Mary Celeste ( Gizemli gemi )

MURATS44

Özel Üye
"Mary Celeste", 4 Aralık 1872’de Atlantik Okyanusu’nda terk edilmiş olarak bulunduğundan beri gizemini koruyan bir ticari gemidir.

Mary Celeste 282 gross ton ağırlığında bir gemiydi. 1861’de Nova Scotia’da Joshua Davis adlı bir gemici tarafından yapılmış ve "Amazon" adı verilmişti. Yapım sonrası bölgesel ticari nakliyat yapılan bir firmaya verildi. Gemiyle ilgili bundan sonra olanlar, zaman zaman "uğursuz" olarak nitelendirilmesine neden olmuştur.

tb


"Mary Celeste", 4 Aralık 1872’de Atlantik Okyanusu’nda terk edilmiş olarak bulunduğundan beri gizemini koruyan bir ticari gemidir.

Mary Celeste 282 gross ton ağırlığında bir gemiydi. 1861’de Nova Scotia’da Joshua Davis adlı bir gemici tarafından yapılmış ve "Amazon" adı verilmişti. Yapım sonrası bölgesel ticari nakliyat yapılan bir firmaya verildi. Gemiyle ilgili bundan sonra olanlar, zaman zaman "uğursuz" olarak nitelendirilmesine neden olmuştur.

Amazon’un ilk kaptanı Robert Mc Lellan geminin sahiplerinden birinin oğluydu ancak gemi kaptanlığını aldıktan 9 gün sonra seferdeyken öldü. Bu aslında geminin güvertesinde ölen 3 kaptanından sadece ilkiydi. John Nutting Parker, sonraki kaptanı olarak görev aldı ancak bir balıkçı teknesinin çarpması nedeniyle gemiyi tamir için tersaneye geri götürmek zorunda kaldı. Tersanedeyken gemide çıkan bir yangın ise bir başka talihsizlikti. Atlantik aşırı ilk seferi ise geminin sonraki kaptanı için tam bir felaket ile sonuçlandı. Manş Denizi’nde bir başka gemiyle çarpıştı ve bu olay, Kaptan’ın işine son verilmesiyle sonuçlandı.

Bu talihsiz başlangıç sonrası birkaç yılı olaysız geçti. Batı Hindistan, Orta Amerika ve Güney Amerika’ya büyük kargolar taşımak üzere seferlere çıktı. 1867 yılında gemi Nova Scotia açıklarında bir fırtına sebebi ile karaya oturdu. Kurtarılması sonrası 1750 dolar karşılığında New York’dan Richard Haines’e satıldı. Tamir edildi ve 1868 yılında Amerikan kayıtlarına geçti ve izleyen yılda ismi Mary Celeste olarak değiştirildi. Yeni sahibinin hedefi ise Amerika ve Adriyatik sahilleri arasında ticari amaçlı seferler yapmaktı.

1872 yılında Cebelitarık boğazında "Dei Gratia" gemisinin kaptanı, "Mary Celeste"yi seyir halindeyken fark etti. Sürekli iletişime geçmek istese de bir türlü gemi ile iletişim kuramadı. Merak ederek gemiye yaklaştılar ve güverteye çıktıklarında şaşkınlıklarını gizleyemediler. Gemide tüm mürettebat kayıptı. Üstelik, yarım kahve fincanları, yemek dolu tabaklar yerinde durmaktaydı. Mürettebata ne olduğu bilinmezken, geminin tüm kargosu da yerinde durmaktaydı. Dei Gratia, Mary Celeste gemisini sahile getirdi. Bu saatten sonra tam 17 kez gemi sahip değiştirmiş ve her seferinde garip ölümler yaşandı. Bu nedenle "lanetli gemi" olarak anıldı.

Dei Gratia, Mary Celeste’ye yanaştıktan sonra gerçekten de güvertede kimseyi bulamadılar. İlk tespitlere göre güvertede ıslaktı ve su tahliye pompalarının sadece biri çalışıyordu, ikisi durmuştu. Gemide yaklaşık 1.1 metre yüksekliğe ulaşan su bulunmasına karşın batmamıştı ve herhangi bir batma belirtisi yoktu.

Kaptan’ın günlüğü dışında seyir defteri dahil olmak üzere gemiyle ilgili tüm evraklar kayıptı. Geminin saati çalışmıyordu ve pusula, sekstant, kronometre de kayıptı. Ana güverte üzerinde olması gereken filika da yerinde değildi. Geminin arka tarafında yer alan bir palamar ise bir ucu gemiye bağlı olduğu halde arka taraftan denize doğru ucu boş bir şekilde sarkmaktaydı.

Popüler hikayelerde anlatılan el değmemiş kahvaltı tabağı ve halen sıcak olan kahve fincanları gibi öğeler ise gerçekte bulunmamaktaydı. Bunlar, büyük bir ihtimalle Sir Arthur Conan Doyle ve benzer yazarların kurgularından ibarettir. Gerçekte kabin kısmında herhangi bir yemek hazırlığı ya da yiyecek ya da içecek herhangi bir şey gözükmüyordu.

Mary Celeste’nin kargosu, 1701 varil alkoldü. 6 aylık sağlıklı erzak da güvertede duruyordu. Mürettebatın eşyaları da yerli yerindeydi ve bu da bir korsan baskın olasılığını azaltıyordu. Görünen manzaraya göre tüm personel ve yolcular acele içinde gemiyi terk etmişti. Bir mücadele ya da çatışma olduğuna dair herhangi bir bulgu yoktu.

Gemi bulunduğunda bir filikası kayıptı ve iyi bir durumdaydı, rüzgarın da etkisiyle Cebelitarık Boğazı’na doğru ilerliyordu. Bulunduğu zaman yaklaşık bir ay önce yola çıkmıştı ve halihazırda güvertesinde 6 aylık su ve erzak bulunmaktaydı. Kargosuna dokunulmamıştı ve yolcu ve tayfaların da şahsi eşyaları yerlerinde duruyordu. Gemi mürettebatı ise bir daha hiç bulunamadı ve kendilerinden hiç haber alınamadı. Bu terk edilmiş ve başıboş gemi denizcilik tarihinin en gizemli hikayelerinden biri olarak hala çözümlenememiş sebepsel teoriler içermektedir.

Bu ilginç olayla ilgili hepsi birbirinden ilginç teoriler ortaya atıldı: Korsanlar, Bermuda Şeytan Üçgeni, isyan, UFO’lar vs. ve bu konuda romanlar yazıldı, filmler çekildi. Ama gemi Bermuda Şeytan Üçgeni’nin bölgesinde seyretmemişti, korsanlar da gemiyi kargosuyla bırakıp kaçacak kadar aptal olamazlardı, isyan içinse sebep yoktu, çok ilginç bir başka teori gemideki gizli bir yolcuyla ilgili.

19. yüzyılda, mürettebatı tarafından terk edilmiş ve cankurtaran sandalları yerli yerinde duran bir şekilde bulunan Mary Celeste gemisinin sırrı, 20. yüzyılda İngiliz yazarı Eric Frank Russel tarafından baka bir gizem yardımıyla çözülmüştür. Bu gizem, daha yakın bir geçmişte gerçekleşen "Pont - Saint - Esprit" olayıdır. Bu Fransız kentinde insanlar dehşet verici sayıklamalar ve hayâl görmelerden sonra çıldırıyorlardı. Bu olayın, içinde çavdar paraziti bulunan ekmekten meydana geldiği ortaya çıkarıldı. Bu parazit, hayâl görmeye neden olan bir uyuşturucu içermekteydi.

Eric Frank Russel’e göre Mary. Celeste gemisinin Cebelitarık limanında bu parazitli ekmekten aldığını buldu. Sonradan bu ekmekleri satan kişi tutuklandı. Mürettebat, bu ekmekleri yiyince çıldırıp denize atlamıştı.

Geminin sahibi James Wwinchester, bir süre sonra Mary Celeste’yi satmaya karar verdi. Bu kararını, babasının bir yolculuk sonrası Amerika’ya getiren gemide yaşadığı kazaların sebep olduğu ve geminin babasının hayatına mal olacağı sanrısına kapılması nedeniyle aldığı rivayet edilir. Sonuçta yok pahasına gemi elden çıkmış ancak ne var ki sonraki 13 yılda da 17 kez sahip değiştirmiştir.

Geminin son kaptanı ve sahibi G.C. Parker ise gemiyi Karayip Denizi’nde sigortadan para alabilmek için batırmaya çalışmış ancak başarılı olamamış, gemiyi yakma çabaları sırasındaysa kaptan Benjamin Briggs’inkiler de dahil olmak üzere seyir defteri yanmıştır. Parker’in bu girişimleri, sigorta şirketi tarafından anlaşılmış ve Parker, tutuklanmıştır. Ancak mahkemesi sürerken bilinmeyen bir sebeple ölmüştür. Tamiri imkansız görünen Mary Celeste’yse, tersane kızağında sonunu beklemeye başlamıştır.

Teoriler


Korsanlık: Bir teoriye göre Osmanlı korsanları, gemi rotası üzerindeydi ve tüm personeli öldürdüler. Gerçekçi olmayan bir teori. Çünkü Azor Adaları ve Cebelitarık çevresinde onlarca yıldır hiç korsanlık hareketi rapor edilmemişti ve bu da büyük ihtimalle yörede konuçlanmış İngiliz Deniz Kuvvetleri’nin üssüne bağlıydı. Ayrıca gemide bir korsan saldırısı olduğuna dair hiçbir iz yoktu. Sadece bazı denizcilik aletleri kayıptı ve korsanların tayfa ve yolcuları öldürdükten sonra değerli eşyalarını alma ya da kargoyu çalma davranışlarına uymuyordu.

Dei Gratia tayfasına suçlamalar: Bazı yazarlara göre Dei Gratia gemisi personeli, Mary Celeste’dekilerin tümünü öldürdüler ve açıkta bulunan geminin içindekilere ya da haklarına sahip olabilmek için hayalet gemi hikayesi uydurdular. Buna karşın gemide hiçbir mücadele izi yoktu. Dei Gratia, Mary Celesteyi Cebelitarık’daki İngiliz yetkililere getirdiği zaman gemi tamamen sağlamdı ve içersindeki envanterde hiçbir eksik yoktu.

Öte yandan Dei Gratia’nın kaptanı, Kaptan Briggs’in eski arkadaşıydı ve bu da kaptanı, eşini ve 2 yaşındaki kızını öldürme olasılığını zayıflatıyordu. Mary Celeste, Dei Gratia ’dan 1 hafta önce yola çıkmıştı ve Dei Gratia’nın Mary Celeste’yi yakalama olasılığı yoktu. Kurulan mahkeme de Dei Gratia personelini denizcilikteki gösterdikleri çabalardan ötürü övmüştür.

Sigorta bedeli: Sigorta’dan para alabilmek de diğer bir iddiadır. Buna karşın sigorta parası, yüklü bir bedel değildi. Ayrıca gemi, James Winchester adına kayıtlıydı ve Benjamin Briggs’in bundan bir kârı olmazdı. Bir kaza sahnelemek, bu yüzden alınacak bedel karşılığında çok riskliydi.

Fırtına: Mary Celeste bir fırtınaya rastladı ve tayfalar ve yolcular filikalara bindi. Geminin batacağını düşündüler. Gemi bulunduğunda 3 tahliye pompasından ikisi çalışmıyordu ve gemi bulunduğunda içinde olağanın dışında su mevcuttu. Fırtına durumunda kaptan’ın tahliye kararı vermesi çok zor duruyor. Ancak gemide eşi ve çocuğunun olması, karar verme sürecini etkilemiş olabilir. Bölgede Ekim 1872’de birkaç fırtına bildirilmişti; ama Mary Celeste, bu ayda çok az mıntıkadaydı daha çok Kasım ayı boyunca bu sulardaydı ki bu da fırtınasız bir dönemdi. Kısacası bu teoriye uymayan o dönemde bölgede fırtına hareketi olmamasıdır. Mary Celeste bulunduğu zaman deniz sakindi. Fırtınaya sadece Dei Gratia tarafından bulunup Cebelitarık’a götürülürken rast geldi.

Deniz depremi: Modern denizcilik zamanına ait bir teoriye göre oluşan bir deprem nedeniyle bazı alkol varilleri açıldı ve içlerindeki materyal ortaya yayıldı. Geminin yakıtının da sarsıntı nedeniyle açığa çıkıp bunlara güvertede karışması nedeniyle bir parlama oluştu. Bu, Mary Celeste tayfasında bir panik oluşturdu. Tayfalar, bu parlamadan bir müddet de olsa kaçmak için denize indiler. Fakat bu, onların sonunu hazırladı. Bölgedeki yoğun sismik aktivite, bu teoriyi akla yakın göstermektedir. Ancak gemi seyir defterinde hiçbir zaman bir deprem bilgisi yer almamıştır ve Dei Gratia tayfası da bu dönemde hiçbir titreşim ya da deprem duymamışlardır. En önemlisi de Portekiz yakınlarındaki Azor adalarında hiçbir zaman bu yönde kayda geçen bir bilgi yoktur.

✔ Tsunami: Diğer bir teori de bölgede gerçekleşen tsunamidir. Gelen büyük bir dalga gemidekileri kaçmaya zorlamış olabilir, ancak tabi ki öyle bir durumda Mary Celeste ufak bir tekneye göre çok daha güvenilir bir yerdir. Bu sadece Mary Celeste’nin neden çok fazla su aldığını açıklayabilir. Ve bölgede o dönemde rapor edilen bir tsunami bilgisi de yoktur. Tsunamiler, denizin derinliklerinde olurlar ve gemileri çok fazla etkilemezler, ancak gemi kıyıya yakın bölgede ise etkilenme ihtimali yüksektir. Bu teoriye göre tüm yolcuların ve tayfanın dalga tarafından alınması için aynı anda güvertede olmasını gerektirmektedir.

Sağanak yağış: Benzer bir senaryo da Okyanusya oluşmuş olabilecek ani bir sağanak yağış temeline dayandırılabilir. Yağışın gemi yüzeyini tamamen kaplaması Mary Celeste’nin batmayla yüz yüze kalmasına yol açmış olabilir. Bu olay ayrıca Mary Celeste’nin Dei Gratia mürettebatınca bulunduğunda neden yoğun olarak ıslak olduğunu açıklayabilir. Bu nedenle gemide oluşmuş olan panik kaybolmuş filikayı ve pusulayı da açıklayabilir. James H. Kimble ve yazar Gersholm Bradford tarafından öne sürülen bu teoride alçak basınç sistemi, oluşan yağış ve sintine suyunu ölçümleyen ve tahliye eden sistemlerdeki basınç değişimi nedeniyle oluşan arıza sorumlu tutulmaktadır.

Patlama: Bu teori, gemideki alkol temeline dayanmaktadır. Kaptan Briggs ,daha öncesinde böyle tehlikeli bir kargo taşımamıştı ve bu yüke güvenmiyordu.
1,701 varil alkolden 9 varil daha sonra boş olarak bulunmuştur. Diğer variller, beyaz meşe ağacından yapılmışken bu d9 varil, kızıl meşe ağacından imal edilmişti. Kırmızı meşe ağacı daha gözenekli olduğu için buharı daha rahat yayabilir. Bu ortamda oluşabilecek buharlaşmayı açıklayabilir.Variller, birbirinde güvenli bir şekilde ayrılmamıştı ve birbirlerine sürtünüyorlardı ve çeperlerindeki metal nedeniyle bir kıvılcım çıkması olasıydı. Bu şekilde oluşmuş olabilecek bir patlama gemiyi terk edişi açıklayabilir.

Tarihçi Conrad Byers’e göre Kaptan Briggs kargonun durumuna bakınca ortamda buhar ve dumanı gördü. Bir patlama olacağı inancıyla herkesi filikaya bindirdi ve filikayı gemiden güveni bir uzaklığa bir halatla bağlayarak uzakta durmak istedi ancak bu başarısız oldu ve halatın kopması nedeniyle filika gemiden ayrılmaya başladı. Bir süre sonra da filikadakiler açlıktan, susuzluktan ya da boğularak öldüler.

Ergotizm: Diğer bir teoriye göre kontamine un nedeniyle oluşan ergot zehirlenmesidir. Bu teoriye göre ergot zehirlenmesi LSD gibi halüsinasyonlara yol açmaktadır. Birbirlerini çıldırarak öldürdükleri veya denize attıkları teorinin temel noktasıdır. Ancak Mary Celeste’de bulunan un kontamine değildi ve Dei Gratia tayfası tarafından da tüketilmişti.

İsyan: Briggs ve ailesini öldürdükten sonra filikayla kaçma temeline dayalı bir isyanı düşündüren bir teoridir. Ancak geçmiş araştırıldığı zaman Kaptan’a karşı isyanı düşündürecek bir ilişkinin olmadığı gösterilmiştir.

Sarhoşluk: Gemi tayfasının gemideki alkolü içtikten sonra kaptanı ve birbirlerini öldürdüğü temeline dayansa da Kaptan’ın içki konusunda kesin kararları olduğu biliniyordu ve gemide de alkol sonrası olmuş olabilecek hiçbir kavga izine rastlanmadı.

Geminin erken tahliyesi: 2007 yılında Smithsonian televizyonunun dile getirdiği bir teoriye göre Kaptan, geminin güvenli bir şekilde İtalya’ya varacağına inanmıyordu. Kronometreyle problemler yaşıyordu, tahliye pompalarının sadece biri çalışıyordu ve küpeşte su almıştı. Briggs, bu nedenle gemidekilerle birlikte bir filikaya binerek yakınlarda olduğunu umut ettiği Santa Maria Adası’na gitmeye karar verdi ancak hiçbir zaman ulaşamadılar.
 
Üst Alt