müslüman halk 1 milyon kişi civarındadır. Bu göçte birçokları ölür, birçoklarının ayakları donar. Nahcivan bölgesinde dağlarda ot ve ağaç kabukları yiyerek yaşayan 200 bin insandan söz edilir. Onların hiçbiri anılmaz. Sadece 1914'te tehcir olayı yüzlere batırılır. İkisi aslında birbirinin devamı ve ayakları konumundadır. Azerilerin de Kafkasyadaki diğer Müslüman nüfusun da artık insan olduğunun hatırlanması lazım. Azerilerin ve diğer Müslüman Türklerin kendilerine yapılanları belgesel, film ve roman olarak dünya kamuoyuna duyurması lazım. Mesela Kafkasya'dan Stalin döneminde 1944'te sürülen dünyanın birçok yerine serpilmiş Ahıskalılar var. Hala yurtlarına dönemediler. Bunlarla ilgili doğru dürüst roman yok, belgesel yok. Sadece ufak tefek çalışmalar var. Yayınların yapılması lazım. Çünkü haksızlık devam ediyor. Bu haksızlığın durdurulması gerek" dedi.

Türkiye'nin Hocalı Katliamındaki katilleri bulması ve Azerbaycan'a sahip çıkması gerektiğini savunan Arabacı, "İnsana sahip çıkma insan haklarına sahip çıkma bir erdemdir. Bu Müslüman ya da Türk olduğu için değil bu zulüm insana yapıldığı için Türkiye'nin bu olaya sahip çıkması lazım. Türkiye'ye de bu yakışır. Birde bu olayın gerisinde Kafkaslar boşaltıldığı zaman saldırılacak yer Türkiye'dir. Hocalı Katliamı sadece orada öldürülen gariban ve kimsesiz insanlar olarak görülmemeli. Aslında öldürülenlerden maksat Türkiye'dir. Kafkaslar boşaltıldıkça hedeflenen yer Türkiye'dir. İşte bu durumda kastı ve niyeti görmek gerekir. Türkiye'nin kim olursa olsun insana yapılan zulmü karşısına alması lazım buna Hocalı Katliamı da dahil. Üstüne düşeni de Azerbaycan'a ve Hocalı Katliamına sahip çıkarak yerine getirmelidir. Bunun hem soykırım olarak belirtilmesini hem de bu soykırıma katılanlar Ermenistan'ın yönetiminde bunların deşifre edilerek sorguya çekilmesi ve de insanlık adına hesap vermeye zorlanması lazım. Türkiye bu konuda da rol alması gerekiyor. Türkiye sanki Ermenistan yönetimi içine karşı bir söylem geliştirmiyor gözüküyor. Yani Ermenistan ile Azerbaycan'ın arasını düzeltelim ve barışı sağlayalım düşünce ile ama katillerle de el sıkışıldığı zaman neticeye ulaşamazsın. Kanlı ellerle neticeye ulaşamazsınız. Türkiye'nin katilleri deşifre etmesi ve uluslararası mahkemelerde sorgulanması için çaba sarfetmesi lazım. Ermenistan ile coğrafi yakınlığımız ve tarihi bir geçmiş var. Rusya aradan çıkarılsa Ermenistan ile çok sorunumuz kalmaz. Ermenistan'ın maşalık sorunu sona erdirilse aramızda çok sorun kalmaz. İlişkiler geliştirebiliriz.

Yazarken yine ağladığım dualarla şehitlerimizi yad ettiğim bir yazıydı. Unutmayalım unutturmayalım, dilimiz döndüğünce, kalemimimz yettiğince, duamızın Yaradana eriştiğini bilerek elimizden geleni yapalım. Bu dünyada bizim görevimiz yazmak, duyurmak, anlatmak, bilenlere hatırlatmak, bilmeyenelere gerçekleri aktarmak. Böyle kıyımların yaşanmaması bir daha olmaması için dua etsek de dünyada yaşanan zülumların farkındayız, açlıktan ölen insanların, bombalar altında yaşayanların, savaşın, vahşetin, savaş suçlarının hala işlendiği bir dünyada yaşamaya devam ediyoruz, ne Cenevreler sonuç veriyor, ne görüşmeler, ne yardımlar yerine ulaşıyor ne yeterli oluyor, bir yerlerde savaşlar devam ediyor, bir yerde savaş içinde kadınlara çocuklara tecavüz ediliyor, bir yerlerde insanlar soğuktan açlıktan ölüyor, bir yerlerde hala erkekler işkencelerle öldürülüyor. Bize düşen yazmak, bize düşen dua etmek, bize düşen öğrenmek ve sessiz kalmamak. Hocalı katliamını biz unutmadık siz de unutmayın, Unutturmayın!

 
Üst Alt