Kur’Anı Kerimde Rasulullah

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Kur’anı Kerimde Rasulullah

“De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticâret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.”

(Tevbe 24)

“Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiya 107)

“Andolsun, Allah’ın Resülünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için her (yönden uyulması gereken) güzel bir örnek vardır.”
(Ahzab 21)

“Hayatına (ömrüne) andolsun ki onlar gözleri dönmüş halde sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar dediler.”
(Hicr 72)

“De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
(Al-i İmran 31)

“Oysa sen onların içinde iken Allah onlara azap edecek değildi.”
(Enfal 33)

“Peygamber’i kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın.”
(Nur 63)

“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.”
(Ahzab 56)

“Seslerinizi, Nebi’nin sesinden fazla yükseltmeyin.”
(Hucurat 2)

“Allah’ın Resulünün huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah’ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlar için mağfiret ve büyük bir ecir vardır.”
(Hucurat 3)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

MURATS44

Özel Üye
Emeğinize sağlık üstad. Allah ac razı olsun inşaallah. Peygamber efendimiz (sav) Kuranı kerimle sabitlenmişken , bunu anlamayan cahillere ne söylense boş. Müslüman olmayıpta karikatür vs benzeri konularla Alemlere rahmet efendimizi yanlış tanıtmak kendileri için felaket olacak ama farkında değiller. Rabbim hidayet versin inşaallah. Hem içimizdekilere hem dışardakilere....

Konuya ek olarak bende ekleyeyim müsaadenizle...

Kur'an Peygamberimizi Nasıl Tanıtıyor?

Bize her alanda rehberlik eder ve yol gösterir. Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)’i de bize tanıtmakta ve niteliklerini bildirmektedir. Yazımızda Kur’an’da geçen Peygamberimizin on niteliğini tahlil etmek istiyoruz:
1. Hz. Muhammed, Son Rasul ve Son Nebidir
Rasul, elçi; nebî ise, haber veren, haber getiren demektir. Terim olarak “rasul” ve “nebi” Allah’ın mesajlarını, emir ve yasaklarını, öğüt ve tavsiyelerini insanlara bildirmesi için görevlendirdiği kimseye denir. Rasul ve nebiyi biz Türkçe’de “Peygamber” (haber getiren) kelimesi ile ifade ediyoruz. Kur’an’da “mürsel” ve “nezir” (uyarıcı), “beşir” (müjdeleyici) ve “hâdî” (yol gösterici) kelimeleriyle de ifade edilen “elçiler”; vahye mazhar olan, kendilerine kitap, hüküm ve hikmet verilen kimselerdir. (bk. Hadîd, 25; Hac, 52; Âl-i İmran, 79, 81; Nisa, 63-165; Ahzab, 45; Hadîd, 25-26)
Her topluma bir peygamber gönderen Yüce Allah, son olarak Hz. Muhammed (s.a.s.)’i bütün insanlara peygamber göndermiştir. “Muhammed, Allah’ın rasulü ve nebilerin sonuncusudur.” (Ahzab, 40)
Ayette geçen ve Asım kıraatinde "te" harfi üstün okunan “hâtem” kelimesi diğer kıraatlerde “hâtim” şeklinde esre ile okunmuştur. “Hâtem”, fiil olup peygamberlerin peygamberliğini sona erdirdi veya mühürledi, “hâtim” ise isim olup peygamberliği sona erdiren veya mühürleyen demektir. “Mühür”, bir şeyin belgelendirilmesi ve tasdik edilmesi için sonuna basıldığından “sonu” ve “tasdik” anlamına gelir.
Ayet, hem Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu hem de bütün peygamberleri tasdik eden ve belgeleyen ilahî bir mühür mesabesinde olduğunu ve peygamberliğin sona erdiğini ifade eder.
Peygamberimiz, kendisini peygamberler zincirinin son halkası ve nebilerin sonuncusu olarak tanıtmıştır: “Ben (bir tuğlası eksik kalmış mükemmel bir binanın eksikliğini tamamlayan) bir tuğlası mesabesindeyim. Ben peygamberlerin sonuncusuyum.” (Müslim, Fezail, 22)
Hz. Muhammed'in peygamberliği ile insanlık din açısından ilerlemenin son noktasına erişmiş ve din kemale ermiştir. (Maide, 3) Artık Hz. Muhammed’den sonra başka bir rasul ve nebi gelmeyecektir. Dolayısıyla kim nebi, rasul, uyarıcı olduğunu iddia ederse yalan söylemiş, yalancı peygamberlik iddiasında bulunmuş olur.
2. Hz. Muhammed, Bütün İnsanların Peygamberidir
Yüce Allah, ilk insan Hz. Âdem’den itibaren her topluma bir peygamber göndermiştir. Bu husus ayetlerde açıkça ifade edilmektedir. Şu ayetleri zikredebiliriz: “Andolsun biz her topluma, ‘Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının’ diye bir elçi gönderdik.” (Nahl, 36) “Her toplum içinde mutlaka bir uyarıcı (peygamber) gelip geçmiştir.” (Fatır, 24) "Her toplumun bir yol göstericisi vardır." (Ra'd, 7)
Hz. Muhammed’den önceki peygamberler bir veya birkaç topluma elçi olarak gönderilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.s.) ise miladî 610 tarihinden itibaren kıyamete kadar yeryüzüne gelecek bütün insanlara peygamber gönderilmiştir. Bu husus Kur’an’da açıkça ifade edilmektedir. Şu ayetleri örnek olarak verebiliriz:
“Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik, fakat insanların çoğu (bu gerçeği) bilmez.” (Sebe’, 28)
"Biz seni bütün insanlara elçi olarak gönderdik, şahit olarak Allah yeter." (Nisa, 79)
Bu ayetler, Hz. Muhammed’in peygamberliğinin evrenselliğini ifade etmektedir.
3. Hz. Muhammed, Müjdeci ve Uyarıcıdır
Kur’an’da birçok ayette Hz. Muhammed’in müjdeleyici (beşir ve mübeşşir) ve uyarıcı (nezir ve münzir) olarak gönderildiği bildirilmektedir:
“(Ey Peygamberim!) Biz seni gerçek ile birlikte müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.” (Fatır, 24)
“(Ey Peygamberim!) Sen ancak bir uyarıcısın.” (Fatır, 23)
“Beşir” ve eş anlamlısı olan mübeşşir” kelimesi; iman edip salih amel işleyenleri Allah’ın rızası, cennet ve nimetleriyle müjdeleyici; “nezir” ve eş anlamlısı olan “münzir” ise, inkâr edip isyan edenleri ilahî azap ve ceza ile uyarıcı demektir. Uyarıcı ve müjdeleyicilik bütün peygamberlerin ortak niteliğidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), sadece içinde yaşadığı toplumu değil, bütün insanları Kur’an ile uyarmakla görevlendirilmiştir: “Bu Kur’an, bana vahyolundu ki, onunla sizi ve onun ulaştığı herkesi uyarayım.” (En’am, 19)
4. Hz. Muhammed, En Güzel Örnektir
Hz. Peygamberin örnekliği Kur’an’da “şahid” ve “üsve-i hasene” kelimeleri ile ifade edilmiştir. “Şâhid”, sözlükte tanık, bilen, muttali olan, hazır olan, delil ve örnek anlamlarına gelir. Kur’an’da bir hakkı, bir olayı ispatta bilgi ve görgüsüne müracaat edilen kişiye şâhid denildiği gibi (bk. Nisa, 135) inanç, söz, fiil, ahlak ve davranışlarıyla insanlara güzel örnek olan peygamber ve müminlere de şâhîd denilmiştir. (Meselâ bk. Ahzab, 45)
Hz. Muhammed (s.a.s.), söz, ibadet, ahlak, eylem, iş ve davranışlarıyla ümmetine örneklik ve önderlik etmiştir. Şu ayetler bu hususu açıkça ifade etmektedir: “Böylece sizler insanlara birer şahit / örnek olasınız ve peygamber de size bir şahit / örnek olsun diye sizi orta / âdil bir ümmet yaptık.” (Bakara, 143) “Allah sizi hem daha önce hem de bu Kur’an’da Müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit / örnek olsun siz de insanlara şahit / örnek olasınız.” (Hac, 78)
Ayetlerde geçen şâhid ve şüheda kelimeleri kıyamet günü Müslümanların, diğer Peygamberlerin hak dini toplumlarına tebliğ ettiklerine, Hz. Muhammed (s.a.s)’in ise Müslümanlara tanıklık edeceğine işaret ettiği (Beydavî, I, 214; Hazin, I, 214) gibi dünyada örnek olması anlamına da işaret eder. (Yazır, I, 524)
“Üsve-i hasene” uyulacak en güzel örnek demektir. Hz. Muhammed’in “en güzel örnek” olduğu Kur’an’da şöyle ifade edilmektedir: “Andolsun, Allah’ın Rasulünde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 21)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in önce genel olarak bütün müminlere, sonra özel olarak Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ile Allah’ı çok zikredenlere örnek olduğunun zikredilmesi, örnek alacakların niteliklerini bildirmeye yöneliktir. Hz. Peygamber iman, ibadet, ahlak ve her türlü söz ve davranışlarında müminlere örnektir.
5. Hz. Muhammed, Öğüt Vericidir
Kur’an’da Hz. Muhammed’in öğüt verici olduğu açıkça bildirilmektedir: “(Ey Peygamberim!) Sen öğüt ver. Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin.” (Ğâşiye, 21-22) “Sen öğüt ver, çünkü öğüt müminlere fayda verir.” (Zariyat, 55), “Öğüt ver çünkü öğüt muhakkak fayda verir / öğüt fayda versin vermesin sen öğüt ver. Allah'tan korkan kimse öğüt alacaktır. En bedbaht olan (kâfir) kimse ise öğüt almaktan kaçınacaktır.” (A’lâ, 9-11)
6. Hz. Muhammed, Hak Davetçi ve Etrafını Aydınlatıcı Bir Kandildir
Peygamberlerin en başta gelen özellik ve görevlerinden biri insanları hakka davet etmektir. Bu görevi yapanlara davetçi anlamında “dâ’î” denir. Kur’an’da Peygamberimiz de bu nitelikle anılmıştır. “(Ey Peygamber!) Allah’ın izniyle seni kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzab, 46)
7. Hz. Muhammed, Yol Göstericidir
Peygamberlerin temel özelliklerinden biri insanlara doğru yolu göstermeleridir: “Her toplumun bir hâdisi / yol göstericisi vardır.” (Ra’d, 7)
Ayette geçen “hâdî” olma, diğer peygamberler gibi Peygamberimizin de bir niteliğidir. Peygamberimizin doğru yolu gösteren olduğu Kur’an’da açık seçik bildirilmektedir. Şu ayeti örnek olarak verebiliriz: “ (Ey Peygamberim!) Şüphesiz ki sen (insanları) doğru yola iletiyorsun.” (Şura, 52)
Peygamberin hidayeti, insanlara doğru yolu göstermekten ibarettir, gerçekte hidayet veren Allah’tır.
8. Hz. Muhammed, En Büyük Ahlaka Sahiptir
"(Ey Peygamberim!) Sen büyük bir ahlak üzeresin." (Kalem, 4) Hz. Ali, "Büyük ahlak, Kur’an edebidir" demiştir. (Kurtubî, XVIII, 227) Müfessir Taberî (ö. 310) de ayeti, "Bu, Kur’an edebidir. Allah, peygamberini Kur’an ile tedip etmiştir. Büyük ahlaktan maksat İslam dinidir" şeklinde yorumlamıştır. (Taberî, XIV, 29/18)
Yüce Allah'ın övgüsüne mazhar olan peygamberin ahlakı, Kur’an ahlakı idi. Saîd b. Hişâm, Hz. Âişe validemize Allah'ın elçisinin ahlakını sormuş o da, 'Sen Kur’an okumuyor musun' demiş. "Evet" demesi üzerine; “Rasulüllah’ın ahlakı Kur’an idi” demiş (Taberî, XIV, 29/18) ve "(Ey Peygamberim!) Sen büyük bir ahlak üzeresin" (Taberî, XIV, 29/19) ayetini okumuştur.
Peygamberimiz (s.a.s.), en güzel ahlaka sahip idi. (Buharî, Edeb, 112) Onun tebliğ ettiği hak din kemale erdiği gibi (Maide, 3) güzel ahlak da onunla kemale ermiştir. O şöyle buyurmuştur: “Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Ahmed, III, 75; Malik, Huluk, 8)
Peygamberimiz (s.a.s.) ahlaka çok önem vermiş; “Allah’ım! Yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakı mı da güzel yap.” (Ahmed, I, 403. VI, 68, 155), “Allah’ım! Beni amellerin en iyisine ve ahlakın en iyisine ilet. Amel ve ahlakın en iyisine ancak sen hidayet edebilirsin. Amellerin kötüsünden ve ahlakın kötüsünden beni koru. Amel ve ahlakın kötüsünden ancak sen koruyabilirsin.” (Nesaî, İftitah, 16, II, 129), “Allah’ım! Ayrılıktan, iki yüzlülükten ve ahlakın kötüsünden sana sığınırım” diye dua etmiştir. (Ebu Davûd, Salât, 367; bk. Nesaî, İstiâze, 21)
9. Hz. Muhammed, Çok Merhametli, Çok Şefkatli ve Ümmetine Çok Düşkündü
Hz. Muhammed bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Bu husus Kur’an’da şöyle ifade edilmektedir: “(Ey Peygamberim!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiya, 107) "Andolsun size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir." (Tevbe, 128)
Ayette geçen "harîs" kelimesi; bir şeyi çok arzu eden demektir. Peygamberimiz (s.a.s.), çevresindeki insanların mümin olmalarını, salih ameller işlemelerini ve Allah'ın rızasına ermelerini çok istiyordu. İman etmeyenlere çok üzülüyordu. Yüce Allah, Peygamberimizin ümmetine olan bu düşkünlüğünü, "nerede ise kendini helak edeceksin" şeklinde ifade etmektedir: "Mümin olmuyorlar diye âdeta kendini helak edeceksin." (Şuara, 3; bk. Kehf, 6)
“Raûf”; çok merhametli, çok şefkatli, çok merhametli, çok acıyan demektir. (Kurtubî, el-Esna, s. 73-75) Gerçekten Peygamberimiz, ümmetine çok müşfik idi. "Rahîm", çok merhametli demektir. Peygamberimiz (s.a.s.) insanların en merhametlisi idi. Bu merhameti herkese yönelik idi. “Ey Allah’ın Elçisi! Müşriklere beddua et” denildiğinde, “Ben lanetçi olarak gönderilmedim, rahmet olarak gönderildim” buyurmuştu. (Müslim, Birr, 87) Uhud savaşında yüzü yaralandığında bile kâfirlere; “Allah’ım! Kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar” diye dua etmişti. (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 973)
10. Hz. Muhammed, Yumuşak Kalpli İdi
Peygamberimiz, alçak gönüllü, yumuşak kalpli idi. Bu sayede insanları etrafına topladı. Yüce Allah bu hususu ayette şöyle bildirmektedir:
“Allah'ın merhameti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”
Sonuç olarak Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.); bütün insanlara elçi olarak gönderilmiştir ve o peygamberlerin sonuncusudur. Onunla nübüvvet sona ermiştir.
O, müjdeleyici, uyarıcı, hak davetçi, öğüt verici, yol gösterici, şefkat ve rahmet peygamberidir.
O, insanları hakka çağıran, dini tebliğ eden bir peygamberdi (Maide, 99; bk. Nahl, 82), zorlayıcı (Kaf, 45), zorba (Ğâşiye, 22) ve katı kalpli değildi. (Âl-i İmran, 159) Yumuşak davranışlı (Âl-i İmran, 159) ve öğüt verici idi. (Ğâşiye, 21)
İnsanlara Allah'ın ayetlerini anlatmış, onları şirk, küfür ve nifaktan temizlemiş, kitabı, hikmeti ve bilmediklerini öğretmiş (Cuma, 2; Bakara, 151), onları doğru yola iletmişti. (Şûra, 52)
İyiliği emretmiş, kötülüğü menetmişti. (A'raf, 157) Allah yolunda cihat etmiş (Nisa, 84), Kur’an hükümlerini açıklamış, dinî konularda hüküm vermiş (Nahl, 44), helâlı ve haramı bildirmişti. (Araf, 157; bk. Tevbe, 29)
Kur’an hükümlerini, emir ve yasaklarını hayatında uygulamıştı. O, özü, sözleri ve davranışlarıyla bütün insanlara en güzel örnekti. O, şiddet ve nefret değil, sevgi, şefkat ve merhamet peygamberi idi.
O, ümmetine karşı görevini en güzel biçimde yerine getirmişti. Ümmetinin de görevi, ona iman ve itaat etmek, onu sevmek ve sevdirmek, tebliğ ettiği dini yaşamak ve yaşatmaktır.
Not: Bu yazı, Diyanet Aylık Dergi Nisan 2009 sayısında yayınlanmıştır.

 
Üst Alt