Rab Kelimesinin anlam ve içeriği

MURATS44

Özel Üye
Rab Kelimesinin anlam ve  içeriği
Rab Kelimesinin anlam ve içeriği
"El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn" Hamd, âlemlerin rabbı ALLAH 'a mahsustur (Kâinatın yaratıcısı ve geliştiricisi olan ALLAH 'a hamdolsun)." (1/Fâtiha, 2)

RAB; Anlam ve Mâhiyeti


“Rabb” kelimesi, terbiye eden ve yetki sahibi anlamında Arapça bir isimdir. Bu kelime aynı zamanda, ıslah etmek, üzerinde tasarrufta bulunmak, kemâle erdirmek, efendi olmak, sorumluluğunu yüklenmek, başkanlık yapmak, mâlik ve sahip olmak, sözü dinlenmek, itaat edilmek, üstünlüğü ve otoritesi kabul edilmek gibi anlamlara da gelir.

Kur’ânî bir terim olarak Rab; varlıklar âlemini yaratan, terbiye ederek geliştiren, onları maddî ve mânevî olgunluğa götüren, terbiyenin bütün gereklerine mâlik ve her şeye sahip olan ALLAH anlamına gelmektedir. ALLAH 'ın umumi isimlerindendir. Kur'an'da ALLAH lafzından sonra en çok kullanılan isimdir; 968 defa geçer. Nüzul sıralamasında ilk âyette kullanılan isim/sıfat, Rab ismi olduğu gibi, Kur'an'ı açtığımızda bizi ilk karşılayan Fâtiha'nın başlangıcında da yine O'nun onlarca ismi arasından seçilerek başa alınan Rab ismidir.

Rab, sadece terbiye eden (mürebbî) anlamında olmayıp, yardım etmek, yol göstermek, tasarruf etmek, korumak, her şeye hâkim olmak, emretmek ve yasaklamak, sakındırmak gibi terbiyenin bütün gereklerine sahip olabilmeyi de ifade etmektedir. Bunun için rab denilince, sadece terbiye ve mâlik olma durumları değil; her şeye sahip olan ebedi ve sonsuz kudret sahibi ALLAH anlaşılmalıdır. Bu özelliğinden dolayı rab kelimesi, ALLAH 'tan başka varlıklar için, bir şeye izâfe edilmeden tek olarak kullanılamaz.

Kur'an'da Rab ismi, sonsuz kudreti ile her şeyi idaresi altına alan, yöneten, terbiye eden ve bunları yapabilecek kudrete mâlik olan ALLAH anlamına gelmektedir. Ayrıca, Rab ismi, her şeyi idare eden, koruyup gözeten, hâkimiyeti altında bulunduran ve gerçek rab olan ALLAH 'a, O'nun rubûbiyet bağına, mutlak tevhid ve tam bir kulluk şuuru ile bağlanmayı da ifade etmektedir. ALLAH 'tan başkasının hükmünü hüküm edinmemek, O'nun dinini her şeyden üstün tutmak, bütün mahlûkatı O'nun mutlak hâkimiyetine teslim olmuş bilmek, ALLAH 'ı gerçek rab olarak tanımak demektir.

ALLAH , kendi katında tek geçerli din olan İslâm'ı, insanları, kullara ve diğer varlıklara ibâdet etmekten kurtarıp, ALLAH 'a kulluk etmeleri için göndermiştir. İslâm, insanları kulların zulmünden, ALLAH 'ın adaletine götürür. Tevhid gerçeğinin birinci şartı, Rubûbiyette tevhiddir. Yani gerçek Rab ve Hâkim olanın tek bir ALLAH olduğuna inanmaktır. İkinci şartı da, kullukta tevhiddir; bu da ALLAH 'tan başkasına kulluk etmemektir. İnsan, Rabbine ibadet etmekle yükümlüdür. Müslüman, yalnızca ALLAH 'a ibâdet eden kimsedir. Sadece ALLAH 'a ibâdet ise, ALLAH 'tan başkasını rab edinmemek, O'na hiçbir varlığı ortak koşmamak demektir.

İslâm, insanları, birbirlerine kul olmaktan kurtaran hürriyet dinidir. Sadece İslâm dinidir ki, insanları bir olan Rabb'a ibâdet etmeye çağırmış ve onları çeşitli bâtıl inançların yanlış sonuçlarından koruyarak, böylece onları ALLAH 'ın dışındaki varlıklara kul olmaktan kurtarmıştır.

KUR'AN DA RABBİN MANALARI:


Kur’an-ı Kerim, Rab kelimesini bir kaç manada kullanmaktadır:

a) Özel İsim Olarak: Birçok yerde Rab kavramı, ALLAH ’ın özel ismi olarak geçmektedir (26/Şuarâ, 77-80; 73/Müzemmil, 9; 6/En’âm, 164).

b) Kendisine Yönelinen: Bazı âyetlerde, etrafında toplanılan, kendisine dönülen en yüce varlık anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam ile ALLAH ’ın özel ismi Rab arasında bağlantı vardır. (34/Sebe’, 26)

c) Karşı Gelinemeyen Otorite: Emrine uyulan, kendisinden daha üstün kimsenin olmadığı, koyduğu ilkelere uyulan ve karşı gelinmeyen otorite anlamında da kullanılır: “Onlar ALLAH ’ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu İsa’yı (Mesih’i) rab olarak kabul ettiler. Halbuki bir tek ilâhtan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka ilâh yoktur. ALLAH , onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir (uzaktır).” (9/Tevbe, 31; Ayrıca bkz. 3/Âl-i İmrân, 64). Âyette geçen “erbâb” rab kelimesinin çoğuludur.

Birtakım insanlar, ALLAH ’ı bırakıp O’nun dışındaki bazı şeyleri rab haline getirirler, onları rabb kabul ederler. Onların emirlerini, sözlerini ve koydukları hükümleri mutlak ölçü olarak alırlar. ALLAH ’ın kanun ve ölçülerini bırakıp, bu yücelttikleri ölçüleri en doğru ilke kabul ederler. ALLAH , onların rab haline getirdiği şeylerin aslında rab olmayıp, güçsüz varlıklar olduğunu vurgulamaktadır.

d) Efendi-Yönetici Anlamında: Yûsuf sûresi âyet 50’de rab kelimesi sahip, efendi veya yönetici anlamında kullanılmaktadır.

e) Mâlik/Sahip Manasında: Bazı âyetlerde rab kelimesi, mâlik/sahip anlamındadır. “Yedi göğün Rabbı, yüce Arşın da Rabbı kimdir?” (23/Mü’minûn, 86) “Eğer yerde ve gökte birden fazla tanrılar olsaydı, şüphesiz her ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki Arş’ın Rabbı olan ALLAH , onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir/uzaktır.” (21/Enbiyâ, 22)

d) ALLAH ’ın Sıfatı Olarak Rab: Görüldüğü gibi Rab olmak, ALLAH ’ın sıfatlarından biridir. İlâhlığının bir gereğidir. Rab ismi geniş anlamlı bir sıfattır. ALLAH ’ın yaratıcılığını, evrene sahip ve hâkim oluşunu, insana ait her şeyi yaratıp şekil verdiğini, evrende olan her şeye yüce kudretiyle tasarruf ettiğini, insanlar hakkında hükümler/yasalar koyduğunu ve bu hükümlere itaat etmenin gerekliliğini, mutlak anlamda itaatın ancak ALLAH ’a yapılması gerektiğini, ıslah edenin, şekil verenin, her şeyi elinde tutanın yalnızca ALLAH olduğunu ifade eder. (2)

Günümüz İnsanının Çeşitli Rableri


Günümüzde, insanların, vicdanlarında inanıp kabul ettikleri rabla, yaşantılarında, hükümlerine teslim oldukları rablar aynı değildir. Teorik olarak inandıklarını ifade ettikleri ALLAH 'ın rablığını, vicdanlarına hapseden günümüz insanlarının pek çoğu, pratik hayatlarında ALLAH 'tan başka rabların emirlerine ve hükümlerine teslim olmaktadırlar. Üzülerek belirtelim ki, insanların pek çoğunun mâruz kaldığı en büyük tehlike, ALLAH 'ı günlük yaşantılarında rab kabul edemeyişleridir.

Onlar, bir yandan mü'min ve müslüman olduklarını söylerlerken, diğer yandan da ALLAH 'ın emir ve yasaklarını bir tarafa atarak çeşitli varlıkların ve rehber edindikleri önderlerinin emirlerine uyarlar. Onların koyduğu gayr-ı meşrû hükümlere gönüllü olarak itaat ederler; böylece ALLAH 'tan başkalarını rab edinmiş olurlar. "Lâ"sı olmayan bir inanç yaygınlaştırılıyor; herşeyle, özellikle egemen tüm güçlerle ve onların rab anlayışlarıyla uzlaşan, tepkisiz, laik müslümanlık (!). ALLAH 'a inanan, ama tâğuta itaattan ayrılmayan, ALLAH 'a inanan ve tâğutların ilke ve hükümlerini kabul ettiğini ifade eden, hakla bâtılın karıştığı bir din!

Kur'an'ın eski kavimleri ve peygamberleri anlattığı âyetlerinden anlaşılmaktadır ki, en eski asırlardan, kendi nüzûlü zamanına kadar, sapıklık ve inanç bozukluğu ile tanıttığı tüm toplumların, doğrudan ALLAH 'ın varlığını inkâr etmediklerini görüyoruz. Ancak onların hepsinin müşterek sapıklıkları; ALLAH 'ın mutlak rablığını kabul etmeyişleri, ALLAH 'ın yaratıcı olduğuna inansalar da O'nun tek rablığına pek çok varlıkları ortak etmeleridir. Rablığın bir kısım özelliklerini ALLAH 'tan başkalarında görmeleri, ahlâkî, sosyal ve kişisel hayatları için gerekli olan emir ve kuralları, ALLAH 'tan başkalarından almalarıdır. Bunun için, insanların pek çoğu, ya doğrudan doğruya ALLAH 'tan başka rablar olduğuna inanıyorlar, veya ALLAH 'ın rablığına teorik olarak inansalar da pratik hayatlarında ALLAH 'tan başkalarının rablığına teslim oluyorlar. İşte rab konusunda, peygamberlerin her asırda yıkmak istedikleri asıl sapıklık budur. Hükmü sadece göklere geçen; dünyaya, insanlara, yönetime, sosyal ve siyasal hayata... karışmayan bir ALLAH inancı. Yani göklerin rabbı. Halbuki ALLAH ; göklerin, yerin, bütün âlemlerin rabbıdır.

Önceden hıristiyan olan Adiyy b. Hâtem, boynunda altından bir haç olduğu halde Rasûlüllah'ın huzuruna geldi. Peygamberimiz ona: "Ya Adiyy, boynundan şu putu çıkar." buyurdu. Bu sırada Rasülüllah "Yahudiler ve hıristiyanlar, haham ve râhiplerini ALLAH 'tan başka rablar edindiler." (9/Tevbe, 31) meâlindeki âyeti okuyordu. Adiyy: "Ey ALLAH 'ın Rasûlü, hıristiyanlar, râhiplere ibâdet etmediler ki (onları rab edinmiş olsunlar)" dedi. Peygamberimiz: "Evet ama onlar (hıristiyan râhipleri ve yahudi hahamları) ALLAH 'ın helâl kıldığını haram; haram kıldığını da helâl saydılar. Onlar da bunlara uydular. İşte onların bu tutumları, onlara ibâdet etmeleri ve onları rab edinmeleridir." buyurdu.

Bu hadis-i şerif açık olarak gösterir ki, herhangi birini rab edinmiş olmak için, ona rab adı vermek şart değildir. ALLAH 'tan başkalarının emrine, ALLAH 'ın dinine uyup uymadığı hiç hesaba katılmaksızın isteyerek itaat etmek, hükümle ilgili konularda ALLAH 'tan başkalarının sözünü dinleyip kabullenmek, ALLAH 'tan başkasına itaat ederek O'nun dininin emir ve hükümlerine başkasını tercih ederek muhalefet etmek, ALLAH 'tan başkalarını rab edinmek ve onlara tapmak demektir.

Putlara, şeytanlara ve tâğutlara tapmak nasıl şirk ise; ALLAH 'ın emrine, Hakk'ın hükmüne uymayan kişilerin ortaya attıkları görüşleri benimsemek ve onları ALLAH 'a tercih edip onlara uymak da öylece bir şirktir. Bu durum, onlara kulluk mertebesinden fazla değer vermek, ALLAH 'ın ilâhî hükümlerine uymayan görüş ve fikirlerini benimsemek olduğu için, hem bir çeşit şirk, hem de ALLAH 'ı bırakıp onları rab edinmektir. Onlara her ne kadar dil ile rab denilmese de durum, onları rab tanımanın ta kendisidir.

Onların sözlerine itaat edip, ALLAH 'ın emirlerini terk etmenin puta ve tâğuta tapmakla aynı olmasının sebebi ise açıktır. Çünkü gerçek âlim, Hakk'ın kulu ve ilâhî hükümlerin mahkûmu olan kişidir. Hakkı bâtıl, batılı da hak yapmaya çalışıp, insanlara helâlı haram, haramı da helâl tanıtarak ALLAH 'ın hükümlerini değiştirmeye çalışanlar, ilmî haysiyetten uzak birer tâğutturlar. Bunlara uymak da onları rab kabul etmektir. Çünkü bu duruma düşenler, ALLAH 'ın hükmüne değil de onların isteklerine uyarak onlara ALLAH 'a tapar gibi tapmış olanlardır.

Günümüzde de insanların hayatına hâkim pek çok rab kabul edilenler var. Her insan, hangi rabbin kulu olduğunu kendisi tayin edebilir. Ancak, bunu yaparken, kimin mülkünde yaşadığını, hangi rabba kulluk etmesi gerektiğini iyice düşünmelidir. Şu iyi bilinmelidir ki, inanılan ve hayatın her safhasında emrine uyulan tek rab ALLAH olmadıkça O'na kullukta bulunulmuş olunamaz. Peygamberimiz'in: "Rabbım ALLAH de ve bu sözünde dosdoğru ol" anlamındaki mübarek sözü, Kur'an'daki rab kavramının ve O'na kulluğun en veciz ifadesidir.

Kabirde sorulacak insanlara: "Rabbın kim?" Dünyada rab anlayışı ve bu konudaki davranış ve eylemlerine göre cevap çıkacak o insandan. "Rabbım filandır" diyecek insan. Dil, irâdemizin emrinden çıkacak orada. Dünyada kimi rab kabul etti veya eylemleriyle bu görüntüyü verdiyse, onu söyleyecek dil. Orada "Rabbım ALLAH 'tır" diyebilmek için, burada "Rabbım ALLAH 'tır" deyip bu sözünü yaşantı olarak isbatlamak gerekiyor. Evet, kurtuluşun tek reçetesi: “Rabbım ALLAH ” deyip dosdoğru olmak...

Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.
 
Son düzenleme:

Okyay

ÖZEL ÜYE
Adminim Allah c.c. razı olsun.
Emeğinize yüreğinize sağlık.
Çok önemli bir konuydu, lütfedip açtınız.
Sağ olun.


"Rabbi yessir velâ tuassir Rabbi temmim bi'l-hayr"
"Rabbim! kolaylaştır zorlaştırma, Rabbim hayırla sonuçlandır"

Rabbi........... Rabbim!
Yessir...........Kolaylaştır,
Vela tüassir...Zorlaştırma,
Rabbi..........Rabbim!
Temmim.....Tamamlat (sonuçlandır)
Bi'l-hayr......Hayır ile (Başladığım bu işimi)

Ne güzel bir dua. Rab kelimesi üzerine,
sizinle konuştuktan sonra ben de araştırdım,
Yukarı açmış olduğunuz yazıya da rasladım.
Rabbim defterinize yazsın İnşaAllah.
 

MURATS44

Özel Üye
Ben de size teşekkür ederim üstad. Ben daha önce , Rab ile Rabb arasındaki farkı araştırıyordum. Karşıma öyle yazılar çıktı ki, sanki birileri özellikle işi gücü bırakmış kafa bulandırmaya çalışmış. googlede bile arama yapılınca çıkan resimler bile tuhaf.

Size söylediğimde sizde araştırmışsınız. Verdiğiniz kaynaktan da okuyunca , isteğiniz üzere buraya ekledim. İnşallah doğru bilgileri ekledik.
Tekrar teşekkür ederim. Elinize emeğinize sağlık.Allah ac sizden de razı olsun. Eyvallah.
 

Okyay

ÖZEL ÜYE
Ben de size teşekkür ederim üstad. Ben daha önce , Rab ile Rabb arasındaki farkı araştırıyordum. Karşıma öyle yazılar çıktı ki, sanki birileri özellikle işi gücü bırakmış kafa bulandırmaya çalışmış. googlede bile arama yapılınca çıkan resimler bile tuhaf.

Size söylediğimde sizde araştırmışsınız. Verdiğiniz kaynaktan da okuyunca , isteğiniz üzere buraya ekledim. İnşallah doğru bilgileri ekledik.
Tekrar teşekkür ederim. Elinize emeğinize sağlık.Allah ac sizden de razı olsun. Eyvallah.


Ben de sana tekrar teşekkür ederim.
Güzel kalpli evlat.
 
Üst Alt