Kıyametin Alametleri Hakkındaki Zayıf Hadisler

MURATS44

Özel Üye
Geçmiş ve asrımız muhaddisleri, Allah onları hayırla mükâfatlandırsın Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hadisleri konusunda, sahihini zayıfından ayırmak için çok çaba sarf etmişlerdir.

Bu konu hakkında ciltler dolusu kitap telif etmişlerdir. Ki bu da onların ilimlerinin derinliğine, ince görüşlü olduklarına ve hadis ravilerini, tarihlerini iyi bildiklerine işaret eder.
Bazı muhaddisler, faziletli amellerin kısmında ‘zayıf hadisle amel edilebilir’ konusunda ihtilaf etmişler ve bu hususta bir takım şartlar koymuşlardır. Ancak akide meselelerinde, gaybi işlerde ve şer’î hükümlerde zayıf hadisler kullanılamayacağı gibi mezkûr şartlar da uygulanamaz!
Bu sebeple zayıf hadislerle kıyamet alametleri konusuna delil getirmek mümkün değildir! Bu konuda kitap derleyen kimse, hadislerin zayıfını sahihinden ayırmadan her önüne geleni alamaz!
Kıyamet ve alametleri konusunda internette bir makale okudum. Yazar, makalede hadislerin zayıfını sahihinden ayırmadan birçoğuna yer vermiş ve onlara dayanarak bir takım neticeler çıkarmaya çalışmıştır.
Her ne kadar Müslüman kardeşlerimiz hakkında güzel zan beslesek de bu konuda ilim sahibi kimsenin yanlışı açıklaması gerekir. Böyle yapıldığında fayda Müslümanlar arasında yaygınlaşır. Bundan dolayı bu risaleyi hazırlarken elde edilişi kolay zayıf hadisleri topladım. Okuyucunun ilgilendiği konuda bilinçli olmasını istedim. Nihayet Allah’ın emri geldiğinde onun hakikatini bilir ve doğru yolu bulur.
Fırsat buldukça konuyla ilgili toplayabildiğim zayıf hadisleri inşallah ekleyeceğim. Allah-u Teâlâ’dan bize fayda verecek şeyi öğretmesini, öğrettiği şeyleri faydalı kılmasını, bize doğru yolu göstermesini ve bizimle doğru yolu göstermesini diliyoruz. Âmin.
Allah-u Teâlâ Nebimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e, ailesine ve ashabına çokça salât ve selam eylesin.
 

MURATS44

Özel Üye
Süfyani

Süfyani Zalim bir kral olan Süfyani’nin ismi en iyi durumlarında zayıf olmaktan ileri geçmeyen birçok rivayette anılmıştır.
Hâkim, Müstedrek’te fitne ve karışıklıklar bölümünde şöyle nakleder:
Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ümmetimden bir adama sayıları Bedir ahalisi kadar olan bir grup Haceru’l-Esved ile Makam-ı İbrahim arasında biat ederler. Onlara Irak’tan insanlar ve Şam’dan gruplar gelir. Onların arkasından Şam’dan bir ordu gönderilir. Onlar Beyda mevkiine geldiklerinde yere batırılırlar. Sonra Kureyş’ten, dayıları Kelb kabilesi olan bir adam ona karşı çıkar. Allah onları hezimete uğratır. Mahrum olan o gün Kelb kabilesinin ganimetinden mahrum olandır’ buyurdu.”
Hâkim, 4/431, 8328’de bu hadise talik yapmamıştır. Zehebî der ki:
“Birçok kişi, hadisin ravi zincirindeki Ebu Avvam İmrani adlı şahsın zayıf olduğunu söyler. Harici idi. Allâme Muhammed Nâsıruddin el-Albânî (Rahmetullahi Aleyh), bunu, Zayıf Hadisler Silsilesi’nde tahric etmiştir.
Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Halifenin ölümü anında ihtilaf olur. Medine halkından bir kişi kaçıp Mekke’ye gelir. Mekke halkından bir grup istememesine rağmen çıkıp Haceru’l-Esved ile Makam-ı İbrahim arasında ona biat ederler. Ona, Şam tarafından bir ordu gönderilir. O ordu Mekke ile Medine arasında Beyda mevkiinde yere batırılır. İnsanlar bunu görünce Şam’ın velileri, Irak’ın ileri gelenleri Mehdî’ye Haceru’l-Esved ile Makam-ı İbrahim arasında biat ederler.
Sonra dayıları Kelb kabilesi olan Kureyş’ten bir adam çıkar. Biat edenler üzerine asker gönderir. Biat edenler onlara galip gelirler. Bu ordu, Kelb kabilesinin ordusudur. Kelb kabilesinin ganimetinde bulunmayanların eli boştur. Mal taksim olunur. Mehdî, insanlar içinde Nebinin sünneti ile amel eder. İslam tam manasıyla yeryüzüne yerleşir. Yedi yıl Müslümanların arasında kalır, sonra vefat eder. Müslümanlar onun üzerine cenaze namazı kılarlar’ buyurdu.”
Ebu Davud 4286
Bu hadisi ve önceki hadisi düşünen aralarındaki tezadı anlayacaktır.
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Bir ayak bağı zincir dahi olsa Kelb’in ganimetinden mahrum kimse asıl mahrum olandır. Nefsim elinde bulunduran zata yemin ederim ki, onların kadınları Dimeşk yolunda satışa çıkarılırlar. Bir kadın ayağında bulunan kırık sebebiyle geri çevrilir’ buyurdu.”
Hâkim, “Bu hadisin isnadı sahihtir ama Buhari ve Müslim çıkarmamıştır’ diyor. İmam Zehebî, “Sahihtir” diyor.
Ancak hadisin senedinde Kesir bin Zeyd vardır. Hafız Zehebî bu kimseyi Mizanu’l-İtidal’de zikretmiştir.
Ebu Zura’a: ‘Saduk fihi liin’ demiştir.
Saduk fihi liin; hadis literatüründe bu ifadenin manası: ‘Şahsın kendisi iyi bir insandır, ancak hadis rivayetinde gevşektir’ demektir. (Mütercim)
Neseî: ‘Zayıftır’ demiştir.
İbni Devrekî: “Yahya’dan münkerleri naklederdi, kendisinde beis yoktur” demiştir.
İbni Ebi Meryem, Yahya’dan: “O sikadır.” dediğini rivayet etti.
Sika; hadis rivayetinde “güvenilir, sağlam bir kişidir” demektir. (Mütercim)
İbnu’n-Medini: “Kendisi salihtir, rivayette kuvvetli değildir” dedi.
Allâme Muhammed Nâsıruddin el-Albânî (Rahmetullahi Aleyh) onun hakkında: “Zayıftır” demiştir.
Abdullah ibni Mesud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize:

‘Benden sonra olacak yedi şeyden sakının. Medine’den çıkacak bir fitne, Mekke’den çıkacak bir fitne, Yemen’den çıkacak bir fitne, Şam’dan çıkacak bir fitne, doğudan çıkacak bir fitne, batıdan çıkacak bir fitne ve Şam’ın göbeğinden çıkacak bir fitne ki o Süfyani’dir’ buyurdu.”
Abdullah ibni Mesud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Sizden kimisi o fitnelerin ilklerine yetişti. Bu ümmetten kimileri de sonlarına yetişecektir.”
Velid bin Ayyaş diyor ki:
“Medine’nin fitnesi Talha ve Zübeyir tarafından, Mekke’nin fitnesi Abdullah bin Zübeyir tarafından çıkmıştır.”
Hâkim, “Bu hadisin isnadı sahihtir ama Buhari ve Müslim çıkarmamıştır” dedi.
Zehebî onu tenkit ederek, “Bu hadis, Nuaym’ın musibetlerindendir” dedi.
Hâkim 4/486, 8447
Allâme Muhammed Nâsıruddin el-Albânî (Rahmetullahi Aleyh), Zayıf Hadisler Silsilesi’nde bu hadisin zayıf olduğunu söyler.
 

MURATS44

Özel Üye
Mehdî

Mehdî İnsanlar arasında dolaşan zayıf Mehdî hadislerinden bir kaçı şunlardır:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Biz Abdulmuttalib oğulları: Ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve Mehdî cennet ehlinin efendileriyiz!’
İbni Mace 4087, Hâkim 3/211, 4940
Hâkim: “Müslim’in sıhhat şartına uygun olarak sahihtir” dedi. İmam Zehebî, Hâkim’in bu ifadesini tenkit ederek: “Bilakis bu hadis mevzudur!” demiştir.
Allâme Muhammed Nâsıruddin el-Albânî (Rahmetullahi Aleyh), Zayıf Hadisler Silsilesi, 10/220, 4688’de tahric ederek “Bu hadis, mevzudur!” dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Mehdî benim çocuklarımdan bir adamdır. Onun yüzü parıldayan bir yıldız gibidir. Rengi Arap rengi, bedeni İsraili bedendir. Yeryüzü zulümle dolduğu gibi o da adaletle doldurur. Gök ehli ve yer ehli, hatta havadaki kuş bile onun halifeliğinden razı olur. Mehdî yirmi yıl hükmeder.’
Deylemi El-Firdevs 6667
Allâme Muhammed Nâsıruddin el-Albânî (Rahmetullahi Aleyh), Zayıf Hadisler Silsilesi, 10/211, 4684’de tahric ederek “Bu hadis, batıldır!” dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Ben başlarında, İsa sonralarında ve Mehdî ortasında gelecek olan bir ümmet nasıl helak olur.’
Allâme Muhammed Nâsıruddin el-Albânî (Rahmetullahi Aleyh), Zayıf Hadisler Silsilesi, 5/371, 2349’da tahric ederek “Bu hadis, münkerdir!” dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Tertemiz olan bir nefis öldürülmeden Mehdî çıkmaz! Tertemiz bir nefis öldürüldüğü vakit, gökte ve yere olanlar kızarlar. İnsanlar, gelinin zifaf gecesi süslenip güvey evine gitmesi gibi Mehdî’ye gelirler. Mehdî, yeryüzünü adalet ve doğrulukla doldurur. Yeryüzü nebatını bitirir, gök yağmurunu gönderir. Mehdî’nin halifeliğinde, ümmetim daha önce hiç nimetlenmediği kadar nimetlenir.’
İbni Ebi Şeybe 8/679, 199, Albânî Zayıf Hadisler Silsilesi 5/176, 2155
Muhammed Sıddık Hasan, Kitab’u-İzaa fi Eşrati’s-Saah isimli kitabında şu hadisi irat eder:
Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Doğunun kralı batıya yürür ve onu öldürür. Müteakiben Medine üzerine bir ordu gönderilir, o ordu yere batırılır. Bir kimse Kâbe’ye sığınır. İnsanlar dağılmış kuş sürülerinin toplandığı gibi Mehdî’ye toplanırlar. Aralarında kadınlarında bulunduğu üç yüz on dört kişi toplanır. Onlar her zorbaya ve zorbanın oğluna galip gelirler. Dirilerin: ‘Keşke ölülerimiz sağ olsaydı’ diye temenni edecekleri bir adalet ortaya çıkar. Bu şekilde yedi yıl devam eder. Sonra yerin altındakiler üstündekilerden hayırlı olur’ buyurdu.”
Bu hadisi, Taberani, Evsad, 5469’da çıkarmıştır. Bunun senedinde Leys bin Ebi Selim vardır.
İmam Zehebî, Mizanu’l-İtidal, 3/420, 6997’de şöyle dedi: “Leys bin Ebi Selim âlimlerden biridir.”
Ahmed bin Hanbel, onun hakkında şöyle dedi:
“Rivayet ettiği hadisler çelişkilidir, ancak insanlar ondan rivayet ettiler.”
Yahya bin El-Kattan ve İmam Neseî: “Leys bin Ebi Selim zayıftır dedi.”
İbnu’l-Maîn: “Bir beis yoktur’ dedi.”
İbni Hibban: “Ömrünün sonunda hafıza kaybı oldu dedi.”
Darekutni: “Sünnet sahibi bir kimse idi, aleyhine reddettikleri, Ata, Tavus ve Mücahid’in arasını cem etmesidir dedi.”
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Herkim Mehdî’nin çıkışını inkâr ederse, o Muhammed’e indirileni inkâr etmiştir. Herkim de İsa’nın nüzulünü inkâr ederse küfre girmiştir. Kim Deccal’in çıkışını inkâr ederse küfre girmiştir. Herkim de kaderin hayrına ve şerrine iman etmezse küfre girmiştir. Cebrail aleyhisselam bana Allah-u Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu haber verdi: Kim kadere hayrına ve şerrine iman etmezse benden başka bir rab edinsin.’
Albânî Zayıf Hadisler Silsilesi 1082
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Sizin hazinenizin yanında üç kişi öldürülür ki onların hepsi halife oğludur. Onlardan hiç birine hilafet geçmez. Sonra doğu tarafından kara sancaklar yükselir. Sizinle hiçbir kavmin savaşmadığı şekilde savaşırlar. Sonra ezberleyemediğim bir şey zikretti. Onları gördüğünüz vakit buzlar üzerinde sürünerek de olsa gelip biat ediniz. Çünkü o, Allah’ın halifesi Mehdî’dir.’
Diğer bir rivayette Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Horasan tarafından çıkmış kara sancakları görürseniz, emekleyerek de olsa ona geliniz.’
İbni Mace 4084
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Mehdî, amcam Abbas’ın çocuklarındandır.’
Deylemi 6666
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘İnsanlar arasında çıkacak karışıklık ve zelzeleden sonra ümmetim içine gönderilecek Mehdî ile sizleri müjdelerim. Mehdî, yeryüzünü, zulüm ve haksızlıkla dolduktan sonra adalet ve doğrulukla dolduracak. Gök ve yer ehli ondan razı olacak. O, malı sahih olarak dağıtacak.
Bir adam “sahih nedir?” diye sordu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘İnsanlar arasında eşit olarak dağıtacak. Allah, Muhammed ümmetinin kalplerini zenginlikle dolduracak. Onun adaleti onları kaplayacak. Nihayet o bir münadiye emredecek de o:
−Mala ihtiyacı olan var mı? diye nida edecek. İnsanlardan sadece bir kişi kalkacak. Ona:
−Hazinedara git ve ona saç de, diyecek. O adam hazinedara gidecek. Hazinedar onu bir odaya götürüp serbest bırakacak. Bunun üzerine o adam pişman olacak ve:
−Ben Muhammed ümmetinin en aç gözlüsü idim. Onların genişliği, fedakârlığı beni aciz bıraktı, diyecek. Onu geri çevirip kabul etmeyecek. Ancak ona şöyle denilecek:
−Biz verdiğimiz şeyi geri almayız.
Bu yedi yıl, sekiz yıl yahut dokuz yıl böyle devam edecek. Bundan sonraki hayatta hayır yoktur!’
Ahmed 11326
Bu, hadis zayıf olmakla beraber, bazı cümleleri de bu kitapta zikrettiğimiz sahih hadislere zıt düşmektedir. Örneğin bundaki son cümle, mezkûr sahih hadiste Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:
‘Mesih’den sonraki yaşam için’ ‘o ne hoş bir yaşamdır’ buyruğuna terstir.
Bir başka tenakuz ciheti:
Bu hadiste, Mehdî’nin en fazla kalış süresi dokuz yıl olarak bildirilmiştir. Başka sahih bir hadiste ise Mehdî, İsa (Aleyhisselam)’ın nüzulünden önce gelecektir. İsa (Aleyhisselam) yeryüzüne inişinden sonra kırk yıl kalacaktır. Mehdî’nin İsa (Aleyhisselam) ile dokuz yıl kaldığını farz etsek geriye otuz bir sene kalır. İçerisinde İsa (Aleyhisselam)’ın otuz bir sene kaldığı bir dönem nasıl olurda hayırsız olur (!)
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:
‘Mesih’den sonraki yaşam ne hoştur’ buyurmasına karşın (?) Üstelik Mehdî’nin zamanı raşit halife ve güçlü adaletine rağmen sıkıntılı bir zamandır. Sebebiyse Deccal’in çıkması, büyük fitnelerin olması onun zamanına tevafuk etmektedir. Allah en iyisini bilir.
Ali (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:
−Mehdî bizden mi, başkalarından mı? Ey Allah’ın Rasulü! diye sordum. Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘O bizdendir. Allah bizimle açtığı gibi bizimle mühürleyecektir. Bizimle şirkten kurtaracaktır. Şirk düşmanlığından sonra kalplerini bizimle birbirine ısındırdığı gibi yine düşmanlıktan sonra kalplerini bizimle ısındıracaktır’ buyurdu. Ali (Radiyallahu Anh):
−Mü’minler mi, yoksa kâfirler mi? diye sordum. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Fitneye düşmüş ve kâfirdir’ buyurdu.”
İzaa’nın yazarı bu haberi naklettikten sonra şöyle der:
“Bu haberi Taberani, Evsad, 157’de çıkarmıştır. Bunun senedinde İbni Lehia vardır. Hali, bilindiği gibi zayıf bir kimsedir. Ayrıca senette Amr bin Cabir Hadremi de vardır. Bu kişi ondan daha zayıftır.
Şevkani dedi ki: “Amr yalancıdır.”
Ahmed der ki: “Amr, Cabir’den münker haberleri naklederdi. Onun yalan söylediği bana ulaştı.”
Nesei: “Sika değildir” dedi. Yine “İbni Lehia aklı kıt, ahmak bir bunaktı. Bize: ‘Ali bulutun içindedir’ derdi. Bizimle birlikte oturur ve seyreden bir bulut gördüğünde: ‘Ali işte bu bulutun içinde geçti’ derdi.”
Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle anlatıyor:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Muhacir ve Ensar’dan oluşan bir topluluk içerisinde oturuyordu. Ali bin Ebi Talib (Radiyallahu Anh) solunda, Abbas (Radiyallahu Anh) sağında idi.
Bir ara Abbas (Radiyallahu Anh) ve bir adam karşı karşıya geldiler. Ensarlı Abbas (Radiyallahu Anh)’a sert davrandı. Bunun üzerine Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Abbas (Radiyallahu Anh) ve Ali (Radiyallahu Anh)’ın elini tutarak:
‘Allah bunun neslinden yeryüzünü adalet ve doğrulukla dolduracak birini çıkarır. Onu gördüğünüz vakit Temimli gence uyun, çünkü o Mehdî’nin sancağını taşır’ buyurdu.”
İzaa’nın yazarı diyor ki:
“Taberani, Evsad, 4142’de tahric etti. Bunun senedinde İbni Lehia ve Abdullah bin Ömer el-Ammi vardır ve ikisi de zayıftır.”
Heysemi de:
“Hadis münkerdir; çünkü hiç kimse Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) efendimizin yüzüne karşı onun çirkin gördüğü bir şeyi yapamaz. Özellikle baba yarısı dediği amcası hakkında yapamaz” demektedir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ahir zamanda Dimeşk, ahalisi en çok olan şehir olacak ve orası, ahalisine bir kale olacak. Cemaatleri en çok, mescitleri, zahitleri, malları, erkekleri en çok, kâfirleri en az şehir olacak. Mısır beldeler içerisinde, firavunları, küfrü, zulmü, riyası, günahları, sihri ve şerri en çok olan şehirdir.
Oranın kenarları imar edildiği vakit Allah onlara iri yapılı, tek gözlü, şeytanî, burnu kesik, azgın bir halife gönderir. O halifenin yandaşlarından ve avanelerinden Mısır ahalisinin vay haline!’ buyurdu. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şu ayeti okudu:
“Biz onları küfretmeleri sebebiyle cezalandırdık. Kâfirlerden başkası mı cezalandırılır?”
O halife, Irak’ta öldürülür. Önce onlara orta boylu, siyah saçlı, sakalları gür, ön dişleri beyaz bir adam çıkar. Onun yandaşlarından ve avanelerinden Irak ahalisinin vay haline! Sonra biz, Ehl-i Beytten Mehdî çıkar. Yeryüzünü zulümle dolduğu gibi o da adaletle doldurur’ buyurdu.”
Fedail-u Şam 18
 

MURATS44

Özel Üye
Deccal

Deccal Deccal hakkındaki sahih olmayan hadislerden birkaçı şunlardır:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Deccal zamanında, mü’minin ve meleklerin yiyeceği tesbih ve takdisdir. Kimin konuşması o gün tesbih ve takdis olursa Allah ondan açlığı giderir. O kimse açlıktan korkmaz.’
Hâkim 4/511, 8561
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Ümmetimden iki adam Meryem oğlu İsa’ya yetişip Deccal’in öldürülmesine şahit olacaktır.’
Hâkim 4/544, 8634
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Herkim Kehf suresini okursa sekiz güne kadar olacak her fitneden korunmuş olur. Deccal çıkarsa ondan da korunmuş olur.’
Albânî Zayıf Hadisler Silsilesi 2013
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Deccal dinde bir gevşeme, ilimden yüz çevirme olduğu zaman ortaya çıkar. Onun yeryüzünde dolaşacağı kırk günü vardır. Bir günü bir yıl gibi, bir günü bir ay gibi, bir günü iki Cuma arası gibidir. Diğer günleri de sizin günleriniz gibidir. Onun bindiği bir eşeği vardır ki o eşeğin iki kulağının arası kırk kulaçtır. İnsanlara gelir ve:
−Ben sizin rabbinizim, der. Sizin Rabbinizin tek gözü kör değildir. Deccal’in iki gözü arasında ‘K F R’ yazılıdır. Okuması olan olmayan her mü’min o yazıyı okur. Medine ve Mekke hariç her suyun başına ve hana uğrar. Allah oraları Deccal’a haram kılmıştır ve melekler oraların kapısında bulunmaktadır.’
Ahmed 14959
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Yüzü aya benzeyen, iki kulağının arası yetmiş yıllık mesafe olan bir eşeğin üzerinde beraberinde başlarında yeşil şal bulunan yetmiş bin Yahudi ile Deccal çıkar. Ta ki onlar İbni Hamra tepesinde konaklarlar.’
Albânî Zayıf Hadisler Silsilesi 1968
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘İsa aleyhisselam’dan başkası Deccal’i öldürmeye güç yetiremez.’
Tayalisi 2504
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘İsra gecesi, İbrahim aleyhisselam, Musa aleyhisselam ve İsa aleyhisselam ile karşılaştım. Onlar kıyamet saatini müzakere ettiler. Sözü İbrahim aleyhisselam’a bıraktılar. İbrahim aleyhisselam:
−Bu konuda bilgim yoktur, dedi. Bunun üzerine sözü Musa aleyhisselam’a bıraktılar. Musa aleyhisselam:
−Benim de bu konuda bilgim yoktur, dedi. Bunun üzerine sözü İsa aleyhisselam’a bıraktılar. İsa aleyhisselam:
−Onun ne zaman sabit olacağını Allah’tan gayrı hiç kimse bilemez. Ancak Rabbimin bana va’dine gelince, kuşkusuz o çıkıcıdır. Benim yanımda iki keskin kılıç vardır. Deccal beni gördüğü vakit, kurşunun eridiği gibi erir. Allah onu helak eder. O gün taş ve ağaç:
−Ey Müslüman, arkamda bir kâfir vardır, gel de onu öldür, der. Allah, Yahudileri de helak eder. Sonra insanlar ülkelerine ve vatanlarına dönerler, dedi.’
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devamla:
‘İşte o vakit Ye’cuc ve Me’cuc çıkar, “Onlar her tepeden akın akın inerler.” Onların beldelerine girerler, helak etmedikleri hiçbir şey, içip bitirmedikleri hiçbir su kaynağı kalmaz. Sonra insanlar bana gelip onları şikâyet ederler. Ben de Allah’a dua ederim. Allah, Ye’cuc ve Me’cuc’u helak eder.
Onların pis kokularından yeryüzünün kokusu değişir. Allah Azze ve Celle bir yağmur gönderir, o yağmur onların cesetlerini denize atar. Sonra dağlar parça parça olup savrulur. Yeryüzü, derinin yayılıp genişletildiği gibi genişletilir. Rabbimin bana va’dine göre, bu hal devam ederken kıyamet saati, ailesinin gece gündüz doğumunu beklediği doğumu yaklaşmış gebe gibidir.’
İbni Mace 4081
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Deccal, yemek yiyecek ve çarşılarda gezecektir.’
Ahmed 20013
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Deccal’in anası ve babası otuz yıl birlikte yaşayacaklar da çocukları olmayacak. Sonra onların zararı çok, faydası az tek gözlü, gözleri uyuyan fakat kalbi uyumayan bir çocukları olacak.’
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize onun annesini ve babasını tarif etti:
‘Babası uzun boylu, basık etli, sanki burnu kuş gagası gibidir. Annesi tombul, göğüsleri uzun bir kadındır’ buyurdu.
“Medine’de bir Yahudi’nin çocuğu olduğunu duyduk. Ben ve Zübeyir onların yanına gittik. Bir de baktık ki Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in anlattığı gibilerdi. ‘Sizin çocuğunuz var mı?’ diye sorduk. Onlar da:
−Biz otuz yıl beraberce yaşadık. Bizim çocuğumuz olmamıştı. Sonra bizim bir çocuğumuz oldu. Tek gözü kör, zararı çok, faydası az, gözleri uyur ama kalbi uyumaz dediler. Onların yanından çıktık. Çocuk bir kadifenin içinde güneşte uzanmıştı. Bir şeyler mırıldanıyordu.
Başını açtı ve:
−Ne dediniz? dedi.
Biz:
−Söylediklerimizi duydun mu? dedik.
O da:
−Evet, gözlerim uyur kalbim uyumaz dedi.”
Tirmizi 2350
Tirmizi: “Bu hadis, hasen garip bir hadistir, onu sadece Hammad bin Seleme tarikiyle bilmekteyiz” dedi.
Allâme Muhammed Nâsıruddin el-Albânî (Rahmetullahi Aleyh) bu hadisi zayıflamıştır.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘İslam’ın düğümlerini teker teker çözeceksiniz. Saptırıcı imamlar olacak. Bunun akabinde de üç Deccal çıkacaktır.’
Hâkim 4/528, 8611
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Elbette müşriklerle savaşacaksınız; nihayet kalanlarınız Ürdün’de bir nehir üzerinde Deccal’le savaşıncaya kadar... Siz onun doğusunda, onlar batısında olacaklar. O zaman Ürdün yeryüzünde nerede bilmiyorum.’
Bezzar 4/138, 3387
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Yedi şey için amellere acele edin. Sizler fesat edici hastalığı, bunaklık veren yaşlılığı veya azdırıcı zenginliği, unutturucu fakirliği yahut hazırlanmış ölümü mü yoksa Deccal’i mi bekliyorsunuz? O, beklenenlerin en şerlisidir. Yoksa kıyameti mi? Kıyamet ise daha belalı ve daha acıdır.’
Tirmizi 2408
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:

‘Allah’ım borcun bana galip gelmesinden, düşmanın galip gelmesinden, dulun faydasızından ve Mesih Deccal’in fitnesinden sana sığınırım.’
Albânî Zayıf Hadisler Silsilesi 1651
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Müslümanların en yakın karargâhları Bevlâ mevkii olana kadar kıyamet kopmaz. Ey Ali, Ey Ali, Ey Ali! Siz sarı ırkla savaşacaksınız. Onlar da sizden sonrakilerle savaşacaklar. Nihayet onların karşısına İslam’ın hayırlıları, Allah yolunda kınayıcının kınamasından korkmayan Hicaz ehli çıkarlar. Tesbih ve tekbirle İstanbul’u fethederler. Mislini görmedikleri bir ganimet elde ederler. Kalkanları taksim ederken birisi gelir ve:
−Deccal beldelerinizde çıktı, der. Dikkat, bu haber yalandır, alan da pişman, almayan da pişmandır.’
İbni Mace 4094
Kitapta zikredilen İstanbul’un ikinci kez fethiyle ilgili sahih hadis, bu zayıf hadise ihtiyaç duyurmaz.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Mesih’e bu ümmetten bir takım topluluklar yetişecektir. Onlar sizin gibidir yahut daha hayırlıdırlar. Ben baş kısmında, Mesih de sonunda gelen bir ümmeti Allah helak etmez.’
Albânî Zayıf Hadisler Silsilesi 4372
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Büyük savaş, İstanbul’un fethi ve Deccal’in çıkışı yedi ay içerisinde gerçekleşir.’
Ebu Davud 4295
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Büyük karışıklık ve İstanbul’un fethi arasında altı ay vardır. Yedinci ayda da Deccal çıkar.’
Ebu Davud 4296
 

MURATS44

Özel Üye
Dâbbe

Dâbbe Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Kendisi ile beraber Musa’nın asası ve Süleyman’ın mührü olduğu halde Dâbbe çıkar. Kâfir kimseyi mühürler, Müslüman kimsenin de asa ile yüzünü parlatır. Bir oba halkı sofraya toplanır da biri:
−Ey mü’min, diye seslenir, o da buna:
−Ey kâfir, der.’
İbni Mace 4066
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Ciyad’ın kavmi ne kötüdür. Oradan Dabbe çıkar ve üç çığlık atar. Onu yeryüzündeki herkes işitir.’
Albânî Zayıf Hadisler Silsilesi 3376, Buhari Tarih-i Sagir 2/136, Ukayli Duafa 2/61
Abdullah bin Bürde, babasının şöyle anlattığını nakleder:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni Mekke’ye yakın çölde bir yere götürdü. Etrafında kum tepeleri bulunan kurak bir araziye geldik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Dâbbe bu yerden çıkacaktır’ buyurdu. Oranın eni boyu bir karış idi. İbni Büreyde:
−Ben ondan sonra senelerce haccettim, bize kendi asasını gösterdi. Bir de o, benim bu asamla şöyle, şöyle, şöyledir dedi.”
İbni Mace 4067
Kitabımız, Allah’ın izniyle nihayete erdi. Allah’ım Nebin Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e salât ve selam eyle…
Abdurrahman Keylanî Zi-l’Kade 1415 Hicri
Fatih YİĞİT Safer 1429 11/08/2008
 

MURATS44

Özel Üye
Sonsöz

Sonsöz Hamd âlemlerin meliki Allah’a, salât ve selam Nebilerin, tüm insan ve cin neslinin efendisi Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e olsun.
Kıymetli okurlarım, Rabbimizin lütfu ve inayetiyle bir çeviri kitabımızı daha sizlere sunmanın mutluluğunu yaşıyorum.
Kıyamet ve alametleri… Rabbimiz öyle muhteşem bir düzen kurmuş ki insanın aklı duruyor. İmtihan dünyasında çabalarımızın, güttüğümüz davanın, uğrunda bir şeyler feda ettiğimiz inançlarımızın ve hareketlerimizin ödülünü alacağımız süreç kıyamet…
Ve öncesinde alametler süreci… En büyük, çetin imtihanlar süreci… ‘Bize ne canım kıyamet sürecinde yaşayanlar düşünsün’ demeyin! Sûr’a üfürüldüğü anda Âdem (Aleyhisselam)’dan, son doğan insana kadar bütün herkes kalkacak ve dirilecek. İşte asıl belalı ve acılı imtihan o zaman...
Her ne kadar biz kıyameti uzak görsek de Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bildirdiği alametlere bakınca yakın olduğunu hissediyoruz. Ne güzel ki çetin sonun yakın olduğunu işaretlerle bildirecek bir Nebi göndermiş yaradan…
Son sözü fazla uzatmadan kıyametin alametleri sürecini Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bildirdiği ölçüde özetleyelim istedik…
Kıyametin büyük alametlerinden ilki güneşin batıdan doğmasıdır. Güneş batıdan doğmadan önce İslam elbise nakışının eskidiği gibi eskiyip gider. Yani insanlar yavaş yavaş İslam’ı unutur, umursamaz olurlar. İslam’ın yasakladığı her şey yaygınlaşır, emrettiği her şey unutulur. Güneşin batıdan doğması, tevbenin ve İslam’a girişin son noktası demektir. Bundan sonra herkes olduğu hal üzere kalır.
İkinci alamet, bir kuşluk vakti yerden bir yaratığın çıkıp insanlara yanlış yolda olduklarını söylemesidir. Hatta insanları durumlarına göre tescillediğini bildiriyor bize Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
Üçüncü alamet, Duhan yani duman… Ancak Duhan’ın hangi alametten önce ya da sonra nasıl, nerede ve ne şekilde gerçekleşeceği hakkında kesin bir malumat verilmemiştir.
Dördüncü alamet, Mehdî… İslam halifesi öldürülür. Mehdî de yanında birkaç kişi ile Medine’den Mekke’ye kaçar. Şam tarafından ondan kurtulmak için bir ordu gönderilir. Bu ordu, Medine ile Mekke arasında Beyda mevkiine geldiği zaman kıyametin beşinci alametinin ilk bölümü gerçekleşir. Bu ordu komple yere batırılır.
Daha sonra Haceru’l-Esved’le makam-ı İbrahim arasında Mehdî’ye biat edilir. Mehdî, İslam halifesi olur. Şam’dan, Irak’tan Müslüman liderler ona gelip biat ederler. Mehdî, İslam adına insanlarla savaşır. Nihayet gelip İstanbul’u kuşatırlar. İstanbul’u fethederler. Bu sırada şeytan onlara seslenir: ‘Deccal sizin memleketinizde çıkmıştır.’. Onlar da her şeyi bırakıp Şam’a dönerler.
Altıncı alamet, Mesih-i Deccal… Deccal hali hazırda dünya üzerinde yaşamakta olan kullarını Allah’ın kıyamet sürecinde imtihan için göndereceği bir fitnedir. Allah (Azze ve Celle) kullarını sınamak için ona çok özel yetenekler bahşetmiştir.
Örneğin bir kimseyi testereyle ikiye bölüp tekrar diriltmesi, ateşinin ve cennetinin olması vb. Deccal yeryüzünde kırk gün kalacaktır. O yeryüzüne indiğinde ilk gün bir yıl kadar uzun olacaktır.
Yani altı ay gündüz altı ay gece olacaktır. İkinci gün bir ay kadar uzun olacaktır. Yani on beş gün gündüz, on beş gün gece olacaktır. Üçüncü gün, bir hafta kadar uzun olacaktır. Yani üç buçuk gün gündüz üç buçuk gün gece olacaktır. Ondan sonraki yirmi yedi gün normal şimdiki günlerimiz gibi olacaktır. Toplam 429 gün.
Deccal doğuda o zaman Horasan denilen bir mevkiden çıkacaktır. Orada bulunan bütün Yahudiler ona tabi olacaklardır. Çünkü bekledikleri, onlara dünya hâkimiyetini verecek Mesihleri Deccal’dir.
Deccal’in bu kırk gün içerisinde yeryüzünde uğramadığı, fitneye düşürmediği hiçbir belde kalmayacaktır. Ancak Medine ve Mekke hariç… Mübarek beldeleri Allah (Azze ve Celle) koruyacaktır. Çünkü İslam’ın ve Müslümanların sığınağı olacaktır o iki belde.
Deccal bu vaziyette yeryüzünü ifsat ederken Allah-u Teâlâ’nın Yahudilerin elinden kurtarıp kendi katına yükselttiği İsa (Aleyhisselam), Şam’da Beyaz Minare denilen mevkiye iki meleğin kanatlarına kollarını uzatmış vaziyette inecektir. Bu da kıyametin altıncı büyük alametidir.
Deccal, Medine’ye yaklaşınca melekler onun yönünü Şam’a çevirirler, o da Filistin topraklarındaki Lüdd kapısına gelir. İsa (Aleyhisselam)’da onu öldürür.
Sonra Mehdî (Aleyhisselam) vefat eder. Komuta İsa (Aleyhisselam)’a geçer. İsa (Aleyhisselam), İslam için insanlarla cihad eder. Nihayet Allah (Azze ve Celle), İsa (Aleyhisselam)’a şöyle vahyeder:
“Ey İsa, bana ait bir takım kullar çıkardım ki onlara karşı koymaya kimsenin gücü yetmez. Sen kullarımı Tûr dağına çıkar. Orada güvende olursunuz.”
Ve işte yedinci büyük alamet, Ye’cuc ve Me’cuc sahneye çıkmıştır. Ye’cuc ve Me’cuc bir kavmin, topluluğun ismidir. Bunlar anlatılana göre kısa boylu, oldukça fesat çıkarıcı ve kan dökücü bir kavimdir. Hatırlarsanız Kehf suresinde geçtiği üzere Zülkarneyn bunların önüne bir set yapıp onları kıyamete kadar hapsetmişti.
Kıyamet yaklaşınca set açılır, onlarda her tepeden akın akın yeryüzüne dağılırlar. Kurutmadıkları ne bir göl kalır ne de pınar. Dağlara, kalelere sığınan insanlardan ve hayvanlardan başka yeryüzünde hiçbir canlı kalmaz.
Neticede İsa ve ashabı, Allah’a dua ederler ve Allah bu kavmi helak eder. Sonra yeryüzünde bir bereketlenme olur, savaş ağırlıklarını bırakırlar. Yırtıcı hayvanlar bile insanlara zarar vermez olur. Hadiste Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bildirdiği gibi küçük bir kız çocuğu yılanın ağzına elini sokar da yılan asla ona zarar vermez.
Bu şekilde mutlu ve refah içindeki hayat bir müddet devam eder. Sonra Allah (Azze ve Celle) çok tatlı, serin bir rüzgâr gönderir. Bu rüzgâr, mü’min olan hatta kalbinde hardal tanesi kadar iman olan herkesi vefat ettirir, canlarını alır. Neticede kendilerinde hiçbir hayır ve iman olmayan insanlar kalır. Onlar da putlara tapmaya başlarlar, uluorta zina ederler. Yani ne bir iylik bilirler ne de kötülükleri reddederler.
Ve kıyametin son alameti… Bütün bunlardan sonra Allah-u Teâlâ, Yemen’de Aden şehrinin en uç köşesinden bir ateş çıkarır. Bu ateşle insanları mahşer meydanına, yani Şam’a sevk eder. Bu ateş öyle bir ateştir ki insanlarla beraber konaklar, onlarla beraber yolculuk eder, onlarla beraber uyur. Sonuçta tüm insanlar Şam’da mahşer meydanında toplanırlar.
Daha açık bir şekilde şöyle sıralayabiliriz:
1) Güneş battığı yerden doğar,
2) Kuşluk vakti yerden bir yaratık (Dabbe) çıkar,
3) Duhan yani bir duman çıkar,
4) Mehdî aleyhisselam çıkar,
5) Beyda mevkiinde bir ordu yere batar,
6) İstanbul fethedilir,

7) Deccal çıkar,
8) İsa aleyhisselam iner,
9) İsa aleyhisselam, Deccal’i öldürür,
10) Mehdî aleyhisselam vefat eder,
11) İsa aleyhisselam insanları Tûr dağına çıkarır,
12) Ye’cuc ve Me’cuc denen bir kavim çıkar ve insanları öldürür,
13) Bir rüzgâr çıkar, mü’min ve kalbinde hardal tanesi kadar iman olan herkesi vefat ettirir,
14) Yemen’de Aden şehrinin en uç köşesinden bir ateş çıkarır. Bu ateşle insanlar mahşer meydanına, yani Şam’a sevk edilir,
Ve ilk Sûr’a üfürülüş gerçekleşir. O anda yeryüzünde yaşayan hiçbir canlı kalmaz, herkes ölür.
Ve ikinci Sûr’a üfürülüş de gerçekleşir… Artık Âdem (Aleyhisselam)’dan, son doğan insana kadar herkes ayaktadır ve beklemektedir…
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman insanoğlu yapıp gönderdiklerini ve yapamayıp geride bıraktıklarını bir bir anlar.
Ey İnsan! Seni yoktan yaratan, düzgün yapılı ve endamlı kılan, sana ölçülü ve dengeli davranma imkânı veren, seni dilediği en güzel şekil ve biçimde terkip eden, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?
Evet! Gerçek o ki; Israrla dini yalanlıyorsunuz. Şunu iyi bilin ki üzerinizde muhafızlık eden değerli kâtipler vardır. Onlar yapmakta olduklarınızı iyi bilir ve yazarlar.
İyiler, muhakkak cennet içinde olurlar, kötüler de cehennem içinde. Onlar en büyük mahkemenin kurulduğu kıyamet gününde oraya girerler. Onlar hiçbir şekilde ateşten uzak kalamazlar.
Ceza günü nedir bilir misin? Nedir acaba o ceza günü? Hiç kimsenin başkasına fayda ya da zarar vermeye malik olamadığı gündür. O gün emir Allah’ındır.”
İnfitar Suresi
 
Üst Alt