"Aldadi aldadı dünya beni aldadı.

Şahı_zaman

Aktif Üyemiz
"Aldadi aldadı dünya beni aldadı.
Dibinde zehir dolu, yüzünde var bal tadı
"


Allah aşkınızı muhabbetinizi artırsın. Allah ilminizi, bilginizi artırsın. Allah şerefinizi, makamınızı yükseltsin. Allah arzunuza ulaştırsın. Allah dünyada ve ahirette korktuklarınızdan emin etsin.

-Korktuğumuz nedir?
-inancımıza bir noksanlık gelmesin. Ahiretimize bir zarar gelmesin.

-Umduğumuz nedir ?
-Cenâb-ı Hakk dünyada Cenâb-ı Hakk'a isyan edenlerden etmesin. Nefse, şeytana uydurmasın, Ahirette de azaba duçar etmesin. Umduğumuz rahmeti olsun. Rahmeti ancak rıza ile kazanılır. Rızası ise amel ile kazanılır. Amel de ihlas ile yapılırsa rızayı kazandınr.

-insan Allah'ın gazabına neden uğrar?
-İsyan ettiği için.
-isyan neden olur.
-Gafletten, insan gafil olmazsa, isyan etmez. Günah işlemez.
-O noksanlıklar nerden geliyor?
-Dünya sevgisinden, dünya muhabbetinden. Bir kelâm var:

Hubb'i dünya bizi sarhoş eyledi

Bir ticaret erbabını düşünelim.

Gaflette kalır çıkmaz ise bu garip insan

-Dünyaya gelen bir insan ahirete hazırlanmazsa ne olur?
-Kendi kendine zulmetmiş olur. Eğer insanlar gafletten çıkamazlarsa. Peygamberimizin nuruna, Peygamber Efendimizin varlığına ulaşamazlar. Hz. isa'nın nefesi de tecelli etmez onlarda. Bu tecellinin de olması gerekir. Niçin?

Cenâb-ı Hakk:

"Biz insanları kıymetli halk ettik, insanları büyük halk eltik, insanları çok güzel halk etlik." buyuruyor.

Peygamber efendimizin bir hadisi de var ki:

"Benim ümmetimin velileri, Ben-i israil peygamberleri derecesindedir."

Bir insan dünyaya gelirken veli olarak gelmemiştir. Ama peygamberler, Peygamber olarak gelmişlerdir. Onların ruhlarını Cenâb-ı Hakk öyle halk etmiş. Ama biz bilemeyiz. Kimin ruhunu şöyle halk etmiş. Kimin ruhunu böyle halk etmiş. Bir insan Dünya'ya gelince şaki mi, saîd mi, zengin mi, fakir mi olacak?

Şaki : İsyan eden, azaba duçar olan.

Said : ittaat eden, Allah'ın rahmetine nail olan.


Bunlar da ilmi ezelînin esrarıdır, biz ilm-i ezelîyi bilmeyiz, ilmi ezeli günümüz, saatimiz, dakikamızdır. Madem ki Cenâb-ı Hakk irade vermiş, akıl vermiş, kârımızı, zararımızı bileceğiz. Burada kâr, zarar ahiret için. Dünya için degil. insanlarda iki akıl vardır
Aklı maad. Aklı maaş.

Cenâb-ı Hakk:

"İnsanlar hüsrandadır." buyurmuş.

Burada hüsran: Amelsizlik, ahireti düşünmemek.

Bir de buyuruyor ki:

"İnsanlar uykudadır, ölünce dirilirler." "O işlemiş oldukları zararları bilerek işlerler." inananlar içindir bu, zerre kadar hayır da işleseler, şer de isteseler, hepsi kaşlarına çıkacak. Hepsi sorulacak.

Akl-ı Maadını kullananlar ahireti düşünenlerdir, insan sadece dünyayı düşünürse aklı maaşını kullanmış olur. İnanan insan her ikisini de kullanacak. Akıllı insan dünyadaki kârını zararını biliyorsa, ahiret için de bilecek. Ama inancı olmayanlar, onlar başka... Onlar zaten aklı maadlarını körlemişler, kullanmıyorlar.

Onun için "Dünyaya da çalısın, ahirete de çalışın." buyuruluyor.

-Dünyaya nasıl çalışacak?
-Bedenen çalışacak. Sanatçı sanatını işleyecek, ziraatçı ziraatını yapacak. Yani geçimini sağlamak için bir kazanç sahibi olacak.
-Ahirete nasıl çalışacak?
-Amel işleyecek. Zaten Cenâb-ı Hakk bizi ahireti kazanmak için dünyaya getirmiş.
İnananlar için "Amentü" geçerlidir.
-Nasıl?
-Allah'a inanmak, meleklere inanmak, kitaplara inanmak, Resullere inanmak. Herşeyi Allah takdir ve halk eder. Buna da inanacak. Öldükten sonra dirilmeye de inanacak Bu altı şarttan bir tanesine inanmamışsa onun imanı eksik.

Meleklere inanacak. Çünkü melekler kitapları getirmiş.
-Kitapları kimlere indirmişler?
-Peygamberlere indirmişler. Peygamberler niçin gönderilmiş?
-İnsanlar Rabbını tanısın, Rabbını bilsin diye gönderilmiş.
-Ama inanmayanlar ne diyor:

- "Öldükten sonra dirilmez insan" diyorlar. "İnsan da maymundun geldi" diyorlar. Bu kadar varlıkları, bu kadar halkiyeti tabiattan biliyorlar.

Halbuki Allah "Kün " emri ile halk etti. Havada ve karada, deryada yaşayanlar var. Bilmediklerimiz de çok, görmediklerimiz de çok. Bunların hepsini Allah halk etti.

Kitapta ne buyuruluyor:

"Biz Ademi halk ettik. Kendi ruhumuzdan ruh üfledik."

Kendi nurundan nur verdi. Can verdi. Bir başka kelâm:

Bedensiz bir güzel gördüm efendim
ilikten damardan kandan içerü
Canan illerinden sordum efendim
Bir gizli can vardır candan içerü


Ruh demek can demektir. Allah üflemiş. Ademe ruh üfledik demesinde, Hz. Ademe can gelmiş. Can gelince pıskırmış. Pıskırınca "Elhamdülillah" demiş.

inanmayanlar ne kadar akıllı olursa olsunlar, onlar iblisin aklından. Ne kadar ne icat ederlerse etsinler, onların aklı şeytanî. Ama inananların aklı İbrahim Aleyhisselam'ın aklından, ibrahim Aleyhisselam aklı ile buldu Allah'ı. Hz. Adem'in aklından. Çünkü Hz. Adem cansız bir cemadat idi. Cenâb-ı Hakk can üfledi, pıskırma verdi. Onun için pıskırnıak haktır. Haktandır. Pıskırdığınız zaman da Elhamdülillah deyin. Elhamdülillah dedi. Allah'a hamd etti. iblis ise o kadar ilmi ile, o kadar ameli ile Allah'a isyan etti. Allah'a karşı geldi. Bîr insan kârını zararını biliyorsa akıllıdır. Bu aklı maadını da kullanacak, ister inansın, ister inanmasın, inanmayanlar zaten kullanmıyorlar. Onlar cehenneme gidiyorlar. Çünkü inanmayanlara cennet haramdır.

Bu denli ilme malik iken iblis
Ademin ilmini bilmedi o telbis


Madem ki inandık. Biz iki aklımızı da kullanacağız. Aklı maadımız, aklı
maaşımız. Cenâb-ı Hakk 24 saati 3'e bölmüş.

"8 saat maişetin için çalış. 8 saat ibadetini yap, 8 saat de istirahat et"
Dünya maişetiniz için ne olmanız gerekiyorsa olacaksınız. Memur var,
sanaktar var, ticaret var, ziraat var. Kazanç bu dört yönden gelir.
Akıllı olanlar bu işleri yapıyorlar. Aklı olmayanlar hiç bir işini yapamıyorlar.

İste akıllı olan nasıl ki sanatını yapıyor, kârını, zararını biliyorsa, âhiretle ilgili kârını zararım da bilmekle mükelleftir.

-insanlann içerisinde en çok sevilen. Peygamber Efendimizin en çok sevdiği ümmeti kimdir?
-Ticaretini ve ibadetini müsavi götüren.
-Bu kim olur?
-Ticaret ibadetine mani olmuyorsa, ibadeti de ticaretine mani olmuyorsa, makbul insan budur. Allah'ın emrini de bu tutmuştur. Allah'ın rızasını da bu kazanmıştır. Ahireti de kazanır. Dünyayı da kazanır.

Dünya insanlar için nârdır veya nurdur. Dünyayı da ahiret için kazanacak. Bu hadistir. Dünyayı ahiret için kazanıp harcayanlar için dünya nurdur. Dünya demek, insanların varlığıdır. Mücevherleri, gayri menkulleri, apartmanları, fabrikaları vs.

Dünya için kazanır, harcarsa, bir kısmını da ahiret için ayırırsa, ibadetini de yaparsa işte ehl-i nur bu kimsedir.

ibadet de iki türlüdür; Bedenen amel (ibadet), Malen amel (ibadet).

Bedenen ameli : Zengin, fakir ikisi de yapacak. Ama malen ameli zenginler yapacak. Yalnız bu zengin, bedenî amelini yapmıyorsa mal ile yaptığı ameli onu kurtarmaz.

Dünyaları kazansa, hepsini hayıra, hasenete harcasa bile bedenî amelini yapmıyorsa, yine kurtulamaz. Burada ibadet denilince başta namaz geliyor. Namazsız hiçbir ibadette makbuliyet yoktur.
-Bir cismi, bir cesedi düşünelim. Bu ceseti ne dolandınyor?
- Baş dolandırıyor. Bir insanın başını kesince mümkün mü yaşasın.Ama kolunu kestikleri zaman yaşar. Bacağını keserler yaşar. Tek böbrekle yaşar.

Demek ki: Namaz ibadetin ufuğu. Namaz dinin direği. Namaz mü'minin miracı. Namazsız hiç bir şey olmaz.

Kulun hiç bir saati boş değilir. Oyun, İçki, kumar yerlerinde gezenler var. Bunlar işte battal oluyor. Kur'ân-ı Kerîm'de tembellere battal deniyor. Battal ise batmış, batırmış. Zengin bir insanın malını kaybedince sıfıra düşmesi batmış demek değildir.

Gam o değil gide dünya gele din
Gam odur ki gide din gele dünya

Onun için bir insanın dünyası hep gitsin de imanına bir zarar gelmesin, inancını yaşasın. Ama bir insan dünyayı celbetmiş. Din yok. Onun için "gam" vardır.

Demek ki insanın boş vakti yok. Sadece istirahati var. ibadetini yapmayanlar. Belki ticaretini yapmayanlar var. Niçin .Babadan kalmış bîr serveti var. Veyahut az zamanda çok bir şey kazanmış. Çok kimseler var ki zamanımızda kısa bir süre de zengin olmuşlar. Çarkı dönüyor. Ama ne yapıyor. Ancak zevkinde. Safa yerlerinde, ibadet yok.

Sekiz saat ibadetimiz olacak, bunu yapmamız lazım. Çünkü Cenâb-ı Hakk:

"Kulum bana nafile ibadetle yaklaşır." buyuruyor.

Peygamber Efendimiz ise:

"Size dört şey gelmeden dört şeyin kıymetini bilin." buyuruyor.

1. "İhtiyarlık gelmeden gençliğin kıymetini bilin."

Çünkü gençlik bir defadır. Bir daha gelmiyor. Ahiret de gençlikte kazanılıyor. Dünya da gençlikte kazanılıyor. O genç ibadetini yaparak dünyayı kazanıyorsa, onun kazancı da ahireti içindir. İnsanlar için en kıymetli olan şey gençliğidir. Servetten, maldan daha kıymetli. Bunu zayi etmeyecek, ibadet etmeden, isyan ederek ölmüşse gideceği yer zaten cehennemdir. İhtiyarlıkta amel çok çetindir. Güçtür. Yalnız ihtiyarın gençlikte yaptığı amel sıhhatlidir. Onun nimetidir. Niçin? ihtiyarlık insanlar için bir musibet ise, bir hastalıksa Cenâb-ı Hakk Peygamber Efenimizin lisanı ile ne buyuruyor

"Kulum bana İtaat ederse, ben onu yed-i kudretimde muhafaza ederim."

2. "Size hastalık gelmeden sıhhatinizin kıymetini bilin."

3. "Fakirlik gelmeden zenginliğinizin kıymetini bilin"

İnsanlar zengin de olur fakir de olur. Ama zengin olursa, geleceğini düşünecek. Bir zaman gelir çarka bozulur. Belki kazanç temin edemez, ihtiyacını gideremez. Bu böyle. Bir de insan beşerdir. Hasta da olur. Kazancından bir şey artmışa, bir köşeye koyarsa, hasta olduğu zaman birikmiş parası onu mağdur olmaktan kurtarır.

Aslında bol kazançla malî amel yapılır. Bir insan belli bir kazançla ancak kendi ihtiyacını karşılar.Bir fakiri doyuramaz. Bir çıplağı giydiremez. Bunları zengin yapabilir. Zengin ne ile yapar.Bol kazançla. Bu bol kazancı İsraf ederse, işsiz kalırsa veya hasta düşerse perişan olmaz mı?
4. "Meşguliyet gelmeden boş vaktinizin kıymetini bilin."

Farz olan amel meşguliyeti dinlemez. Binbir meşakatte olsa o işlenecek. Ondan kurtuluş yok.

Cenâb-ı Hakk ne buyruyor:

"Kulum bana nafile ibadetle yaklaşır."

Kelâm-ı kibar

Savm-ı salat-ı hac ile sanma zahid biter işin
İnsan-ı kâmil olana lâzım olan irfan imiş


-İnsanlar ne ile irfan sahibi olur?

-Namaz kılmakla, ibadetle mi? Amenna, ibadet olacak. Fakat bunlarla irfan sahibi olamaz, insanlar ancak Allah'ı çok zikretmekle, çok teslim olmakla, çok ibadet yapmakla irfan sahibi olurlar.

İrfan Sahibi : Kalbini tamamen Allah'a vermiş, Allah kalbinden hiç eksik değil.

Açılmış mekteb-i aşkın kapısı
Okuyup ilm île irfana gel gel


İrfan da bir ilimdir. İrfan ne ile elde ediliyor, irfan kalb ilmidir. Zahir ilmi var, batın ilmi var. Sadır ilmi var, satır ilmi var.

Satır ilmi : Kağıtla yazılı olan ilim.

Sadır : İnsanların göğsüdür.


Bu ne ile elde edilir. Bu ancak aşk ile elde edilir. Allah aşkı. Neresi bu mekteb. Burası işte. Bu sohbete gelenler mekteb-i aşka girmişler. Çünkü niçin. İnsanı, kâmil eden sohbettir. Kitap inşanı irşat etmez. Kitap ta Allah'ın emridir. Amel kitap ile olacak. Kitap ta bilinecek. Onun için:

A'nın dervişleri kalmaz gaflette
Çoklarını irşad eyler sohbette
Cemalini görenler kalır hayrette
...
Benlik berzahından âzâd olmuşuz
Her bîr sohbetinden irşâd olmuşuz
Böyle bir sultana evlâd olmuşuz
Daha bundan büyük ne sânımız var


"Meşguliyet gelmeden boş vaktinizin de kıymetini bilin." buyuruyor Peygamber Efendimiz. Bir de şu var. Madem ki Cenâb-ı Allah 24 saati bizler için üçe laksim etmiş. 8 saat ibadet, 8 saat ticaret, 8 saat istirahat... Ama nasıl çalışıyorlar insanlar. Hırsı tamahı olanlar ibadeti de terketmişler. 16 saat çalışıyorlar.

-Ama bizler için şu var. Sekiz saat ibadet saatında nasıl ibadet yapacağız. Ne ile dolduracağız?

-5 vakit namazımız var. Namaz meşguliyet dinlemez. Ateşte de olsa insan, namazını kılacak. Nafile ibadetini ne zaman yapar.Boş saatinde yapar. 8 saat ibadeti, bir tasavvuf ehli eğer tasavvufu yaşıyorsa, o dolduruyor. 5 vakit namaz 5 saat sayılıyor. 24 saat içerisinde dersin var. Onu namaz vakitleri dışında çekersen, etti bir saatte o, 6 saat. Bir de teheccüd namazımız var. Bir saatte o oldu, 7 saat. Evvabin namazı akşam namazı İle kılındığından, o saat olarak sayılmıyor. Bir de hatmemiz var. Bir saatte o, etti 8 saat. Bunları yaptınsa, tarikattaki hizmetini de gördünse, işte 8 saatin doldu. Allah'ın emrini yerine gelirdin. Ama tarîkat ehli olmayanlar daha çok ibadetler yapıyorlar. Fakat onların ibadetleri, amelleri, onlan perdeler. Onlara varlık olur. Ama tarikat ehlinin ki olmaz. Niye.Çünkü bizim tarikatımızda müridi halinden haberdar etmiyorlar. Etmezler. Bizim için öylesi çok daha iyi. Biz hâlimizden haberdar olursak yol alamayız. Terakki edemeyiz. Muhakkak bir makam mevki vardır. Tarikata girdikten sora bir insan. onun ruhu bir görev alıyor. Onun ruhu bir hizmet görüyor. Bizim tarikatımızın manevî kisvesi askeriye. Tarikata giren bir kimse manevî bir kisve giyiniyor.

Emanet Sıbgatullah'a dayandı
Cemâli Hak boyası ile boyandı
Kabâil cümle gafletten uyandı
Füyuzatı Semerkand'e dayandı
Zuhurat-ı Pirimden söylerem ben
Bu yolda canı kurban eylerem ben


Kabâil : Kabileler, boylar.


-Emanet ne?
-Peygamber Efendimizin hilafeti. Manevî geliyor bu. Zahir hilafeti 4 halifeyi raşidîn'de sona erdi. Ama manevî hilafeti kıyamete kadar devam edecek. Velilerde bu. Peygamber Efendimiz Hırkayı Saadetini Veysel Karani Hazretlerine gönderdi. Veysel Karani Hazretleri ile dünyada iken hiç birbirlerini görmediler. Görmedikleri halde, niçin ümmetin en hayırlısı buyurmuş.Nİçin ümmetin en büyüğü buyurmuş. "Ben Allah'ın kokusunu Yemen'den alıyorum" buyurmuş Peygamber Efendimiz. Veysel Karani Hazretlerine işaret bu. Veysel Karani Hazretleri o zaman vahdet-i vücut olmuş. Allah'ın sıfatları ile sıfatlanmış. Resûlullah'tan büyük mü olmuş. Estağfurullah haşaa. Binlerce velayet bir nübüvvetin içindedir, nübüvvetin dahilindedir.

Velayet daima gücünü nübüvvetten alır. Onun için Veysel Karani Hazretleri'ne hırkasını göndermiştir. Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki:

(Arabistan'da çok geniş iki kabile var onların da çok koyunları var.)"Bu iki kabilenin koyunlarının kılları sayısınca ümmetimin günahkarları, Uveys'in şefaati ile cehennemden, ateşten kurtulup cennete gidecekler."

Hz. Ömer (Radiyallahu Anlı.) Hazretleri hac yaptığı zaman, veda hutbesinde Peygamber Efendimiz'in Veysel Karani Hazretleri hakkındaki meth-u senalarını da hutbede okumuş. Hutbeyi bitirdikten sonra demiş ki:

- "Yemen hacıları ayrılsınlar," Ayrılmışlar.

- "Karen köyünden varsa ayrılsınlar" demiş. (Veysel Karani Hazretleri'nin köyü). Bir kişi ayrılmış, ona sormuş:

- "Üveys'i tanır mısın?"

- "Tanırım" demiş. Ama yüzünü ekşitmiş, içinden de:

- "Yeryüzünün halifesinin sorduğu adama bak. Ondan daha fakir, ondan daha miskin, ondan daha zelil adam yoktur." Diye düşünüyor. Üveys, köyün develerini güdüyormuş. Görünüşü fakirmiş.

Hakk'ın emrettiği yola giderdi
Validesine canın feda ederdi
Bin deveyi bir akçaya güderdi
Veysel Karanı gibi çobanı nettin


Bu kimsenin Veysel Karani hakkında ki düşünceleri Hz. Ömer'in içine doğuyor. Mübarek celalleniyor. Diyor ki:

- "Ben Hz. Resulullah'ian işittim. Bu kulağımla işittim." Hadis-i Şerifi söylüyor.

"iki kabilenin koyunlarının kıllarının sayısı kadar ümmetim, Uveys'in şefaatı ile ateşten kurtulacaktır."

Peygamber Efendimiz'in vasiyeti üzerine Hz. Ali ile Hz Ömer (Radiyallahu anh) hırkasını. Veysel Karani Hazretleri'ne götürüyorlar. Ama bu zahirdeki görüntü. Batında ise hilafet gidiyor. Aslında velayet gidiyor.
Üveysî tarikatları vardır. Meşayihleri yoktur zahirde. Olsa bile itiraz etmesinler diye.

Meselâ: Nakşibendi Efendimiz Üveysi. Zahirde görmüş olduğu meşayih Emir Külal Hazretleri. Kendisi seyyidlerden. Ondan zikir almamış. Bir insan herhangi bir tarikata girince ondan zikir alıyor. Ondan zikir almamış. Zikir yapmamış ama, ondan icazet görmüş. Zahirde izin almış. Ama nerden yetişmiş. Maneviyattan yetişmiş. Yani zahirde hiç görmediği bir zatın ruhundan yetişmiş.

Allah'a çok şükür Allah bizi müslüman yaratmış. Ama bütün müslümanlar bütün inananlar müsavi değiller.
Cenâb-ı Hakk:

"insanlar zarardadır." buyuruyor. Bu zararın inceliğine bakın: Peygamber Efendimiz ne buyuruyor hadisinde?

"iki günü müsavi olan zarardadır."

-Nasıl iki günü müsavi?

-Amelden müsavi, ibadetten müsavi. Meselâ düşünelim. Sen bir sanatkârsın. Bu gün ne kazandın.Yüz bin lira, yarın yüzbin lira kazanamazsan zarardasın. Ama bu misal olarak. Bu amelde de böyle.

-Bunun inceliğini kim anlar. Kim tatbik eder bunu?

-Tatbikatı mümkün değil. Eğer anlayıp tatbik edecek olursak bir inceleyelim.
-Her gün ibadetimizi çoğalttık, çoğalttık. Ne oldu?
-Gün doldu. Tıkandı. İbadetle doldurduk günümüz. Günü uzatamayız ki, ibadetimizi artılaralım. Bu mümkün değil. Niye buyurmuş Peygamber Efendimiz. Ancak bu tasavvufa ait bir emirdir. Tasavvufu anlayan, tasavvufu yaşayan bunu tatbik edebilir. Tasavvufu anlamayan bunun tatbikini yapamaz. Nedir?
"Allah'a olan aşkın nihayeti yoktur. Allah'a olan havfin nihayeti yoktur, Allah'a olan gurbiyetin (yakınlık) nihayeti yoktur."

-Allah'a insanlar ne ile yaklaşır?
-Allah'ı sevmekle, Allah'a fazla zikir yapmakla. Allah'tan fazla korkmakla yaklaşır insanlar Allah'a. Bunun sonu, nihayeti yoktur. Niçin, insanlar Allah'a ne kadar yaklaşsa Resulullah gibi yaklaşamaz.

"Ey Habibim sen bana iki kaşın yaklaştığı kadar yaklaştın." buyurdu Cenâb-ı Hakk.

-Nerede?
-Miraçta. Bir kelam var;

Himmet-i evliya bize yâr iken
Şâh-ı Nakşibendi ser-hünkâr iken

Seyid Taha Sıbgatullah var iken
"Gabe Gavseyn"e dek seyranımız var


Kapalı değil. Açık. Gidebiliyorsan git. Ama mümkün mü gitmek. Bir velayet neyi ifade eder. Peygamber Efendimiz'in varisi olan milyonlarca velisi vardır. Bunların hepsi Peygamber Efendimiz'in nur-u nübüvvetinde yok oluyorlar.

Yol açık... Ama, bir insan Hz. Adem zamanından bu zamana kadar yaşasa, ve bütün ömrünü ibadetle geçirse. Hz. Resulullah'ın makamına ulaşabilir mi. Ulaşamaz. Onun için, Allah'a olan gurbiyetin nihayeti yoktur. Peygamber Efendimiz bunu demiş. Rumuzludur hadisler.

"iki günü müsavi olan zarardadır."

Biz bu zarardan kendimizi nasıl kurtaracağız. Ancak tarikatı anlamakla, yaşamakla. Allah'ı sevmekle, Allah'a olan aşkımızı artırmakla.
 

nefsimutmainne

Aktif Üyemiz
A'nın dervişleri kalmaz gaflette
Çoklarını irşad eyler sohbette
Cemalini görenler kalır hayrette
...
Benlik berzahından âzâd olmuşuz
Her bîr sohbetinden irşâd olmuşuz
Böyle bir sultana evlâd olmuşuz
Daha bundan büyük ne sânımız var


a.r.oKARDEŞİM...:güll
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Emanet Sıbgatullah'a dayandı
Cemâli Hak boyası ile boyandı
Kabâil cümle gafletten uyandı
Füyuzatı Semerkand'e dayandı
Zuhurat-ı Pirimden söylerem ben
Bu yolda canı kurban eylerem ben
 
Üst Alt