Halkın Mahşer Meydanında Toplanması

MURATS44

Özel Üye

Halkın Mahşer Meydanında Toplanması

Sonra insanların kabirlerinden kalkıp çıplak, yalın ayak ve sünnetsiz[SUP] [1][/SUP] olarak mahşer meydanına götürüldüklerini bir düşün!

Mahşer meydanı âdeta ak pak un gibi bembeyaz bir sahadır. Orada ne bir iniş ne de bir yokuş görürsün. Orada insanın ardına saklanabileceği bir tepe ya da içine girip gözlerden kaybolacağı bir çukur yoktur. Orası hiçbir inişi çıkışı bulunmayan dümdüz bir arazidir. İnsanlar grup grup buraya sevk edilirler.

Yeryüzünün (ve kâinatın) her köşesinden, ayrı ayrı türlerine sınıflarına rağmen gelmiş geçmiş bütün mahlûkatı bir araya toplayan Allah (c.c) bütün noksan sıfatlardan münezzehtir. Allah Teâlâ önce bir râcife, ardından da bir râdife ile mahlûkatın bu meydana sevk etmiştir.

Râcife, titreten ve ürperten anlamında olup Sûr'un birinci üfürülmesi için kullanılmıştır. Râdife ise, birincisini takip eden anlamındadır ve ilk üfürülüşün ardından geldiği için ona bu isim verilmiştir.

Öyleyse şu kalplerimizin o günün dehşetinden ürküp ıstıraba düşmesi, gözlerimizin de şimdiden korku içinde zelil ve hakir olması gerekmez mi?

Resûlullah (s.a.v) buyururlar ki:

"Kıyamet günü insanlar beyaz unun çöreği gibi bembeyaz, kızıl beyaz bir yerde toplanacak. Orada hiç kimse için bir alâmet (kendisini gizleyecek bir bina ya da gözlerden saklayacak bir tepe) olmayacak"

Mahşer meydanının bu dünyaya benzediğini zannetme. Aralarında benzerlik (her ikisine de meydan anlamına gelen arz denilmesinden dolayı) sadece isim benzerliğidir.

Nitekim Allah (c.c) bu konuda, o gün yeryüzünün başka bir yeryüzü, göklerin de başka gök olacağını beyan etmiştir.

İbn Abbâs (r.a) bu âyetin yorumunda şöyle demiştir: “(Mahşer yeri yine dünyadır, değişiklik olarak) yeryüzünde kimi yerler yükselecek kimi de alçalacak; ağaçlar, dağlar, vadiler ve içlerinde ne varsa hepsi yer değiştirecektir. Her yer Ukâzî[SUP][4][/SUP] derisi gibi uzayıp gidecek, hulâsa dümdüz olacaktır. Orası gümüş renginde beyaz bir meydandır. Üzerinde hiç kan akıtılmamış ve günah işlenilmemiştir. Onun gökyüzünde güneş, ay ve yıldızlar yoktur (kıyametle birlikte hepsi yok olmuştur).”

Ey miskin adam! O günün dehşetine ve şiddetine bir bak da düşün! Aklını başına devşir! Bütün mahlûkat bu meydanda toplandığı zaman yıldızlar dökülecek, ayın ve güneşin ışığı sönecek, kandilleri sönen yeryüzünü karanlık bürüyecek. İşte o sırada gökyüzü tepelerinde dönmeye başlayacak ve o denli kalın ve büyük olmasına rağmen ikiye ayrılacaktır. Bu olayı gören melekler dahi ayağa kalkacaktır. O gün göklerin yarılmasıyla kulaklara gelen ses ne korkutucudur! O denli sertliğine ve kalınlığına rağmen o kırılmanın heybeti ne kadar dehşet vericidir!
Sonra o gök tabakaları eritilmiş gümüş gibi akmaya başlar, içine bir sarılık karışır ve kızarmış yağ renginde gül gibi olur.

Gökyüzü eritilmiş kurşun, dağlar etrafa saçılmış renkli yün, insanlar ise ateşin etrafında çırpınıp dururken yere dökülen kelebekler gibidir. Hepsi birbirine karışmış, çırılçıplak, yalın ayak yollara düşmüşlerdir.

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

“İnsanlar çırılçıplak, yalın ayak, sünnetsiz bir halde haşrolunurlar. (Mahşer meydanında) terlemeleri ağızlarına ve hatta kulak memelerine kadar ulaşır.”

Hadisi rivayete eden Resûlullah'ın (s.a.v) hanımı Sevde (r.a) şöyle der: Ben bu hadisi işittiğim zaman Resûlullah'a:

“Ne kötü şey! O zaman insanlar birbirine bakmaz mı?” diye sordum. Resûlullah (s.a.v):

“İnsanların bununla uğraşacak durumları yoktur” dedi ve şu âyeti okudu:

“O gün herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.”

O gün öyle büyük bir gündür ki, insanların avret yerleri açıldığı halde kimse kimseye bakamaz, bakmaya imkân bulamaz. Bu nasıl olsun ki, o gün mahşer meydanına kimileri karınları, kimileri de yüzleri üzerine sürüne sürüne gelecektir, bu durumda bir başkasına dönüp bakmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.

Ebû Hüreyre'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Resûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet günü insanlar üç grup olarak haşrolunurlar: Biniciler, yayalar ve yüz üstü yürüyenler” Ashaptan biri:

“Ey Allah'ın Resûlü! Nasıl olurda yüz üstü yürüyebilirler?” diye sorduğunda, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Onları ayakları üzerine yürütmeye kâdir olan Allah (c.c) elbette yüzleri üzerine yürütmeye de kâdirdir.”

Sevmediği ve hoşlanmadığı şeyi inkâr etmek insanoğlunun tabiatında vardır. Eğer insanoğlu yılanın karnı üzerinde şimşek gibi yürüdüğünü görmüş olmasaydı elbette ayaksız yürümenin imkânsız olduğunu iddia edecekti. Ayaklarıyla yürüyemeyen bir canlı da eğer iki ayakla yüründüğü görmeseydi aynı inkâr durumu onun için de söz konusuydu. Dünyevî olaylara ters düşüyor diye sakın âhiretle ilgili bu garip halleri inkâr etmeye kalkma! Şu dünya hayatında bile, görmemiş veya duymamış olduğun bazı garip haller sana anlatılsaydı elbette sen buna daha fazla tepki gösterir, inanmak istemezdin. (Senin var olan bir şeyi anlamaman, görmemen ve bilmemen o şeyin mümkün olamaması anlamına gelmez)

Şimdi kendinin, o mahşer meydanında çırılçıplak, zelil ve hakir bir halde bulunduğunu, karşılaştıklarından ötürü hayret ve dehşet içinde olduğunu ve hakkında verilecek olan cennet ya da cehennem hükmünü beklemekte olduğunu düşün!

Gerçekten bu, insanın düşeceği en büyük ve en zor durumdur.
 

MURATS44

Özel Üye
BİLGİ
Bu konu ile ilgili devam niteliğindeki ilgili diğer konulara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Bu Kategorideki diğer konular:



  1. Ahiret Biletimiz Ölüm
  2. Amel Terazisi
  3. Ariflerin Cenaze, Mezar ve Kabir Ziyaretleri Hakkındaki Sözleri
  4. Boynuzsuz Hayvanın Boynuzludan Hakkını Alması
  5. BBC-2 Televizyonu, Ölümden Sonraki Yaşamı Araştırıyor
  6. Can Çekişme Anı
  7. Ey Kabir Yolcusu
  8. Halkın Mahşer Meydanında Toplanması
  9. Hesap Günü Allah'ı Görmek
  10. İnsan Ölünce Neler Oluyor
  11. Kabir Azabı Nasıl Olur; Ruh Ölür mü?
  12. Kabir Azabı ve Münker Nekir Meleklerinin Sorgulamaları
  13. Kabir Azabının Kısımları
  14. Kabir ve Ötesi (Nihat Hatipoğlu)
  15. Kabir Ziyareti ve Ölülere Dua
  16. Kabirden Mektup
  17. Kabrin Ölü ile Konuşması
  18. Kabrin ve Kabir Korkusunun Açıklanması
  19. Kevser Havuzu
  20. Kıyamet Gününün Uzunluğu
  21. Kıyamet'in Kopma Esnasındaki Sura Üfürülme Olayı
  22. Kıyametin Korkunç Halleri (Belgesel)
  23. Kıyamet'in Zorlukları ve Tehlikeleri
  24. Kul Hakkından Kurtulmak Mümkün mü?
  25. Kullar Arasındaki Davaların Görülmesi
  26. Kuranda Nakurun Sesi yahut Sura Üfleme
  27. Mahşer Alanındaki Terleme
  28. Mahşer ve Yeniden Diriliş (Belgesel)
  29. Müminin ve Kafirin Kabirleri
  30. Müminlerin Hesaba Gizli Çekilmesi
  31. Ölen Kişi, Hayattakilerden Haberdar mıdır?
  32. Ölüm, (1.Bölüm)
  33. Ölüm, (2.Bölüm)
  34. Ölüm Anında Hissedilenler
  35. Ölüm Anında Takınılması Güzel Haller
  36. Ölüm Hakkında İlginç Gerçekler
  37. Ölüm Müminin Dostudur
  38. Ölüm Rüyası (Video - Nihat Hatipoğlu)
  39. Ölüm Size Çok Yakın
  40. Ölüm Sonrasına Dair Bilimsel Teoriler ve ÖYD / NDE
  41. Ölüm ve Ötesi
  42. Ölümden Sonra Akıl ve Şuur Kaybolur mu?
  43. Ölüme Yakın Deneyimler Geçiştirilemez
  44. Ölümle Birlikte Kişinin Varacağı Yeri Görmesi
  45. Ölümle Birlikte Kula Bahşedilen Nimetler
  46. Ölümü Çocuklara Nasıl Anlatmalı?
  47. Ölümü Hatırlamak ve Onu Sıkça Anmaya Teşvik
  48. Ölümü Hatırlamayı Kalbe Yerleştirmenin Yolları
  49. Ölümün Hakikati
  50. Ölümün Afet ve Musibetleri
  51. Ölümün Şiddeti ve Kabir Suali
  52. Ölümüyle Beraber İnsanın Değişikliğe Uğraması Kaç Şekilde Olur?
  53. Sakın Ha Ölümü İstemeyiniz
  54. Sırat Köprüsü
  55. Sırat'ı İlk Geçenler
  56. Siccîn
  57. Şefaat



 
Üst Alt