Hristiyanların Tanrı anlayışları nasıldır?

MURATS44

Özel Üye
Hristiyanların Tanrı anlayışları nasıldır? Günümüzdeki Hristiyanların, İslam dinine ve Müslümanlara bakışları nasıldır?


Hz. İsa (as), çeşitli vesilelerle Allah'ın bir olduğunu, eşi ve benzerinin bulunmadığını ifade etmiş ve O'nun bu sözleri İncil'de aynen yer almıştır. Bu bakımdan gerçek Hristiyanlığın tevhide dayandığını Hristiyanların bile inkâr etmesi mümkün değildir. Hristiyanların bu konudaki yanılgıları, "Allah'ın kelimesi" ve "Allah'ın Ruhu" (Nisa, 4/171) vb. Kur'an ayetlerini yanlış yorumlamalarından kaynaklanmaktadır.

Hristiyanların Tanrı anlayışları nasıldır?
Hristiyanların Tanrı anlayışları nasıldır?
Hristiyan bilginleri "Allah'ın kelimesi"nden Allah'ın kelâm ve nutkunun Hz. İsa'da ifadesini bulduğunu, Allah'ın ruhunun O'na girdiğini, böylece kendisinin bir Tanrı olarak dünyaya geldiğini zannetmişlerdir. Hristiyanlığa böyle önemli bir unsurun girmesi, onların tevhid inançlarını olumsuz yönde etkileyerek onları bir çıkmaza sürüklemiştir. Ne yapacaklarını şaşıran Hristiyanlar kendi elleriyle ördükleri bu düğümü, yüzyıllar geçmesine rağmen hâlâ çözebilmiş değillerdir. Bir yandan Allah'ın tek olduğunu kabul etmek, bir yandan da üç Tanrı bulunduğuna inanmak kolay çözülecek bir problem değildir.

Bu hatalı anlayıştan kurtulabilmek için Hristiyanların yapacakları bir iş vardır:

Hz. İsa (as) ve Rûhu'l-Kudüs'ün uluhiyetini nazar-ı itibara almaksızın Allah'ı tek ilâh kabul etmek, Allah'ın eşi ve benzeri olmadığını, Hz. İsa'nın da sadece O'nun kulu ve peygamberi olduğuna inanmak, Hz. İsa'ya herhangi bir ilâhî sıfat ve isim yakıştırmamak (Mevdudî, Tevhid Mücadelesi, çev. A. Asrar, İstanbul, 1983, I, 548).

Bu konudaki bir başka Hristiyan inancına göre, Allah bir cevherdir. Bu cevherin üç temel rüknü şunlardır: 1. Baba = Allah, 2. Oğul = İsa, 3. Ruhu'l-Kudüs = Hz. Meryem'e Allah tarafından ilkâ edilen ruh. İnançlarına göre bunların üçü de aynı ilâhtır. Hristiyanların bu ilâh anlayışlarını Hz. İsa bizzat Kur'an diliyle şöyle cevaplandırmıştır:
AYET-İ KERiME
"...Ey İsrailoğulları, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin..." (Mâide, 5/72).
Bilinen bir gerçektir ki Hristiyanlar, Hz. İsa (as)'dan sonra yalnız tevhid inancını terketmekle kalmamışlar, bir çeşit putperestliğe de dinlerinde yer vermişlerdir. Böylece tek Allah yerine üç Tanrı bulunduğunu zanneden Hristiyanlar, şirke saparak azizlere ve mezarlara tapmaya başlamışlardır.


Özellikle Katoliklerde görülen (5. yy.) Hz. İsa (as) ve O'nun Havarilerine tapma hadisesi zamanla kiliselere, başta Hz. Meryem ve Hz. İsa olmak üzere birçok aziz ve azizenin putunun yerleştirilmesine sebep olmuştur. Günümüze kadar gelen hemen bütün Hristiyan kiliselerinde bu çeşitli putlar görülmektedir.

Ancak günümüz Hristiyanlarının kiliselerdeki bu put tasvirlerine ibadet için eskisi kadar şuursuz bir istek taşımadıkları da bilinmektedir. Aynı şekilde fanatik ve cahil olmayan Hristiyanlar, Allah inancı konusunda Teslis'i terketmiş görünüyorlar. Bugün aydın bir Hristiyanın Hz. İsa'ya "Allah'ın Oğlu" nazarıyla bakması ve Allah'ı Baba olarak görmesi nerede ise imkansız bir hâl almıştır. Günümüz Hristiyanları da bizim gibi Allah'ın birliğine inanmakta ve Teslis'i mantıksız bir inanç olarak nitelendirmektedir. Nitekim en önemli ve en büyük buyruğun ne olduğu kendisine sorulduğunda Hz. İsa:
NOT
"Dinle ey İsrail, Tanrımız olan Rab tek Rab'tır." (İncil, Markos, XII, 29)
cevabını vermiştir. Pazar âyinlerinde her kilisede topluca söylenen Hristiyan Âmentüsü,
"Tek Allah'a inanıyorum..." cümlesiyle başlamaktadır (Xavier Jakob, Sorabilir miyiz? İstanbul, 1988, 10).
Kur'ân, tanrılaştırılan varlıklar arasında, Hz. İsa'nın annesi Hz. Meryem'i de sayar:
AYET-İ KERiME
"Hatırla ki, Allah: 'Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan başka iki tanrı olarak benimseyin.' dedin?" diyecek, İsa: 'Seni tenzih ederim, hak olmayan sözü söylemek bana yaraşmaz.' (...)" diyecektir. (Maide, 5/116)
Şu âyette ise, Meryem'in tanrılaştırıldığına işaret vardır:
AYET-İ KERiME
"Meryem oğlu Mesih, sadece resuldür, -Ondan önce de resuller geçmiştir-, Onun annesi dosdoğrudur, her ikisi de yemek yerlerdi (...)" (Maide, 5/75).
"Hristiyanların İslam'a ve Müslümanlara bakışı" hakkında değerli bilim adamı Prof. Dr. Suat Yıldırım "MUASIR HIRİSTİYANLIĞIN İSLÂM'A BAKIŞI" adlı makalesinde şu hususları kaydetmektedir:

Hristiyanlar, Meryem'i Allah'tan başka tanrı saydıklarını inkâr etmiş ve etmektedirler. Hristiyanlık tarihine bakılacak olursa, onlar arasında Meryem'i tanrılaştıranların bulunduğu görülür. Collyridiens diye adlandırılan, dördüncü asırda Arabistan'da doğup sonra kaybolan bir Hristiyan cemaati, tekerlekli bir taht üzerinde Meryem'i tazim ediyor, ona pastalar takdim ediyorlardı. Tamamen kadınlara mahsus, Meryem'e ait geniş bir ibadet merasimi vardı.(Duchesne, Historie ancienne de Eglise, II. 622'den Masson, Le Coran et la revelation Judeochreteenne 193-194)
İslâm, reddedilmesi gereken mutlak bir yanlış olup, Hıristiyanlık için, kendisiyle mücadele edilmesi lâzım gelen bir tehlikedir.

Öteki görüş ise, İslâmiyet’te bazı hakikat pırıltıları bulunduğuna ve Hıristiyanlıkla olan benzerliklerini kabul edip, bunların geliştirilmesi gerektiğine kanî idi. Neticede, İslâm ülkelerinde yaşayan bazı piskoposların itirazı sebebiyle, İslâm hakkında âdil bir tutum takib edilmesi meselesi ortaya çıktı. Bundan sonra, konsil çalışmaları içinde çok az bir yer tutmakla beraber, Kilise'nin İslâm'a bakışı bakımından hayli önemli olan iki metin hazırlanıp oylandı.

Konsilin, 1964 yılında oturumlarına ara vermesi sırasında, Hıristiyanlık dışında kalan dinlerle ve bu cümleden olarak İslâmiyet'le ilgili hazırlıklar yapacak komisyonlar kurulmuştu. Neticede, iki sahifeden ibaret olan, "Yahudiler ve Hıristiyan Olmayanlar Hakkında Beyanname" tamamlandı. Beyannamenin birinci sahifesi Yahudilere tahsis edilmişti. İslâm'dan bahseden paragraf ise şöyle idi:
BİLGİ
"Kardeşlerimize karşı bu sevgi ile harekete geçerek, -birçok noktada bizimkinden farklı da olsa- bu dünyaya gelen her insanı aydınlatan Hakikatin ("Hakikat" kelimesi, Hıristiyanlıkta, ekseriya Hz. İsa'nın sıfatı olarak kullanılır (Yuhanna, İncili, 14, 6 cümlesi şöyledir: İsa ona dedi: Yol ve Hakikat ve hayat benim) ışığını yansıtan fikir ve doktrinleri de büyük bir saygı ile nazar-ı itibara almaktayız. Bundan ötürü her şeyden önce Tek, Zatî (personnel), işlerin karşılığını verecek olan Tanrı'ya ibadet eden ve bize, dini mânâ ve beşerî kültürün sayısız mübadeleleriyle çok yakın olan Müslümanlara anlayışımızı ifade ediyoruz."
Konsilin birinci döneminden sonra, 20 Haziran 1963 günü papa seçilen VI. Paul, konsile verilen bu ara esnasında "kutsal yerler"! (Kudüs, Amman) ziyaret etti. Orada, Müslümanları dostça selâmladığını ifade etti. 1964 yılında, Hıristiyan olmayanlarla ilgili bir daire başkanlığı kuruldu. Daha sonra, İslâmiyet'i, öbür dinlerle bir tutmanın doğru olmayacağı düşünüldüğünden olacak, bir süre sonra 1 Mart 1965 günü İslâmiyet için, buna bağlı bir "başkan yardımcılığı" ihdas edildi. Bu müessese, konsile bağlı değildi. Ancak, mezkur beyannameyi hazırlayan Birleşik Komisyonun, İslâm için kurulan alt komisyonu konsile bağlı idi. Bu alt komisyonda, Kahire'deki "Şark Tetkikleri Dominiken Enstitüsü" (l'lnstitut dominicain de'etudes orientales) ile Tunus'taki "Papalık Şark Tetkikleri Enstitüsü" mensuplarından bazılarına görev verilmişti.Hıristiyanların, öteki dinlerin mensuplarıyla münasebetlerini ihtiva eden kısımda (la Consitution sur l'Eglise, Lumen Centium, no: 16) yer almak üzere hazırlanan ilk metinde, Yahudilerden söz edildikten sonra, şöyle deniliyordu:
NOT
"(Hz.) İbrahim'i ata olarak kabul eden, aynı zamanda (Hz.) İbrahim'in Tanrısına inanan (Hz.) İsmail oğulları da Atalara (Tevrat’tan önce peygamberler, özellikle Hz. İbrahim, Hz. İshak ve Hz. Yakub için kullanılır) yapılan Vahye yabancı değildirler."
Mutedil olmasına rağmen, bu metine, yüzlerce konsil üyesi itiraz etti. Zira metin, Hz. İsmail, İslâmiyet ve Hıristiyanlıktaki vahiy anlayışı arasında münasebet kuruyordu. Lumen Centium metninin konsildeki raportörü Mgr. Garrone, anılan metnin reddedilmesinin sebebini şöyle izah ediyordu: "İsmail oğulları" sıfatı münakaşalıdır. Objektif olarak, Müslümanlar, Atalara yapılan Vahye malik değildirler". Bu anlayış, Kur’ân vahyini, Yahudi ve Hıristiyan vahyi dışında görüp, böylece onu kabul etmediğini ortaya koyuyordu.

Daha sonra yapılan değişikliklerle, metin şu şekilde kabul edildi:

"Necat temennisi. Yaratıcıyı kabul edenlere, birinci derecede, (Hz.) İbrahim'in imanına sahib olduklarını ifade eden ve Ahiret'te insanlar hakkında hüküm verecek olan, Tek ve Merhametli Tanrı'ya, bizimle birlikte ibadet eden Müslümanlara da şamildir."

Nihai olarak benimsenen bu metin, Hristiyanlarca tartışmalı konuları (Hz. İsmail ile İslâm arasındaki münasebet, Hz. İbrahim'in Müslümanların atası olması gibi) zikretmekten kaçınmıştır. Müslümanların, "İbrahim'in imanına sahib olduklarını ifade eden" kimseler olduğu belirtilmekte ve bunun, Müslümanların sübjektif bir iddiaları olduğu fikri vurgulanmakta, objektif geçerliliği hakkında herhangi bir şey söylenmemektedir.
 

yener-

Yeni Üyemiz
Bu yazınızı okudum...


Sanırım... bir kısmı alıntı...


"Hristiyanların İslam'a ve Müslümanlara bakışı" hakkında değerli bilim adamı Prof. Dr. Suat Yıldırım "MUASIR HIRİSTİYANLIĞIN İSLÂM'A BAKIŞI" adlı makalesinde şu hususları kaydetmektedir:


Bu kısımdan sonrası alıntı galiba...


En başta belirtilen paragraftan bakınca..


Hristiyanlar zaten Kur'an-a inanmıyorlar... Neden Kur'an-ı kendi inançları için referans göstersinler?...
Hristiyanların bu konudaki yanılgıları neden Kur'an-da bahsi geçen ayetler olsun ki?...
Burada giriş kısmında bir şey var !...


İkinci paragrafta da bu "kelimetullah" üzerinden devam ediliyor...
Acaba İncil de böyle bir ifade mi "kelimetullah" var?...


Sonra ki paragrafta ise çözüm önerisini sunuyorsunuz... Kur'an ve mevcut İncil üzerinden...


"Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kesinlikle kâfir oldu. Oysa Mesih şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa, artık, Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”


Demek ki... Kur'an İncili doğruluyor...Bu konuda...


Bilinen bir gerçektir ki Hristiyanlar, Hz. İsa (as)'dan sonra yalnız tevhid inancını terketmekle kalmamışlar, bir çeşit putperestliğe de dinlerinde yer vermişlerdir. Böylece tek Allah yerine üç Tanrı bulunduğunu zanneden Hristiyanlar, şirke saparak azizlere ve mezarlara tapmaya başlamışlardır.

Günümüzde de bir kısım Müslümanlar da bu altını çizdiğim katagoride değil mi?...
Tarih tekerrür ediyor... Değişen çok şey yok ... Hep eğilim, "Tek Tanrı" inancı altına farklı-farklı tanrılar yerleştirmeye devam etmek...
Peki bunların amacı ne?... Çok tanrı olunca ne kazanç elde edilecek?...


Özellikle Katoliklerde görülen (5. yy.) Hz. İsa (as) ve O'nun Havarilerine tapma hadisesi zamanla kiliselere, başta Hz. Meryem ve Hz. İsa olmak üzere birçok aziz ve azizenin putunun yerleştirilmesine sebep olmuştur. Günümüze kadar gelen hemen bütün Hristiyan kiliselerinde bu çeşitli putlar görülmektedir.

Günümüzde de bir kısım Müslümanlar da bu altını çizdiğim katagoride değil mi?... Azizlerimiz-velilerimiz-evliyalarımız-dedelerimiz-gavslarımız...vb... yok mu?

Bu konudaki bir başka Hristiyan inancına göre, Allah bir cevherdir. Bu cevherin üç temel rüknü şunlardır: 1. Baba = Allah, 2. Oğul = İsa, 3. Ruhu'l-Kudüs = Hz. Meryem'e Allah tarafından ilkâ edilen ruh. İnançlarına göre bunların üçü de aynı ilâhtır.

Günümüzde de bir kısım Müslümanlar da bu durumdan çok mu farklı ifadeleri var?...

Nahl Suresi 51-57 'ye kadar okuyalım...

Ve Allah, şöyle dedi: “İki ilâh edinmeyin! O, sadece tek bir ilâhtır. O halde sadece Benden korkun!”
Ve semalarda ve yeryüzünde olanlar, O’nundur. Ve dîn, daima O’na aittir. (Öyleyse) hâlâ Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?
Sizin olan ne kadar ni’met varsa hepsi Allah’tandır. Sonra da size bir sıkıntı dokunsa, o zaman O’na yalvarırsınız.
Sonra O, sizden zararı (sıkıntıları) giderince o zaman da sizden bir grup, Rab’lerine şirk (ortak) koşarlar.
Onlara verdiğimiz şeylere nankörlük etsinler! Haydi faydalanın (meta’lanın). Artık yakında bileceksiniz.
Onları rızıklandırdığımız şeylerden, bilmediklerine bir pay (nasip) ayırıyorlar. Allah’a yemin olsun ki; iftira etmiş olduğunuz şeylerden mutlaka sorgulanacaksınız.
Ve Allah’a, kızlar isnat ediyorlar. O, Sübhan’dır (Allah çocuk edinmekten münezzehtir). Ve beğendikleri (tercih ettikleri; erkek çocuklar) ise kendilerinin (onların) oluyor.

Yani bu ayetler biz Müslümanlara hiç bir şey ifade etmiyor mu?... Bu ayetler diğer din mensuplarına mı hitap ediyor?... Ama onlar zaten bu Kur'an-ı kabul etmiyorlar-okumuyorlar ki !...
Bir kısım Müslüman ise Kur'an-ı kabul ediyor (kuşku yok) - ama okumuyorlar ki ?...
Nasıl böyle bir kanıya vardım?..

O müslümanlar Allah'ın Elçisini (A.S), Allah'a nispet ederek "HABİBİM" dedirtiyorlar...

Söyler misiniz?.. Ne fark var "HABİBİM" dedirtmekle, OĞUL edinme - KIZLAR isnat etme - ÇOCUK edinme arasında ??? Ne fark var ???

Meryem Suresi 88-98 'ye kadar okuyalım...

88-“Rahmân, bir çocuk ittihaz etti (edindi).” dediler.
89-Andolsun ki siz, çok kötü bir şey yaptınız (söylediniz).
90-Bundan neredeyse semalar (gökyüzü) parçalanacak ve yeryüzü yarılacak ve dağlar çökerek yıkılacaktı.
91-Rahmân’a bir çocuk isnat etmeleri (sebebiyle).
92-Ve Rahmân’a çocuk edinmek yakışmaz (olamaz).
93-Semalarda ve yeryüzünde olan kimselerin hepsi, mutlaka Rahmân’a kul olarak gelecek.
94-Andolsun ki onları, tek tek adetlendirerek tespit etti (saydı).
95-Ve kıyâmet günü, onların hepsi O’na, ferdî olarak (tek başına) gelecek.
96-Muhakkak ki âmenû olanları ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanları, Rahmân, muhabbet duyulanlar (sevilenler) kılacak.
97-Böylece Biz, O’nu (Kur’ân-ı Kerim’i) senin lisanınla kolaylaştırdık. O’nunla, takva sahiplerini müjdelemen ve inatçı kavmi uyarman için.
98-Ve onlardan önce nice nesiller helâk ettik. Onlardan birini görüyor musun? Veya onların ufacık bir sesini duyuyor musun?

Şimdi bu ayetler Biz Müslümanlara hitap etmiyor da... Kur'an-ı kabul etmeyen din sahiplerine mi hitap ediyor ?..

Zumer Suresi 1-4 arasını okuyalım mı...

1-Bu Kitab’ın indirilişi, Azîz (yüce ve üstün) ve Hakîm (hikmet ve hüküm sahibi) olan Allah tarafındandır.
2-Muhakkak ki Biz, bu Kitab’ı sana hak ile indirdik. Öyleyse dîni O’na halis kılarak (muhlis olarak) Allah’a kul ol!
3-Halis dîn, Allah içindir, öyle değil mi? Ve O’ndan (Allah’tan) başka dostlar edinenler: “Biz, onlara (putlara) sadece bizi Allah’a yakın bir makama yaklaştırmaları için tapıyoruz.” (dediler). 4- Muhakkak ki Allah, hakkında ihtilâf ettikleri şey için onların aralarinda hüküm verir. Muhakkak ki Allah, yalanlayan ve inkar ederleri hidayete erdirmez.
4-Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, mutlaka yarattıklarından dilediğini seçerdi. O, Sübhan’dır (herşeyden münezzeh). O, Allah; Vahid’dir (tektir), Kahhar’dır (kahredicidir).

Şimdi bu ayetler Biz Müslümanlara hitap etmiyor da... Kur'an-ı kabul etmeyen din sahiplerine mi hitap ediyor ?..

Söyler misiniz?..
Ne fark var
"HABİBİM" dedirtmekle,
RasulAllah'a (A.S) nispeten “Rabb-ül Alemin”, demekle
Herhangi şahsa "Kainatı İmamı", demekle
"İki dünyanın efendisi", demekle
"İki cihan serveri" demekle

OĞUL edinme - KIZLAR isnat etme - ÇOCUK edinme arasında ??? Ne fark var ???

Halbuki ayet çok açık değil mi?...
93-Semalarda ve yeryüzünde olan kimselerin hepsi, mutlaka Rahmân’a kul olarak gelecek.

Korkmuyor musunuz ?...

94-Andolsun ki onları, tek tek adetlendirerek tespit etti (saydı).
95-Ve kıyâmet günü, onların hepsi O’na, ferdî olarak (tek başına) gelecek.

ŞİMDİ BİZLER MÜSLÜMAN BİR BELDEDE MÜSLÜMANLAR OLARAK DOĞDUK... BU AYETLER BİZE HİTAP ETMİYOR MU ?..

Bahsi geçen yazı HRISTİYANLAR için...

ŞİMDİ ONLAR HRISTİYAN BİR BELDEDE HRISTİYAN OLARAK DOĞMADI MI?... ONLARIN KABUL ETTİĞİ İNCİL NE DİYOR ?...


"Dinle ey İsrail, Tanrımız olan Rab tek Rab'tır. " (İncil, Markos, XII, 29)

ŞİMDİ BİZLER MÜSLÜMAN BİR BELDEDE MÜSLÜMANLAR OLARAK DOĞDUK... ŞU AYET BİZE HİTAP ETMİYOR MU ?..

"...Ey İsrailoğulları, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin... " (Mâide, 5/72).


Gelelim... Alıntı olduğunu düşündüğüm kısımdan...

Hristiyanlar, Meryem'i Allah'tan başka tanrı saydıklarını inkâr etmiş ve etmektedirler. Hristiyanlık tarihine bakılacak olursa, onlar arasında Meryem'i tanrılaştıranların bulunduğu görülür. Collyridiens diye adlandırılan, dördüncü asırda Arabistan'da doğup sonra kaybolan bir Hristiyan cemaati, tekerlekli bir taht üzerinde Meryem'i tazim ediyor, ona pastalar takdim ediyorlardı. Tamamen kadınlara mahsus, Meryem'e ait geniş bir ibadet merasimi vardı.(Duchesne, Historie ancienne de Eglise, II. 622'den Masson, Le Coran et la revelation Judeochreteenne 193-194)İslâm, reddedilmesi gereken mutlak bir yanlış olup, Hıristiyanlık için, kendisiyle mücadele edilmesi lâzım gelen bir tehlikedir.

Şimdi biz müslümaların içinde de aynen Hrıstiyanlık gibi Katolik-protestan-angelikan... vb.. yok mu?
Dahası biz müslümaların içinde de aynen Hrıstiyanlık gibi... Hristiyan cemaati vb.. gibi müslüman cemaatler yok mu?...
Meryem'i tanrılaştıranların bulunduğu gibi, bir kısım müslüman cemaatlerde "Kainat İmamı" yok mu?

Özellikle şu cümleye dikkat edelim...İslâm, reddedilmesi gereken mutlak bir yanlış olup, Hıristiyanlık için, kendisiyle mücadele edilmesi lâzım gelen bir tehlikedir.
Şu cümleyi bir de şöyle okuyun ... Gerçek Hristiyanlık, reddedilmesi gereken mutlak bir yanlış olup, Gerçek İslam için, kendisiyle mücadele edilmesi lâzım gelen bir tehlikedir.

Buradan şu noktaya geleceğim... Hemen saldırmayın...

Ancak günümüz Hristiyanlarının kiliselerdeki bu put tasvirlerine ibadet için eskisi kadar şuursuz bir istek taşımadıkları da bilinmektedir. Aynı şekilde fanatik ve cahil olmayan Hristiyanlar, Allah inancı konusunda Teslis'i terketmiş görünüyorlar. Bugün aydın bir Hristiyanın Hz. İsa'ya "Allah'ın Oğlu" nazarıyla bakması ve Allah'ı Baba olarak görmesi nerede ise imkansız bir hâl almıştır. Günümüz Hristiyanları da bizim gibi Allah'ın birliğine inanmakta ve Teslis'i mantıksız bir inanç olarak nitelendirmektedir. Nitekim en önemli ve en büyük buyruğun ne olduğu kendisine sorulduğunda Hz. İsa:
"Dinle ey İsrail, Tanrımız olan Rab tek Rab'tır. " (İncil, Markos, XII, 29)

Tabi oldukların dinin kitabını okuyanlar (burada özel olarak hrıstiyanlar) TEK RAB'dan başka bir sonuca ulaşamamaktadır...


Konsilin, 1964 yılında oturumlarına ara vermesi sırasında, Hıristiyanlık dışında kalan dinlerle ve bu cümleden olarak İslâmiyet'le ilgili hazırlıklar yapacak komisyonlar kurulmuştu. Neticede, iki sahifeden ibaret olan, "Yahudiler ve Hıristiyan Olmayanlar Hakkında Beyanname" tamamlandı. Beyannamenin birinci sahifesi Yahudilere tahsis edilmişti. İslâm'dan bahseden paragraf ise şöyle idi: BİLGİ "Kardeşlerimize karşı bu sevgi ile harekete geçerek, -birçok noktada bizimkinden farklı da olsa- bu dünyaya gelen her insanı aydınlatan Hakikatin ("Hakikat" kelimesi, Hıristiyanlıkta, ekseriya Hz. İsa'nın sıfatı olarak kullanılır (Yuhanna, İncili, 14, 6 cümlesi şöyledir: İsa ona dedi: Yol ve Hakikat ve hayat benim) ışığını yansıtan fikir ve doktrinleri de büyük bir saygı ile nazar-ı itibara almaktayız. Bundan ötürü her şeyden önce Tek, Zatî (personnel), işlerin karşılığını verecek olan Tanrı'ya ibadet eden ve bize, dini mânâ ve beşerî kültürün sayısız mübadeleleriyle çok yakın olan Müslümanlara anlayışımızı ifade ediyoruz."

Gerçekten de sıralamada

1.Yahudi ve Şirk koşanlar...
2.Hrıstiyanlar ...
2,5. Keşişler ve râhipler...

Maide Suresi 82 'yi okuyalım...

82-İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak yahudiler ile, şirk koşanları bulacaksın. Onlar içinde iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da «Biz hıristiyanlarız» diyenleri bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler ve râhipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.


Ne kadar doğru değil mi?... Bu noktada Hrıstiyan ve yahudilerden daha ziyade şu kişilere dikkatinizi çekmek isterim... şirk koşanları


"(Hz.) İbrahim'i ata olarak kabul eden, aynı zamanda (Hz.) İbrahim'in Tanrısına inanan (Hz.) İsmail oğulları da Atalara (Tevrat’tan önce peygamberler, özellikle Hz. İbrahim, Hz. İshak ve Hz. Yakub için kullanılır) yapılan Vahye yabancı değildirler."

Evet gerçekten de Hac 78 'de ifade edildiği gibi " "ATANIZ İBRAHİM" in dinine uyun" ...dikkat direkt emir kipinde... UYUN !..

İşte bir kısım Hrıstiyan ve-veya ifade edildiği gibi "aydın hrıstiyan" ŞİRK'e bulaşmadan bilerek-bilmeyerek hrıstiyan değilde "HANİF" dinine tabiler...

Nahl Suresi ayet 123 'ü okuyalım...

123-Sonra da sana: «Doğru yola yönelerek İbrahim'in dinine (hanifen) uy! O müşriklerden değildi» diye vahyettik.

SONUÇ

1- Hrıstiyanların TEVHİDİ inkarı, Kur'an da geçen "kelimetullah" ifadesini yanlış yorumlanmasından KAYNAKLANMAMAKTADIR...
2- Hrıstiyanlar arasında "HANİF" olanlar var...
3- Hrıstiyanlarla günümüz Müslümanlarının bir kısmı benzer bir düşünce altyapısındadır...
4- Bence en önemli benzerlik Kitabımızın ilk emri olan "OKU"... O hrıstiyanlar da (burada konusu değil ama yahudilerde) müslümanlarda KENDİ KİTAPLARINI okumuyorlar...
5- Ehli kitap çoğunluğu "kitaplarını terk edilmişliğe (mehcur) bırakmış"...
6- Ehli kitap olmasa bile bir insan "ATANIZ İBRAHİM" yolundan gidecek bir akla sahipse "O müşriklerden" olmayacaktır...
 

MURATS44

Özel Üye
Karışık gibi görünse de , yorumunuz genel olarak oldukça güzel.

Yorum genelinde doğru bilgiler ve düşüncelerle dolu ama buna ek olarak kendi fikrimi de belirteyim.

Şu an dünya dinleri arasında 3 büyük din olarak kabul edilen , Müslümanlık , Hristiyanlık ve Yahudilik...

Bu dinlerin mensupları kendi dinlerinden olmayanların Cennete giremeyeceklerini savunmaktadırlar.

Müslümanların haricinde kimse Cennete giremeyecek . Ki, gerçek ve tek doğru bu. Yüce Rabbimiz , Habibi aracılığı ile kemale erdirip seçtiği dini bize ulaştırarak son din islam üzerine ölenler haricinde kimse Cennete giremeyecek .

" Kıyamete kadar koruyucusu biziz " buyurduğu Kur'ân-ı Kerim'e inanmadıktan sonra , Kelime-i Tevhid'e inanmadıktan sonra , Hz.Muhammed (sav)'in son peygamber ve Allah (ac)'in elçisi olduğuna inanmadıktan sonra her ne kadar Hz.İsa (as)'nın Allah (ac)'ın oğlu olmadığına inanmasalarda bunları bir müslüman gibi düşünmek yanlış olacaktır.

Rahipler ve keşişler..... Acaba bunlar günümüzdeki Hanifler ve Keşişler midir?

Hristiyan ve Yahudiler arasında günümüzde gerçekten Allah(ac)'ın tek RAB olduğuna , Hz.İsa(as)'nın Allah(ac)'ın oğlu olmadığına inanan kaç tane Hristiyan vardır ?

Günümüzde Hristiyan toplumu içinde , şu an ki inançlarınının bazılarını kabul etmeyen , aynı şekilde Yahudiler içinde de bunlar gibi kabul etmeyen insanlar çok çok az olsa da vardır elbet.

İslamın 5 şartından ilk olan Kelime-i Şehadet e inanmadıktan sonra öyle düşünmelerinin ne faydası olacak ?

Yahudiler ve Hristiyanlar arasında Cennete girecek olanlar da var. Ama bunlar İslamiyet gelmeden önce kendi devirleri döneminde Peygamberlerine ve kitaplarına inanan Yahudiler ve Hristiyanlar olacaktır.

Şu an günümüzde "Müslümanlık" mücadele edilmesi gereken en büyük sorun (!!!!!) dur. :) Siyonizmin temeli olan dünyada bütün dinleri insnalar üzerinde yok edip , dinsiz bir dünya toplumu oluşturma gereği en başta islama saldırılar olmaktadır. İslamı zaman içinde yok etmek en büyük amaç ve hedefleridir. Ama unuttukları ve kabul edemedikleri , bilmedikleri bir gerçek var ki ;
AYET-İ KERiME
"Onlar ağızlarıyla Allah'ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır."(Saff, 61/8)
Allah ne yapacağını en iyi bilendir... Kur'ân-ı Kerim en büyük ve en doğru kaynak ise buna inanmadıktan sonra şimdiki Hristiyanlar ve Yahudiler kendi toplumları içinde cemaat kurarak teslis inancından vazgeçmiş olsalar bile ( ki, bunun doğruluk payı ve buna inanmayanların sayısı belli değil ) Son Peygamber Hz. Muhammed (sav)'tir ve İslam son Din'dir deyip bunu yürekten kabul etmedikçe bu insanların akıbetini tahmin etmek çokta zor olmasa gerek.
NOT
SONUÇ

1- Hrıstiyanların TEVHİDİ inkarı, Kur'an da geçen "kelimetullah" ifadesini yanlış yorumlanmasından KAYNAKLANMAMAKTADIR...
2- Hrıstiyanlar arasında "HANİF" olanlar var...
3- Hrıstiyanlarla günümüz Müslümanlarının bir kısmı benzer bir düşünce altyapısındadır...
4- Bence en önemli benzerlik Kitabımızın ilk emri olan "OKU"... O hrıstiyanlar da (burada konusu değil ama yahudilerde) müslümanlarda KENDİ KİTAPLARINI okumuyorlar...
5- Ehli kitap çoğunluğu "kitaplarını terk edilmişliğe (mehcur) bırakmış"...
6- Ehli kitap olmasa bile bir insan "ATANIZ İBRAHİM" yolundan gidecek bir akla sahipse "O müşriklerden" olmayacaktır...



1- Hristiyanların Tevhidi inkarlarının " Kelimetullah " ifadesini yanlış yorumlamasından kaynaklanmadığı doğru ise , içimizde Allah (ac) bize akıl verdi ki sorgulayalım düşüncesine hakim olanlar gibi neden sorgulamıyorlar. Onlarda Hristiyanlığı böyle derinlemesine sorgulayanlar var mı acaba?

Asıl sonuç TEVHİD inkar ediliyor mu , edilmiyor mu?

Buna bahane olarak "Biz Kelimetullah" ifadesini yanlış yorumladık.." diyecekleri an bu hesap kabul ediecek mi ?

2- Hristiyanlar arasında "Hanif " olan YOK'tur. Buna inanmak bile komik olur. Şu an ki Hristiyanlık doğru mu ki, ona inananlar "Hanif " olsun.

Bir din düşünün , Peygamberlerinden sonra yardımcıları hepsi 12 kişi ( 12 Havari ) ayrı bir yöne giderek kendilerine göre yeni bir kutsal kitap yazmışlar , daha sonra bütün bu kitaplar bir araya getirilerek aralarında eleme yapılarak 4 tanesi kabul ediliyor.

Bir dinde kaç tane Kutsal Kitap olur ?

Bu kutsal kitapları seçmek yarım akılları ile insanoğluna mı ait olmalı , yoksa Alemlerin Rabb'inin mi kemale erdirip kabul etmesi geçerli olmalı?

Alemlerin Rabb'i ve tek sahibi varken kendi aralarındaki yorumları ve kabul ettiklerinin ne önemi var ? Allahın seçip , kabul ettiği Din ve Kitaba inanmadıktan sonra bir kul nasıl "Hanif" olarak kabul edilebilir ?
AYET-İ KERiME
Allah katında din, ancak İslam dinidir. Kendilerine kitap verilenler, bunu adamakıllı bildikten sonra aralarındaki azgınlık ve haddini aşma yüzünden ihtilafa düştüler ve kim Allah'ın ayetlerine inanmazsa bilsin ki Allah, pek tez hesap görür.Âl-i İmrân Suresi 19. Ayet

3- Hristiyanlarla günümüz müslümanlarının bir kısmı benzer düşüncelere sahiptir. Bu cümle çok tehlikeli ve bilinçli yazılmış gibi. Bu nasıl bir cümle ?

Bu cümleyi sehven yazdığınıza inanmak istiyorum.

Sanki Hristiyanlar doğru da içimizdekilerin bir kısmı doğru olana inanıyor gibi bir düşünce var. Bu cümleyi şiddetle reddediyoruz. Bu cümle şöyle olmalıydı.

Müslümanlarla günümüz hristiyanlarının bir kısmı benzer düşüncelere sahiptir. Böyle yazın ki , yukarda yazdıklarınız birbirini tutsun.

4.5 ve 6- Siz neyi savunuyorsunuz ? Böyle bir cümle kullanmak için buna inanmak için nasıl bir düşünce şekli ve yapınız var ki , şimdi de hristiyanların içindeki bir avuç insanı doğru yoldalarmış gibi savunuyorsunuz. Müslümanların kendi kitaplarını OKUMADIKLARInı söylemek onlara mı kalmış?

Önce kendileri HAK DİN olan islamın kapısından bir adım içeri girsinler de sonra konuşsunlar. Onların yaptıkları tek şey , içimize islamı çok iyi bilen insanları göndererek sözde müslüman görünen hristiyanları kullanarak islama zarar vermektir.

Ben hayatımı Kurana göre yaşıyorum deyip , kurana göre yaşamayanları savunmak yoruma açıktır.
AYET-İ KERiME
"Yahudî ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. İçinizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Allah zalim topluluğa hidâyet etmez." (Maide, 5/51)
Madem Kurana göre yaşıyorsunuz ... O zaman bunu biliyor ve uyguluyor olmanız gerekiyor.
 

MURATS44

Özel Üye
Ebu Said El-Nudri’ye göre bir gün peygamberimiz şöyle buyurdu:

“Sizler, karış karış sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz (yaşam biçiminde onları taklit edeceksiniz). Bir keler (küçük kertenkele) deliğine girecek olsalar, siz de onları takip edeceksiniz.”

(Etrafında oturan biz Sahabeler) sorduk:

"Ya Resulullah! (İzlerini takip edeceğimiz bu topluluklar) Yahudiler ve Hristiyanlar mı olacak?"

O da “Ya başka kimler olacaktı?” buyurdu. (Buhari, Enbiya 50; Müslim, İlm 6)

Bu hadis, ilk defa gençlik yıllarımda “Biz de dinde reform yapmalıyız ki batıyı yakalayalım!” iddialarının ortaya atıldığı dönemde dikkatimi çekmişti.

Bidatlara taraftarlık bu zamanın en büyük günahlarındandır. Her çağın alimleri kebairi sıralarken kendi zamanlarının eğilimlerini esas alarak ilk yediyi belirlerler.

Said Nursi geçen asrın ilk çeyreğinde kebairi sıralarken, ‘Bidatlara taraftarlığı, ‘ukuk-u valideyn’ (anne baba hukukuna riayet etmemek) den sonra beşinci sıraya koyar!

Çünkü bu zamanda Müslümanı dininden uzaklaştıran, suret-i haktan görünen ‘modernleşme ve vahyi aklileştirme’ çabasıdır…

Kuran ayetlerinin bir kısmı müteşabihtir. Yani manası hemen anlaşılmaz, tevil edilmesi çağa göre yorumlanması gerekir. Ama büyük bir kısmı müsellemat ve muhktemattır. Onların üzerinde oynamak mümkün değildir.

Fakat bir kısım aklı evveller, kendilerini sahabeden de evvelki imamlardan da büyük görerek, müsellemat kısımlarına bile tıqpkı müteşabih ayetler gibi yene manalar veriyorlar.

Dertleri ne?

Dertleri, ya kıskançlıktır, kibirden gelir. Ya aymazlıktır saflıktan gelir (güya Kur’ana hizmet etmek istiyorlar). Ya hainliktir nifaktan gelir. Ya bidat icat etmektir ki de o da İblis’in vahyinden/telkinatından kaynaklanır…

Fatiha Suresi’nin sonunda müminler, “Allahım bizi kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet. ‘Mağdub’ ve ‘Dallin’ olanların yoluna değil” diye dua ederler. Biz mağdubtan hep Yahudileri ‘Dallin’den de Hristiyanları anlıyoruz, tefsirlerdeki izah gereği. Bu kesimlerin aynı zamanda bizim de içimizden çıkabileceğini hiç düşünmemişiz.

İşte bugün, bu ümmetin içinde de bol miktarda ‘mağdub’ ve ‘dalllin’ mevcut hale gelmiş ve bunların Kur’an bilgisine sahip olanları, ümmetin sağlam kalmış kısmını da zorla kendilerine benzetmek istiyorlar!

O yüzden de ehlisünnet velcemaat anlayışından rahatsız oluyorlar. O yolu bozmak ve her Müslümanı illa da o ‘Keler’ deliğinden içeri sokturmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Kim bunlar. Güya ehli ilim ve kelam!

Eh ne yapacaksınız! Önünde sonunda kıyamet kopacak. Kıyamet asilin azması, tuzun kokması, balın bozmasıyla olur. Yani insanın insan olma vasfını kaybetmesiyle olur. Bu hep tekrar edegelmiştir. Fakat insan, yine de o hataya düşer.

Malum hiçbir din, dinsizliği ortadan kaldırmak için gönderilmedi. Her gelen peygamber, ulemanın bozduğu, atalar dini haline getirdi, kendi içtihatlarını ilahi metinlerin önüne geçirdikleri ve sonunda da vahyin hakikatinden uzaklaşmış bir dini tashih etmek için gönderildi. Yani gelenek haline getirilmiş din!

Bugün de aynı çabalara şahit oluyoruz. Güya eski ulemanın dine sokuşturduğu hurafeleri temizlemek için yola çıkmıyorlar kendileri baştan uşağı bidat üretiyorlar…

Sünnete ve ehlisünnet anlayışına itiraz edenlerin ellerinde tabii ki bir hakikat danesi var. Zira bu dine Hint mistisizmi, tasavvuf namıyla hulul etti ve tasavvufun belini kırdı. Hurafelere yol açtı. Tasavvuf her şeyi Allah adına birlemek iken, her şeyi nefs hesabına hiçliğe atmak olan mistisizm onun yerini alarak meskeneti, hurafeyi, dinin içine soktu. Bu, İsrailyattan daha ziyade dine ve imana zarar verdi.

Şimdi birileri de güya şu ayrık otlarını ayıklayalım veya din evinini içine sonradan eklenmiş duvarları yıkalım derken, İslam’ın ‘erkan’ını ve binanın sütunlarını indiriyorlar. Ben bu itirazı Yaşar Nuri’ye de yapmıştım, “ihtimal ki öyle şeyler de olabilir ama dinin bu hurafelerden ayıklanması lazım!2 demişti.

Unutuyorlar tahribin tamirden daha kolay olduğunu! Şerre hizmetin hayra hizmetten daha cazip olduğunu! Bu tipler hep çıkıyor, çıkacak. Dönem, tam da haber verildiği gibi (ulema-ı su’) dönemi. Deccal, dinin içinden de kendine hizmetkarlar buluyor…
 

yener-

Yeni Üyemiz
Cevap yazınızı okudum...

Memnun da oldum...

Bire bir aynı fikirde olmasak bile...

Daha önce ki... Forum yazışmalarından farklı olarak ... saldırmadan...

Bence çok güzel bir yazarak konuşma formatı yakaladık...

Şahsen ben istifade ediyorum...

Teşekkür ederim
 

MURATS44

Özel Üye
Şu saldırmadan lafını bir kenara bıraksak çok iyi olacak. Benim dinime yapılan saldırı karşısında susacak değilim. Daha önceki yazışmalarda kullanılan cümlelere bakarsak sözlerimin ve tavrımın doğru olduğunu düşünüyorum.

Çok güzel bir konuşma tarzı yakalamış olsak bile sürekli bir kaynak arayışı içinde olduğunuzdan her ne söylenirse söylensin inanmadığınızı açık seçik belli ediyorsunuz.
 
Üst Alt