İstiğfar ve Şükrün önemi

MURATS44

Özel Üye
Hiçbir günah işlememiş olsak -bu mümkün değil ama, faraza öyle bile olsa- Allâhʼın verdiği bunca nîmete karşı lâyıkıyla şükredememe duygusuyla yine istiğfar etmek mecburiyetindeyiz. Zira bir yağmur suyundan daha berrak olan peygamberler bile dâimâ acziyetlerinin idrâki ve îtirâfı içinde istiğfar hâlinde yaşamışlardır.

tb


Nitekim Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Hakk’a olan yakîni her gün daha da arttığından, bir önceki hâlinin noksanlığı sebebiyle istiğfâr ederdi. İsmet (günahsızlık) sıfatını hâiz olan O mâsum Nebî’nin; “Ben günde yüz defa istiğfâr ederim.” (Müslim, Zikir, 42) buyurmasının hikmeti de Rabbine lâyıkıyla şükredememe endişesiyle beraber, bir de yakîni arttıkça daha önceki hâlinden duyduğu nedâmettir.

Âyet-i kerîmelerde buyrulur:

“Ben’i zikredin; Ben de sizi zikredeyim! Bana şükredin; sakın küfrân-ı nîmette bulunmayın!” (el-Bakara, 152)

“…Eğer şükrederseniz, elbette size olan (nîmetlerimi) artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azâbım çok şiddetlidir!” (İbrahim, 7)

a
ŞÜKRETMEK NİMETLERİ BEREKETLENDİRİR!


Şükretmek, nîmetlerin bereketlenmesine vesîledir. Şükürsüzlük ise, küfrân-ı nîmettir, nankörlüktür, bereketsizliğe, nîmetlerin geri alınmasına ve Allâh’ın gazabına sebeptir. Bu hususta Fudayl bin Iyaz -rahmetullâhi aleyh- şöyle buyurmuştur:

“Şükre devam edin. Zira bir kez elden giden nîmetin geri dönmesine pek az rastlanır.” (İhyâ, IV, 232)

Şükür bahsinde Hak âşıklarının durumu ise, nîmetlerin artması veya eksilmesi kaygılarından âzâdedir. Onlar için mühim olan, o nîmetler vesîlesiyle şükrederek Cenâb-ı Hakk’a yakınlıklarını artırabilmektir. Mevlânâ Hazretleri bu hakîkati ne güzel îzah eder:

“Nîmete şükretmek, nîmetten daha hoştur. Şükrü seven kimse, şükrü bırakır da nîmet tarafına gider mi hiç?.. Seni dostun kapısına ancak şükür götürür. Nîmet, insana uyanıklığın zıddına gaflet de verebilir. Şükretmek ise dâimâ uyanıklık getirir. Sen aklını başına al da şükür nîmeti ile gerçek nîmeti avla!”
 
Üst Alt