Mevlana da HOŞGÖRÜ

Adilbey

Aktif Üyemiz
“GEL YİNE GEL” Nasıl anlaşılmalı

Hz.Mevlâna’dan söz edilen hemen her yerde onun meşhur bir rubaisi tekrarlanır:”Gel, ne olursan ol yine gel…” Bazıları bu rubaiyi biraz çarptırarak hiçbir dinle kayıtlı olmayan, adeta dinler üstü bir Mevlana imajı vermek isterken; bazılarıda rubainin ona ait almadığını öne sürerler. Kanaatimize göre bu görüşlerin ikisi de aşırıdır, asıl Mevlana’yı yansıtmaktan uzaktır. Mevlana her şeyden önce iyi bir müslümandır. Bütün feyzini ve ilhamını kuran ve İslam dan almıştır. Bir başka meşhur rubaisinde şöyle der:’canım tenimde oldukça kuranın kölesiyim. Ben tanrının seçkin peygamberi Muhammed Mustafa’nın yolunun toprağıyım. Her kim bundan başka benden bir söz naklederse ona çok üzülür ve o sözden de çok üzüntü duyarım’.

Asıl konumuz olan ‘yine gel.’ Rubaisine gelince ,bu parça veled çelebi tarafından derlenen Farsça metininde ve onun M.Nuri Gencosman tarafından yapılan Türkçe tercümesinde bulunmamaktadır. Abdulbaki Gölpınarlı tarafından, başka bir metin esas alınarak yapılan tercümede ise yer almaktadır.

‘Yine gel, yine gel

(veya geri gel)

Ne olursan ol yine gel.

İster kafir ister Mecusi ister putperest olsan da gel

Bizim bu dergahımız ümitsizlik dergahı değildir.



Burada adı geçen rubainin hazreti Mevlana ya ait olup olmadığını tartışmayacağız. Bu bizim işimiz değildir ancak bu rubaideki düşünce, Hz.Mevlana’nın görüş ve düşüncelerine uygundur.

Bu, aynı zamanda islamiyetin ve kuranın telkin ettiği anlayışıdır. Rubainin Farsça metini şöyledir:

Baza baza her ançi hesti baza

Ger kafir u gebr u büt-peresti baza

i-mdergahi madergehi nevmidi nist

Sad bar eger tevbe şikesti baza



Farsçada “baz” kelimesi “yine, tekrar” anlamına geldiği gibi, “geri” manasında da kullanılır.

Buna göre rubainin manası şöyledir:

“yine gel yine gel (veya geri gel), ne olursan ol yine gel ister kafir, ister Mecusi, ister putperest olsanda yine gel. Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değil yüz kere tövbeni bozmuş olsanda yine gel.”

Kelime kelime tercüme budur. Bir takım zorlamalarla “olduğun gibi gel” veya “nasılsan öyle gel” ilaveleriyle sanki şöyle denmek istenmektedir:Eski halini muhafaza ederek tövbe etmeden, inançsızlığını, ateşe tapıcılığını olduğu gibi devam ettirerek gelebilirsin, her halinde kabulumüzsün… Bu rubaiyi böyle anlamak fazla zorlamak olur. Ayrıca Mevlana’nın genel düşünce ve yapısınada uymaz. Herkes olduğu gibi kalacaksa ve öyle gelecekse bir değişiklik, yeni bir arayış söz konusu değilse, böyle bir davete ne gerek var? Hepsinin kendi yerinde durması daha iyi olmaz mı? O halde söylemek istenen nedir? Geçmiş önemli sayılmaz. Hangi dinden hangi inanıştan olursan ol mühim değildir. Pek çok kötülükte bulunmuş tövbe etmiş, yine kötülüğe dönmüş, bunu yüz kere tekrarlamış ve bu yüzden ümitsizliğe düşmüş olabilirsin. Ama bütün bunlardan sonra, Yüz birinci defa tövbe etmek mümkündür. Sende öyle bir niyet, bir kıpırdanış ve uyanış varsa son bir gayretle maziye bir sünger çekmek azmindeysen buyur gel, başımızın üstünde yerin vardır…
Bir gazete habercilerinden iki cümle:”Mevlana ve Goethe’nin huzurunun bozan tek şey, dindar kesimin, Mevlana’nın İslami yanının altını çizmekteki ısrarı idi. Batılar ise Mevlana’nın İslam dünyasından olduğunu tabi kabul ediyor, ancak daha evrensel mesajlar alma eğilimi taşıyorlardı.”Milliyet 20.5.1995
Mevlanının islamı yanı altını çizmemeye gerek duyulmayacak kadar belirgindir. Onun asıl bu yanı ile evrensel mesajlar vermesi söz konusudur. Bu şekildeki zorlamalardan dolayı “dindar kesim” diye nitelenenlerin zihniyetine göre yukardaki rubai mevlanaya ait olmamalıdır. Rubainin doğru manasını az önce verdik. Burada kuran ve hadislerindeki tövbeye ve ümit var olmaya çağrının bir tezahürünü görüyoruz. Gerçektende tövbenin kabul edileceği, hata ne kadar büyük olursa olsun bağışlana bileceği kötü bir ortamda 99adam öldürüp ümitsizliğe düşen bir kimsenin yüzüncüyüde öldürdükten sonra tövbesinin kabul gördüğü, tövbede önemli olanın kesin pişmanlık ve içten gelen bir yürek yanı olduğu ifade edilir.Zümer suresi 53. ayetinin meali
olmamızı buyurur:”deki, ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım. Allahın rahmetinden ümit kesmeyin çünki Allah bütün günahları bağışlar şüphesizki o çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” Bir sonraki ayette ise “…rabbinize dönün ona teslim olun” buyrulur. İşte mevlananın söz konusu rubaisi bu iki ayetin mealinden başka bir şey değildir.
Mevlanayı doğru olarak anlayabilmek, onu bütünü ile ve olduğu gibi tanımakla mümkündür. Bazı mutasıb ve dar görüşler onun büyük hoşgörüsünü anlatmakla zorluk çekerken, islamiyete fazlası ile var olan musanahalı tavrı ona çok görürler. Öte yandan mevlanayı diller üstü, hatta dinle ilgisiz bir dünya vatandaşı gibi kabul etmek isteyenler ise onun bu İslami kimliğini gölgelemek isterler. Mevlananın bu her iki görüş sahiplerindende biraz olduğunu bu yüzden üzüntü duyduğunu (prof. Dr.Mehmet Demirci’nin bu yazısı izmirde bulunan akademi kitap evinde basılmış ve genişletilmiş ikinci Basksı yapılan ikinci baskısı ypılan mevlanadan düşünceler adlı kitaptan alınmıştır.)

glüglüglü

 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
ALLAH c.c razı olsun çok güzeldi.....

Hangi dinden hangi inanıştan olursan ol mühim değildir. Pek çok kötülükte bulunmuş tövbe etmiş, yine kötülüğe dönmüş, bunu yüz kere tekrarlamış ve bu yüzden ümitsizliğe düşmüş olabilirsin...

Ama bütün bunlardan sonra, Yüz birinci defa tövbe etmek mümkündür. Sende öyle bir niyet, bir kıpırdanış ve uyanış varsa son bir gayretle maziye bir sünger çekmek azmindeysen buyur gel, başımızın üstünde yerin vardır…

 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Kelime kelime tercüme budur. Bir takım zorlamalarla “olduğun gibi gel” veya “nasılsan öyle gel” ilaveleriyle sanki şöyle denmek istenmektedir:Eski halini muhafaza ederek tövbe etmeden, inançsızlığını, ateşe tapıcılığını olduğu gibi devam ettirerek gelebilirsin, her halinde kabulumüzsün…
 
Üst Alt