Mesneviden seçmeler - 1

MURATS44

Özel Üye
-
-
*Dildeşinden ayrı düşen yüz türlü nağmesi bile olsa, dilsizdir. Gül solup da mevsim geçince bülbülden nağme duyamazsın.
*Kimin aşka eğilimi yoksa, kanatsız kuş gibidir.
*Rahmet kapıları dilencilere hırslarından dolayı kapandı.Zekât verilmeyince yağmur bulutu gelmez, zina artınca bulaşıcı hastalıklar artar. İçine gam ve kasvetten ne gelirse korkusuzluk ve küstahlığından gelir.
*Her odunun kokusu dumanından çıkar.İnleme, hastalığın çeşidini ele verir.
*Aşk, Allah sırlarının usturlabıdır.(Usturlab: Güneşin yüksekliğini ölçen alet) Dilin tefsiri pek aydınlatıcıdır. Fakat dile düşmeyen aşk, daha nurludur .
*Vakit keskin bir kılıçtır. Sufi, vakit oğludur. Yarın demez, anı değerlendirir.
*Sırların gönülde kalırsa, muradın çabuk gerçekleşir. Tohum toprağa gizlenirse yeşerir.
*Zahiri güzelliği ait olan aşklar aşk değildir. Onlar sonuçta utanç olurlar.
*Cihan dağdır, yaptıklarımız ses. Başına gelenler o sesin yankısıdır .
*Bu sıkıntılar çileler ocağın posayı gümüşten ayırması içindir. İyi ve kötünün imtihanı altının kaynatılıp, tortunun üste çıkmasıdır.
*Dünya hissi cihanın, din hissi göklerin merdivenidir. Dünya hissinin sağlığını hekimden,din hissinin sağlığını Muhammed'den iste. Dünya hissinin sağlığı vücut sağlığıdır. Din hissinin sağlığı arzuları öldürmektir.
*İnsan tarafgirlik, hiddet ve şehvetten şaşı olur. Hiddet ve şehvet ruhu Hak'tan ayırır. Garez gelince, hüner örtülür.
*Fare nin şerrini def etmeden ambara buğday koyma.
*Kalp huzuru olmadan namaz tamam olmaz.
*Beden haset evidir .
*Bu âlem canların hapishanesidir.
*Nakış ve suret manâyı görmeyi engeldir .
*Akıl ve zekâ kemâle ermekle Allah'a varılmaz.Yöneticiler hediye ve ihsanını çok bilmişlere değil,önlerinde acizlenenlere verirler.
*Manâ yüzünden yükselmek, temiz ruhlara nasiptir .
*Kimde dert varsa o koku almış, dermana ermiştir.Kim daha çok uyanıksa, derdi daha fazladır.
*Parçaların yüzü bütüne dönüktür. Bülbülün aşkı da güle.
*Putların anası nefistir.
*Ahad ve Ahmed'e yapış ki, beden ebucehilinden kurtul.
*Allah bir kimsenin perdesini yırtmak isterse o kişiyi temiz insanları ayıplamaya sevk eder. Ayıbını örtmek dilerse o kimse ayıplı kimseler hakkında konuşamaz hale gelir. Yardım etmek isterse, ona dua ve yakarış kapısını açar.
*Her ağlamanın sonu gülmektir.
*Akarsu nerdeyse orası yeşerir. Gözyaşı varsa rahmet gelecektir.
*Gam görünce istiğfar et. Çünkü gam Yaratıcı'nın emri ile tesir eder. Allah dilerse bizzat gam ve sıkıntı sana neşe bile olabilir.
* Fakirlik korkusu insanları hırs ve emele lokma yapmıştır.
*Dünya zindan biz mahpususuz; zindanı del kurtul.Ten bir gemi, dünya denizdir. Dünyayı tenine koyarsan, gemi batar. Ayaklarının altına al ki yüzüp gidesin.
*Âlem cesettir. İlim can.
*Üç şey hakkında dudağını kıpırdatma: Gittiğin yol, paran ve mezhebin .
*Hikmet arayanlar: Hikmet kaynağı olur.Tahsilden ve sebebe bağlanmaktan kurtulur.Bilgileri hıfzeden levh, levhi mahfuz olur, akıl ruhtan feyz alır.
*Heva (arzular) iman kapısının kilidi dir.
*İçi kötü olanın ayıbını deri örter.İçi iyi olanın aybını gayb âlemi örter.
*Kalemin su, kağıdın rüzgar ise ne yazarsan yaz kıymeti yoktur.
*Manâsız söz; suya yazılan yazıdır.
*Gözün nuru gönül nurudur .
*Kaza gelince bilgi ve tedbir uykuya yatar.
*Allah insana akıbetine göre isim verir.Halk Ömer'i müşrik bilirdi.Ama Allah ezelde onu mümin yazdı. Mümin oldu.
*Kaza seni gece gibi sarsa da elinden tutacak olan yine odur.Seni emin kılmak için Allah'ın bela ile korkutmasını da bir çeşit yardım bil.
*Sağlık; zıtların barışıdır.Aralarında savaş varsa bedene ölüm gelir
*Zalimin zulmü karanlık kuyudur.Sonunda içinde boğulur.
*İnsanlardan gördüğün zulümler senin huyundur.Sen kendi huyunu onların aynasında seyredersin.
*Ey gam ateşine dalan! Ateşe azar azar nur serp de nur olsun.
*Dünya; dedikodu, tartışma ve bahis kuyusudur. Bu kuyuya düşersen sağlam çıkamazsın .
*Üstünlükler ve durumların değişmesini Hak'tan bil .
*Birkaç gün su içmeyi bırak. Ağzını ebediyet şarabına daldır ki hakikât içesin.
*Cehennem bu nefistir.Bizim nefsimiz ateşten parçadır. Parça bütünü özler. Nefsin hedefi de ait olduğu cehenneme bizi çekmektir.
*Ok gibi doğru olursan, hiçbir yay seni tutamaz. Hakça ol ki, nefis yayından hakikâte fırla.
*İnsan, gözden ibarettir. Göz ise dostu gören gözdür.
*Hak'tan korkup takva yolundan tutandan cinler ve insanlar korkarlar.
*Ekmek sofrada cansızdır. Vücuda girince neşeli ruh olur.
*Allah'ın yaratması bizim işlerimizi meydana getirir. Bizim işlerimiz Allah işlerinin eseridir.
*Allah Adem'e'Senin suçunu da ben takdir ettim.Ama sen suçun tamamını üstüne alıp tevbe ettin.Niye , Rabb'im bunu sen yaptırdın demedin'dedi.Adem'korktum, edep dışına çıkamazdım'dedi.Allah'işte o edebin sebebi ile biz seni koruduk ve kayırdık'dedi.
*Hürmet eden, hürmet görür.
*Akıl hakim iken Ömer'le Ebulhakem bir idi.Ömer can âlemine geçti Halife oldu.Ebulhakem akıl aleminde kaldı.Ebucehil oldu.
*Kuran'ın hükümlerini tutar,kıssalarından hisse alırsan can kuşuna ten kafesi dar gelir.
*Halk arasında meşhur olmak, sırlara ermeye engeldir.Şöhretten kurtulmaya bak.
*Dostların sevgiliyi anması sevgiliye ne mutludur.
*Allah'ım kahrına da, lütfuna da hakkı ile âşıkız.
*Dil çakmaktaşı ve demiri gibidir.Dilden çıkan ateş olur.
*Şeker gibi söz söylemek istersen helva yemeği bırak, sabret.Firaset sahiplerinin hırsı sabra, çocukların hırsı helvayadır.Sabreden arşa çıkar, helva yiyen yerde kalır.
*Kâmil insan toprak tutsa altın olur, eksik insan altın tutsa toprak olur.
*Söze kulaktan gir.(Önce dinle)
*Adem Allah'ın azabından ağlamakla kurtuldu.
*Helal lokma, nuru ve olgunluğu arttırır.İlim, hikmet, aşk, incelik helal lokmadan doğar.Lokma tohumdur; mahsulü fikir.Lokma denizdir; incisi fikir.
*Ağızdan bir kere çıkan söz; yaydan çıkan ok gibidir.
*Canını yak ki, tenin aydınlansın.
*Padişahlar önlerinde eğilene ikram ederler. Çok bilenlere değil.
*Kim seviyorsa, bil ki seviliyordur.
*Susuzlar suyu arar, su da susuzları.
*Hakk'a dalan doymaz, daha çok dalmak ister.
*Âşıkların hayatı ölümdür.Gönül , gönül verilerek alınır.
*Ucuz kazanan, ucuz verir.İnci çocuğun eline geçerse onu bir somun ekmeğe satar.
*İki deniz olan gözlerin incilerle dolsun istersen, gam toprağından gözüne sürme çek de ağla.
*Dünyanın lütfu ve yaltaklanması hoş bir lokmadır. Ama az ye. Çünkü o lokma ateştendir.
*Kınanmak; kaynatılmış ilaç gibidir.
*Nefis övüldükçe firavunlaşır. Alçakgönüllü ol, büyüklenme.
*Yusuf gibi güzel olamadıysan bari Yakup gibi ağlamayı öğren.
*Niyaz ve yoksullukta ölü gibi ol.
*Nebi;'bahar yelinden yararlanın,güz yelinden sakının' dedi. Güz; nefis ve hevadır. Bahar akıl ve ruh. Güz şeytanı fısıldar. Bahar ise Evliya sözüdür.
*Bu âlemin direği gaflettir. Akıllılık ve uyanıklık öbür âlemdendir.Bunlar sana galip gelirse bu âlem gözünde alçalır. Akıllılık güneş, hırs buzdur. Akıllılık su, dünya kirdir.
*Allah kimi kendine davet ederse, o kişi dünya işlerinden vazgeçmeye başlar.
*Geçmişe üzülmek, gelecekten tedirgin olmak, Allah'la arandaki perdedir. O perdeyi ateşe at ki ardından Allah görünsün.
*Aşığın vergisi, can vermektir.Hak uğruna ekmek verene ekmek verilir. Can verene can katılır.
*Sel ister bulanık olsun, ister saf olsun madem ki geçicidir, onu konuşarak vakit öldürme.Dünya malı sele benzer.
*Bütün yaratılanlar Allah'ın ailesidir.Allah da ne güzel aile reisi!.
*Mal ve para külah gibidir.Külaha keller sığınır.
*Yoksullar mal ve mülkün ötesinde Allah'tan pek büyük rızık alırlar. İnsanlar onları anlamaz, sözlere değer vermez.
*Peygamber'fakirlik övüncümdür'dedi.
*Yoksulluğa sabret, gam ve kederi bırak artık.Yüce Allah'ın ululuğu yoksulluktur.
*Benim sözlerim can memesinde süttür.Emen olmadıkça güzelce gelmez.Dinleyen susuz ve arayıcı olursa vaiz ölü de olsa söz söyler .
*Aşağılık kişi yücelerin düşmanıdır.
*Allah kadını erkeğe yoldaş yarattı.Adem nasıl olur da Havva'dan ayrı kalır.Görünüşte su, ateşten üstündür.Görünüşte erkek kadına üstündür.Ama gerçekte su, ateşe konunca fokur fokur kaynar.Gerçekte erkekler mağluptur.Mağlupluk muhabbet vesilesi olacaksa ne mutlu mağluplara!.
*Sevgi ve merhamet, insanlık; hiddet ve şehvet, hayvanlıktır.
*Kadın Hak nurudur.Sevgili değil.Kadın sanki yaratıcıdır.Yaratılmış değil .
*Barış dalgaları gönül kirlerini giderir.Sevgi acıları tatlıya çeker.Sevgilerin aslı hak yola gitmektir.
*Sıradan otlar, bir ayda yetişir.Gül yetiştirmek istersen bir yıl bekleyeceksin.
*Su korukta ekşidir, üzümde tatlı olur, şarapta haram olur, sirkede helal olur.
*Görünüşteki iyilikler, gizli sevgilerin alemetidir .
*Akrabalık sevgiyi bildirir
*Sevgi, insanı kör ve sağır eder.
*Gözlerini heva ve hevesten yum.
*Yoksulluk aynadır. Yoksula olan tavrına göre kendini gör. Cimri misin cömert misin anlarsın.
*Herkes Hakk'ı işitemez. Her kuş bütün inciri yutamaz.
*İstetmeden vermeye bak.
*Yöneticilerin huyu halka tesir eder. Gökyüzü yeşil ise, yer yeşerir. Gökyüzü kara ise yere yıldırımlar yağar.
*Deniz ; ölüyü üstünde taşır, diriyi boğmak ister.Nefis sıfatlarını öldür ki hakikât sırlarını denizi seni üstünde taşısın .
*Manâ kapısını tıklatırsan, açarlar.Fikir ve mantık kanadını terk et ki, sırların şahini olasın.
*Görüntü ibadete engeldir.Görüntüyü bırak manâya bak.
*Gam ve kederin anahtarı sabırdır. Endişe etmekten sakın, sakin ol. İlacın başı perhizdir. Düşünce ve mantık perhizi yap ki, can kuvvetini göresin.Kaşınmak uyuza ilaç olmaz,sadece kaşıntıyı artırır.
* Süslenen kişi, kendini göstermek ister. Ahirete dünyadan ibadet süsü sürmemişsen kendini Allah'a nasıl göstereceksin!.
*Çiçek dökülünce meyva çıkar.Ten harap olunca can görünür
*Heva ve hevesle az dost ol.
*Aslanlığına güvenme. Ümit gölgesine sığın
*Dünya malı Allah'ın tebessümüdür. Ona bak ama, sarhoş olacak kadar değil .
*Hayallerimiz geniş, dünya dardır.Hayale fazla dalma, sıkıntın artar.
*Akıllı kişi sıkıntı çekerken, harap olanlardan ders alır.
*Aslana ancak akılsızlar yiğitlik taslar.
*Görüntüden geçip gönlünü arıtan, gayb sırlarına ayna olur .
*Başına gelen eziyetler artıyor değil mi? Buğdayı başak olsun diye toprağa attılar.Değirmende un olsun diye ezdiler.Ekmek oldu.Dişleri ile ezdiler.Ezil ki can olasın.Can veresin.
*Varlık yoklukta görülür. Zenginin cömertliği yoksul varsa anlaşılır.
*Noksanını gören, Allah'a kanatlanır.Kendini olgun sanan yerde kalır.
*Kasırga, ağaçları yerinden söker.Ama alçak otlara şifadır.Gönül, sende Allah'a karşı ot gibi mütevazı ol da rahmete eresin .
*Faziletin mihrabı şüpheli işten kaçınmak ve dünya sevgisini azaltmaktır.
*Heveslerinden kurtulan kişi buluğa ermiştir.Milletin çoğu ise halen çocuktur.Vehim, fikir, duygu, çocukların tahtadan atıdır.Sen ilim atına bin.İlim, gönül ehline küheylan olur, beden ehline yük olur.
*Kendini kendinden arıt ki, içindeki pak seni göresin.
*Vücut ana gibi ruha gebedir.Ölüm ruhun doğumudur .
*Zindandan kurtulmak istersen sevgiliye baş eğ.(Secde yap)
* Ümit ve korku perdesini yırtarsan gayb alemi bütün ihtişamı ile karşına çıkar.
*Sözden el çek ki, Allah sende Ledün ilmini meydana çıkarsın.
*İyilikte ve kötülükte her insanın kendisine benzer melekten bir arkadaşı vardır .
*Ateşten yaratılanlar, topraktan yaratılana düşmandır. Ateş suya , su ateşe düşmandır. Ateş heva, su ise dindir. Din ehlini, kin ehlinden ayır. Hak'la oturanı ara bul da onunla otur.
*Olayları yorumlama.Kendini yorumla.Kendine kötü de, ama gülbahçesine kötü deme. Hilm (yumuşaklık) kılıcı düşmanları yener. İlim suyu toprağı yeşertir .
*Allah'a kul ol, tene memur olma.
*Hışım, şehvet ve hırs rüzgârı namaz ehli olmayanları siler süpürür.
*Arzulara kul olan, Allah katında köleden beterdir.
*Bazı suçlar ve günahlar rahmet ve kurtuluş sebebidir. Ömer Peygamber'i öldürmeye geldi.İman etti. Âdem yasak meyve yedi. Kulluk ve dünya hayatı başladı.
*Bazı öldürmeler hayat verir. Bahçıvan ağaçları budamasa dallar gelişir mi?Terzi kumaşı parça parça etmese elbise çıkar mı?
*Yürü, kork ve kötüleri az kına. Allah takdirinin tuzağına karşı aczini bil.
*Hangi renk camdan bakarsan güneşi o rengte görürsün. Camı kır ki nur görünsün.
*Allah seni bezedi, nakşetti. Nakşı kıramazsan ruhu göremezsin. Allah'ın nakşını yine Allah'ın eliyle kır. Sevgilinin camına onun bahçesinden taş at.
*Amaca sabırla varılır. Acele ile değil.
 

TaHKaR

Aktif Üyemiz
Adminim kutlarım sizi güzel sözlerin derinliklerinde harikalar paylaştınız, Rabbim sizden razı olsun....
 

Deniz Feneri

Yeni Üyemiz
*Dildeşinden ayrı düşen yüz türlü nağmesi bile olsa, dilsizdir. Gül solup da mevsim geçince bülbülden nağme duyamazsın.
*Kimin aşka eğilimi yoksa, kanatsız kuş gibidir.

*Aşk, Allah sırlarının usturlabıdır.(Usturlab: Güneşin yüksekliğini ölçen alet) Dilin tefsiri pek aydınlatıcıdır. Fakat dile düşmeyen aşk, daha nurludur .

*Ok gibi doğru olursan, hiçbir yay seni tutamaz. Hakça ol ki, nefis yayından hakikâte fırla.


*Kim seviyorsa, bil ki seviliyordur.

*Hakk'a dalan doymaz, daha çok dalmak ister.
*Âşıkların hayatı ölümdür.Gönül , gönül verilerek alınır.


*Nefis övüldükçe firavunlaşır. Alçakgönüllü ol, büyüklenme.
*Yusuf gibi güzel olamadıysan bari Yakup gibi ağlamayı öğren.

*Aşığın vergisi, can vermektir.Hak uğruna ekmek verene ekmek verilir. Can verene can katılır.

*Allah kadını erkeğe yoldaş yarattı.Adem nasıl olur da Havva'dan ayrı kalır.Görünüşte su, ateşten üstündür.Görünüşte erkek kadına üstündür.Ama gerçekte su, ateşe konunca fokur fokur kaynar.Gerçekte erkekler mağluptur.Mağlupluk muhabbet vesilesi olacaksa ne mutlu mağluplara!.
*Sevgi ve merhamet, insanlık; hiddet ve şehvet, hayvanlıktır.
*Kadın Hak nurudur.Sevgili değil.Kadın sanki yaratıcıdır.Yaratılmış değil .

Sıradan otlar, bir ayda yetişir.Gül yetiştirmek istersen bir yıl bekleyeceksin.

*Görünüşteki iyilikler, gizli sevgilerin alemetidir .
*Akrabalık sevgiyi bildirir
*Sevgi, insanı kör ve sağır eder.
*Gözlerini heva ve hevesten yum.

*Görüntü ibadete engeldir.Görüntüyü bırak manâya bak.
*Gam ve kederin anahtarı sabırdır. Endişe etmekten sakın, sakin ol. İlacın başı perhizdir. Düşünce ve mantık perhizi yap ki, can kuvvetini göresin.Kaşınmak uyuza ilaç olmaz,sadece kaşıntıyı artırır.

*Başına gelen eziyetler artıyor değil mi? Buğdayı başak olsun diye toprağa attılar.Değirmende un olsun diye ezdiler.Ekmek oldu.Dişleri ile ezdiler.Ezil ki can olasın.Can veresin.

*İyilikte ve kötülükte her insanın kendisine benzer melekten bir arkadaşı vardır .
*Ateşten yaratılanlar, topraktan yaratılana düşmandır. Ateş suya , su ateşe düşmandır. Ateş heva, su ise dindir. Din ehlini, kin ehlinden ayır. Hak'la oturanı ara bul da onunla otur.
*Olayları yorumlama.Kendini yorumla.Kendine kötü de, ama gülbahçesine kötü deme. Hilm (yumuşaklık) kılıcı düşmanları yener. İlim suyu toprağı yeşertir .

*Allah seni bezedi, nakşetti. Nakşı kıramazsan ruhu göremezsin. Allah'ın nakşını yine Allah'ın eliyle kır. Sevgilinin camına onun bahçesinden taş at.
*Amaca sabırla varılır. Acele ile değil.


hepsi birbirinden etkileyici cümleler söyleyen güzel olunca sözler de ayrı güzel oluyor işte.özellikle üsttekiler daha da etkileyici

Allah razı ve hoşnut olsun :)

 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
ALLAH razı olsun murat,emeklerine sağlık...hersatırı doğruların doğrusu,yaşadıkca görüyor ve yaşıyoruz...
ALLAH KÖTÜ HALLERDEN BİZLERİ KORUSUN...
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici

Allah razı olsun!

Papazın biri pazarda alışveriş yaptığı satıcıyla sıkı bir pazarlık yapmış,satıcı da arkasından bunlar ne cimri adamlar, diye söylenmeye başlamıştı. Mevlânâ, bu cimri sözünden dolayı satıcıyı ikaz etti:
-Papazın arkasından böyle konuşma. Onlar senin dediğin kadar cimri değiller. Aksine çok cömert insanlar. Baksana dedi, onlar İslam'ı da, imanı da, cenneti de size bırakmışlar. Bundan daha büyük cömertlik olur mu?..
Mevlânâ'nın cübbesinin gevşeyen düğmesini dikiyordu hanımı Kera Hatun. O zamanki halk söylentisine bakarak 'Efendi dedi, ağzına bir çöp al da bir uğursuzluğa uğramayasın düğme dikme sırasında!'
Mevlânâ halk arasın var olan ağzındaki uğursuzluğu çöple önleme âdetini şöyle cevapladı:
-Hanım sen hiç merak etme, düğmeni dikmene bak. Uğursuzluk benim yanıma yaklaşamaz. Çünkü ben ağzıma çöp yerine ihlası aldım. İhlas Suresi.


Bir ara rahatsızlanan Mevlânâ, 'Artık gitme zamanı geldi!' diye söyleniyordu. Hanımı, 'Aman efendi ne gitmesi? Dileriz Rabb'imiz sana daha yüzlerce sene ömür versin.' deyince sesini yükselten Mevlânâ şöyle ikazda bulundu:
-Hanım ne diyorsun sen? Biz firavun muyuz, Nemrut muyuz ki yüzlerce sene ömür istiyorsun bizim için? Biz şu dünya hapishanesinden kurtularak Sultan-ı Enbiya'nın meclis-i münevverine davet edilmeyi her an bekliyoruz... Bilindiği üzere Hazreti Mevlânâ'yı derin ve anlaşılması güç sözleriyle etkisi altına alan Şems-i Tebrizi'den talebeleri ve halk şikâyetçi olmuş, hatta Mevlânâ'yı kendilerinden koparan sapıkça sözlerin sahibi biri diyerek Şems-i Tebrizi'ye düşmanlık beslemeye dahi başlamışlardı. İşte böyle bir devrede Hazreti Mevlânâ talebeleriyle birlikte giderken, yol kenarında önündeki kemiği yiyerek yavrularını emziren bir köpek görünce birdenbire durur. Yanındaki talebelerine dönerek:
-Biliyor musunuz, der, içinde bulunduğumuz hali şu gördüğümüz tablo ne güzel izah ediyor. Şöyle devam eder:
-Bu yavrular der, şu koca kemiği yemeye kalksalar inci gibi ince dişleri kırılır, helak olurlar. Ancak anne güçlü dişleriyle o kocaman kemiği rahatça kırıp un ufak ederek yiyip süte çeviriyor ve yavrularına faydalı bir gıda olarak sunuyor.. İşte der, Şems'in sözleri de bana o kemik gibidir. O sözleri ancak ben hazmederim, sizleri o sözlerle ben beslerim. O halde siz Şems'in sözlerine değil, benim süt gibi yorumlarıma kulak verin, o sözleri benden dinleyin!

Selçuklu Sultânı Rükneddîn, Mevlânâ`ya beş kese altın gönderip almasını arzu etti. Talebelerinden Mecdüddîn, Mevlânâ`ya altınları arz edince; "Beni hakîkaten seviyorsanız, bu altınları dışarıdaki çamurun içine atın!" buyurdu. Talebeleri bu emri derhal yerine getirdiler. Dünyâya kıymet veren bâzı kimseler, bu altınları almak için çamurun içinde aramaya başladılar.
Fakat üstleri, başları, yüzleri çamurdan görünmez hâle geldi. Mevlânâ, talebelerine onların bu vaziyetlerini göstererek; "Bu altınlar, şu gördüğünüz dünyâ ehlinin üstünü başını batırdığı gibi, âhiret ehli olanların da kalbini karartır, kirletir. Çeşitli günahlara sevkedip, ibâdetlerden alıkoyar. Bu sözlerimi yanlış anlamayınız. Dünyâ için çalışmayınız demek istemiyorum.
Dünyâ malının muhabbetini kalbinize koymayınız diyorum. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyâya, yarın ölecekmiş gibi âhirete çalışmak lâzım geldiğini herkes bilir. Burada dikkat edilecek nokta; hırs ve tamâ yapmadan kanâat üzere bulunmaktır. Dünyâda, âhiret saâdeti için çalışmalı, kazanmalı, niyeti düzeltmelidir.
Çünkü İslâmiyet, insanlara faydalı olmayı emreder. En büyük saâdet, en büyük sermâye, helâlinden kazanıp, hayır ve hasenât yaparak âhirete göndermektir. Buna rağmen asıl sermâye, mal, mülk, para sâhibi olmak değil, ilim, amel, ihlâs ve güzel ahlâk sâhibi olmaktır." buyurdu.


Mevlânâ`nın Celâleddîn isminde bir talebesi vardı. Ticâretle uğraşır, at alıp satardı. O anlatır; "Bir gün Mevlânâ sarığını sarıp, giyinmiş olduğu hâlde, bana bir at hazırlamamı emretti. Ben, atların içinden en güçlüsünü eğerlemek için huzûrundan ayrıldım. Fakat at huysuzluk yaptığından, bir türlü eğerleyemiyordum.
Yanıma iki kişi daha alıp, atı zorla eğerledik. Buna rağmen at hâlâ huysuzluk yapıyordu. O hâliyle Mevlânâ`nın bulunduğu yere getirip, atın hazırlandığını bildirdik. Mevlânâ dışarı çıkar çıkmaz at sâkinleşti ve önceki huysuzluğu kalmadı. Mevlânâ ata binip, kıble istikâmetinde yola çıktı. Ancak akşama doğru, ter içinde, toza gark olmuş bir vaziyette döndü. At oldukça zayıflamış görünüyordu. Cesâret edip bir şey soramadık. Ertesi gün yine bir at hazırlamamı emretti. Başka bir atı eğerleyip getirdik. Dünkü gibi gitti, akşama doğru geldi.
Üçüncü gün de aynı şekilde gitti. Akşama doğru geldiğinde; "Elhamdülillah! Ey cemâat! Müjdeler olsun ki, o kâfir, Cehennem`in dibini boyladı." dedi. Biz edebimizden yine bir şey soramadık. Aradan birkaç gün geçmişti. Şam tarafından bir kâfile gelip, o taraflarda, müslümanlar ile Moğolların yaptığı savaşı anlattılar. Dediler ki; "Düşman askeri oldukça çoktu.
Müslümanlar mağlub olmak üzere idiler. Son üç günde, Mevlânâ , bir atın üzerinde olduğu hâlde savaş meydanında göründü. En ön safta; ", " nidâlarıyla düşmana hücûm edip önüne geleni bir vuruşta ikiye bölüyordu. Müslümanlar, Mevlânâ`nın akıl almaz hâllerini ve yardımını görünce, bozulan moralleri düzeldi. Ard arda yaptıkları hücûmlarla düşmanı geriye püskürttüler. Mevlânâ düşman komutanını öldürünce, kâfirler kaçmaya başladılar." Ben bu haberi işitince, doğruca hocam Mevlânâ`nın huzûruna çıktım.
Beni görünce; "Müslüman askerlere yardım edilmiş ve zafere kavuşmalarına sebeb olunmuştur. Ey Celâleddîn! Bize cân u gönülden hizmet edenler dünyâ ve âhirette gam ve kederden kurtulur." buyurdu.


Mevlânâ`nın talebelerinden biri, hac vazîfesini yapmak üzere Hicaz`a gitti. O Hicaz`da iken, evinde hanımı, Arefe gecesi bir tepsi helva yapıp, Mevlânâ`nın talebelerine gönderdi. Mevlânâ, helvayı kabûl edip, orada bulunan bütün talebelerine bizzat kendi eliyle taksîm etti.
Herkes hissesine düşeni aldığı hâlde, tepsiden hiçbir şey eksilmedi. Alanlar tekrar aldılar, doyuncaya kadar yediler, yine eksilmedi. Bunun üzerine helvâ dolu tepsiyi Mevlânâ mübârek eline alıp; "Bu tepsiyi sâhibine göndereyim." diyerek dışarı çıktı.
İçeri girdiğinde, elinde tepsi yoktu. Ertesi gün helvayı getiren hanım, tepsisini medresenin mutfağında arattı, ancak, bulamadı. Mevlânâ`yı da bunun için rahatsız etmedi. Aradan günler geçti, hacca gidenler dönmeye başladılar. Bu hanımın da beyi Kâbe`den dönüp Konya`ya geldiğinde, o tepsi, eşyâlarının arasından çıktı. Kadın tepsiyi görür görmez tanıyıp, hayretinden dona kaldı.
Beyine; "Ben Arefe gecesi bu tepsi ile helva yapıp Mevlânâ`nın talebelerinin yemesi için göndermiştim. Tepsiyi ertesi günü arattığım hâlde bulamadım. Nasıl oldu da bu tepsi senin eline geçti?" deyince, şaşırma sırası hacıya geldi. O da; "Arefe gecesi hacı arkadaşlarımla oturup sohbet ediyorduk.
Bir ara çadırın kapısından bir el bu tepsiyi uzattı. Biz de tepsiyi aldık, elin sâhibini araştırmak da aklımıza gelmedi. Helvayı yedikten sonra tepsiyi tanıdım. Kimseye vermeyip eşyâların arasına koydum. Başka bir şey bilmiyorum." dedi. Bunun Mevlânâ`nın bir kerâmeti olduğunu anlayınca, ona olan bağlılıkları daha da arttı.


Mevlânâ hazretlerinin sağlığında kasabın biri, bir öküzü kesmek için satın aldı. Öküzün ayaklarını bağlayıp yatırmak istediğinde, öküz, ipleri koparıp kaçtı. Kasap arkasından yakalamak için koştuysa da yetişemedi. Öküz, Mevlânâ`nın babasının mezarı yakınlarına geldi. O esnâda mezarın başında Mevlânâ Kur`ân-ı kerîm okuyordu. Hâl lisânıyla ona; "Beni bu kasabın elinden kurtar." dedi. Mevlânâ, öküzün üzerine elini koyup okşadı; "Üzülme, cenâb-ı Hak her şeye kâdirdir." buyurdu. Bu sırada kasap, elinde urgan ve bıçak olduğu hâlde soluk soluğa çıkageldi. Mevlânâ gelen kasaba, öküzün âzâd edilmesini, hürriyetine kavuşturulmasını istedi. Kasap da Mevlânâ hazretlerinin hatırı için öküzü âzâd etti. Kasap gidince Mevlânâ, mübârek elini öküzün üzerine koyup duâ etti ve o günden sonra bir daha o öküzü gören olmadı. Bunun üzerine Mevlânâ; "Bu öküz, kesilip pişirilecek zamâna gelmiş iken, bizim tarafımıza gelmek sûretiyle, kesilip parçalanmaktan kurtuldu. İşte bunun gibi bir insan da,ALLAH ü teâlânın evliyâsına cân u gönülden teslim olup emirlerine uygun yaşar, ona talebe olursa, kıyâmet gününde Cehennem`e götüren meleklerin elinden kurtulur." buyurdu.


Mevlana birgün çok sevdiği bir arkadaşını evine misafir getürür...
Çok heyecanlıdır...
Daha eve varır varmaz, seslerinir hanımına " hanım misafirimiz var evde ne varsa hazırla" der
Hanımı pencereden kafasını uzatır, sinirlidirde biraz
"evde yiyecek hiçbir şey yok" der sitemkar...
Bu durumda biz olsa idik nasıl karşılık verecektik kimbilir
Mevlana şevke gelir, semaya başlar...
seslenir hanımına
"hanım hanım Senden Razı olsun.... Ne güzel yapmışsın hanemizi, Hz.Peygamberin ((S.A.V)) evine benzetmişsin...O'nunda evinde hiç birşey yoktu" der...
Çünkü Hz.Peygamber evinde ne varsa fakirlere dağıtır, evine birisi gelse boş çevirmez...
 

Deniz Feneri

Yeni Üyemiz
En büyük saâdet, en büyük sermâye, helâlinden kazanıp, hayır ve hasenât yaparak âhirete göndermektir. Buna rağmen asıl sermâye, mal, mülk, para sâhibi olmak değil, ilim, amel, ihlâs ve güzel ahlâk sâhibi olmaktır." buyurdu.

"Arefe gecesi hacı arkadaşlarımla oturup sohbet ediyorduk.
Bir ara çadırın kapısından bir el bu tepsiyi uzattı. Biz de tepsiyi aldık, elin sâhibini araştırmak da aklımıza gelmedi. Helvayı yedikten sonra tepsiyi tanıdım. Kimseye vermeyip eşyâların arasına koydum. Başka bir şey bilmiyorum." dedi. Bunun Mevlânâ`nın bir kerâmeti olduğunu anlayınca, ona olan bağlılıkları daha da arttı.
çok etkileyici mevlanaya olmadık laf edenlerin ahiretteki durumunu düşünmek dahi istemiyorum :(


Mevlânâ; "Bu öküz, kesilip pişirilecek zamâna gelmiş iken, bizim tarafımıza gelmek sûretiyle, kesilip parçalanmaktan kurtuldu. İşte bunun gibi bir insan da,ALLAH ü teâlânın evliyâsına cân u gönülden teslim olup emirlerine uygun yaşar, ona talebe olursa, kıyâmet gününde Cehennem`e götüren meleklerin elinden kurtulur." buyurdu.


Mevlana birgün çok sevdiği bir arkadaşını evine misafir getürür...
Çok heyecanlıdır...
Daha eve varır varmaz, seslerinir hanımına " hanım misafirimiz var evde ne varsa hazırla" der
Hanımı pencereden kafasını uzatır, sinirlidirde biraz
"evde yiyecek hiçbir şey yok" der sitemkar...
Bu durumda biz olsa idik nasıl karşılık verecektik kimbilir
Mevlana şevke gelir, semaya başlar...
seslenir hanımına
"hanım hanım Senden Razı olsun.... Ne güzel yapmışsın hanemizi, Hz.Peygamberin ((S.A.V)) evine benzetmişsin...O'nunda evinde hiç birşey yoktu" der...
Çünkü Hz.Peygamber evinde ne varsa fakirlere dağıtır, evine birisi gelse boş çevirmez...


hepsi birbirinden muhteşem ne büyük dersler var alabilene :( Allah razı ve hoşnut olsun abim
 
Üst Alt