Zülkarneyn ve ordusu

MURATS44

Özel Üye
Kur’ân-ı Kerîm’de ismi zikredilen ve Allâh’ın sâlih kullarından olan Zülkarneyn –aleyhisselâm–, bir gece ordusuyla sefer hâlinde bulunuyordu. Bir ara askerlerine;

“–Ayağınıza takılan şeyleri toplayın!” diye bir emir verdi.

Askerler bu emri alınca içlerinden bir grup:

“–Saatlerdir yol yürüyoruz, oldukça yorgunuz. Bu yorgunluğun üstüne, bir de gece vakti ayağımıza takılan ve ne olduğunu bile bilmediğimiz şeyleri toplayarak boşuna kendimize ağırlık mı yapacağız! En iyisi hiçbir şey toplamayalım!” diyerek ayaklarına takılan şeylerden bir tane bile almadılar.

İkinci grup ise;

“–Mâdem ki komutanımız emretti, her ne kadar yorgun da olsak, biraz toplayalım da, bâri emre muhalefet etmiş olmayalım. Zira ordunun komutanına itaat etmek gerekir.” diyerek az bir şey topladılar.

Askerlerden üçüncü grup ise;

“–Komutanımız elbette hiçbir şeyi boşuna emretmez. Muhakkak bildiği bir şey vardır. Biz anlayamasak da, söylediği her şeyde bir hikmet gizlidir.” diyerek ceplerini alabildiğince doldurdular.

Gecenin karanlığı, yerini yavaş yavaş Güneş’in ışıklarına terk etmeye başlayınca bir de baktılar ki, topladıkları şeyler altından başka bir şey değilmiş. Meğer altınla dolu bir vâdiden geçmişler de, ayaklarına değen şeylerin altın olduğunun farkına varamamışlar.

Bu büyük sürpriz karşısında komutanlarının emrine itaat etmeyerek yerden hiçbir şey toplamayan birinci grup;

“–Âh ne yaptık biz?! Nasıl bir gaflete daldık böyle?! Meğer altın deryasından geçmişiz de bir damla bile nasiplenememişiz! Niçin dinlemedik komutanımızın sözünü! Keşke alsaydık! Bir tane bâri alsaydık!” diyerek bin pişman oldular.

Az bir şey toplayan ikinci grup ise;

“–Âh ne olaydı da biraz daha fazla alsaydık. Ceplerimizi, abalarımızı hınca hınç doldursaydık.” diye oldukça hayıflandılar.

Altınlardan en çok toplayan üçüncü grup ise:

“–Keşke komutanımızın bu emri dolayısıyla, gereksiz ve lüzumsuz eşyalarımızı da atsaydık ve böylece altınlardan daha çok toplayabilseydik. Hattâ her şeyimizi sadece altınla doldursaydık!” diyerek, diğerlerinden fazla toplamalarına rağmen yine de büyük bir hüzne gark oldular.

* * *

NOT
Cenâb-ı Hak, eşref-i mahlûkat olarak yarattığı insanoğlunu çok sevmekte ve onlarla dost olmayı arzu etmektedir. Öyle ki, bu yakınlığın temini için bizlere çok müstesnâ bâzı ikram vakitleri ihsan buyurmuştur.
 
Üst Alt