Kabir Azabı ve Münker Nekir Meleklerinin Sorgulamaları

MURATS44

Özel Üye
Kabir Azabı ve Münker Nekir Meleklerinin Sorgulamaları

Kabir Azabı ve Münker Nekir Meleklerinin Sorgulamaları
Kabir Azabı ve Münker Nekir Meleklerinin Sorgulamaları
Berâ b. Âzib (r.a) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v) ile Ensar'dan bir adamın cenazesine katıldık. Resûlullah (s.a.v), adamın kabrinin başına oturdu, başını öne doğru eğdi ve:

—Allah'ım! Kabir azabından sana sığırım, diye dua etti ve bunu üç defa tekrarladı. Sonra şöyle anlattı:

“Mümin kul âhirete irtihal etmezden biraz önce Allah-u Teâlâ, beraberlerinde onun için hazırlanmış kokular ve kefen bulunan, yüzleri güneşin ışığı gibi parlak meleklerini bu kulunun yanına gönderir. Bunlar o kişinin görebileceği bir yere geçerek bekleşirler. Ruhu çıktığı zaman yerde ve gökte ve bu gönderilen meleklerin haricinde gökyüzünde ne kadar melek varsa ona rahmet isteyip affı için Allah'a istiğfarda bulunurlar. Ardından gökyüzünün bütün kapıları açılır. Her kapı bu kişinin ruhunun kendisinden girmesini ister. Ruhu gökyüzüne yükseldiğinde melekler:

—Rabbimiz! Falanca kulun geldi, derler. Allah-u Teâlâ:

—Onu geri götürün ve kendisi için hazırladığım ihsanlarımı ona gösterin, zira kullarıma: “Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.” diye vaadde bulundum. (Böylelikle ruh mezara, cesedine götürülür.)

Bu sırada ölü, kendisini defnedip ayrılmak üzere olanların ayak seslerini işitir. Derken kendisine hitap edilerek:

—Ey falanca! Rabbin kimdir? Dinin nedir? Peygamberin kimdir? diye sorular sorulur. Ölü:

—Rabbim Allah, dinim İslâm ve peygamberim de Hz. Muhammed'dir, diye cevap verir.

Bundan sonra Münker ve Nekir melekleri amansız bir şekilde bir daha sorguya çekerler. İşte bu ölünün başına gelen sıkıntı ve musibetlerin sonuncusudur.

Mümin kulun suallere doğru cevaplar vermesinin ardından bir münadi:

—Doğru söyledin, der. İşte bu, “Allah Teâlâ iman edenleri sağlam ve sabit sözde (kelime-i tevhid üzere) hem dünya hayatında hem de âhirette sapasağlam tutar…” âyetinin mânasıdır.

Sonra güzel yüzlü, temiz elbiseli, etrafa mis gibi kokular saçan biri gelir ve:

—Müjdeler olsun! Sana Rabbinin sonsuz rahmeti ve içinde paha biçilmez nimetleriyle cennetler vardır, der. Ölü:

—Allah seni hayırlarıyla mükâfatlandırsın, sen kimsin? diye sorar; o:

—Ben senin hayırlı ve salih amellerinim. Yeminle söylüyorum ki, ben seni Allah'a itaate koşan, isyan'a ise yanaşmayan birisi olarak bildim. Bundan ötürü Allah senin mükâfatını versin, der.

Sonra bir münadi:

—Bu kişi için cennet yataklarından bir yatak hazırlayın ve oradan cenneti gören bir de kapı açın, diye meleklere seslenir. Hemen bir cennet yatağı getirilir ve kendisi için cennete bakan bir kapı açılır.

Ölü:

—Allahım! Bir an önce kıyameti kopar da aileme malıma döneyim, diye dua eder.

Kâfire gelince: O artık dünyadan ilişkisini kesip âhirete intikal etme noktasına gelince, yanında ateşten elbiseler, katrandan gömlekler bulunan, azabıyla acımasız bir grup melek gelerek onu çepeçevre kuşatırlar. Ruhu çıktığı zaman yerde ve gökte bulunan bütün melekler ona lânet eder. Gökyüzünün bütün kapıları kapanır. Hiçbir kapı o kişinin kendisinden geçmesini istemez. Ruhu semaya vardığı zaman melekler:

—Rabbimiz! Yeryüzünün de gökyüzünün de kabul etmediği kulunuz geldi, derler. Allah (c.c):

—Onu geri (mezarına-cesedine) götürün ve hazırlamış olduğum azap çeşitlerini gösterin, buyurur, zira kullarım, “Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.” diye vaatte bulundum. (Böylelikle ruh mezara, cesedine götürülür.)

Bu sırada ölü, kendisini defnedip ayrılmak üzere olanların ayak seslerini işitir. Derken kendisine hitap edilerek:

—Ey falanca! Rabbin kimdir? Dinin nedir? Peygamberin kimdir? diye sorular sorulur. O:

—Bilmiyorum, der. Melekler:

—Bilmezsin tabi! diye karşılık verirler. Sonra çirkin yüzlü, kötü kokulu ve kirli elbiseleriyle biri gelir ve:

—Sana Allah'ın gazabını ve sonsuz olan elim azabı müjdeliyorum, der. Ölü:

—Allah da seni aynı azapla müjdelesin, sen de kimsin? Diye sorar, o:
—Ben senin kötü amelinim. Yeminle söylüyorum ki, Allah'a isyana koştun, O'na (c.c) hiç itaate yanaşmadın. Allah senin cezanı azabıyla versin, der. Ölü:

—Allah senin de cezanı versin, diye karşılık verir. Daha sonra bu kişiye cezası verilmek üzere kör, sağır ve dilsiz biri (azap meleği) verilir. Bunun yanında demirden yapılmış öyle bir tokmak vardır ki, şayet insanlar ve cinler onu kaldırmak için bir araya gelseler buna asla güç yetiremezlerdi. Bu zebanî elindeki tokmakla bir dağa vursa onu un ufak ederdi.

Bu zebanî o kişiye öyle bir darbe vurur ki toprak haline gelir, fakat ruhu tekrar iade edilir. Bu sefer iki kaşının arasına öyle bir vurur ki bu sesi yeryüzündeki insanlardan ve cinlerden başka bütün mahlûkat işitir.

Bunun peşinden bir münadi:

—Bu kişi için ateşten iki yatak getirin ve kabrinin kapılarını cehenneme açın, der ve altına, üstüne ateşten iki levha getirilir, kabrinin kapıları cehenneme açılır.

Muhammed Bâkır b. Ali(r.a.) der ki: “Ölmek üzere olan herkese amelleri gösterilir. Kul gözlerini yukarı doğru kaldırarak iyi amellerine, gözlerini aşağı indirerek de kötü amellerine bakar.”

Ebû Hüreyre'nin (r.a) rivayet ettiği bir hadiste Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Mümin kulun eceli geldiği vakit Melekler onun yanına ipek bir bez içerisine konulmuş misk ve reyhan kokularıyla gelirler. Ardından ruhu tereyağından kıl çeker gibi alınır ve “Ey mutmain olmuş nefis (ruh)! Sen rabbinden, rabbin de sen razı ve hoşnut olarak sana bahşedeceği ihsan ve rahatlığa doğru çık.” denilir. Ruhu çıktığı vakit üzerine misk ve reyhanlar serpiştirilir ve ipek örtüye sarılarak İlliyyûn denilen yüce makama gönderilir. Kâfir bir kişinin ölümü yaklaştığında ise Melekler bu adamın yanına, içinde cehennemden getirtilen bir kor parçasının bulunduğu siyah bir bezle gelirler. Ardından elem ve ıstıraplar içerisinde ruhu çıkarılır (Çoğunlukla bu elem ve ıstırapların acısı kişiyi ya kendinden geçirir ya da bayıltır. Bu sefer ruhu acı içinde kıvranmaya devam eder). Sonra ona, “Ey pis ve çirkef nefis (ruh)! Haydi, sen rabbine öfkeli, rabbin de sana kızgın olarak O'nun azabına doğru çık, denilir. Ruhu çıkarıldığı zaman bu kor parçasının üzerine yatırılır öyle ki ondan kaynayan bir suyun fokurdama sesleri gibi sesler çıkmaya başlar. Sonra bu siyah beze sarılarak cehenneme (kabirde cehennem azabı çekmeye) götürülür.”

Muhammmed b. Ka'b el-Kürazî, “Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında: «Rabbim! Beni geri gönder de boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve ameller) yapayım, der.»” âyetini okuduktan sonra şöyle anlatmıştır:

İşte o zaman Allah kuluna, “Ne istiyorsun, amacın nedir, yoksa çokça mal toplamak, ağaçlar dikmek, nehirler akıtmak için mi dünyaya geri dönmeyi arzuluyorsun?” der. Kul, “Hayır, boşa geçirdiğim günler için tekrar iyi işler yapıp salih ameller işlemek için geri dönmek istiyorum” der. Allah (c.c) şöyle buyurur:

“Onun söylediği bu söz, boş bir lâftan ibarettir.” Yani ölüm anında herkes, bunları söyler.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

MURATS44

Özel Üye
http://img04.blogcu.com/v2/images/big/y/a/s/yasinozen/yasinozen_132786958640.jpg

Ölen kimseyi mezarında sorguya çeken ve gerektiğinde onu cezalandıran iki Melek. Bunların, Münker ve Nekir diye isimlendirilmeleri, her ikisinin de aşinası olmadığımız garip bir sûrette olmalarındandır. Nitekim Arapça'da bir kimsenin, bilmediği veya tanımadığı bir şeyi bilmediğini ifade etmek için, "nekirtü'ş-şey'e" der.

Ehl-i Sünnet'e göre, Münker ve Nekir, ölen kişiye Rabbini, dinini ve peygamberini sorarlar. Mü'min kişi bu sorulara cevap verir, ama kâfir veremez. Bu husustaki hadisler pek çoktur. Söz konusu iki melek ölünün kabrine gelir, Allah ölüyü diriltir ve melekler sorularını yöneltirler (Pezdevî, "Ehl-i Sünnet Akâidi" Çev., Şerafettin Gölcük, İstanbul 1980, 237). Ebu Hüreyre'den; Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Ölü defnedildiğinde, ona gök gözlü simsiyah iki melek gelir.

Bunlardan birine Münker diğerine de Nekir denir. Ölüye: "Bu adam (Rasûlüllah) hakkında ne diyorsun?" diye sorarlar. O da hayatta iken söylemekte olduğu; "O, Allah'ın kulu ve Resûlüdür. Allah'tan başka Allah olmadığına, Muhammed(s.a.s.)in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ederim"sözlerini söyler. Melekler; "Biz de bunu söylediğini biliyorduk zaten" derler. Sonra kabri yetmiş çarpı yetmiş zira' kadar genişletilir ve aydınlatılır. Sonra ona "Yat!" denir. "Aileme dönüp onlara haber versem mi?" diye sorar. Onlar da;

"Akrabalarından en çok sevdiği kimseden başkası kendisini uyandırmayan, güveğinin uyuması gibi uyu!" derler. Böylece, yatlığı yerden, Cenab-ı Allah onu tekrar diriltinceye kadar uyur. Eğer münafık ise, "İnsanların söylediklerini duyup aynısını söylerdim, bilmiyorum" der. Melekler de, "Böyle söylediğini zaten biliyorduk" derler. Sonra arza: "Onu sıkıştır" denir. Arz onu sıkıştırır da kaburga kemikleri birbirine geçer. Allah onu yattığı bu yerden tekrar diriltinceye kadar kendisine azap edilir." (Tirmizi, Cenâiz, 70) Akâid kitaplarının hemen hemen tümünde, Münker-Nekir'den, bunların kabirde ölüye yönelttikleri sorulardan bahsedilir. Kur'ân-ı Kerîm'de bu iki meleğin adından söz edilmediği gibi kabirde ölünün sorguya çekileceğine dair açık bir ifadeye de rastlanmaz. Ancak bazı âyetlerin buna işaret ettiği, hattâ bazılarının tamamen kabir suali ile ilgili olduğu Ehl-i Sünnet alimlerince kabul edilmiştir.

Ömer Nesefi'nin "Akaid"inde: "Münker ve Nekir'in suali Kitap ve Sünnetle sabittir" denmektedir. "Allah, îman edenleri dünyada da âhirette de değişmeyen sağlam söz üzerinde sabit kılar. Zâlimleri ise saptırır. Allah dilediğini yapar" (İbrahim, 14/27) âyetinde geçen âhiret hayatından maksat kabir; "sabit söz''den maksat da "Kelime-i Şehadet''tir denmiştir. İbn Mâce, Sünen'inde şöyle demektedir: "Allah, iman edenleri sabit bir söz ile metanetli kılar" âyeti, kabir azabı (sorgusu) hakkında indi. Ölüye kabirde; "Senin Rabbin kim?" diye sorulur. O da; "Rabbim Allah'tır, Peygamberim Muhammed (s.a.s.)'dir" diye cevap verir. İşte mü'min ölünün böyle cevabı; "Allah iman edenleri sâbit söz ile dünya hayatında ve ahirette metanetli kılar" meâlindeki âyetin ifadesidir (İbn Mace, Zühd, 32; Ayrıca bk. Buhari, Tefsîr, Sûre, 14). Bu hadis, kütübü sittenin hepsinde rivayet edilmiştir. Bazı rivayetlerde kabirde ölüye sorulan sorular;

"Rabbin kimdir, dinin nedir, peygamberin kimdir?" diye üçe çıkarılmıştır. "Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün; Fir'avn'ın adamlarını azabın en ağırına sokun, denir" (el-Mü'min, 40/46) âyetinin de kabir suali ve kabir azabı ile ilgili olduğu tefsir kitaplarında belirtilmiştir (İbn Kesîr, "Tefsîrü'l-Kur'âni'l-Azîm", 40/46. âyetin tefsîri). Münker ve Nekir'in kabirdeki sorularıyla ilgili pek çok hadis varid olmuştur. Bu ahad haberler, lafızları itibariyle tevâtür derecesine ulaşmamışlarsa da, bu konudaki hadislerin çokluğu, konuyu manevî mütevâtir derecesine yükseltir (Haşiyetü'l-Kesteli alâ Şerhi'l-Akâid, İstanbul 1973, 133, 134). Bu hadislerin bir kısmında ölünün sorguya çekileceğinden söz edilmekte, ancak herhangi bir melekten bahsedilmemektedir:

"Ölü mezara konulur. Salih kişi kabrinde endişesiz ve korkusuz oturtulur. Sonra ona; "Hangi dinde idin?"diye sorulur. O; "Ben İslâm dininde idim" diye cevap verir. Sonra ona; "Şu adam (Rasûlüllah, s.a.s.) kimdir?" diye sorulur. O da; "Muhammed (s.a.s.), Allah'ın Rasûlüdür. O, bize Allah katından apaçık âyetler getirdi; biz de O'nu doğruladık" diye cevap verir. Daha sonra bu ölüye; "Sen Allah'ı gördün mü? diye sorulur. O da "Hiçbir kimse Allah'ı görmeye lâyık değildir" diye cevap verir. Bu soru ve cevaplardan sonra onun için ateş tarafına bir pencere açılır. Ölü ona bakarak ateş alevlerinin birbirini kırıp yenmeye çalıştığını görür. Sonra ona; "Allah'ın seni koruduğu ateşe bak" denir. Daha sonra onun için Cennet tarafına bir pencere açılır. O da bu defa Cennetin süsüne ve nimetlerine bakar. Kendisine; "İşte bu yer senin makamındır" denildikten sonra; "Sen samimi iman üzerinde idin, bu sağlam iman üzerinde öldün ve inşallah iman üzerinde dirileceksin" denir" (İbn Mace, Zühd, 32).

Görüldüğü gibi yukardaki hadiste herhangi bir melekten söz edilmemekte, mücerred olarak kabir suali zikredilmektedir. Başka bir hadiste ise ölüyü sorguya çekecek olanın bir melek olduğu belirtilmekte ancak isminden bahsedilmemektedir: "Bu ümmet kabirlerinde imtihan edilecek. İnsan defnedilip arkadaşları ondan ayrılınca, elinde topuzla bir melek gelerek onu oturtur ve; "Bu adam (Rasûlüllah hakkında ne dersin "? diye sorar. Kişi mü'min ise; "Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.s.)'in, Allah'ın kulu ve Rasûlü olduğuna şehadet ederim" diye cevap verir. Melek de ona; "Doğru söyledin" der..." (Ahmed İbn Hanbel, Müsned, III, 3, 40). Daha önce geçen Ebu Hüreyre hadisinde iki sorgu meleğinden söz edilmekte ve birinin adının Münker, diğerinin de Nekir olduğu beyan edilmektedir. Ehl-i Sünnet'e göre Münker ve Nekir'in kabirde ölüyü sorguya çekmeleri haktır. Kabrin sıkması ve azabı haktır. Bu bütün kâfirler ve asi bazı mü'minler için olan bir şeydir (İmam Azam, "Fıkh-ı Ekber", trc. H. Basrî Çantay, Ankara 1985, s. 14). Ancak Mutezile buna muhalefet etmiştir. Kabirdeki sual ve azap, ruhun cesede iade edilmesiyle mümkündür. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, ölüyü defnettikten sonra; " Kardeşiniz için Allah'tan mağfiret dileyiniz, çünkü o, şu anda sorguya çekilmektedir" buyurmuşlardır (Ebu Davud, Cenâiz. 67; es-Sâbûnî, "el-Bidâye Fi Usûli'd-Dîn ", Nşr. B. Topaloğlu, Dımaşk 1979 s. 97).
 

MURATS44

Özel Üye
BİLGİ
Bu konu ile ilgili devam niteliğindeki ilgili diğer konulara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Bu Kategorideki diğer konular:



  1. Ahiret Biletimiz Ölüm
  2. Amel Terazisi
  3. Ariflerin Cenaze, Mezar ve Kabir Ziyaretleri Hakkındaki Sözleri
  4. Boynuzsuz Hayvanın Boynuzludan Hakkını Alması
  5. BBC-2 Televizyonu, Ölümden Sonraki Yaşamı Araştırıyor
  6. Can Çekişme Anı
  7. Ey Kabir Yolcusu
  8. Halkın Mahşer Meydanında Toplanması
  9. Hesap Günü Allah'ı Görmek
  10. İnsan Ölünce Neler Oluyor
  11. Kabir Azabı Nasıl Olur; Ruh Ölür mü?
  12. Kabir Azabı ve Münker Nekir Meleklerinin Sorgulamaları
  13. Kabir Azabının Kısımları
  14. Kabir ve Ötesi (Nihat Hatipoğlu)
  15. Kabir Ziyareti ve Ölülere Dua
  16. Kabirden Mektup
  17. Kabrin Ölü ile Konuşması
  18. Kabrin ve Kabir Korkusunun Açıklanması
  19. Kevser Havuzu
  20. Kıyamet Gününün Uzunluğu
  21. Kıyamet'in Kopma Esnasındaki Sura Üfürülme Olayı
  22. Kıyametin Korkunç Halleri (Belgesel)
  23. Kıyamet'in Zorlukları ve Tehlikeleri
  24. Kul Hakkından Kurtulmak Mümkün mü?
  25. Kullar Arasındaki Davaların Görülmesi
  26. Kuranda Nakurun Sesi yahut Sura Üfleme
  27. Mahşer Alanındaki Terleme
  28. Mahşer ve Yeniden Diriliş (Belgesel)
  29. Müminin ve Kafirin Kabirleri
  30. Müminlerin Hesaba Gizli Çekilmesi
  31. Ölen Kişi, Hayattakilerden Haberdar mıdır?
  32. Ölüm, (1.Bölüm)
  33. Ölüm, (2.Bölüm)
  34. Ölüm Anında Hissedilenler
  35. Ölüm Anında Takınılması Güzel Haller
  36. Ölüm Hakkında İlginç Gerçekler
  37. Ölüm Müminin Dostudur
  38. Ölüm Rüyası (Video - Nihat Hatipoğlu)
  39. Ölüm Size Çok Yakın
  40. Ölüm Sonrasına Dair Bilimsel Teoriler ve ÖYD / NDE
  41. Ölüm ve Ötesi
  42. Ölümden Sonra Akıl ve Şuur Kaybolur mu?
  43. Ölüme Yakın Deneyimler Geçiştirilemez
  44. Ölümle Birlikte Kişinin Varacağı Yeri Görmesi
  45. Ölümle Birlikte Kula Bahşedilen Nimetler
  46. Ölümü Çocuklara Nasıl Anlatmalı?
  47. Ölümü Hatırlamak ve Onu Sıkça Anmaya Teşvik
  48. Ölümü Hatırlamayı Kalbe Yerleştirmenin Yolları
  49. Ölümün Hakikati
  50. Ölümün Afet ve Musibetleri
  51. Ölümün Şiddeti ve Kabir Suali
  52. Ölümüyle Beraber İnsanın Değişikliğe Uğraması Kaç Şekilde Olur?
  53. Sakın Ha Ölümü İstemeyiniz
  54. Sırat Köprüsü
  55. Sırat'ı İlk Geçenler
  56. Siccîn
  57. Şefaat



 
Üst Alt