Her Müslümanın zorunlu olarak bilmesi gereken konular

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Büyük Günahlar

بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

Büyük Günahlar


Büyük günahlar: Allah-u Teâlâ ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yapılmasını yasakladığı şeylerdir.
Büyük günahlar: Hakkında Kur’an ve sünnette, dünyada ceza ahirette azap, gazap, tehdit ve lanet varit olan günahlardır.
Allah itaat etmeyi emrettiği gibi, büyük ve küçük günahları içeren yasakladığı şeyleri yapmaktan da sakındırmıştır. Allah büyük günahları terk edenleri ve emredilen şeyleri yapan kimseleri övmüş, onlar hakkında:
“Şüphesiz, müminler felaha ermiştir. Ki onlar namazlarında huşuludurlar. Onlar boş sözden yüz çevirirler. Onlar Zekâtı verirler. Onlar namuslarını korurlar. Ancak eşlerine ve ellerinin altındakilere müstesna. Onlar kınanmış değillerdir.” Mü’minun 1-6 buyurmuştur.
Necm suresinde ise:
“Küçük günahları dışında, günahın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınanlara gelince, Şüphesiz Rabbin affı bol olandır. O sizi topraktan yarattığı zaman ve sizler annelerinizin karnında bulunduğunuz sırada sizi en iyi bilendir. Nefislerinizi temiz çıkarmayın, O kötülükten sakınanı en iyi bilendir.” Necm32 buyurarak övmüştür.
Emredilen şeyleri yapmada ve yasaklanan şeyleri terk etmede insanlar aşağıdaki kısımlara ayrılır:

1) İhsan sahibi kimseler: Onlar, Allah’ın farz kıldığı amelleri, noksansız yerine getiren, Allah ve Rasulünün yasakladığı büyük ve küçük günahları terk eden, nafileleri çoğaltan, hayır amellerde birbirleriyle yarışan kimselerdir. Hatta onlar Allah’a itaatten meşgul olma korkusuyla bazı mubah işleri de terk ederler.
2) Muttakiler: Onlar, Allah’ın farz kıldığı amelleri noksansız yerine getiren, büyük ve küçük günahları tamamıyla terk eden kimselerdir.
3) Müminler: Onlar, Allah’ın farz kıldığı amelleri yerine getiren, büyük günahları tamamıyla terk eden, fakat bazen küçük günahlara düşebilen kimselerdir.
4) Müslümanlar: Onlar, Allah’ın farz kıldığı farzlarda, unutarak, tembellik göstererek yahut önemsemeyerek taksirat yapan kimselerdir. İmanlarının zayıflığı sebebiyle helal addetmeksizin bazı büyük günahlara duçar olan kimselerdir.
5) Kâfirler: Onlar, Allah’ın farz kıldığı farzları bilerek inkar edip reddeden, haram kıldığı şeyleri helal sayan kimselerdir.
6) Münafıklar: Onlar, Müslüman olduklarını izhar edip kâfirliklerini gizleyen kimselerdir. Onlar, Müslümanlardan korktukları yahut onları aldatmak için Müslüman olduklarını söylerler. Batınlarında ise Nebinin yolu üzere giden kimselere kin besler ve onları kötü görürler.
Yasak Bazı Fiiller ve Tevhidi Bozan Şeyler

Allah-u Teâlâ’nın sakındırdığı büyük günahlar çoktur. Kur’an ve sünnete o günahları işlemekten sakındırmak ve işleyen kimselere verilecek ceza hakkında birçok nas gelmiştir. Onlardan birkaçına örnek:
1) Allah’a şirk koşmak.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz! Bunun dışındakileri dilediği kimseler için bağışlar.”
Nisa 48
2) Faiz yemek.
3) Sihir yapmak.
4) Cana kıymak.
5) Yetim malı yemek.
6) Savaş gününde kaçmak.
7) Mümin gafil temiz kadınlara iftira etmek.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Helak edici yedi şeyden sakının!”
Sahabeler:
−Onlar nedir, ya Rasulullah dediler?
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Onlar; Allah’a şirk koşmak, sihir yapmak, haksız yere Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş gününde kaçmak ve iffetli saf mümin kadınlara zina iftirasında bulunmak!” buyurdu.
Ebu Davud 2874
8) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in aleyhinde yalan söylemek.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Kim bilerek aleyhime yalan uydurursa, ateşten oturma yerine hazırlansın!”
İbni Mace 30
9) Bilerek Ramazan orucunu bozmak.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“İslam beş esas üzerine bina olunmuştur: Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şahitlik etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucu tutmak ve Kâbe’yi haccetmek.”
Buhari 169
10) Zina etmek.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Zina eden erkek ancak zina eden bir kadınla yahut bir müşrik ile evlenebilir. Zina eden kadın da zina eden bir erkekle yahut da bir müşrikle evlenebilir. Bu müminlere haram kılınmıştır.”
Nur 3
11) Devlet başkanının, halkını aldatması.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Hangi lider halkını aldatırsa, o ateştedir.”
Ahmed 20311
12) Namazı terk etmek.
13) Zekâtı vermemek.
14) Güç yetirilebildiği halde haccetmemek.
15) Anne ve babaya asi olmak.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Annesine babasına asi olan, yaptığı iyiliği başa kakan, devamlı içki içen ve sihre inanan cennete giremez!”
Nesei 5639
16) İçki içmek.
17) Kibir ve böbürlenmek.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Kalbinde zerre ağırlığınca kibir bulunan kimse, cennet giremez!”
Ebu Davud 4091
18) Yalan yere şahitlik etmek.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Size büyük günahların en büyüklerini haber vereyim mi? Allah’a şirk koşmak, anne ve babaya asi olmak, yalan söylemek. Dikkat! ve yalancı şahitlik yapmaktır!”
Buhari 6219
19) Livata.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Allah, Lut’un kavminin işini yapana lanet etsin!”
Hakim
20) Zekâta ve beytü-l mala hainlik etmek.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Hiçbir Nebinin hainlik etmesi söz konusu değildir! Kim hainlik ederse, kıyamet günü onunla gelir.”
Âl-i İmran 161
21) İnsanların malını haksız alarak gasbetmek.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Sorumluluk ancak insanlara zulmedenlere, yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere yönelir. İşte öylelerine acı bir azap vardır!”
Şura 42
22) Hırsızlık yapmak.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Hırsızlık yapan erkek ve kadının ellerini kazandıkları şeye karşılık Allah’tan bir ceza olarak kesin! Allah azizdir, hakimdir.”
Maide 38
23) Yol kesmek.
24) Yalan yere yemin etmek.
25) Yalan söylemek.
26) İntihar etmek.
27) Zulmederek hüküm vermek.
28) Kavatlık ve deyyusluk yapmak.
29) Kadınların ve oğlanların resimlerine bakmak.
30) Kadının mahremsiz olarak yolculuk yapması.
31) Müslümanlar arasında çirkin işlerin yayılmasına razı olmak.
32) Helal olamayan kadına dokunmak.
33) Kadınların erkeklere benzemesi.
34) Erkeklerin kadınlara benzemesi.
35) Leş, kan ve domuz eti yemek.
36) Hulle yapmak. Hulle yapan ve yaptıran günahta eşittir.
37-İdrardan sakınmamak.
38) Haraç almak.
39) Riyakârlık ve münafıklık.
40) Hainlik ve aldatmak.
41) Dünya malı elde etmek için ilim öğrenmek ve ilmi gizlemek.
42) Kaderi yalanlamak.
43) Müslümanlar aleyhine casusluk yapmak.
44) Lanet etmek, sövmek ve konuşurken çirkin söz söylemek.
45) Kâhinleri tasdik ve falcıları ziyaret etmek.
46) Kadının sebepsiz olarak kocasıyla kavga etmesi.
47) Ruh sahibi varlıkların resmini yapan kimse.
48) Koğuculuk yapan kimse.
49) Müslümanlara taşkınlık ve eziyet etmek.
50) Sahabeye sövmek.
51) Altın ve ipek giyinmek, altın, gümüş kaplar kullanmak.
52) Allah’ın gayrı varlıklar için kurban kesmek.
53) Sapıklığı çağırmak, dinde Kitap ve sünnette delili olmayan bir şeyi ihdas etmek.
54) Musibet sebebiyle yaka paça yırtmak, yüze tokat vurmak, peruk takmak, dövme yaptırmak, güzel görünmesi için dişleri seyrekleştirmek.
55) Kardeşine silah yahut kesici demir doğrultmak.
56) Kişinin kendini, babasının gayrı kimseye nispet etmesi.
57) Allah’ın rahmetinden ümit kesmek.
58) Her nevi ile kumar oynamak.
59) Harem’de karışıklık çıkarmak, Müslümanların kanını dökmeyi mubah saymak.
60) Cemaati terk edip tek başına namaz kılmak.
Bu zikredilen günahların dışında, günah olduğuna Kur’an ve sahih sünnetten delili olan şeyleri de terk etmek gerekmektedir. Örnek olarak şunları zikredebiliriz:
1) Belayı savuşturmak için düğümlenmiş ip ve muska takmak.
Düğümlenmiş ip ve muska takan kimse, onun fayda vereceğine inanırsa bu inanç büyük şirktir. Delil Allah-u Teâlânın şu ayetidir:
“De ki, Allah’ın gayrında dua ettiklerinizi gördünüz mü, Allah bana bir zarar dilese, onlar zararı def edebilirler mi? Allah bana bir rahmet dilese onlar geri çevirebilirler mi?”
Zümer 38
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Kim muska takarsa, elbette şirk koşmuş olur!”
Ahmed 17427
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Efsun yapmak ve muska takmak şirktir!”
Ahmed 3615
2) Ağaç, taş vb. şeylerden bereket ummak.
Delil: Sahabeler, kendilerine silahlarını asacakları Zat-ı Envat isimli bir ağaç yapmalarını istediğinde Rasulullah onların bu isteğini reddetmiş ve onlara şöyle buyurmuştu:
“Allah-u Ekber, bunlar geçmişlerin adetleridir!”
Tirmizi 2271
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu ifadelerle onlara yahudi ve hristiyanlara benzemeyi yasaklamıştır.
3) Allah’ın gayrı bir varlık için kurban kesmek.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Allah, kendinden gayrı bir varlık için kurban kesen kimseye lanet etsin!”
Müslim 1978/45
4) Allah’ın gayrına sığınmak.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“De ki: Sabahın Rabbine sığınırım.” “De ki: İnsanların Rabbine sığınırım.” Nas 1
“İnsanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da onların azgınlıklarını artırırdı.” Cin 7
5) Allah’ın gayrı bir varlığa tevessül etmek, yardım dilemek ve dua etmek.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“De ki: Allah’ın gayrında size ne zarar ne de fayda vermeyecek şeylere mi ibadet ediyorsunuz? Oysa Allah işiten ve bilendir.” Maide 76
“Şüphesiz mescitler Allah’ındır. Allah ile beraber hiç kimseye dua etme!” Cin 18
6) Nebiler ve salihler hakkında haddi aşmak.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Hristiyanların Meryem oğlu İsa’yı övmede haddi aştıkları gibi siz de beni övmede haddi aşmayın! Ben ancak bir kulum! Siz; Allah’ın Kulu ve Rasulü deyin!”
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Kabrimi bayram yeri yapmayın!”
Ebu Davud 2042
7) Kabirleri tazim etmek.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Allah yahudi ve hristiyanlara lanet etsin! Onlar nebilerinin kabirlerini mescitler edindiler.”
Buhari 534, Müslim 531/22
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Allah, kabirleri çokça ziyaret eden, kabirleri mescit edinen, kandiller yakan kadınlara lanet etsin!”
Tirmizi 319
8) Uğursuzluğa inanmak.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Hastalığın bulaşması ve uğursuzluk yoktur! İyimserlik benim hoşuma gidiyor.”
Sahabeler:
−İyimserlik nedir ya Rasulullah dediler?
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−“Güzel kelimedir” buyurdu.
Ebu Davud 3916
9) Müneccimlik.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Kim müneccimlikten bir bölüm öğrenirse, sihirden bir bölü öğrenmiştir. Müneccimlik bilgisi arttığı kadar sihir bilgisi artar.”
Ebu Davud 3905
10) Yıldızlardan yağmur istemek.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Ümmetim üzerine üç şeyden korkarım; Yıldızlardan yağmur istemek, sultanın zulmetmesi ve kaderi yalanlamak.”
Ahmed 20875
11) Allah’ın emirlerine muhalefet derecesinde Allah’tan gayrını sevmek.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“İnsanlardan bazıları Allah’ın gayrı eşler edinirler ve onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenler ise en çok Allah’ı severler.”
Bakara 165
12) Allah’ın emirlerine muhalefet derecesinde Allah’ın gayrı varlıklardan korkmak.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Şeytan ancak dostlarını korkutur. Onlardan korkmayın, eğer sadıklar iseniz benden korkun.”
Âl-i İmran 175
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Kim insanların kızmasını göze alarak, Allah’ın hoşnutluğunu ararsa Allah ondan razı olur insanları da razı eder. Kim de Allah’ın kızmasını göze alarak insanların hoşnutluğunu ararsa, Allah ona kızar ve insanları da kızdırır.”
Tirmizi 2527
13) Allah’a tevekkül etmemek.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Eğer Allah’a iman ettiyseniz, Ona tevekkül edin…”
Yunus 84
14) Allah’ın yakalamasından azabından emin olmak.
Allah Gafurdur, Rahimdir diyerek, azabının şiddetli olduğunu unutarak günahlardan sakınmamak. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Allah’ın azabından emin mi oldular? Allah’ın azabından hüsrana uğrayan toplumdan başkası emin olur mu?”
Araf 99
15) Riya.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor; Ben şirkten müstağni olanların en müstağnisiyim. Herkim bir amel işler de onda benimle beraber birini şirk koşarsa onu ve şirkini terk ederim!”
İbni Mace 4202
16) İnsanın ameliyle dünyayı istemesi.
Allah şöyle buyuruyor:
“Kim de dünya hayatını ve süsünü isterse, onlara amellerinin karşılığını dünyada veririz ve onlara cimrilik yapılmaz. Onlar ahirette kendileri için ateşten başka bir karşılık olmayan kimselerdir. Onların yaptıkları ve amel ettikleri şeyler heba olmuş kimselerdir.”
Hud 15
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Dinarın kulu, dirhemin kulu süslü elbisenin kulu tökezlesin tepetakla yuvarlansın, ayağına diken battığında çıkaran bulamasın. Allah yolunda atının yularını tutmuş, saçı başı dağınık, ayakları tozlu kula ne mutlu. Bekçilik yapılacaksa, bekçilik yapar. Su taşıyacaksa su taşır. İzin istese izin verilmez, şefaat etse şefaati kabul edilmez!”
Buhari 2712
17) Allah’ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal addetmede âlimlere ve emirlere itaat etmek.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu İsa’yı Allah’tan gayrı ilahlar edindiler. Onlara ancak tek bir ilaha ibadet etmeleri emredilmişti. Allah onların şirk koştukları şeylerden münezzehtir.”
Tevbe 31
“Bir şeyde ayrılığa düşerseniz, eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onu Allah’a ve Rasulüne götürün. Bu sizin için daha hayırlı ve tevil bakımından daha güzeldir.”
Nisa 59
18) Allah’ın Kitabı ve Nebisi Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetinin dışında bir şeyde muhakemeleşmek.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini iddia eden kimseleri görmedin mi? Onlar tagutun önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Oysa onlar tagutu reddetmekle emrolunmuşlardı. Oysa şeytan, onları büsbütün saptırmak istiyor.”
Nisa 60
“Onlara: Yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, denildiği vakit, ‘Biz ancak ıslah edicileriz’ derler.”
Bakara 11
“Bunun sebebi, onların Allah’ı kızdıracak şeylere tabi olmaları ve razı olduğu şeyleri çirkin görmeleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkardı.”
Muhammed 28
19) Allah’a yeminle kanaat etmemek.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Babalarınıza yemin etmeyin! Allah adına yemin edildiği vakit doğrulayın. Kimin için Allah’a yemin edilirse razı olsun. Kim de razı olmazsa Allah’tan değildir.”
Buhari 7271
20) Allah ve falan dilerse demek.
Bir adam Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:
−Allah ve sen dilersen dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Sen beni Allah’a denk mi yaptın? Sadece Allah dilerse de!” buyurdu.
Buhari Edebü’l-Müfret 783
21) Zamana sövmek ve Allah’ın takdirine kızmak.
Allah-u Teâlâ bir kutsi hadiste şöyle buyurmuştur:
“Âdemoğlu zamana söverek bana eziyet eder. Ben zamanın kendisiyim. Emir benim elimdedir, gece ve gündüzü evirip çeviririm.”
Buhari 6138
22) Allah’ım, dilersen beni bağışla şeklinde dua etmek.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Sizden hiç kimse; Ey Allah’ım! Dilersen beni bağışla, dilersen bana rahmet et, demesin! İsteğini azimetle istesin. Şüphesiz Allah’ı zorlayıcı bir şey yoktur. İsteğini azimetle istesin, şüphesiz verdiği şey Allah’a büyük gelmez.”
Ebu Davud 1483
23) Allah’ın takdir ettiği şeylere üzülerek keşke demek.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Sana fayda verecek şeylere gayret et. Allah’tan yardım dile, acze düşme. Eğer sana bir şey isabet ederse: Keşke şöyle yapsaydım şöyle olurdu, deme. Fakat: Allah takdir etti, dilediğini yaptı, de. Çünkü keşke şeytanın ameline kapı açar!”
Müslim 2664/34
24) Allah hakkında kötü zan beslemek.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Allah hakkında kötü zanda bulunanlar var ya, kötülük onların başına gelmiştir.”
Fetih 6
25) Kaderi yalanlamak.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Kim kaderin hayrına ve şerrine iman etmezse Allah onu ateşte yakar!”
26) Allah hakkında Vallahi Allah falanı bağışlamaz demek gibi yemin etmek.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Bir adam; Vallahi Allah falanı bağışlamaz dedi. Allah; Benim adıma falanı bağışlamayacağıma yemin eden de kimmiş?! Kuşkusuz Ben onu bağışladım ve senin amelini de iptal ettim, buyurdu.”
Müslim 2621/137
27) Falana Allah ile şefaat istiyoruz demek.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“…Vay sana, söylediğin şeyi bilir misin? Vay sana, hiç kimseye Allah ile şefaat istenmez, Allah’ın şanı bundan çok yücedir…”
28) Bunlar ve bunların dışında tevhit kitaplarında şeriatın şirk yahut haram olduğunu bildirdiği amellerden kaçınmak gerekmektedir.
Büyük Günahlardan Tevbe Etmek

Müslüman kardeşim! Büyük günaha düştüğün vakit, derhal onu terk et, Allah’a tevbe edip bağışlanma dile ve bir daha günaha dönme. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Allah üzerine bağışlama ancak bilmeden kötülük işleyip derhal tevbe eden kimseler içindir. Allah âlimdir, hakimdir. Bağışlanma, kendisine ölüm gelene kadar kötülük işleyip, sonra da ‘ben şimdi tevbe ettim’ diyen kimseler ve kâfir olduğu halde ölen kimseler için değildir. Onlar için acıklı bir azap hazırladık.”
Nisa 17
1.png

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Tevbenin Kabul Olması İçin Gereken Şartlar

بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

Tevbenin Kabul Olması İçin Gereken Şartlar


1) İhlas: Günah işleyen kimsenin tevbesinde, Allah için samimi olması, başka bir şey için olmaması gerekir.
2) Pişmanlık: Günah işleyen kimsenin yaptığı günahtan pişman olması gerekir.
3) Vazgeçmek: Günah işleyen kimsenin, yaptığı masiyeti terk etmesi gerekir.
4) Dönmemek: Müslüman, işlediği günaha bir daha dönmemeye azmetmesi gerekir.
5) Bağışlanma dilemek: Allah’a karşı işlediği günahtan dolayı Ona istiğfar etmesi gerekir.
6) Hakları ödemek: İnsanların hakkını sahiplerine tevdi etmesi veya helallik istemesi gerekir.
7) Tevbenin kabul vakti: Günahkârın tevbe etmesi, yaşarken ve ölümü kendisine gelmeden önce olması gerekir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz Allah kulunun tevbesini, canı boğazına dayanmadığı müddetçe kabul eder.”
Tirmizi 3765
Bazı Sapık Fırkalar

Rablerinin gönderdiği rasullere itaat etmemeleri sebebiyle sapıtan dalalet fırkaları vardır. Allah (Azze ve Celle) bir kutsi hadiste şöyle buyurmaktadır:
“Ben kullarımı hanifler olarak yarattım. Fakat şeytan onları saptırdı.”
Onları saptırdı, ifadesinin manası: Rablerinin emirlerine ve Nebilerin şeriatına asi olmaları sebebiyle onları doğru yoldan uzaklaştırdı şeklindedir. Bu sapık fırkaların kökleri devam etmekte ve onların kolları arzın her yerine yeni ve değişik isimlerle uzanmaktadır. Müslüman kardeşim, onların düştüğü hatalara düşmemen için bu fırkaların bazı isimlerini öğrenmen senin için evladır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Yahudiler yetmiş bir fırkaya ayrıldı. Hıristiyanlar yetmiş iki fırkaya ayrıldı. Bu ümmet de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Biri hariç diğerlerinin hepsi ateştedir.” Sahabeler:
−Onlar kimlerdir ya Rasulullah dediler? Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Onlar benim ve ashabımın yolunda olanlardır” buyurdu.
Ebu Davud 4596
İmam Cemaluddin ibnu-l Cevzi’ye, bu fırkalar bilinebilir mi? diye sorulduğunda şöyle cevap vermiştir:
“Bazı ilim ehli, sapık fırkaların aslının altı tane olduğunu söylemiştir. Onlar:
−Haruriye, Kaderiyye, Cehmiyye, Mürcie, Rafiziyye ve Cebriye. Bu fırkalardan her fırka on iki gruba ayrılmıştır ve yetmiş iki grup olmuştur.”
Biz, doğru yoldan ayrılan fırkaların müntesiplerinin din edindiği bazı hususiyetleri zikredeceğiz. Çünkü her işte asıl olanın, gerçek itikat olduğunu biliyoruz.
(1) Haruriye:

Yahut hariciler diye isimlenen grup. Onlar, Abdullah bin Kuva liderliğinde Ali bin Ebi Talib (Radiyallahu Anh)’a karşı çıkan, Harura denen yerde toplanan kimselerdir. Onların o zamanki sayısı on iki bin kişi idi.
İtikatları: Onların inancına göre, büyük günah işleyen kimseler cehennemde ebedi kalıcıdır. Erkek olsun, kadın olsun cihadı terk eden kafir olur. Onlar, kendi düsturlarına iman etmeyenleri de tekfir etmektedirler.
Bu Harici fırkasından mutezile denen fırka türemiştir. Mütezilenin inancı haricilerin inancının aynıdır. Ancak bunlar, büyük günah işleyenin cehennemde ebedi kalacağını iddia etmiyorlar; onu iman dairesinden çıkarıyorlar, bununla beraber küfür dairesine de sokmuyorlar.
(2) Kaderiye:

Onlar, Allah’ın kulların amellerini takdir ettiğini inkar ediyor ve: Amelleri takdir eden, onları işleyen ve o ameller üzere hesaba çekilecek de kul kendisidir. Bu sebeple kulu yaptığı fiilleri üzere hesaba çekmesi, Allah’ın kendi adaletindendir demektedirler. Onlar: Allah kullara kendine itaatı emretmiş, asi olmalarını da yasaklamıştır. Allah, itaat ve masiyet fiili meydana gelmeden, kendine itaat edenle asi olanı bilmez demektedirler. Allah onların bu sözlerinden yüce ve münezzehtir.
(3) Cehmiye:

Onlara Muattıle ve Nufat da denmektedir. Cehmiye fırkası, Emevi devletinin sonlarında yayılmıştır. Cehmeyi, Cehm bin Safvan’a nispet edilmektedirler. Mezhepleri, Allah’ın isim ve sıfatlarını inkar etmek üzeredir. Cehmeyi aynı zamanda Mürcie ve Cebriyenin azgınlarından sayılmaktadırlar.
İtikatları: Allah-u Teâlâ’nın sıfatlarını inkâr etmektir. Sıfatlar hakkında: Rahmet sıfatı olmaksızın rahmet edici, işitme sıfatı olmaksızın işitici, görme sıfatı olmaksızın görücü, bilgi olmaksızın bilici, gücü olmaksızın güçlü demektedirler. Allah’ın sıfatlarını bu şekilde nefiy ederken: Yaratanı yaratılmışa benzetmek istemediklerini ifade edip delil getiriyorlar. Müteakiben sıfatlarının tamamını inkâr ediyorlar yahut onları fiili manasını tahrif ediyorlar. Örneğin: Allah’ın rahmeti, Onun iyiliği dilemesidir; Allah’ın eli, Onun kudretidir; Allah’ın gözü, Onun koruması ve gözetmesidir; Allah’ın arşa istiva etmesi, onu istila etmesidir… Şeklinde tahrif etmektedirler.
Onlar, Allah’ın işitmesini, görmesini, eli olmasını, gülmesini, kızmasını, konuşmasını dünya semasına inmesini inkâr etmektedirler. Allah onların bu sözlerinden yüce ve münezzehtir.
(4) Mürcie:

İrca kelimesinden türemedir, İrca kelimesi tehir manasınadır. Amelin imandan sonra geldiği ve ona dâhil olmadığı kastedilmektedir. Onlar, haramları mubah sayan, emirleri yerine getirmeyen, onlarla amel etmeyen ve kalplerindeki imanla yetinen bir taifedir.
İtikatları: Onlar İmanla beraber hiçbir günah zarar vermez demektedirler. Mürcienin bu inancı, günümüzde: İman sadece kalptedir, Allah çok bağışlayıcıdır, affedicidir. Ne kadar günah işlesen de ateşe girmezsin diyen kimselerin haline benzemektedir.
Onlar: Kelime-i şahadeti söyleyen kimse, bütün günahları işlese de asla cehenneme girmez demektedirler. Bu sözle, muvahhitlerden gayrının ateşten çıkamayacağı hususundaki sahih hadislere muhalefet ettiler.
İbni akil dedi ki: “Mürcieliği ihdas eden kimse, zındıklara ne çok benzemekte. Âlemin ıslahı, asilere tehdidin sabit olduğunun bilinmesi ve onların cezaya çarptırılmasına inanılmasına bağlıdır. Onlar günahkârlardan korku ve Allah’ın kendilerini muraKâbe ettiği endişesini düşürdüler; şeriatın kanunlarını yıktılar. Herhangi bir şeyi, onu güzel yahut çirkin görme hususunda aklı hakem yaptılar.
İmanın tanımında doğru görüş onun üç şartı olduğu tanımdır:
a) Dille söylemek.
b) Kalple itikat etmek.
c) Uzuvlarla amel etmek.
Bu şartlardan herhangi bir şart yok olduğunda kul mümin sayılmaz.
Burada yazarın kastettiği bu şartlardan herhangi biri kaybolduğunda kişi kâmil mümin olamaz. Yani kişi ameli küfre düşer.
(5) Rafiziye:

On iki gruba ayrılan şia fırkasının azgınlarından bir fırkadır. Şia, Ali bin Ebi Talip (Radiyallahu Anh)’ın hilafeti döneminde, Müslümanlığını izhar eden küfür ve nifakın başı Yahudi Abdullah bin Sebe liderliğinde Müslümanları aldatmak için ortaya çıkmış bir taifedir. Şia, o dönemde Ali (Radiyallahu Anh) ile Muaviye arasında çıkan fitneyi yok etmek için Hüseyin bin Ali’nin oğlu Zeyd (Radiyallahu Anh)’ı terk ettikleri için Rafızi diye isimlendirildiler.
Rafıziler iki taraf arasındaki oluşan fitneyi kızıştırmaya devam etti. Nihayet bu fitnenin tesiri altında Müslümanlar birbirleriyle savaştılar ve Ali, Hasan ve Hüseyin (Radiyallahu Anhum) öldürüldü. Bu Ehl-i Beyt imamlarının ölümünün yegâne sebebi onlardı.
İtikatları: Nebilik Ali (Radiyallahu Anh)’ın hakkıydı, ancak Cebrail hata etti ve vahyi Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e getirdi şeklinde iddia etmektedirler. Bu görüş daha ziyade Rafızilerden Alevilere isnat edilmektedir. Rafızilerden bazı gruplar:
Emiriye

Ali (Radiyallahu Anh)’ın Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e nebilikte ortak olduğunu söylemektedirler.
Şia

Ali (Radiyallahu Anh)’ın Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in dostu ve kendinden sonra imametini vasiyet ettiği kimsedir, sahabeler ve onlardan sonra gelen ümmet, Ali (Radiyallahu Anh)’ın dışında birine biat etmekle küfre girmişlerdir, demektedirler.
Navusiye

Ali (Radiyallahu Anh)’ın bu ümmetin en faziletli şahsı olduğunu, ondan daha faziletli kimseler de olabileceğini söyleyenlerin küfre girdiğini söylemektedirler.
İmamiye

Hüseyin’in oğulları haricinde hiç kimsenin imam olamayacağını, imamın Cebrail (Aleyhisselam) tarafından eğitildiği ve imam vefat ettiğinde Cebrail (Aleyhisselam)’ın onun yerine Hüseyin (Radiyallahu Anh)’ın soyundan başka bir imam getirdiği söylemektedirler.
Yezidiye

Hüseyin (Radiyallahu Anh)’ın soyundan bir imam bulunduğunda onun dışında başka kimselerin arkasında namaz kılmanın caiz olmadığını söylemektedirler.
Lainiye

Osman, Talha, Zübeyr, Muaviye ve Aişe (Radiyallahu Anha)’ya lanet etmektedirler. Bu fırka, sahabelere devamlı lanet okuduğu için bu ismi almıştır.
Nasihiye

Reenkarnasyon inancına sahiptirler. Yani: Bir insan öldüğünde onun ruhu bir başkasına girer ve onda yaşar demektedirler. Onların, bunların dışında yahudi, hristiyan, mecusi ve putperestlerin sapık görüşlerinden iktibas edilmiş birçok garip ve sapık görüşleri bulunmaktadır.
(6) Cebriye

Onlar kaderiye fırkasının tam zıddıdır. Şöyle demektedirler: Allah her şeyi yaratan, itaat ve isyandan her ameli var eden olması cihetinden kulları için takdir ettiği, onların da icbar olunduğu, kendileri için irade ve güç olmayan şeyler üzere insanları hesaba çekmesi Allah için adalet değildir demektedirler.
İbni Kayyım (Rahmetullahi Aleyh) şöyle diyor: Genel olarak kıble ehli arasında İslam dininden çıkma derecesinde ihtilafın, sapıklığın, ayrılığın meydana geldiği meseleler altı meseledir:
1) Allah’ın isimleri, sıfatları ve fiilleridir.
2) Dinin isimleri ve hükümleridir. İslam, iman, ihsan, küfür ve şirkin tarifi buna misaldir.
3) Kulların fiillerinin yaratılması, o muhayyer midir, yoksa müseyyer midir?
4) Günahları işleyenlere dünya ve ahirette vaat edilen cezanın infazı ile Cennet ve cehennemin hakikati hakkındadır.
5) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Ehl-i Beyti ve değerli ashabının konumu hakkında.
6) İfrat ve tefrit arasında iyiliği emredip kötülüğü yasaklamak hakkındadır.
Dine Davet Etmek
Davet Vesileleri Ve Şekli
Müracaat Edilmesi Tavsiye Edilen Kitaplar
1.png

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Dine Davet Etmek

بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

Dine Davet Etmek


Dini öğrenip, onunla amel ettiğin ve kalbinde Allah için ihlas oluştuğu vakit, sen kesin olarak insanları bu hayra davet edeceksindir. Bil ki, bu Allah’ın sana verdiği tevfiktendir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Allah’a davet eden, Salih amel işleyen ve ben Müslümanlardanım diyen insandan daha güzel sözlü kim vardır.”
Fussilet 35
Dine davet, nebilerin ve rasullerin en önemli işidir. Dine davet, amellerin en şereflileri ve güzellerindendir. Allah dinini tebliğ edecek kimseleri, mahlukatı arasından seçtiğini görmez misin!.
1) İnsanları davet: Önce sana en yakın olana, sonra daha uzak olana, sonra daha uzak olana davet etmek şeklinde olur. İnsanları ilk davet edeceğin, La İlahe İllallah Muhammed’en Rasulullah şahadet kelimesine, onu anlamaya, şartları, onu bozan şeyleri öğrenmeye olmalıdır. Davet ederken Kelime-i Şahadeti anlamada güvenilir kitaplara itimat etmen gerekmektedir.
2) Allah hakkında iman kaidelerini ve Ona nasıl ibadet edeceğini bilmen için, tevhit meselelerinin tamamını iyi anlaman gerekmektedir.
3) İslam dininin beş rüknüyle imanın altı rüknünü ve ihsanın anlamını öğrenmek.
4) İttiba etmemiz vacip olan Nebimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i, sireti ve şemaili nasıldı; ibadetleri nasıl eda ediyordu ve vasiyeti nelerdi bunları tanıtarak bildirmek.
5) Kur’an, sünnet ve selef-i salihin Kur’an ve sünneti anlayışı, ibadetin nasıl yapılacağı hususunda yegâne yol ve din için esasi kaidedir.
6) İnsanları hikmet ve güzel nasihatle davet etmek. Herkese karakterine göre davranmak. Hakkı güzel bir üslupla yumuşak huylu ise yumuşak, vasatsa vasat, sert mizaçlı ise biraz sertlikle davet anlatmak. Bid’at ehlinden alay edenler, müşrikler ve sapıklardan da yüz çevirmek.
7) İyiliği emrederek ve kötülüğü yasaklamak suretiyle davet etmek. Bu da güç yetirme ve maslahat gözetmekle olur.
8) Allah için, Kitabı, Rasulü, Müslümanların imamları ve geneli için nasihat etmek.
9) Müslümanların işlerine özen göstermek, onlara yardım etmek, haklarını ödemek ve eziyet etmemek.
10) İlim talep etmeye özen göstermek, çünkü cennete gitmenin tek yolu budur.
1.png

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
İslama Davet Vesileleri ve Şekli

بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

İslama Davet Vesileleri ve Şekli


Kuşkusuz davet vesileleri çoktur; fertlere, zaman ve mekanlara göre değişir. Hulasa olarak şöyle diyebiliriz. Davet vesileleri tevfikidir. Dolayısıyla Kur’an ayetleri ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in tavsiyeleri ışığı altına olması gerekir. Örneğin:
1) Din işleri ve dünyada sana fayda verecek şeylerde çok okumak ve araştırma yapmakla kendini yetiştir.
2) Ev dersleriyle eşini, çocuklarını ve aileni eğit.
3) Faydanın genel olması için uygun kitabı seç diğerlerine de uygun kitaplar tavsiye et.
4) Uygun kasetler dinle.
5) Şer’i sakıncası olmayan kasetler kullan.
6) İslam’ın her yere ulaşması için radyo ve televizyondan istifade et.
7) Allah ve Rasulünün, razı olduğu meşru yollarla İslam’ın öğretilerini herkese ulaştırmak için gazete, dergi ve iletişim vasıtalarını kullan.
8) Eğitim vasıtalarını geliştirmek ve teknolojiyi kullanmak. Dünya ve ahiretinde Müslümanın kendi için zaruri olan şeyleri bollaştırmak için bilgisayar âlemine girmek.
9) Müslümanın vaktini hayırda geçirmesi için, onları ilim meclislerine, sohbetlere, vaaz ve nasihatlere katılmaya teşvik etmek.
10) Sahabe ve selef-i salihinin yaptığı gibi, mubah davet vasıtalarını kullanmaya teşvik, davet vesilelerindendir.
11) Müslümana, Allah’a iman ve dininde sebatı artıran değişik ilimlere şamil kitaplardan oluşan bir kütüphaneyi evinde yapması gereklidir.
12) Allah yolunda Cihad etmek. Allah yolunda Cihad, dinin korunmasını yerine getiren vesiledir.
Müracaat Edilmesi Tavsiye Edilen Kitaplar

Dinde fıkıh ve şeriat işlerini öğrenmek farzların en öncelikli ve evla olanlarındandır. Şüphesiz Allah-u Teâlâ bu dinde âlimlerin yerini yükseltmiştir:
“Allah sizden iman edenleri ve ilim sahiplerini derece derece yükseltir.” Mücadele 11 “Bil ki, Allah’tan başka ilah yoktur.”
Mücadele 19
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Kim bir yola süluk eder ve orda ilim öğrenmek isterse, Allah ona cennetin yolunu kolaylaştırır.”
Müslim 2699/38, Ebu Davud 3641
Müslüman kardeşim, din işlerini öğrenmen gerekir. Çünkü bu, güç yetirebildiğinde Kelime-i Şahadetin şartlarındandır. Eğer bu dini öğrenmekten yüz çevirirsen ki felahın ve kıyamet gününde kurtuluşun onu öğrenmendedir masiyetlere düşersin ve kendinden başka kınayacak kimseyi bulamazsın.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Bu Kur’an’ı öğrenin! Çünkü o, kıyamet günü sahipleri için şefaatçi olarak gelecektir.”
Bir alimin nasihati: Allah’a basiret üzere ibadet etmen için, ilim talebinde düşünmen ve bununla şereflenmen gerekir. Bu da ilimle şöhret bulmuş âlimlerin halkalarına oturmak ve ilim talebinde ilerlemekle olur.
-Kur’an-ı Kerim’i ezberlersin.
-Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hadislerinden ezberlersin.
-Arapça dil kurallarını ve onunla alakalı şeyleri öğrenirsin.
-Sonra başlangıç olarak mezheplerden biri üzere fıkıh usulü ilmini öğrenirsin.
-Sonra hadis usulü ilmini öğrenirsin.
İmam Abdurrahman bin Sa’d’i’nin ilim öğrenme usulü hakkında söylediği şu sözler ne güzeldir: “İlim talebesinin meşgul olacağı kitaplar, haller ve beldelere göre değişik olur. Görüşümüze yakın olan hal, öğrenci ilgilendiği ilim dalında yazılan muhtasar kitapları ezberlemeye çalışır. Muhtasar kitapları metin olarak ezberleyemezse, onların manaları hafızasına yerleşene kadar tekrar ederek okur.
Sonra öğrencinin seçtiği ilmin geri kalan kitapları ezberlediği yahut çok okuyarak manalarını kavradığı muhtasar kitapların açıklama ve tefsiri olur. Öğrenci Akidede, Şeyhülislam’ın Akidetu’l-Vasıtiyye, Muhammed bin Abdulvahhab’ın Üç Asıl ve Kitabu’t-Tevhidini, Fıkıhta: Delilu’t-Talib, Zadu’l-Müstaknıu, hadiste, Buluğu’l-Meramı, Nahivde: Acurrumiyyeyi ezberlese ve bu metinleri şerhlerinden kolayına gelene müracaat ederek anlamaya çalışsa, bunlar o ezberlediği metinler için bir açıklama olur. Çünkü öğrenci, usulleri ezberlediğinde kendi için o usulleri bilmede tam bir meleke oluşur.
Dolayısıyla kendi branşında küçük-büyük her kitap onun için kolaylaşır. Bu anlamda, usulü olmayan kimseye vusul haram olur denmiştir. Herkim bu faydalı ilimleri öğrenmeye gayret eder ve Allah’tan yardım isterse, Allah ona yardım eder, ilmi ve süluk ettiği yolu ona bereketli kılar. Herkim de ilim talep ederken faydasız yollara süluk ederse, vaktini boşa harcamış tecrübeyle görüldüğü gibi meşakkatten başka bir şey elde edememiş olur.”
Vusul: Herhangi bir şeye ulaşmak, onu elde etmek demektir.
Bil ki kardeşim, Müslümanların yanında şeriat usulleri dörttür:
1) Kur’an.
2) Sahih sünnet.
3) Âlimlerin icması.
4) Kıyas.
Müslümanların hepsinin dinlerini anlama ve uygulamada bu usuller üzere itimat etmesi gerekir. Çünkü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) faydalı ilme, salih amele ve bunlar üzere sabretmeye davet ederdi. Bu yol üzere değerli sahabeler ve bu ümmetin salih selefi devam etmiştir.
İmam İbni Kayyım (Rahmetullahi Aleyh)’de bu hususta şöyle demiştir: Kabul edilmesi için salih amelin bazı şartlar vardır, onlar:
1) Allah’ın rızası için samimiyetle yapılmış olması gerekir.
2) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın sünnetine uygun, doğru bir amel olması gerekir.
İnsanlar Allah’ın dininde onu tatbik ederken dört kısımdır:
1) Kendilerinde ihlas ve ittiba hasletleri bulunan kimseler, bu kimselerin amelleri makbuldür.
2) Kendilerinde ihlas ve ittiba hasletleri olmayan kimseler, bu kimseler Allah’ın haklarında “…Onların azaptan kurtulacaklarını sanma.” buyurduğu kimselerdir.
3) Harici ve hristiyanlar örneği, kendilerinde ihlas bulunup, ittiba bulunmayan kimselerdir.
4) İki yüzlü riyakarlar örneği, kendilerinde ittiba olup ihlas olmayan kimselerdir.
Müslüman kardeşim! Amellerinin makbul ve kurtulanlardan olman için sahabelerin, ateşte helak olmaktan kurtulan taifeyi sorduğunda şöyle cevap vermiştir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in onlara:
“Onlar benim ve ashabımın yolunda olanlardır.”
Ebu Davud 4596
1.png

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Din İçin Eziyetlere Sabretmek

بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

Din İçin Eziyetlere Sabretmek


Sabretmenin Keyfiyeti.
Akidenin Önemi.
Bu Din İle Amel Etmenin Meyveleri.
Eziyetlere Sabretmenin Keyfiyeti

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Rasullerden azim sahibi kimselerin sabrettiği gibi sen de sabret.” Ahzab 35
“Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız olarak ödenecektir.” Zümer 10
Ey kardeş! Bil ki sabır, büyük makamlardandır. Onun cennetteki derecesi çok yücedir. Allah sabredenleri sever ve onlarla beraberdir.
Bil ki, sen bu dini tatbik ederek, kerim veçhini görmek, cennete girmek ve ateşten kurtulmak için Allah’ın rızasına giden yolda gitmektesin. Netice ve dönüş yerinin bu olduğunu bildiğin vakit, sabretmen daha uygun olmaz mı?!
Allah’a basiret üzere davet eden kimseye bu dinin düşmanları muhalefet edecektir. Onların ilki Allah ona lanet etsin İblis, müşrikler, münafıklar, asilerden yardımcıları ve kötülüğü emreden her nefistir. Daha önce Nebilere, Rasullere ve Allah’a davet edenlere de bu şekilde karşı çıkılmıştır. Bu sebeple insana sabır vesileleriyle silahlanma elzem olmuştur. Sabrın vesileleri:
1) Çokça Kur’an okumak, sabah-akşam Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den sahih olarak gelen dua ve tesbihatı yaparak şeytandan nefsi korumak.
2) Nafile namazları ve gece namazını kılmak, nafile oruçları tutmaya gayret etmek.
3) Dinde fıkıh bilgisini ve bazı şerî ilimlerde ihtisaslaşmayı artırmak.
4) Salih kimselerle sohbet etmeye ve onları ziyaret etmeye gayret etmek.
5) Fitne mekânlarından uzaklaşmak, günahkârların ve dini hafife alanların arasına karışmamak.
6) Nebilerin ve salihlerin siretlerini okumak, nasıl sabrettiklerini öğrenmek ve ibret almak.
7) Allah’a itaat üzere sana güç verecek şeyleri dünyadan al. Fakat bil ki, dünya malını çoğaltmak, kalbin Rabden gayrıyla meşgul olmasını sağlar.
8) Yiyecek ve içeceğini iyi ve temiz şeylerden seç, her şeyin helal olanını araştır.
9) Bir kötülük yaptığında, hemen iyilik yap ve daima Allah’tan bağışlanma dile. Hepimiz hata ederiz, hata edenlerin en hayırlısı tevbe edenlerdir.
10) Nefsini itaatle meşgul et, yoksa o seni masiyetle meşgul eder.
11) Kalpleri evirip çevirenden, kalbin için tedavi iste. Ondan sebat, yardım ve güzel son dile.
Ey kardeş! Bil ki bize, insanları Allah’a davet etmemiz emredildi fakat davetten netice elde etmek bize emredilmedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:
“Yine bir Nebi gelir ki, beraberinde kimse yoktur…” kavli bu hususta delildir.
Allah’a davet ederken önemli olan, insanlara iyi olan ve kötü olan şeyleri öğretmektir. Yani Allah’a davet: İnsanlara helal ve haram olan şeyleri bildirmektir.
1.png

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Akidenin Önemi

بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

Akidenin Önemi


Ey Müslüman kardeşim, sahih akideyi öğrenmeye önem göstermen gerekir. Çünkü akide, Allah-u Teâlâ’nın bizim için razı olduğu İslam dinin hakikatidir. Çünkü akide:
1) Müslümanların ve davetçilerinin saflarının birleşmesini sağlar. Bütün Müslümanlar akide üzere birleşir, akide olmadan birlik olmaz aksine ayrılık olur.
2) Akideyi öğrenmek, Müslümanı Kitap ve sünnetin naslarının büyüklüğü tanır hale getirir; manalarını reddetmekten, hevaya uygun şekilde tefsir ederek onlarla oynamaktan korur.
3) Akide öğrenmekle Müslüman, selefi sahabe ve onlara tabi olanlarla bağ kurar. Onlar Müslümanın gücünü, imanını ve iftiharı artırır. Onlar, Allah dostlarının efendileri ve muttakilerin imamlarıdır. Güzide sahabe Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh)’ın şu sözü buna örnektir:
“Allah, kulların kalplerine baktı, Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kalbini en hayırlı kalp olarak buldu. Onu kendisi için seçti ve Nebilikle görevlendirdi. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kalbinden sonra kulların kalbine baktı, en hayırlı kalp olarak ashabının kalbini buldu.
Onları da nebisinin vezirleri yaptı. Onlar Allah’ın dini üzere savaşırlar. Müslümanların güzel olarak gördükleri şey, Allah katında da güzeldir. Müslümanların kötü olarak gördükleri şey, Allah katında da kötüdür.”
4) Sahih akide Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve ashabının akidesi incelendiğinde saf ve berraklığıyla farklılık arz eder. Çünkü o, tevil, tatil ve teşbihten uzak, tasavvurda, anlamada Kitap ve sünneti hareket noktası yapmıştır. Bu akideye yapışan, Allah’ın zatı hakkında söze dalmaktan, Kur’an’ı ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetinin naslarını inkârdan kurtulur.
Dolayısıyla bu akidenin sahibi, Allah’ın kaderine rıza, itminan ve Allah’ın azametini takdir edebilme melekesi kazanır. Akıl, gücünün yetemeyeceği gaybi işlerde mükellef değildir. Bu akide, anlaşılmaz ve acziyetten uzak kolay bir akidedir.
1.png

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Bu Dinle Amel Etmenin Meyveleri

بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

Bu Dinle Amel Etmenin Meyveleri


Herkim sadık olarak bu dinle amel ederse o, müminlerdendir. Allah-u Teâlâ’da dünya ve ahirette müminlere birçok vaatlerde bulunmuştur. Onlardan bazıları:
1) Güzel Rızık
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Şayet belde ahalisi iman etmiş olsaydı, onlara sema ve arzın bereketlerini açırdık.”
Araf 96
2) Güzel Yaşam
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Erkek olsun kadın olsun, kim salih amel işlerse, ona güzel bir hayat yaşatırız.”
Nahl 97
3) Azizlik
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“İzzet, Allah’ın, Rasulünün ve müminlerindir.”
Munafikun 8
4) Hidayet Olunmaları
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz Allah, iman edenleri doğru yola iletecektir.”
Hac 54
5) Velayet Olunmaları
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Allah iman edenlerin velisidir.”
Bakara 257
6) Müdafaa Edilmeleri
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz Allah, iman edenleri müdafaa eder.”
Hac 38
7) Kâfirlerin Musallat Edilmemeleri
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Allah, müminler üzerine kâfirler için bir yol yapacak değildir.”
Nisa 141
8) Muktedir Kılınmaları ve İdareci Yapılmaları
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Allah sizden iman edip salih amel işleyenlere, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi kendilerini de sahip ve hakim kılacağını, onlar için razı olduğu dini onların iyiliğine koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra bunun yerine emniyet sağlayacağını vaat etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler. Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar.”
Nur 55
9) Düşmanları Aleyhinde Yardım Olunmaları
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Müminlere yardım etmek bizin üzerimize haktır.”
Rum 47
10) Ahiretteki Sevap
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“İman edenler ve salih amel işleyenler var ya, firdevs cennetleri onların meskenlerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. Oradan hiç ayrılmak istemezler.”
Kehf 107, 108
Kim bugün Müslümanların hallerini düşünürse, Allah’ın dünyada müminlere vaat ettiği şeylerin imanlarının zayıflığı yahut onlar iman şubelerinin birçoğunu kaybetmeleri sebebiyle Tahakkuk etmediğini görür.
Allah’ın onlara dünya hayatında vaat ettiği güzel rızık, güzel hayat, izzet, hidayet ve vilayet, müdafaa, kâfirlerin onlara musallat edilmemeleri, dünyada muktedir olmaları gibi şeyler kaybolup gitmiştir.
Müslüman tevbe edip, durumunu değiştirmezse, dünyasını kaybettiği gibi, Allah’ın ahirette kendi için hazırladığı şeyleri de kaybedecektir. Bundan dolayı imanın kuvvetlendirilmesi, sabitleştirilmesi ve şaibelerden arındırılması gerekir.
Bu da akide bilgisinin Müslümanlar arasında yayılması ve dini hükümlerinin tatbikiyle mümkündür.
1.png

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Cevap: Dine Davet Etmek

Allah razı olsun. Ellerine sağlık adminim.
 
Üst Alt