Ayasofya Camii'nin sırları

İskender

Yeni Üyemiz
İstanbul'un göz bebeklerinden Ayasofya'nın zaman zaman camiye dönüştürülmesi tartışma konusu oluyor.

Ancak tartışma ulu mabedin harcında var. Zira Ayasofya'nın 1475 yıllık tarihine sayısız efsaneler sığdırıldı. Dr. Ferhat Aslan, bunları “Ayasofya Efsaneleri” isimli kitapta bir araya getirdi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ'nin yayın hayatına kazandırdığı kitaba göre, Ayasofya'nın sırları, “Da Vinci'nin Şifreleri”ni gölgede bırakıyor.

1.jpg


İşte onlardan bazıları:

Sütunlarını devler getirdi: Süleyman Peygamberin emriyle devler, periler, insanlar, cinler yüce bir saray yapılması için Elbürz ve Kaf dağlarından çeşit çeşit ve renkli mermer sütunlar keser.

Ayasofya'nın sütunları da bunlarla yapılır. Devlerden biri de 'izim kalsın' diye mermere vurur. Orada elinin izi kalır. O iz hâlâ mermerde durur.

2.jpg


Temeli altın kaynıyor

Mabedin temeli 70 metre kazıldı. Harcın iyi tutması ve yıkılırsa yeniden yapılması için temele altın ve gümüş dolduruldu.

3.jpg


Altında gizli geçit var

İmparator, sarayı ile Ayasofya'yı birbirine bağlayan gizli geçit yaptırdı. Dalgalar, toprağı aşındırıyordu. Bu sebeple Ayasofya'nın altı boş bırakıldı ve bina sütunlar üzerine konduruldu. Mabedin altı mahzenle, bu mahzenler de kayıkla dolaşacak kadar su ile doluydu

4.jpg


Planı arılar yaptı

Hiçbir mimar imparatorun istediği gibi plan çizemiyordu. Bir ayinde, “mukaddes ekmek” yere düştü. Bir arı gelip ekmeği kaptı. İmparator ekmeği bulup getirene ödül vadetti. Birisi bir petek getirdi. Tam bir kilise maketi gibiydi. Arıların yaptığı plan uygulandı. Ekmek de mihrap yerine konuldu.

5.jpg


Harcına peygamber tükürüğü

Peygamber Efendimiz doğunca Ayasofya'nın kubbesi çöktü. Uzun süre tamir edilemedi. Hızır aleyhisselam, “Hazreti Muhammed'in tükürüğünden alıp, zemzem suyu ile birlikte kirece karıştırın, tamir edin” dedi.

Ricalarını kabul eden Hazreti Muhammed, “Onunla ayakta durup ümmetime nasip olsun” diye duada bulundu. Kubbelerin Resullah'ın ağız suyu ile yapılan yeri hâlâ aydınlık.

6.jpg


Fatih, Kâbe'yi gördü

Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u kuşatmış fakat alamamıştı. Bir gece Ayasofya'nın kubbesinde kocaman bir nur belirdi. Bunu görüp fetih müjdesi kabul eden Osmanlı askerleri çok sevindi. Kısa bir süre sonra da İstanbul düştü.

Ayasofya'daki ilk namazında Kâbe-i muazzamayı gören Fatih, “Bu kubbe Peygamberimizin ağız suyuyla ayakta duruyor” diyerek kubbenin ortasına büyük bir altın top astırdı

7.jpg


Minarelerin sırrı

Kanuni, Fatih zamanında yapılan minarelerin tamir edilmesini istedi.

Mimar Sinan, minareleri öyle yaptırdı ki şerefeye çıkmak için aynı anda üç kişi minarenin içindeki merdivende yürümesine rağmen birbirini görmez

8.jpg


Gelen geçen ezsin

Latin komutan, İstanbul'u fethetmeyi çok istiyordu. 80 yaşındayken geldi ve aniden öldü. Kötü biri olarak biliniyordu.

Gelen geçen ezsin diye Latin komutanın mezarını Ayasofya'ya gömdüler. Meşhur romancı Dan Brown, 'Cehennem' isimli eserinin kurgusunda bu mezarı kullandı.

9.jpg


Çıkaramadılar

Ayasofya camiye çevrildikten sonra içine pekçok İslam motifi yerleştirildi. Kubbesine Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali lafzları 7,5 metre çapındaki dev levhalara yazıldı.

Bu levhalar, Ayasofya 1935'te müzeye çevrilince söküldü ancak çok büyük olduğu için kapıdan çıkarılamadı. Çünkü çıkarılamasın diye caminin içinde yapılmışlardı.

10.jpg


Nuh'un gemisi, Ayasofya'nın kapısı

İmparator, Nuh aleyhisselamın Cudi Dağı'nda bulunan gemisinden tahta parçaları getirtir. Mabedin kapısı bu tahtalarla yapılır.

11.jpg


12.jpg


13.jpg


14.jpg


15.jpg


16.jpg


17.jpg






 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
header.jpg


Ayasofya'nın kubbesinin yıkılması ve Peygamberimiz(s.a.v)'in tükrüğü ile tutturulmasıEvliya Çelebi'nin "Seyahatnamesi"nde; Ayasofya'nın Resulullah -sallAllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in doğum tarihi olan 571 miladi yılında geçirdiği bir depremden bahsedilirken, kubbesinin onarılışı ile ilgili şu ilginç rivayet göze çarpar:

"Peygamberimiz Aleyhissalatü Vesselam'ın doğduğu gece vuku bulan zelzeleden; Kisra sarayı, Kızıl elma ve Ayasofya'nın kubbesi yıkılmış idi. Bir müddet zaman geçtikten sonra Hızır Aleyhisselam'ın hatırlatması ile Bursa'da ikamet eden üç yüz keşiş, Rahib Bahira'nın öncülüğünde Mekke'ye geldiler. O zaman küçük yaşta olan Hazreti Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam'ın ağzından bir miktar tükürük ile, mübarek ellerinin suretini aldılar. Ebu Talib'in el yazısı ile ceylan derisi üzerine resmedilen bu suret, halen bir kutuda saklıdır. Elhasıl Peygamber -sallAllâhu aleyhi ve sellem- in ağız suyundan ve Mekke'nin pak toprağından bir miktar alan papazlar İstanbul'a geldiler. Ayasofya'nın yıkık olan kısmını bununla tamir ettiler.

Peygambermiz Aleyhisselam'ın Tükürüğü ile yapılan yer, kubbenin kıble cihetinde, otuz iki nakışlı olarak halen bellidir. Bunu bilenler o yere nazar ettiklerinde: "Allâhümme salli ala Muhammed!" derler. Zira bu kısım, kubbenin diğer yerlerinden daha parlaktır. Fetihden sonra Fatih: "Bu kubbe Hazret-i Peygambermizin -sallAllâhu aleyhi ve sellem- ağız suyu ile ayakta tutuldu!" diye, ta kubbenin ortasına zincir ile altın bir top asmıştır ki, bunun içi elli Rum kilesi buğday alır.

Bu top altında Hızır'ın ara sıra salih müslümanlar ile buluştuğunu söylerler." (Evliya Çelebi Seyahatnamesi: c.1 , s.89)


AYASOFYA'NIN KUBBESİ

Yusuf b. Abdullâh'ın Tevârih-i Âl-i Osman'ında şöyle yazılıdır:

Muhammed Mustafa (s.a.v.) dünyaya geldiğinde Medâyin'de Nuşirevan-ı Âdil'in tâk-i kisrası (köşkünün kubbesi) zelzeleden aşağıya göçtü. Acem vilayetinde ateşperestlerin ateşi söndü. Ayasofya'nın kubbesi çatladı. İmparator o kubbeyi tekrar yaptırdı ve her yaptırışında yıkıldı. Neticede âciz kaldılar ve râhipler ittifak edip imparatora gelerek durumu anlattılar: 'Arap diyârında bir Peygamber zuhur etmiştir,adı Muhammed'dir, onun dünyaya gelmesiyle bu kubbe yıkılmıştır, derman ancak ondan gelir' dediler.

İmparator Herakliyus hemen itibarlı bir elçiyi hediyelerle Peygamberimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.) gönderdi. Elçi mektupla varıp durumu bildirdi. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ağız suyunu alıp güzel bir taşa sürdü ve elçiye verdi: "BU TAŞI KUBBEYE KOYUNUZ" buyurdu. Elçi de taşı Herakliyus'a götürdü. Herakliyus taşı bina ustalarına verdi, onlar da kubbeyi yeni baştan inşa ederken bu taşı kubbeye yerleştirdiler. Kubbe bir daha yıkılmadı.

 
Üst Alt