I.İ > İsLami Fıkıh AnsikLopedisi (Alfabetik)

ceylannur

Yeni Üyemiz
İÂRE Ödünç verme, nöbetleşme, birbirinden alma, süratle gidip gelme
Karşılıksız olarak ve dönülebilecek şekilde bir kişiye sözleşme esnasında faydalanması için verilen mal anlamında bir fıkıh terimi
Ödünç verme akdi, tarafların sözlü ifadeleri (icab-kabul) veya karşılıklı olarak alıp verme yoluyla yapılır
Ödünç vermenin sıhhatli olabilmesi için gerekli şartlar şunlardır:

1- Ödünç veren ve alan kişiler akıllı veya mümeyyiz olmalıdırlar Mümeyyiz olmayan çocuğun veya delinin ödünç alıp vermesi câiz değildir Çocuğun bâliğ olması şart değildir (elKâsani, Bedâyiu's-Sanâyi, VI, 214)
2- Ödünç verenin izni, ödünç alanın kabzı olmalıdır Kabzedilmeyen bir mal ödünç verilmiş olmaz
3- Ödünç veren, verdiği malın menfaatine sahip olmalıdır
4- Ödünç veren, ödünç vermeye zorlanmamış olmalıdır
5- Ödünç verilen mal, helâk edilmeden faydalanmaya elverişli olmalıdır
6- Ödünç verme akdinde, zaman yer, ne yönden ve kimlerin yararlanacağı belirtilir veya belirtilmez Belirtilmemiş ise ödünç alan o malı istediği zaman, dilediği yerde ve arzu ettiği şekilde kullanabilir ve istediği kimseye ödünç olarak da verilebilir şayet sözleşme esnasında zaman, mekân, faydalanma şekli ve faydalanacak kişiler sınırlandırılmış ise, ödünç olarak da verilebilir Şayet sözleşme esnasında zaman, mekân, faydalanma şekli ve faydalanacak kişiler sınırlandırılmış ise, ödünç alanın buna uyması gereklidir Malı ödünç alanın bir hatası olmaksızın zayi olursa ödünç alanın bunu tazmin etmesi gerekmez
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
İBADET OLARAK KIRAAT Ibadetler ya sırf malîdir : Zekât, öşür, keffaret gibi Ya sırf bedenîdir: Namaz, oruç, itikâf, Kur'ân okumak, zikrullah yapmak gibiYa da hem malî, hem de bedenîdir : Hac gibiHâfizü'd-Dîn en-Nesefi'nin ifadesine göre niyâbet (başkası adına yapma), malî olan ibadetlerde acz halinde de, kudret halinde de câizdirBedenî ibadetlerde hiçbir halde câiz değildirHem bedenî, hem de malî (mürekkep) ibadetlerde ise, sadece acz halinde câizdir ve aczin ölüme dek uzanan devamlı bir acz olma şartı vardır (Nesefi, Kenzü'd-dekâik (Tebyîn ile) ll/85)
Imâm Zeylâ-î bunu şöyle açıklar :"Zira malî ibadetlerden maksat, muhtacın ihtiyacını gidermektir Bu ise bizzat mükellefin fiili ile hasıl olabileceği gibi, nâibinin fiili ile de hasıl olabilir böylece imtihanın özelliği yine tahakkuk etmiş olur Dolayısı ile her ikisi de eşittir bedenî ibadetlerde ise niyabet hiç bir halde câiz değildir Zira bunlardan maksat, Allah'ın (cc) rızasını talep amacıyla, nefs-i emmâreyi güçsüz düşürmektir Çünkü o Allah'a (cc) düşman olarak ortaya atılmıştır Hadîs-kudsîde, "Nefsine düşman ol! Zira o Bana düşman olarak dikilmiştir" buyurmaktadırİşte bu gaye, nâibin fiili ile aslâ hasıl olmaz Dolayısı ile böyle ibadetlerde bir fayda temin etmediğinden dolayı niyabet cereyan etmez (Zeylaî N/85) Bu yüzdendir ki, müctehit imamlar, ölmüş birisi yerine hiç kimsenin namaz kılamayacağında ve oruç tutamayacağında müttefiktirler Bizim mezhebimizde, diri olması halinde de durum aynıdır Binaenaleyh, bu durumda ücretle tutmanın câiz olmayacağı daha açıktır Zira niyabet isti'cardan kolaydır" (Ibn,'Abidîn, Sifa'ul-alîl, s165) Imâm Birgivî de "Ikâzu'n-Nâimîn" adlı risâlesinde:"Sadece bedenî bir ibadet olup, bir vesile olmayan namaz, oruç, Kur'ân okumak Tehlil, tesbih, tekbir ve tasliye gibi bir ibadete; bir mal almak amacıyla, sevabını da verdiği, sadece bu sevabın kendisine ulaşması için verene bağışlamak niyyetiyle koyulmak ve başlamak, ne Islâm mezheplerinden bir mezhebde, ne de semâvî dinlerden birinde câizdir" (Ibn ‚Abidin, Şifâ'ul-‚alîl, s 174) der
__________________
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
BİR ERKEK KADIN İÇ ÇAMAŞIRI SATABİLİR Mİ? Bu konuda fıkıh kitaplarımızda bulabildiğimiz mâ'lûmatlar şunlardır: Bir şeyin alım-satımının yapılabilmesi için onda aranân şartlardan biri de o şeyin "mâl-i mütekavvim" olmasıdır(bk Mecelle md199) "Mâl-i mütekavvim" olması demek, onunla yararlanmanın mübah olması ve el altında bulunması demektir(bk Mecelle md127) Bununla beraber diğer şartlarını da üzerinde bulunduran(Mevcut, teslim edilebilir ve malum olması gibi bk meceIle md197-204) bir satış eşyasının alım-satımı normal hallerde câizdir
Ancak meselâ bıçâk, "Mütekavvim" bir mal olmakla beraber, "çabuk, şu bıçağı bana sat, falancayı öldürecegim" diyen birine o bıçağı satmak uygun olmaz Çünkü bu, şerre ve kötülüğe yardım etmek demektir Bu durumda sahibi o bıçağı satarsa, şartları bulunduğu için alım-satım sahih, aldığıpara da helaldır ama, aynı zamanda bir günah işlemiştir İşte böyle, bir helalle bir haramın çatıştığı yerde haramdan kaçılır, varsın helâl da işlenmemiş olsun "Def i mefâsid celb-i menâfi'den evlâdır"( Mecelle md 30) Allah (cc) "Iyilik ve takvada yardımlaşın, günah ve düşmanlıkla yardımlaşmayın" ( Mâide (5) 2) buyurur
Işin bir bu yönü vardır Bir de İslam'ın müslümanın şahsiyetine verdiği diğer yönü vardır "Kim hangi kavme benzemeye çalışırsa o da onlardandır"(Ebu Davud, libas 4; Ahmed N/50) buyurulmuştur Bu hadîs-i şerif çok büyük psikolojik gerçeklere işaret eder Insanlar sevdiklerini ve üstün gördüklerini takdir ederler, onları görmekten hoşlanırlar, ruh ve duygu dünyâları onlarla meşgul olur Derken düşünceleri; arkasından kiyafetleri, hattâ fizikî görünümleri, karakterleri ve şahsiyetleri onlarla benzeşir İşte bütün bunlardan ötürü denmiştir ki:
"Ayakkabıcı veya terziye fasıkların giydiği bir model ve kiyafet ısmarlansa ve ısmarlayan buna normalinden de fazla ücret vermeyi teklif etse bunu kabul etmesi hoş değildir, çünkü bu masiyet ve günaha yardım etme demektir"(Kâdihân NI/404)
"Bir ayakkabıcıya birisi, mecûsilerin ya da fâsıkların modeli olarak bilinen bir ayakkabı ısmarlasa, ücretini de fazlasıyla verse, dikmesi uygun olmaz, denmiştir Kezâ, terziye de fâsıkların giydiği bir model ısmarlansa, onun dikmesi de ugun değildir "(Kâdîhan NI/426)
"Fâsıkların giymekte olduğu kiyafet istenirse yapmaz"(Bezzâziye VI/359)
"Eğlence aleti yapacağını bildiği insana belli bir ağacı satmak, bir zaruret olmaksızın giyeceğini bildiği erkeğe ipek satmak, eşkiya ve yol kesicilere silah satmak da böyledir Alım-satımın şartları ve rükünleri mevcut olduğu için, alım-satım sahihtir ama, bunu yapan günahkârdır Cumhurun görüşü budur"(Mustafa Saîd el-Hinn, Eserü'1-Ihtilâf 375 (Ibn Kudâme, Mugni IV/222' Ramli, Nihayetü'1-muhtâc NI/454-455 ten) "Kuyumcunun (sadece erkeklerin kullanabileceği) altın yüzük imal etmesi ve satması günahtır" (Muhammed Sirbinî el-Hatib, Mugnil-muhtâc I/307)
"Kasap, (kuruyemişçi), ekmekçi vBulletin içki mezesinde kullanılacağını bildikleri mallarını satamazlar Sadece içki kadehi olarak kullanılan kaplar da böyledir Erkeğe, kendisinin giyeceğini bildiği ipegi satamaz, ama kadına satar: Kumar oynamaları için çocuklara ceviz satamaz"(Ibn Kudâme, el-Mugnî IV/246)
Durum böyle olunca, mesela mayo, özellikle de kadın mayosu satmak uygun olmaz Çünkü normal olarak mayo sadece yüzerken giyilir ve örtünmesi gereken yerleri tamamen örtmez Örtünmeye riâyet etmemek fısktır, örtünmeyen de (kadın olsun, erkek olsun) fâsıktır Fâsıka, fıska ait birşey satmak ise günahtır
Ama diğer kadın ya da erkek iç çamaşırlarında durum böyle olmayabilir Çünkü onlar gösterilmemesi gereken insanlara gösterilmeden de giyilebilirler Bu yüzden onların satışının haram olduğunu söylemek mümkün değildir Ancak çok mahrem çamaşırları karşı cinslerin imal etmesi veya diğer cinse satması (Allahu a'lem) mekruh olmaktan da kurtulamaz Çünkü bu, şahsiyeti zedeler ve hayâyı ortadan kaldırır Bu da dolaylı olarak kötülüklere kapı açar Yani burada mahzur üçüncü basamaktadır, bu yüzden de mekruhtur denebilirAma, meselâ içki satışında mahzur birinci basamakta, yani esastadır Onun için burada hem alışveriş batıldır, gayrı-sahihtir, hem de alınan para haramdır Fasıkların sadece fıskta kullanacakları elbise ya da eşyayı satmadaki mahzur ise ikinci basamaktadır Bu yüzden alışveriş sahihtir, ancak bu muameleyi yapmak haramdır ve günahtır Daha önce geçen örneklerde olduğu gibi
Şapka üretimine ve satımına gelince: Şapka bugün artık Islama muhalefet için, yani fısk için giyilen bir kıyafet olmaktan çıkmıştır, bu yüzden yapılmasında ve alınıp satılmasında bir mahzur kalmamıştır denebilir Mazıyi hatırlayanların takva yönünü seçmeleri ise ayrı bir husustur
Fötr şapka için ise aynı şeyi söylemek zordur Çünkü onun bazı tipleri hâlâ Islam dışı inanç sistemlerini temsil ediyor
Sonuç olarak diyebiliriz ki, edebini ve hayasını hâlâ muhafaza eden kadınların özellikle iç çamaşırlarını (sütyen dahil) bütünüyle kendilerinin dikmeleri gerekir Bu ekonomik açıdan da önemli bir konudur Ikinci derecede ise hiç olmazsa, erkeklerden satın almamalıdırlar Keza erkekler de bu tür ihtiyaçlarını kadınlardan temin etmemelidirler
Çarşıda pazarda dalgalandıra dalgalandıra iç çamaşırı seçen, erkek eczacılardan zevkine ve kalıbına göre Orkid beğenen kadınlar eğer birşey kaybetmediklerini sanıyorlarsa, kaybedecek birşeyleri yokmuş demektir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
İCÂRE Kiraya vermek, menfaatin satımı yararlanılması şer'an mübah olan bir şeyden, bir bedel karşılığında belli bir süre yararlanmak üzere yapılan akit Aynı kökten gelen isti'câr ise kira ile tutmak anlamındadır
Icârede akdin konusu yararlanma olup, konu bakımından ikiye ayrılır

1- Herhangi bir menkul veya gayr-i menkulden yararlanmak üzere yapılan kira sözleşmesi Bina, elbise ve hayvan kiralama gibi
2- Insanın, başkası için çalışması üzerine yapılan kira sözleşmesi ki, buna "iş akdi" veya "hizmet sözleşmesi" denir Ücret veya maaş karşılığı işçi yahut memur çalıştırmak, sanatkâra ücretle iş yaptırmak gibi
Bir şeyin aynını (kendisini) istihlâke yönelik icâre akdi geçerli değildir Ağaç ve üzüm bağlarını meyvesi; hayvanı sütü, yağı veya yapağısı için kiralamak gibi Yine altın, gümüş, nakit para, yiyecek ve içecek maddeleri gibi kendilerinden yararlanmak ancak tüketmek suretiyle mümkün olabilen şeyler de kira akdine elverişli değildir Çünkü icârede akdin konusu, şeyin kendisi değil, o şeyden yararlanmadır Bu "kendisinden aynı devam etmekle birlikte yararlanmak mümkün ve caiz olan her şeyin, kira akdine konu olması da mümkündür" şeklinde ifade edilebilir (el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanâyi', l V, 174; Ibnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, VII, 145; Ibn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, V, l; Ibn Kudâme, el-Muğni, V, 398; Mecelle, mad, 421)
Kira akdinin caiz oluşu Kitap, Sünnet ve icmâ delillerine dayanır
Kur'an-ı Kerimde şöyle buyurulur: "Onlar sizin için çocuklarınızı emzirirlerse, onlara ücretlerini veriniz" (et-Talâk, 65/6)
Allahü Teâlâ, Şuayb (as)'ın iki kızından hikaye ederek, şöyle buyurdu: "Iki kadından biri; babacığım, onu ücretli olarak tut Çalıştırdığın işçilerin en iyisi bu güçlü ve güvenilir kimsedir, dedi (Şuayb as) dedi; Şu iki kızımdan birisini, bana sekizyıl ücretli çalışman şartıyla-ki süreyi on yıla tamamlarsan bu senin bileceğin iştir Sana nikahlamak istiyorum" (el-Kasas, 28/25-27) Bizden önceki şeriatlar neshedilmedikleri sürece bizim için de geçerlidir Bundan dolayı Musâ (as)'ın Şuayb (as)'a kira ile çalışması bizim içinde geçerli bir şeriattır
Hadislerde şöyle buyurulur: "Işçiye ücretini teri kurumadan önce veriniz" (Zeylaî, Nasbu'r-Râye, IV, 129 vd; el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, IV, 97; eş-Şevkâni, Neylü'l-Evtâr, l V, 292) Burada ücreti verme emri, kira akdinin sahih olduğunu gösterir
"Bir isçiyi kiralayan kimse ona vereceği ücreti bildirsin" (Nesâî, Imân, 44; Zeyd b Ali, Müsned, H No: 654; Zeylaî, age, IV, 131; eş-Şevkanî, age, V, 292)
Saîd b el-Müseyyeb'in Sa'd (ra)'dan naklettiğine göre, Sa'd şöyle demiştir: "Biz araziyi iyi ürün veren kısmı karşılığında kiralıyorduk Rasûlüllah (sas) bizi bundan alıkoydu ve bize bunları altın veya gümüş para karşılığında kiralamamızı emretti" (Ahmed b Hanbel, Ebû Dâvud, Nesâî'den naklen es-Sevkânî, age, V, 279)
Yukarıdaki ayet ve hadisler daha çok insanın emeğini belli ücret karşılığında kiralaması ile ilgilidir Islâm hukukunda menkul veya gayr-i menkullerin bir bedel karşılığında kiralanması ile işçi, memur, asker gibi kişilerin işverenle yaptıkları "memuriyeti kabul etme" veya "iş akdi" aynı nitelikte sayılmıştır
Ashab-ı Kiram, icâre akdinin caiz olduğu konusunda görüş birliği içindedir Çünkü insanların bu akde ihtiyacı vardır Eşyanın satımı caiz olunsa, yararlanmak için kiralanmasının da câîz olması gerekir (es-Serahsî, age, XV, 74; Ibnü'l Hümâm, age, VII, 147; el-Kâsâni, age, IV, 173; Ibn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 218; eş-Şirâzî, el-Mühezzeb, 1, 394; Ibn Kudâme, el-Muğnî, V, 397)
Kira akdinin rüknü, icap ve kabuldür Islâm hukukçularının çoğunluğu buna, tarafları, ücret ve yararlanmayı da ilâve eder
Satım akdinde olduğu gibi, kira akdinde de dört şart aranır:
Meydana gelme (in'ikad), yürürlük (nefâz), sıhhat ve lüzum şartları, meydana gelme şartları; akdi yapanlarla, akdin kendisi ile ve akdin yeri ile ilgili şartlar olmak üzere üçtür Kira akdi taraflarının, temyiz kudretine sahip olması gerekir Akıl hastaları, gayrı mümeyyiz küçükler kira akdi yapamaz Ancak Hanefilere göre mümeyyiz küçük çocuk kira veya iş akdi yapsa, eğer tasarrufa izinli ise ve bu akitler onun lehine ise, geçerli olur Şâfiî ve Hanbelîlelere göre ise bu gibi akitlerde akıl ve buluğ şarttır (Ibn Kudâme, el-Muğnî, V, 398)
Kira akdinin yürürlük kazanması için mülkün veya velâyetin tam olması gerekir Bu yüzden fuzûlînin kira akdi mülk sahibinin icâzet vermesi şartıyle geçerli olur
Kira ve iş akdinde tarafların rızası şarttır Çünkü bu akit, temelde satın akdine benzer Akdin konusunun anlaşmazlığa yol açmayacak ölçüde belirli olması gerekir Kira ve iş akdinde, akdin konusu yararlanmadır Yarar yönü belirsiz olursa akit sahıh olmaz Çünkü bu, teslime ve teslim almaya engel olur Akdin konusunu bilmek, yararlanmanın yerini, konusunu, süresini; sanatkâr veya işçi kiralamada yapılacak işi açıklamak suretiyle meydana gelir (el-Kâsânî, age, IV, 176; Ibn Kudâme, el-Muğnî, V, 398; es-Serahsî, age, XVI, 43; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 396, 401)
Islâm hukukçularının çoğunluğuna göre kira akdi, uzun olsun kısa olsun, herhangi bir süre için geçerlidir Çünkü süre belli olunca, bu süre içinde yararlanmanın miktarı da bilinmiş olur Ancak vakıf mallar bundan müstesnadır Tercih edilen görüşe göre, bunlarda uzun süreli kiralama caiz olmaz Çünkü kiracı, süre çok uzayınca mülk iddiasında bulunabilir Bu süre gayrı menkullerde üç, menkullerde bir yıldır Yetimin malınıkiralamada da aynı hüküm uygulanır (Ibnü'l-Hümâm, age, VII, 150)
Kira akdi, bilirkişinin kanaatine göre, kiralanan şeyin var olabileceği süre için geçerli olur Bundan daha uzun süreyi kapsamaz Çünkü buna Islâm'da delil yoktur (eş-şîrâzî, el-Mühezzeb, l, 396; Ibn Kudâme, age, V, 401)
Aylık kiralamalarda kira akdi ilk ay için geçerli olur Diğer aylara girildikçe, akit yenilenmiş bulunur Yıl üzerinden yapılan akitlerde de uzama bu prensibe göre olur Alış-verişte parayı verip hiç konuşmadan malı teslim alma, fiyatı belli olan mallarda karşılıklı rıza anlamına geldiği gibi, kira akdi de süre bitince önceki şartlara göre kendiliğinden uzamış olur Tarafların süre sonunda akdi feshetmemesi veya yeni şartlar öne sürmemesi akit sırasındaki şartlara göre kira akdinin devamına razı olduklarını gösterir (el-Kâsânî, age, IV, 182; Ibn Kudâme, age, V, 409)
Iş akdinde ayrıca yapılacak işin de belirlenmesi gerekir Işverenin işçiden yararlanma şekil ve miktarı şartlara ve örfe göre olur Ayrıca yapılacak işin meşrû bir iş olması da gerekir Şart ve örf yoksa işçiye zarar vermeyecek bir yol izlenir Işçiden yararlanma, işin türünün ve çalışma süresinin birlikte beyanı ile belirli hâle gelir Ebû Hanîfe (ö 150/767), Imam Şâfiî (ö 204/819) ve bir rivayetle Hanbelîlere göre çalışma süresinin belirlenmesi yeterli olup, ayrıca yapılacak iş miktarının belirlenmesi caiz olmaz Aksi halde iş akdi fâsit olur Ebû Yûsuf (ö 182/798)'a, Imam Muhammed (ö 189/805)'e, Mâlikîlere ve bir rivayette Hanbelîlere göre, süre ve iş miktarı bir arada belirlenebilir (el-Kâsânî, age, IV, 184, 185; eş-Şîrâzî, age, I, 396; el-Fetâvâ'l-Hindiyye, IV, 410, 445, 456, 470; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l Islâmî f; Uslûbihi'l-Cedîd, Dımaşk (ty), I, 555, 556)
Kira akdinde yararlanmanın meşrû olması gerekir Oturmak için ev, ticaret için dükkân, naklıye için araç kiralamak gibi Haram bir iş yaptırmak için kira akdi caiz olmaz Zulmen bir adamı dövdürmek veya öldürmek kumar oynatmak ve benzeri işler için adam kiralamak caiz değildir Yine bir zimmî (Hristiyan, Yahudi) Islâm ülkesinde bir müslümanın evini veya dükkânını şarap satmak veya kumar oynatmak için kiralasa, bu akit geçerli olmaz Çünkü bu ma'siyet için kiralama otur Ancak Ebû Hanîfe'ye göre, evi ibâdet (kilise) amacıyla kiralarlarsa bu caiz olur (el-Kâsânî, age, IV, 176; es-Serahsî, age, XVI, 38; Ibn Kudâme, age, V, 503)
Kira konusunun, kiralayanın üzerine farz veya vacipgibi bizzat yapması gereken bir amel (ibâdet) olmaması gerekir Bu yüzden; namaz, oruç, hac, imamlık, müezzinlik ve Kur'an öğretimi ibadet ve tâatler için adam kiralamak başlangıçta caiz görülmemişken, Hanefîlerde din görevliliği, 13 Miladî yüzyıldan itibaren, emeğin veya boş zamanın ücret karşılığı kiralandığı bir statüye kavuşmuştur Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhepleri ise İslam'ın başlangıcından itibaren imamlık, müezzinlik, müftülük gibi hizmetlerin ücret karşılığı yapılabileceğine fetva vermişlerdir (el-Kâsânî, age, IV, 184; el-Fetâvâ'l Hindiyye, IV, 448; el-Mâverdî, el-Ahkâmü's-Sultâniyye, Çev: Ali Şafak, s 210; Ibn Kudâme, age, VI, 5, VII, 317)
Kira bedelinin, kira konusu cinsinden bir menfaat olmaması gerekir Bir evde oturma karşılığı, kendi evinde oturtma, hizmet karşılığı hizmet, binme karşılığı binme, ekip-biçme karşılığı ekip biçme gibi Hanefîlere göre bu fâiz (riba)'e yol açar Çünkü onlar nesîe (vadeye bağlı) ribada, akdin haram oluşuna elverişli olarak, yalnız cins birliğine itibar ederler Kira akdinde yararlanma parça parça (zaman ilerledikçe) meydana geldiği için akit sırasında henüz mevcut değildir Bu yüzden taraflardan birisinin kabzı (teslim alması) gecikir ve nesîe ribası gerçekleşir Şâfiîlere göre ise, cins birliği, tek başına ribâ sebebiyle akdi haram kılmaz (el-Kâsânî, age, IV, 194)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
İÇİNDE İÇKİ SATILAN BİR OTELDE ÇALIŞMAK VEYA ONA MALZEME SATMAK CAİZ MİDİR? Meyhane ve genelevi gibi her yönden günah sayılan bir binada çalışmak ve ona malzeme satmak dinen haramdır Çünkü binanın biricik gayesi meşru olmayan işlerin işlenmesidir Soruda geçen otel meselesi ise bundan farklıdır Çünkü otel işletmekteki gaye içki satmak değil, para mukabilinde turist ve misafirleri yerleştirip barındırmaktır Başka bir deyimle, otel binasını yapmak ve orada çalışmak günah değil, içki içirmek günahtır
El-Fetava'i-Hindiyye bu gibi şeylere işareten şöyle diyor: "Bir kimse ücret mukabilinde arapça veya farsça olarak şarkı yazarsa aldığı ücret haram değil, helaldır Çünkü vebal onun yazılmasında değil, meşru olmayan bir şekilde okutulmasındadır"
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
İÇKİ Aklın sıhhatli düşünme ve muhakeme yeteneğini gideren, sarhoşluk denilen hale sebep olan içecekler
Kur'an-ı Kerîm içkiyi yasaklamış ve haram olduğunu bildirmiştir: "Ey Iman edenler! içki (hamr), kumar, dikili taşlar ve fal okları Şevtanın işlerinden bir pisliktir" (el-Mâide, 5/90) Ayette geçen hamr kelimesini fakihlerin çoğu aklı gideren bütün içkileri kapsamına aldığını söylemişlerdir Hanefiler hamrı şöyle izah etmişlerdir: Köpüklenip kuvvetlenen yaş üzüm suyu, yalnızca bu tür içkilerin ismi hamr'dır Bunun dışındaki sarhoşluk veren içkiler hamr kelimesinin şumûlüne girmez Bu tür içkiler sarhoşluk verdiği için hamr'a kıyasla haramdır Fakihlerin çoğunluğu, sarhoşluk veren bütün içeceklerin azının da çoğunun da haram olduğunu ve hamr kelimesinin kapsamına dahil olduğunu söylemişlerdir (Sahih-i Müslim, Terceme ve Şerh, A Davudoğlu, IX, 247, vd)
Içki içmek Islâm'da yasak olduğu gibi, önceki semavî dinlerde de bu konuda bazı yasaklar getirilmiştir Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat'ta şu cümleler dikkatıçeker: "Ve Rab Hârun söyleyip dedi: Sen ve seninle beraber oğulların, toplanma çadırına girdığınız zaman, ölmeyesiniz diye şarap ve içki içmeyin, nesillerinizce ebedî kanun olarak, tâ ki, kutsalla, bayağı şeyi ve murdarla temiz olanı birbirinden ayırdedesiniz" (Tevrat, Levililer, Bab, 10, A 8, 9-11)
Incil'de bu konuda şöyle denir: "Onlar yemek yerlerken, Isa ekmek aldı, şükran duası edip parçaladı ve tâbilerine verdi ve dedi ki: Alın, yiyin, bu benim bedenimdir Ve bir kâse şarap alıp şükretti ve onlara vererek dedi ki, bundan içiniz Çünkü bu benim kanım, günahların bağışlanması için birçokları uğrunda dökülen ahdin kanıdır Fakat ben size derim: Babamın melekûtunda sizinle taze olarak onu içeceğim o güne kadar, ben asmanın bu ürününden artık içmeyeceğim" (Incil, Matta, bab, 26, A:26-29, Yuhanna, A:30:vd)
Eski Türklerin Islâm'dan önce Şamanizm'e bağlı oldukları bilinmektedir Bu dinde genellikle sevinçli zamanlarda ve kutsama törenlerinde Kımız vBulletin çeşitli içkilerin içildiği bilinmektedir (Mehmet Aydın-Osman Cilacı, Dinler Tarihi, Konya 1980, s 97 vd)
Islâm'dan önce ve Islâm'ın ilk devirlerinde, câhiliye Arapları içki içer ve bunu hayatın bir parçası gibi görürlerdi Islâm beş şeyin korunmasına büyük önem vermiştir Bunlar: Akil, sağlık, mal, ırz ve dindir Içki içen kimse bu beş unsuru da koruyamaz duruma düşer Amerika'da içki aleyhtarlarının kurduğu bir teşkılat yeryüzünde ilk defa içkiyi kimin yasakladığını araştırır Ilk yasağın Hz Muhammed tarafından ortaya konulduğu anlaşılınca O'nun hatırasına New York'ta "Muhammed Çeşmesi adını verdikleri bir âbide yaptırırlar (Yeşilay Dergisi, sy 441, Ağustos 1970)
Kur'an-ı Kerîm'de içki yasağı tedrîc prensibine göre gelmiştir
Mekke'de inen ilk ayette yasak hükmü yer almaz
"Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden içki yapıyor güzel rızık ediniyorsunuz, bunda aklı eren bir kavim için elbet bir ibret vardır" (en-Nahl, 16/67)
Bundan sonra Hz Ömer bir gün Resulullah (sas)'a gelerek şöyle dedi: "Ya Resulullah! Şarap malı helâk edici ve aklı giderici olduğu malumunuzdur Yüce Allah'tan, şarabın hükmünü bize açıklamasını iste Hz Peygamber; "Ey Allah'ım, şarap hakkında bize açıklayıcı beyanını bildir" diye dua edince şu ayet indi:
"Sana içkiyi ve kumarı sorarlar, de ki "Onlarda hem büyük günah hem de insanlar için bazı faydalar vardır Ancak günahları faydalarından daha büyüktür" (el-Bakara, 2/219) Bu ayet inince, bazı sahabîler "büyük günah" diye içkiyi bırakmış bazıları ise "insanlara faydası da var" diyerek içmeye devam etmişlerdir
Bir gün Abdurrahman b Avf bir ziyafet vermiş, ashâb-ı kirâmdan bazıları da bu ziyafette hazır bulunmuştu Yemekte içki de içmişlerdi Akşam namazının vakti girince, içlerinden birisi imam olmuş ve namaz kıldırırken "kâfirûn" sûresini yanlış okumuştu Bunun üzerine Hz Ömer: "Ya Rabbi bize içki konusundaki beyanında ziyade yap" diye dua etmiş ve daha sonra şu ayet inmiştir: "Ey iman edenler, siz sarhoşken ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın" (en-Nisa, 4/43) Bu surette içki yalnız namaz vakitlerinde olmak üzere yasaklanmıştır Artık onu içenler yatsı namazından sonra içiyorlar, sarhoşlukları geçtikten sonra sabah namazını kılıyorlardı
Yine bir gün Utbe b Mâlik (ra) bir evlenme ziyafeti vermişti Sa'd b Ebî Vakkas da oradaydı Deve eti yediler, içki içtiler, sarhoş olunca da asalet iddiasına kalkıştılar Sa'd bu konuda kavmini öven ve Ensar'ı hicveden bir şiir okudu Ensar'dan birisi buna kızarak, sofradaki bir deve kemiği ile Sa'd'ı yaraladı Sa'd da durumu Resulullah (sas)'a şikâyette bulundu Bunun üzerine bu konuda kesin içki yasağı bildiren ayetler indi:
"Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın amelinden bir murdardır Bunlardan kaçınınız ki, felaha eresiniz Şeytan içki ve kumarla aranıza kin ve düşmanlık sokmak, sizi Allah'ı anmaktan ve namazı kılmaktan alıkoymak ister Artık vazgeçtiniz değil mi?" (el-Mâide, 5/90-91)
Hz Peygamberin çeşitli hadisleri bu konuda uygulama esaslarını gösterir:
"Her sarhoşluk veren şey şaraptır ve her sarhoşluk veren şey haramdır Bir kimse şarabı dünyada içer de ona devam üzere iken Tövbe etmeden ölürse âhirette kevser şarabını içemez" (Müslim, Eşribe, 73)
"Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır" (el-Askalânî, Bulûgu'l Merâm, Terc A Davudoğlu, lV, 61 vd)
Hz Peygamber'e ilaç için şarap yapmanın hükmü sorulunca; "Şüphesiz şarap deva (ilâç) değil aksine derttir" (el-Askalânî, age, IV, 61)
"Ümmetimden bir takım kimseler, çeşitli adlar koyarak içki içeceklerdir" (el-Askalânî, age, IV, 61)
Içkinin yasak oluşu icma-ı ümmetle sâbittir
Islâm fakihleri bu konuda görüş birliği içindedirler Ancak müctehidler arasında bazı içki çeşitleri üzerinde ihtilaf vardı Hz Ömer bu konudaki şüpheleri kaldırmak için, Allah elçisinin minberinden "aklı perdeleyen her şey içkidir" sözüyle özlü bir tarif yapmıştır Buna göre insana aklını kaybettiren ve onu iyi ile kötüyü, hayırla şerri ayıramaz duruma getiren herşey içki sayılır Sıvı veya katıolması sonucu değiştirmez Afyon, eroin ve benzeri bütün uyuşturucular aynı niteliktedir Çünkü bunları kullanan kişilerde aklın fonksiyonları değişir; uzağı yakın, yakını uzak görür; olağan şeylerden ayrılarak, olmayan ve olmayacak şeyleri hayal etmeye ve rüyalar denizinde yüzmeye başlar Bazı uyuşturucular da vücûdu durgunlaştırır, sinirleri uyuşturur, ruhsal çöküntülere yol açar, ahlâkı düşürür, iradeyi zayıflatır ve ferdi topluma faydasız hâle getirir Işte Islâm dini, fert ve toplum için faydalı olan şeyleri emrederken, zararlı olanları da yasaklamıştır İslam'ın yasakları tıb tarafından incelendiğinde, bunların fert ve toplum yararına olduğu görülür Nitekim, içki ve domuz eti gibi yasaklar ilmin ve tıbbın süzgecinden geçirilmiş, nice maddî ve mânevi zararları uzmanlarca açıklanmıştır (bk Yusuf el-Kardâvî, el-Helâl ve'l-Harâm fi'l-Islâm, Terc Mustafa Varlı, Ankara 1970, s 50-53, 75-88)
Islâm, içkinin içilmesini yasakladığı gibi, müslümanlar arasında ticaretini de yasaklamıştır Hz Peygamber şöyle buyurmuştur: "Peygamber (sas) içki konusunda on kişiyi lanetlemiştir: Sıkan, kendisi için sıkılan, içen, taşıyan, kendisi için taşınan, içiren, satan, parasını yiyen, satın alan ve kendisi için satın alınan" (Tirmizî, Büyû', 59; Ibn Mâce, Eşribe, 6)
Mâide suresindeki kesin içki yasağı bildiren ayet geldikten sonra Allah Resulu uygulama ile ilgili olmak üzere şöyle buyurdu: "Şüphesiz Allah içkiyi haram kılmıştır Bu ayeti haber alıp da yanında içki bulunan kimse, ondan içmesin ve satmasın" (Müslim, Müsâkât, 67; bk Buhârı, Megâzî, 51; Büyû, 105, 112; Müslim, Büyû, 93; Fer', 8; Ibn Mâce, Ticârât, 11; Ahmed b Hanbel, II, 213, 362, 512, III, 217, 324, 326, 340; Ibn Kesîr, Muhtaşaru Tefsîri Ibn Kesîr, Beyrut (ty), I, 544-547)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
İÇKİ İÇENE SOPA VURULABİLİR Mİ? Içki içene sopa atılması, içkinin yasak edildiği ve içkiye götürecek her yolun kapatıldigi bir Islâm ülkesinde devletin muhakemesi sonunda verilen cezai bir müeyyidedir Biz yönetim itibari ile bir Islâm ülkesinde yaşamıyoruz Her türlü alkollü içkinin resmî ve gayrı resmî bol bol reklâmı yapılıyor, içilmesi her fırsatta özendiriliyor Yılbaşında devletin polisi sarhoşların emrine veriliyor, "sarhoşum, gel!" telefonları anons ediliyor Bütün bunlardan sonra siz içki içene tutar sopa atmaya kalkarsanız dinen bir çelişki ve bir cinayet işlemiş olursunuz Zaten devletin fonksiyonları arasında olan cezai bir mes'elede fertlerin kendi başlarına hareket etmeleri mümkün değildir Yani salt bir akademik değerlendirme ile, siz bunu bir Islâm ülkesinde dahi yapamazsınız Ancak bugünkü kanunların size bu konuda verdiği bir yetki varsa onu bilemiyorum
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
İÇKİ İÇME CEZASI (HADD-I ŞÜRB): Içki içmek Mâide suresi 90 âyetle kesin olarak yasaklanmıştır Fakat cezası Hz Peygamberin sünneti ve uygulamasıyla sabittir Hz Peygamber ve Hz Ebû Bekir, içki içene 40 sopa (celde) vurdular Hz Ömer zamanında içki içenler çoğalınca o, arkadaşlarıyla istişare etti Haddin en az miktarı olan 80 değnek vurulmasını kararlaştırdılar (bk Dârimî, Hudûd,10; A b Hanbel, IV, 389)
Içki içme cezası uygulanabilmesi için içen kimsenin akıllı, ergin müslüman ve konuşabilen bir kimse olması lâzımdır Sarhoş olarak yakalanan ve içki içtiği şahidler vasıtasıyla tesbit edilen kimseye bu ceza uygulanır
"Rasûlullah (sas)'a şarab içmiş bir adam getirdiler Rasûl-i Ekrem: "Ona hadd vurunuz" buyurdu Ebu Hüreyre demiştir ki: Bizden bir kısmı eliyle, (bazıları da) ayakkabısı ve elbisesiyle dövdüler (Dayaktan sonra) çekilip gidince: Allah seni rüsvay etsin!' dediler Peygamber (sas): "Böyle söylemeyiniz, ona karşı şeytana yardım etmeyiniz' buyurdu" (Buhârî, Hudûd, 4; Müslim, Hudûd, 35; Ebû Dâvud, 35, 36; Tirmizî, Hudûd,14, 15)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
İÇKİ KAPLARI Içinde Haram içkilerden biri bulunan bir kap artık temiz yiyecek ve içecekler için kullanılmaz mı?
Pis olan eşyayı, durumuna göre çeşitli temizleme yolları vardır Buna göre içerisine su çekme özelliği bulunmayan, cam, porselen, maden kaplar üç defa iyice yıkamak ve kurulamak suretiyle temiz olurlar Çömlek gibi su çeken kaplar ise pis bir maddeden temizlemek için yakmak ya da, içinde su kaynattıktan sonra ayrıca yıkamak gerekir( Kurtubi VI/78) Sa'lebe'nin naklettiği bir hadiste denir ki; "Ey Allah'ın Rasûlü, dedim Biz ehli kitabın bulunduğu bir ülkedeyiz Ne yapalım, onların kaplarında yiyip içebilir miyiz?" Çünkü onlar tencerelerinde domuz pişiriyor, kaplarında şarap içiyorlardı( Aynî XVN/211) Buyurdular ki: "Başkasını bulabiliyorsanız onlarda yemeyin, bulamıyorsanız onları yıkayın ve onlarda yiyin"( Buhâri, zebâih 4,10,14; Müslim, sayd 8; Ebû Dâvud, edâhi 23 ve başkaları)
Bu hadise göre başka kapların bulunması halinde böyle pis kapların kullanılması mekruhtur Ama buna rağmen fıkıhçılar, yıkanması halinde -başkası bulunsun bulunmasın- bunda bir kerahet görmemişlerdir Bunu, Allahu a'lem, şöyle anlamak gerekir: Küffâr beldesindesiniz: Onların kaplarınâ kısa bir süre ihtiyacınız olacak Bu durumda, varsa kendi kaplarınızı kullanın Kendinizin varken onlarınkini kullanmanızın gereği olmaz, kullanırsanız mekruh olur Ama her nasılsa içine pis bir madde konmuş olan bir kap atılmaktansa, yıkanıp kullanılması daha iyidir, onu kullanmak mekruh olmaz Çünkü malı zâyi etmek haramdır
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
BİR GAYR-İ MÜSLİME KAMYON, KAMYONET GİBİ VASITA İLE İÇKİ TAŞIMAK CAİZ MİDİR? Bir gayr-i müslime kamyon ve kamyonet gibi bir vasıta ile içki taşımak İmam-ı Şafii ile İmameyne göre haramdır Çünkü içki sebebiyle Hz Peygamber'in lanetlediği on kişiden birisi de içki taşıyandır Bu aynı zamanda Allah'ın yasakladığı bir şeyin işlenmesi için yardım sayılır, ancak, İmam A'zam'a göre caizdir Alınan ücret de haram sayılmaz (al-Fetava'l-Hindiyye)
Bu ihtilaf, İslam dininde yasak olan her şeyde caridir Yani bir şey İslam dininde yasak olduğu halde müslüman bir kimsenin bir gayr-i müslim için onu taşıması, koruması İmam-ı A'zam'a göre caiz, diğer imamlara göre caiz değildir Müftabih olan da budur
 
Üst Alt