Feyz Nedir ?

MURATS44

Özel Üye
Elhamdulillâhi Rabbil âlemin Vessalâtü vesselâmü alâ Rasûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve eshâbihi ecmeîn.
Bismillâhirrâhmânirrahîm
Allah ac yazısı
Allah ac yazısı
Her hayrın ve şerrin yegane yaratıcısı kendisinden başka İlah olmayan Allahu Tealadır. O’nun eşi ve benzeri ve dengi yoktur. Herkese kuvvet ve hayat veren O’dur.

Şeytan öyle lanetli bir yaratıktır ki, onun hile ve tuzaklarını anlamak çok zordur. Onun hilesi bazen kişilere vesvese vererek bazen ise, bir başka insan aracılığı ile kalbleri karıştırmaya çalışmaktır.

Rabıtanın piskolojik bir olay olduğu doğrudur. Kalblere feyzler ibadet, rabıta , zikir sebebiyle gelmektedir. Pekala feyz nedir, kalbe her gelen feyz-i Rabbani midir?

Feyz; Arabça bir kelimedir.

Feyz; verimlilik, bereket ve ilim anlamına gelmektedir. Tasavvufî istilahda ise, kalbe gelen her türlü faydalı bilgiler, hidayet nûru ve zevkli hisler anlamındadır. Başlangıçta kişinin kalbine gelen hisler ve bilgiler karmakarışık olacağı için kalbe gelen feyzlerde doğru ile batıl birbirine karışık olarak gelmektedir. Şeytanın kalbte sebep olduğu hisleri Rahmani duygulardan ayırabilmek için şeriati iyi bilmek gerekmektedir. Allahu Teala “Bilmiyorsanız zikir ehline sorunuz.”buyurmaktadır. Zikir Ehlinden maksat, şeriati ilmine vakıf kimsedir. Yoksa şeriat ilmine vakıf olmadan İlahi isimlerden birini tekrarlayan kimseler değildir.

Gerek rabıta ile gerekse zikirle veya ibadetlerle kalbte hasıl olan feyz görünümünde oluşan her türlü hisler şeriat ölçüsü, yani Kur’an ve Sünnet ölçüsü ile ölçülmedikçe o hislerin ne olduğu anlaşılamaz. Dervişin fikri ne ise, yani düşüncesi, rabıtası ne ise, zikri o olur.” deyimince, bir kimse kötü bir kimseyi veya kötü şeyleri sürekli hatırlarsa, farkında olmadan bir süre sonra o şahsın kalbi ibadetlerden soğur ve günah işleme eğilimi artar.

Allah’ı ananın kalbi nurlanır. Peygamberleri ve salihleri hatırlayanların, yani rabıta edenlerin ise, kalblerinde onlar gibi kul olmak istek ve arzuları güçlenir ve ibadet etmeleri kolaylaşır. Ama çıplak bir kadını tahayyül edip onu rabıta eden bir kimsenin ise şehveti tahrik olur, belkide şehevî olarak deşarj olup abdesti bozulur.

Görülüyorki rabıtanın başlangıcı değil sonucuna bakmak gerekir. Babasını rabıta eden bir kimse, babasının hali ile hallenir ve asla babasının ahvalinden öteye ulaşamaz. Veysel(Üveysi)Karani hazretleri Rasulullah’ı değilde kendi annesini rabıta etseydi, o yüksek mertebeye ulaşabilir miydi? Ama; her şeyin yaratılışını yakîn olarak Allah’tan bilen bir velinin Allah’a manevi yakınlığını düşünerek rabıta eden kimsenin kalbi ise, o veliye gelen nurların yansımalarıyla kalp aynası günah kirlerinden temizlenerek saf nurani bir aynaya dönüşüverir.

Herkese feyz veren Allahu Tealadır. Hidayet feyzi gökten yağmurun yağdığı gibi istisnasız herkese gelir. Ancak bu feyz ilk çıktığında tertemiz bir nur olup, sebep olanların manevi durumuna göre değişime uğrar. Tıpkı kaynağından tertemiz çıkan su gibi. Ama o suyun geldiği borular kirli ise, ona lağım karışıyorsa, insanı hasta eder. İşte bunun gibi manevi feyzler de, şeytana uğradığında vesveseye hileye dönüşür. Peygamberlere, mürşitlere uğradığında ise, hidayet nûru olur ve imanın olgunlaşmasına vesiledir. Ama günahkâr insanlara uğradığında ise, ikisi arasında bir durum hasıl olur ki, neticeye ulaştırmaz. Çünkü virüslüdür.

İlâhî fezyin bir kimsenin kalbine gelmeye başlama aşamasında, şeytan ve şehvetin sebep oldukları hislerle karışık olarak gelmesi yüzünden, salik bunun Rahmani mi, şeytani mi olduğunu idrak edemez. Eğer kişi istikamet üzere olursa, Allah onu şeytanın desiselerinden korur. Yoğurdun içinden ayranın ve yağın ayrılması gibi Rabbani feyzde diğerlerinden, sabah vaktinin fark edildiği gibi ayrılır. Rabbani feyz öyle İlahi bir nurdur ki, o bir kalbte vukuu bulduğunda o kalpte manevi güller açılır onun kokusu hiç bir dünyevi kokulara benzemez. O kalbte bal akıtan pınarlar oluşmaya başlar ki, o feyiz pınarı suyunun tadı hiç bir dünya tatlarına benzemez. Bu zevke erenler, bu zevke değer vermeyip Allah’ın rızasından başka istekleri terkedenlerdir ancak.
Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz;

“El istikametü fevkal kerameh” (İstikamet keramettem üstündür.”

diye buyurdu. istikamet; ehli sünnet inancını bilip şeriatin gereğince Allah rızası için amel etmektir.

Vesselam.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
ALLAH razı olsun çok çok güzel açıklanmış bir yazı...emeklerine sağlık...bilmeyenlere sözün özü olan bir konu olmuş....
 
Üst Alt