Ali imran suresinin 97 ayetinin tefsiri

faruk islam

Özel Üye
Cüz:4 Sure: 3 - Al-i İmran Suresi
Ayet:97
Konu: Beyti Haccetmek

بســـم الله الرحمن الرحيم فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَّقَامُ إِبْرَاهِيمَ وَمَن دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ الله غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ 97 - Orada apaçık ayetler ve İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse emin olur. Oraya yol bulabilen kimseye Allah için Beyt'i haccetmek düşer. Kim küfre girerse (bilsin ki) doğrusu Allah alemlerden müstağnidir. Bazı alimlere göre ayette geçen "apaçık ayetler"den kasıt; İbrahim (a.s)'ın makamıdır. İbrahim (a.s)'ın makamı olarak adlandırılan yer ise; İbrahim (a.s)'ın Ka'be'yi inşa ederken üzerine çıktığı taştır. Bu taş önceleri Ka'be'nin duvarına bitişikti. Ömer (r.a), hilafeti zamanında Ka'be'yi tavaf edenlerin orada namaz kılanları engellememesi için bu taşı doğuya doğru Ka'be'den biraz uzaklaştırdı. Çünkü Allah (c.c) o makamda namaz kılmayı emretmiştir. Bu taşın üzerinde İbrahim (a.s)'ın ayak izleri vardı. Bu ayak izlerinin İbrahim (a.s)'a ait olduğu İbrahim (a.s)'ın zamanından günümüze kadar gelen ve onu gören insanlar tarafından mütevatir olarak nakledilmiştir. Bazı alimlere göre ayette geçen "apaçık ayetler"den kasıt; taşın üzerinde olan İbrahim (a.s)'ın ayak izleridir. Çünkü İbrahim (a.s)' dan zamanımıza kadar, düşmanları çok olduğu halde bu izler hala orada bulunmaktadır. Bu izlerin İbrahim (a.s)'a ait olduğu ise mütevatir olarak nakledilmiştir. Bazı alimlere göre "apaçık ayetler"den kasıt; sadece İbrahim (a.s)'ın makamı değildir. İbrahim'in makamı bu delillerden sadece bir tanesidir. Diğer deliller ise; Safa ile Merve, Rükun, Haceru'l Esved, İbrahim (a.s)'ın ayak izleri ve zemzem suyudur. İbrahim (a.s)'ın makamı ise; İbrahim (a.s)'ın namaz kılıp ibadet ettiği yerdir ve o yerde İbrahim (a.s)'ın ayak izleri vardır. Ka'be'ye Sığınanların Emniyeti: “Kim oraya girerse emin olur.” Hanefi ve Hanbelilere göre bu ayetin hükmü Rasulullah (s.a.s)'den önce ve Rasulullah (s.a.s) zamanında vardı ve bu hüküm kıyamete kadar da geçerlidir. Bu hükme göre; Harem'in dışında cinayet işledikten sonra oraya sığınan kişiye Harem'den çıkıncaya kadar had tatbik edilmez. Hanefilere göre; "Harem'in dışında cinayet işleyip de oraya sığınan kişiye had tatbik edilmez. Fakat Harem'den çıkıncaya kadar kimse onu ağırlamaz, yedirmez, içirmez, onunla oturmaz, alışveriş yapmaz. Bu şekilde had tatbik edilmesi için Harem'den çıkmaya zorlanır." İbn-i Abbas (r.a) şöyle dedi: "Kim Beyt'e sığınırsa Harem onu korur. Fakat ağırlanmaz, kalacak yer verilmez, yedirilmez, içirilmez. Çıktığı zaman da işlediği suçun cezası uygulanır." (İbn-i Cerir, İbn-i Ebi Hatim) 1 - Rasulullah (s.a.s) Mekke'yi fethettiğinde Harem'de bulunan bazı müşriklerin öldürülmesini emretmiştir. İbn-i Hattal hakkında ise şöyle buyurmuştur: "Onu gördüğünüzde hemen öldürün. Ka'be'nin örtüsüne sımsıkı sarılsa bile..." (Müslim) 2 -Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Harem; günah işleyen, adam öldürüp kaçan ve üzerinde hakkı bulunmayan şeyleri çalıp kaçanları korumaz." (Buhari, Müslim, Ahmed) Bütün alimlere göre; Harem'in içinde cinayet işleyenlere orada hemen had tatbik edilir. Çünkü Harem'in içinde cinayet işleyen kimse, Harem'in hürmetini kaldırmış sayılır. Harem'in hürmetini kaldıran kimseyi ise Harem korumaz. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: Onları (size savaş açanları) nerede yakalarsanız öldürün! Sizi çıkarmış oldukları yerden siz de onları çıkarın! Çünkü fitne (küfür ve şirk) öldürmekten daha fenadır. Onlar sizlerle Mescidi Haram'da savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın! Eğer sizinle (orada) savaşırlarsa siz de onları öldürün! İşte kafirlerin cezası böyledir! (Bakara: 191) Yol Bulabilmek: “Oraya yol bulabilen kimsenin Allah için Beyt'i haccetmesi gereklidir.” Bu ayete göre yol bulabilen kişinin Beyti hacetmesi farzdır. Fakat alimler "yol bulabilmek"ten kastedilen mana hakkında ihtilaf etmişlerdir. Cumhura göre; yol bulabilmekten kasıt; yol azığı ve oraya ulaştıracak vasıtadır. Kişiye haccın farz olabilmesi için hacca gidebilecek bir güce sahip olması gerekir. Bu güce sahip olmak şu üç şeyi kapsar: 1- Bedeni Güç: Hasta, sakat, felçli, kör, bineğe oturamayacak kadar yaşlı, hapsedilmiş, zalim veya kafir hakimler tarafından yolculuk yapması yasaklanmış kişilere hac farz değildir. Hanefilere göre ise; hacca götürebilecek bir yardımcısı olsa bile köre hac farz değildir. 2 - Mali Güç: Hacca gidecek olan kimsenin, ailesinin ihtiyacını temin ettikten sonra, gitmesine ve dönmesine yetecek bir azığa ve kendisini götürüp geri getirecek bir bineğe sahip olması gerekir. İbn-i Ömer (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "Bir adam Rasulullah (s.a.s)'e geldi ve dedi ki: "Ey Allah'ın rasulü! "Yol bulabilmek" nedir?" Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Hacca götürüp geri getirecek azık ve binektir.” (Tirmizi, İbn-i Mace, İbn-i Münzir,) İbn-i Ebi Hatim, İbn-i cerir, Beyhaki) Enes b. Malik (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "Rasulullah (s.a.s)'e: "Ayette geçen "yol bulabilmek" ten kasıt nedir?" diye soruldu. Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Azık ve binektir." (Dare kutni, Hakim rivayet etti ve sahih dedi.) Hacca götürüp getirecek azık ve binek dışında kişinin geride kalan ailesinin maişetini temin edebilecek maddi güce sahip olması da gereklidir. Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Bakmakla yükümlü olduğu kişilere maddi konuda zarar vermek kişiye günah olarak yeter." (Ebu Davud, Ahmed, Hakim, Beyhaki sahih dediler.) 3 - Yol Emniyeti: Hacca gidilecek yolun emniyetli olması gerekir. Bu emniyeti rüşvetle sağlamak mümkünse, bu da caizdir. Mescidi Haram'a ulaştıracak azığı bulunmayan fakat yolda çalışarak azık temin etme gücüne sahip olan veya evinde ev eşyası, ilmi kitapları, iş aletleri gibi malı bulunan kimselerin, hacca gittikleri taktirde başkalarının sadaka vermesiyle olsa bile, ailelerini ve bakmakla yükümlü oldukları kimseleri ölüm tehlikesi ile yüz yüze bırakmamak ve zor duruma düşürmemek şartıyla, fakir duruma düşseler de, geride bıraktıkları ailelerine azık bırakmasalar da, bu eşyalarını satarak hacca gitmeleri üzerlerine farzdır. Kişi mirasını almak için bütün varını yoğunu ortaya koyup Mekke'ye gidebiliyorsa, hacca gitmek için de bütün varını yoğunu ortaya koyup gitmelidir." Kadının Hacca Gitmesi: Hanefilere göre; kadının hacca gidebilmesi için yanında bir mahreminin olması şarttır. Beraberinde mahremi olmayan kadın hacca gidemez. Delilleri: 1- İbn-i Abbas (r.a) şöyle dedi: "Rasulullah (s.a.s)'in hutbede iken şöyle dediğini işittim: "Kadın, yanında bir mahremi olmadan yola çıkmasın." Bunun üzerine adamın biri kalkıp dedi ki: "Ya Rasulallah! Zevcem, hac için yola çıktı. Ben de filan gazveye katılmak için kaydedildim." Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Vazgeç! Ailenle birlikte hacca git." (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei) 2 - Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının üç günlük bir mesafeye mahremi veya kocası olmaksızın tek başına yolculuk etmesi caiz değildir." (Buhari, Müslim) Cumhur'a göre; kadınlar, farz olan hac için emniyet sağlandığında kadınlar topluluğuyla beraber mahremleri bulunmasa bile yola çıkabilirler. Fakat farz olmayan haccı ifa etmek isteyen kadının yanında mahreminin veya kocasının bulunması şarttır. Çünkü farz olan hac bir ibadettir. Bu nedenle mutlaka ifa edilmesi gerekir. Ancak diğer haclar nafile olduğu için ifası şart değildir. Haccın Miktarı: Dört mezhebe göre; hac ömürde bir defa farzdır. Her beş senede bir, yol bulanlar için haccetmek sünnettir. "Oraya yol bulabilen kimseye Allah için Beyt'i haccetmesi gereklidir." (Ali İmran: 97) Bu ayetin zahirine göre ömürde bir defa haccetmek farzdır. Ebu Hureyre (r.a) şöyle dedi: "Rasulullah (s.a.s) bize hutbe verdi ve şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Allah (c.c) haccı üzerinize farz kıldı. Haccedin!" Bir adam Rasulullah (s.a.s)'e şöyle sordu: "Ey Allah'ın rasulü! Her sene mi?" Rasulullah (s.a.s) cevap vermeyip sustu. Adam bu soruyu üç defa tekrarladı. Sonra Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Evet deseydim her sene üzerinize hac farz olacaktı ve siz bunu yapamayacaktınız." Sonra şöyle buyurdu: "Size ne söylemişsem onu öylece kabul edin. Fazla soru sormayın. Çünkü sizden önceki kavimlerin helak olmalarının sebebi; nebilerine çok soru sormaları ve ihtilafa düşmeleri olmuştur. Eğer size bir şeyi emredersem yapabildiğiniz kadarını yapın. Eğer bir şeyi yasaklarsam onu terkedin ve hiç yapmayın." (Müslim, Ahmed) İbn-i Abbas (r.a) şöyle dedi: "Akra b. Habis, Rasulullah (s.a.s)'e şöyle dedi: "Ey Allah'ın rasulü! Hac her sene mi yoksa ömürde bir defa mı farzdır?" Rasulullah şöyle buyurdu: "Ömürde bir defadır. Kim fazla yaparsa nafile yapmış olur." ( Nesei, Ahmed) Yol bulabilenler için her beş senede bir defa haccetmek sünnettir. Ebu Said ElHudri'den Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "(Bir hadisi kudside) Allah (c.c) şöyle buyurdu: "Vücudunu sağlam yapmış ve rızkını genişletmişken beş sene geçtiği halde beni ziyaret etmeyen kul ecirden mahrum olur." (İbn-i Hibban, Beyhaki) Yükümlülerin Haccı Eda Etme Zamanı: Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Hac için insanları çağır." (Hac: 27) Hac ilk kez bu ayetle farz kılınmıştır. Fakat Hac suresi mekki bir suredir. Ali İmran: 97 ayeti ise hicri üçüncü senede Medine'de Uhud savaşı sırasında inmiştir. Böyle olmasına rağmen Rasulullah (s.a.s) hicri onuncu senede haccetmiştir. Haccın hemen yapılması şart olsaydı Rasulullah haccı onuncu seneye kadar ertelemez hemen eda ederdi. Sahih sünnet de haccın farz kılındığını haber vermektedir. Dımam b. Sa'lebe, Rasulullah (s.a.s)'e gelerek İslam hakkında soru sordu. Rasulullah (s.a.s) ona; şehadeti, namazı, zekatı, orucu ve haccı zikretti. (Buhari, Müslim) Dımam'ın Rasulullah (s.a.s)'e ne zaman geldiği hakkında alimler ihtilaf etmişlerdir. Bir kısmına göre hicri beşinci, bir kısmına göre hicri yedinci, bir kısmına göre ise hicri dokuzuncu senede gelmiştir. Ebu Hanife, Hanbeli ve Malikilerin bir kısmına göre; haccı eda etmek yol bulabilenler için hemen farz olur. Kim hemen haccetmezse fasık olur ve şehadeti kabul edilmez. Delilleri: 1 -Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Oraya yol bulabilen kimsenin Allah için Beyt'i haccetmesi gereklidir. Kim küfre girerse (bilsin ki) doğrusu Allah alemlerden müstağnidir." (Ali İmran: 97) 2 - "Allah için haccı ve umreyi tamamlayın." (Bakara: 196) Bu ayetlerde haccın yerine getirilmesi için emir vardır. Emrin ise hemen yerine getirilmesi gerekir. 3 - Ali (r.a)'dan, Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Haccı, haccedemeyecek duruma düşene kadar ertelemeyin. Haccı eda etme imkanına sahip olduğunuz anda hemen haccedin." (Hakim, Beyhaki, sahih senedle rivayet etmişlerdir.) Hac daha önce farz olduğu halde Rasulullah (s.a.s)'in hemen haccetmemesi, hacca engel sebep bulunmasındandır. Ayrıca Ali İmran: 97 ayetinin hicri dokuzuncu senede indiğine dair rivayet vardır. Başkasının Yerine Haccetmenin Hükmü: Cumhur'a göre; haccetmeden ölen veya hastalıktan dolayı haccedemeyecek durumda olan kişinin yerine başkasının haccetmesi caizdir. İbn-i Abbas (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "Has'am kabilesinden bir kadın Rasulullah (s.a.s)'e şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasulü! Yaşlılıktan dolayı oturamayacak bir durumda iken babama hac farz oldu. Ne yapalım?" Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Onun yerine sen haccet." (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mace) Ayrıca, Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "İnsan için ancak yaptığı vardır." (Necm: 39) Has'am kabilesinden olan kadın hadisine gelince; onun babası yaşlı olduğu için zaten üzerine hac farz değildi. Fakat Rasulullah (s.a.s)'in o kadına, babasının yerine haccetmesini söylemesi; babaya karşı vefakar olmayı tavsiye etmek içindir. Malikilere göre; haccedilmesini vasiyet eden kişi için haccetmek caizdir. Haccı Terketmenin Hükmü: “Kim küfre girerse (bilsin ki) doğrusu Allah alemlerden müstağnidir.” Bu ayetin manası hakkında alimler değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. 1 - Cumhur'a göre; bu ayetin manası şöyledir: "İmkanı olduğu halde haccı inkar ederek hacca gitmeyen kimse kafir olur." Dahhak'tan şöyle dediği rivayet olunmuştur: "Ali imran: 97 ayeti indiği zaman Rasulullah (s.a.s) müslüman, yahudi, hristiyan, sabii, mecusi ve müşrikler dahil altı din mensubunu çağırdı ve onlara şöyle buyurdu: "Allah size haccı farz kılmıştır. Haccedin!" Müslümanlar bu emre iman ettiler. Diğerleri ise reddettiler ve şöyle dediler: "İman etmeyiz, namaz kılmayız ve haccetmeyiz." Bunun üzerine Allah (c.c): "Kim küfre girerse (bilsin ki) doğrusu Allah alemlerden müstağnidir" ayetini indirmiştir." (Müslim, Nesei, Ahmed) 2 - Bazıları şöyle demiştir: "Kim Ka'be'nin Allah'a ibadet için ilk inşa edilen ev olduğunu inkar ederse ve Allah (c.c)'nun hac emrini yerine getirmezse Allah (c.c) ona muhtaç değildir. Çünkü Allah bütün alemlerden müstağnidir." 3 - Bazıları şöyle demiştir: Buradaki "küfür" İslam'dan çıkartmayan küfürdür ve haccetme imkanı olduğu halde haccetmeyenlerin suçunun ne kadar büyük olduğunu göstermektedir. 4 - Bazıları şöyle demiştir: İmkanı olduğu halde, farziyetini inkar etmese bile haccetmeyenler kafirdir. Ömer b. Hattab (r.a) şöyle dedi: "Haccetme imkanı olduğu halde haccetmeyen, yahudi veya hristiyan gibi ölmüş olur." (Hafız Ebu Bekir Elİsmaili sahih senedle rivayet etti) Ömer b. Hattab (r.a) şöyle dedi: "Beldelere adamlar göndereceğim. Kontrol etsinler ve imkanı olduğu halde haccetmeyenlere cizye uygulasınlar. Çünkü onlar müslüman değildirler, müslüman değildirler." (Said b. Mansur, Suyuti sahih senedle rivayet etti.) İbn-i Abbas (r.a)'a göre ayetin manası şöyledir: "Haccın farz olduğunu inkar edip, haccettiği zaman sevap kazanmayacağına veya imkanı olduğu halde haccı terkettiğinde günah işlemiş olmayacağına inanan kişi kafir olur." (İbn-i Cerir, İbn-i Münzir, İbn-i Ebi Hatim, Beyhaki) Rasulullah (s.a.s)'in Hac Çağrısının Mahiyeti: Allah (c.c) bu ayette bütün insanları haccetmeye çağırmaktadır. Fakat bu, hacceden herkesin müslüman olduğu anlamına gelmez ve Rasulullah (s.a.s)'in bütün getirdiklerine iman etmeyen bir kimsenin sadece haccetmesi onun müslüman olduğunu göstermez.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt