Yıldız nedir? Yıldızların büyüklükleri ve Yıldız Kümeleri

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Yıldız; gökyüzünde görülen ışıklı cisimlere genel olarak verilen addır. Gece gökyüzüne baktığımız zaman gördüğümüz sayısız ışıklı nokta aslında bizim dünyamızdan, hatta güneşimizden çok daha büyük birer güneştir. Fakat bize çok uzak oldukları için küçük bir nokta gibi görünürler. Yıldızların bizden çok uzakta bulunmaları, incelenmelerini, haklarında bilgi edinilmesini güçleştirir. Ne var ki, ilk çağlardan beri insanların dikkatini çeken yıldızlar üzerinde araştırmalar, gözlemler yapılmış, bunun sonucunda yalnız gök olaylarıyla, yıldızlarla ilgilenen bir bilim dalı ortaya çıkmıştır. Bu bilim dalına astronomi adını veriyoruz. Tarih boyunca, birçok bilgin, yıldızları, gökte geçen olayları incelemiştir. Her bilginin yıldızlar hakkında bazı gözlemleri, buluşları vardır. Fakat gök araştırmaları için ilk önemli buluşu yapan Galileo‘dur. Bu İtalyan bilgini, adını taşıyan teleskopu yaparak yıldızları daha yakından incelemeyi başarmıştır. Ondan sonra daha da geliştirilen teleskop astronominin vazgeçilmez aracı durumuna gelmiştir.

Yıldızların Döngüsü
Yıldızların Döngüsü
Gökyüzüne gözle bakınca bile birçok yıldız görürüz. Fakat göremediğimiz birçok yıldız daha vardır. Son zamanlarda, en kuvvetli teleskoplarla bile görülemeyen yıldızların fotoğrafları çekilmektedir. Böylece gökyüzünü dolduran yıldızlardan sayabildiklerimiz çok büyük sayılara erişmektedir. Gökyüzünde gözle görülebilen yıldız sayısı 10.000 kadardır. Ancak biz bulutsuz bir gecede bunun 3.000 tanesini görebiliriz. Gerisi görüş açımızın dışında kalır.

Gözle, teleskopla görülen, ya da fotoğrafı çekilen parlak yıldızlardan başka gökyüzünde bazı karanlık noktalar da vardır. Bunlar kendi kendine ışık veremeyen, sönmüş yıldızlardır. Bizim güneş sistemimize benzeyen bir sistem içinde hareket ettikleri incelemeler sonunda ortaya çıkarılmıştır. Bunların varlığı, çevresinde döndükleri parlak yıldızları zaman zaman kapadıkları için anlaşılmıştır. Parlak yıldızla dünyamız arasına karanlık yıldızlardan biri girince parlak yıldız dünyamızdan görünmemektedir. Bu gözlemlerden anlaşıldığına göre gökyüzünde birçok karanlık yıldız vardır; bunlar kendi güneşleri olan yıldızlar çevresinde dönmektedirler. Gerek parlak yıldızlar, gerekse sönmüş yıldızlar, dünyamızdan çeşitli araçlarla incelenmektedir. Bu yıldızların çevresindeki gazlar, yıldızların sıcaklığı, yıldızların yapıldıkları maddeler, büyüklükleri çeşitli metotlarla anlaşılır. Sönmüş yıldızlarda hayat olması mümkün görülmektedir. Fakat şimdiye kadar bize yakın sönmüş yıldızlarda hayat olduğunu gösteren bir belirtiye rastlanmamıştır. Bilimin, tekniğin bugünkünden de ileri bir duruma gelmesinden sonra belki oraların şartları daha iyi anlaşılacaktır.

Yıldızların Uzaklığı

Gökyüzünde, uzaklıklar çok büyüktür. Yıldızlar, dünyamızdan aklın alamayacağı kadar uzaktadırlar. Bu yüzden de araştırmalar güç ilerlemektedir. Bize en yakın olan yıldızın ışığının dünyamıza gelmesi dört yıldan fazla sürer. Buna karşılık uzak yıldızların ışıklarının gelmesi için 100 yıl, bazılarının ise yüzlerce milyon yıl gereklidir. Yıldızların dünyaya olan uzaklıklarını ölçmek için özel yollar vardır. Meselâ iki yıldızın bulunduğu noktalar arasındaki uzaklık ölçülür; bu bir daire yayıdır. Bu iki noktayı dünyaya birleştiren doğrular arasındaki açı ölçülür; ondan sonra bazı hesaplar sonunda yıldızın dünyaya olan uzaklığı bulunur. Bazen, bir yıldızın bulunduğu yeri ölçmek için altı ay, bir yıl çalışmak gerekir. Bu metotla yıldız uzaklığı ilk olarak 1838’de Bessel tarafından ölçülmüştür. Bu olay o zamanlar büyük bir başarı olarak karşılanmıştı. Ondan sonra bu metotta birçok ilerlemeler oldu. Yakın yıldızların dünyamıza uzaklığı biraz daha kolay ölçülebilir. Uzak yıldızlar için daha hassas ölçü aletleri gereklidir.

Yıldızların Hareketi

Gece gökyüzüne belli aralıklarla bakarsak yıldızların yer değiştirdiğini görürüz. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi dünyamızın dönmesidir. Dünyamız, hem kendi çevresinde, hem de güneşin çevresinde döndüğü için gökyüzünde sabit duran yıldızları biz hareket ediyor gibi görürüz. Bu, trende giden bir insanın yol boyunca sıralanmış telgraf direklerini hareket ediyormuş gibi görmesine benzer. Yıldızların gökte hareketli görünmelerinin ikinci sebebi ise gerçekten bazı yıldızların dünyamız gibi hareketli olmasıdır. Bunlar aslında birer gezegendir. Bizim çevresinde döndüğümüz güneş, takımıyla birlikte dakikada 1.200 kilometrelik bir hızla Vega yıldızına doğru yol almaktadır. Fakat güneşle Vega yıldızı o kadar birbirinden uzaktır ki, güneş bu hızla ancak yarım milyon yıl sonra Vega yıldızına varabilir. Bundan başka daha büyük hızla yer değiştiren yıldızlar, yıldız takımları vardır. Aralarında hızı saniyede 300 kilometreden büyük olanlara bile raslanır. Bunlar dünyamızın çevresini iki dakikada dolanabilirler. Gökyüzünde bir noktada kümelenmiş yıldızlar da vardır. Bunlara yıldız kümesi, ya da yıldız yığını denir.

Yıldızların Parlaklığı ve Yapısı


Yıldızlar, aralarında, parlaklıklarına göre sınıflanırlar. Birinci derecede parlaklığı olan yirmi yıldız vardır. Daha az parlıyan ikinci derece parlaklıkta ise 65 yıldız bulunur. Daha aşağı derecelere indikçe yıldız sayısı artar. İnsan gözü altıncı dereceden aşağıda parlaklığı olan yıldızları göremez. Gökteki yıldızların hangi cisimlerden yapılmış olduğunu, sıcaklık derecelerini, çevrelerindeki gazların durumunu anlamak için spektroskopik tayfları analiz edilir. Bu sayede yıldızlarda çeşitli madenlerin bulunduğu anlaşılmıştır. Bu araştırmalar, aynı zamanda yıldızın, güneşine göre yaşını, yanında bir eşinin bulunup bulunmadığını da bize anlatır. Böylece gökbilginleri yıldızları iki ana bölüme ayırmışlardır. Genç yıldızların sıcaklıkları da çok yüksektir; çevrelerine ısı ve ışık yayarlar. Bunlar çok sıcak oldukları için gaz halindedirler, yapılarında bulunan madenler gaz haline geçmiştir. Zamanla yıldızlar soğur, madenleri sıvı hale, daha sonra da katı hale gelir. O zaman sıcaklıkları da düşer. Bir yıldızın gaz halinden katı hale geçmesi için milyonlarca, milyarlarca yıl gerektir.

Yıldızların Büyüklüğü

Yıldızlar ne kadar büyük olursa olsun, bizden çok uzak oldukları için, ister gözle, ister teleskopla bakılsın, bir nokta gibi görünürler. Bu yüzden büyüklüklerini kestirmek, çaplarını ölçmek çok zordur. Önceleri imkânsız gibi görünen bu işi gerçekleştirmek için sonraları bir yol bulunmuştur. Bu metotta, teleskopun önüne paralel iki ince yarıklı bir levha konur. Yarıklardan geçen ışın ışınları birer görüntü doğururlar. Bu görüntüler arasındaki uzaklık ölçülür ve bazı hesaplar sonunda yıldızın çapı bulunur. Bu sayede bazı yıldızların çok büyük oldukları anlaşılmıştır. Meselâ Betelguese yıldızının çapı yaklaşık olarak 600.000.000 kilometre bulunmuştur ki, bu büyüklük güneş sisteminin yarısını içine almaktadır. Başka dev yıldızlardan Antaresin çapı 625.000.000 kilometredir. Bu dev yıldızlara karşılık çapı 25.000 km.’yi bulan (Dünya’nın iki katı kadar) cüce yıldızlar da vardır. Gökyüzünde nebulalar ve samanyolları vardır. Bunlar da yıldız topluluklarıdır. Evrenin görünen bölümünde iki milyon kadar nebula dolaşmaktadır. Bunlardan en büyüğü güneş sistemimizin de içinde bulunduğu Samanyolu‘dur. Samanyolu’nda milyonlarca yıldız vardır. Fizik biliminin ilerlemesi, gökyüzü hakkında birçok yeni buluşlar doğurmuştur.

Gökteki yıldızlar incelenince bunları bazı sınıflara ayırmak, aralarında bazı kurallar bulunduğunu anlamak mümkün olmaktadır. Yıldızların kuralları ile atomun kuralları arasında bir yakınlık, bir benzerlik bulunmuştur. Hattâ atomlar hakkındaki bazı bilgiler gökyüzü incelendikten sonra elde edilmiştir. Bu araştırmalar sonunda yıldızların yapısı hakkında bazı teoriler ortaya çıkmıştır. Bunlardan en doğru kabul edilenine göre, yıldızların hayatı gaz kümesi halinde başlamaktadır. Fakat yıldızın çekimi, gazı yıldıza doğru çekmekte, yıldız büzülmektedir. Böylece ısı artınca gazın atomları birleşerek yıldızın göbeğinde sıvı halde toplanıyor. Daha sonra atom yapısına dayanarak yapılan bazı açıklamalara göre yıldızın dışı soğuyarak katılaşıyor, çevresindeki gazlar soğuyor. Böylece yıldız çevresine yayınım yoluyla ısı ve ışık gönderemez oluyor. Bu teoriye göre bir yıldız olan güneş de zamanla soğuyacak bize ısı, ışık gönderemez duruma düşecektir. O zaman dünyamızın sıcaklığı da çok düşecek, hayat kalmayacaktır. Fakat bu duruma gelmek için de daha milyonlarca yıl geçecektir.

Yıldızların Genel Özellikleri Nelerdir?

1)- Parlaklık: Yıldızların görülebilen bir karakteristik özelliği, onları güneş sisteminin beş gezegeni olan Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn’den ayırır. Gezegenler durgun bir ışıkla gözükürlerken, yıldızlar devamlı parıldarlar. Parıldama yıldızların Dünyaya olan mesafelerinin uzaklığı ve atmosferin yoğunluğunun ortaya getirdiği bir olaydır. Bunun anlamı da yıldızların dünyaya olan çok fazla uzaklıklarından dolayı büyük diskler halinde değil de, çok küçük ışık kaynakları halinde görüldükleridir. Gezegenler dünyaya yakın olduklarında disk halinde gözükürler. Atmosferdeki yoğunluk değişiklikleri yıldız ve gezegenlerden gelen ışıkların kırılmasına ve yansımasına sebep olur. Böylece parıltı görüntüleri meydana getirmiş olurlar. Yıldızlar ışık kaynakları olduklarından parlıyor gözükürler. Gezegenlerde boyutunda disk biçiminde olduklarından üzerlerindeki noktaların parıltıları yok olur, duru bir ışığa sahip olurlar, ufukta gözüken gezegenler daha yoğun atmosferle kaplı olduklarından parlar gibi gözükürler. Yıldızları arasındaki parlaklık farkı kütleler arasındaki büyüklük farkından ileri gelir. Görülebilen bir yıldızın kesin büyüklüğü yıldızın parlaklığından istifade edilerek hesaplanır. Bu iş için “Fotoelektrik Fotometre” kullanılır. Teleskopun odağına tespit edilen bu alet bir diyagram vasıtasıyla yıldızın ışığının içeri girmesini ve gerekli ölçümlerin yapılmasını sağlar. Yıldızlara ait parlaklık farkları bilinen bir parlaklıktaki yıldızlar karşılaştırma yapılarak büyüklüğü hakkında hesap yolu ile neticeye gidilir.

Mutlak büyüklük: Herhangi bir yıldızın dünyadan belirli standart bir uzaklıkta bulunduğu sıradaki parlaklığıdır. Bu standart mesafe 32,6 ışık yılı olarak belirlenmiştir. Mesafenin seçilen bu rakam olmasının sebebi gözüken parlaklıkla hakiki parlaklığı eşdeğer yapmaktadır. Bir yıldızın parlaklığı ölçülür, gözüken parlaklığı da bilinirse bunun hakiki parlaklığını hesaplamak mümkün olur.

2)- Uzaklık: Astronomlar, dünyaya çok uzak olan yıldızların uzaklıklarını anlamaya yarayan bir metot geliştirmişlerdir. Yıldızlara ait mesafeler, bunları güneş sistemindeki en uzun mesafelerle karşılaştırarak elde edilir. Işığın saniyede 299.776 km yol aldığından faydalanarak en uzak gezegen olan Plüton’dan yansıyan ışığın Dünya’ya beş saatte varabileceği hesaplanmıştır. Fakat uzay o kadar büyüktür ki, ışığın yıldızlardan dünyamıza gelme süresi gün ve ay’la değil ancak senelerle ölçülebilir. Işığın bize en yakın yıldız olan Proxima Centauri’den bizim güneş sistemimize erişme süresi 4 yıldan fazla bir zaman alır. Bir ışık ışınının Samanyolu Galaksisinin bir ucundan öbür ucuna erişmesi için 100.000 sene gibi bir süre gereklidir. Bu zaman kesitini bir galaksiden diğer bir galaksiye ulaşan ışık olarak hesapladığımızda ise karşımıza milyonlarca ışık yılı gibi bir zaman dilimi çıkmaktadır. Mesela galaksimize en yakın komşu galaksi olan Andromeda’nın bizden uzaklığı 2 milyon ışık yılıdır.

3)- Renk: Yıldızların renkleri sıcaklık derecelerine bağlı olarak değişir. Bazıları devamlı aynı parlaklıkta kalırken bazılarının parlaklıkları zaman zaman değişir. Tek, yalnız olan yıldızlar var olduğu gibi ikili-üçlü gruplar halinde olan yıldızlar da vardır. Güneş, parlaklık bakımından orta halli bir yıldızdır. Diğer bazı yıldızlar güneşten 100.000, 1.000.000 kat daha fazla oldukları halde Dünyaya Güneş kadar yakın olmadıklarından dolayı güneş kadar parlamaz. Samanyolu’ndaki en parlak yıldızlar ise Güneş’imizden yaklaşık 5.000.000 defa daha parlaktır. Ne var ki, bu derece parlak yıldızlar oldukça enderdir. Samanyolu’ndaki yıldızların büyük bir çoğunluğu yıldızlar ailesinden “kızıl cüce” adı ile bilinen ve az parlak olan yıldızlardan meydana gelmiştir. Kızıl cücelerin en tanınmışlarından biri olan Barnard Yıldızı bizden 5.9 ışık yılı ötede olup Güneş’ten 2300 kez daha sönüktür. Yıldızlar bizden o kadar uzaktırlar ki, onların birbirlerine olan mesafeleri bize hep aynı görünür.

Yıldız Hareketlerinin Gözlemlenmesi ve Yön Haritası

Aslında yıldızların hareketleri birbirine ve güneş sisteminden alınan referans kıymetlerine göre değerlendirilir. Dünyanın birçok yerine yerleştirilmiş olan dev teleskoplarla yıldızların gökyüzü haritasındaki koordinatları hassas bir şekilde takip edilir. Belirli zamanlarda yıldızın pozisyonu her sene kontrol edilir ve yıldızın açısal yer değiştirmesi veya düzgün hareketi tespit edilir. Fakat bu genellikle gözle fark edilemeyecek kadar az, mesela 2000 senede çapının bir buçuk katı kadar bir mesafedir. Uzaktan bir girdabı andıran galaksimizde Güneş Sistemi ve yakınındaki yıldızlar Galaksi Merkezi etrafına saniyede 250 km’lik bir hızla Kuğu Takımyıldızı yönünde savrulmaktadır. Güneşin galaksi merkezi etrafındaki bir tam dolanma hareketi 250.000.000 yıl sürmektedir. Bu süreye “galaktik yıl” denir. Yıldızların bundan başka Parallax denilen hareketleri vardır. Bu hareketleri ölçmek için de Paralax ölçümleri denilen özel bir ölçme sistemi kullanılır.

Parallax

Parallax; yıldızın Dünyadan görülen yönüyle güneşten görülen arasındaki en büyük açısal mesafesidir. Herhangi bir yıldızın gökteki parlaklığı onun hakiki parlaklığı değildir. Zira bazı yıldızlar, Güneş sistemine yakın olduklarından dolayı parlak, bazıları da çok uzaklarda oldukları için sönük gözükürler. Yıldızların parlaklıkları, şimdiki parlaklık listelerine orantılıdır. Parlaklık bakımından birinci parlaklıkta olan yıldız ikinci parlaklıkta olan yıldızın 2.5 katı; ikinci parlaklıkta olan yıldız, üçüncü parlaklıktakinin 2.5 katı parlaklıktadır. Parlaklık derecesi bu şekilde devam eder. Buna göre birinci sıradaki yıldız altıncı sıradaki yıldızdan 2,5x2,5x2,5x2,5x2,5= 100 kat daha parlaktır

Yıldız Tayflarının Sınıflandırması Nasıl Yapılır?

Yıldızlardan gelen ışıklar prizmalar vasıtasıyla spektroskopta dalga boylarına ayrılarak sonuçta elde edilen tayftan yıldızın fiziki yapısı hakkında geniş bilgi elde edilebilir. Görülebilen yıldızların büyük bir çoğunluğundaki tayf değişiklikleri bunların atmosferlerindeki kimyasal bileşimlerin farklılıklarının sonucu değil, atmosferlerindeki farklı fiziksel durumların ortaya koyduğu bir sonuçtur. On dokuzuncu yüzyılda bazı yıldızların mavi diğerlerinin kırmızı tayfları olduğu ortaya çıkınca, yıldızların tayflara göre sınıflandırılması gereği duyuldu. Tayf sınıfları alfabenin harfleriyle ifade edildi. Başlıca sınıflar; 0, B, A, F, G, K ve M sınıflarıdır.

1)-
“O” Yıldızları; diğer sınıflar arasında en mavi olan yıldızlardır. Tayf parlak ve koyu çizgilerden teşekkül etmiştir. yüzey sıcaklığı 35.000 C derecedir. Bu sınıftan bir örnek Eta Puppis Yıldızı’dır.

2)- “B” Yıldızları; mavimsi beyaz (B0) beyaz tayflıdır. (B0) yüzey sıcaklığı 25.000 C, (B9) 12.000 C’dir. Rigel B8 bu gruptan bir yıldızdır.

3)-
“A” Yıldızları: beyaz yıldızlardır. Tayfları hidrojen çizgilerinden meydana gelir, yüzey sıcaklıkları 10.000 C civarındadır. Sirius Vega ve Altair yıldızları bu gruptandır.

4)- “F” Yıldızları; krem renklidirler, 7.000 C civarında sıcaklıkalrı vardır. Procyon, Polaris yıldızları bu gruptandır. Polaris, kutup yıldızıdır.

5
)- “G” Yıldızları; sarıdırlar. Tayflarında zayıf hidrojen ve bol miktarda metalik hatlar vardır. Yüzey sıcaklıkları 5000 C civarıdır. Capella ve Güneş bu gruptandırlar.

6)- “K” Yıldızları; portakal rengindedirler. Güçlü metalik hatları, 4000 C civarı sıcaklıkları vardır. Arcturus, Aldebaran ve Prolux bu gruptandır.

7)- “M” Yıldızları;
portakal rengi-kırmızı arasındadırlar. Yüzey sıcaklıkları 3200 C civarındadır. Mira Ceti, Betelgeux, Antares, Proxima, Cantauri bu gruptandır. Hertzspung-Russel diyagramı : Bu diyagram Danimarkalı astronom Ejnar Hertzsprung ve Amerikalı astronom H. W. Russel tarafından bulunmuştur.
Yıldızların parlaklıklarıyla tayflarının tiplerini karşılaştıran bu tablo vasıtasıyla doğru sayılabilecek ortalama yıldız çapları ölçülür. Yıldızlar tayflarına göre sıralandıkları gibi parlaklıklarına ve büyüklüklerine göre de ayrı ayrı sınıflandırılırlar. Büyüklerine göre sınıflandırıldıklarında iki ana grup yıldız ortaya çıkar. Bunlar dev ve cüce yıldızlardır. Aynı tayf sınıfında cüce ve dev yıldızları bir arada bulmak mümkündür. En parlak dev yıldızların ağırlıkları güneşininkinin 50-75 katı, en sönük cüce yıldızların ağırlıkları ise güneşininkinin dörtte biri kadar olduğu tespit edilmiştir. Yapılan basit hesaplamaların bir sonucu olarak dev yıldızların içlerindeki maddelerin birbirinin ürettiği enerjinin, sönük cüce yıldızların tamamını ürettiği enerjinin 50.000 katı olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda anlatılan yıldızlardan başka değişik yıldız çeşitleri de vardır. Bunlardan bazıları Beyaz cüceler, Nötron yıldızları, Kara delikler ve Değişken yıldızlardır. Kara delikler ışık saçmayan, çok yoğun yıldız kütlesidir.

Beyaz Cüceler

Beyaz Cüceler; hakiki parlaklıkları +11.5 olan beyaz cücelerin renkleri mavimsi beyazdır. Çapı dünyanınkinin 2,5 katı kadardır. Beyaz cüceler güneşin yakın çevresindeki 50 yıldızdan 20’sinin meydana getiren yıldızlardır. Fakat hemen hemen görülemeyecek kadar sönüktürler.

Nötron Yıldızlar

Nötron Yıldızlar; elektron ve protonları merkeze doğru sıkışarak yoğunlaşmış yıldızlardır. Pulsarlar da yoğun olup radyo dalgaları yayarlar.

Değişken Yıldızlar

Değişken Yıldızlar; bu yıldızlar zaman zaman parlayıp koyulaşan yıldızlardır. Şu anda 20.000 civarında çoğalan yıldız olduğu tahmin edilmektedir. Değişken yıldızlar da kendi aralarında gruplara ayrılırlar. Bu ayrılıklar ışık değişiklikleri ve yıldızların fiziki tabiatlarından ileri gelmektedir.

Yıldız’ın Enerjisinin Kaynağı Nedir?

Yıldızlar arasında birçok farklılıklar vardır, bunlar yıldızların değişik özelliklerinden kaynaklanırlar. Fakat yıldızların tamamında temel enerji kaynağı aynıdır. Bu temel enerji kaynağı, hafif atomlardan, ağır atomlar meydana gelmesidir. Bu gibi termonükleer reaksiyonlarda ağırlık hemen hemen hiç azalmaz. Güneş ve yıldızların enerjilerini nereden aldıkları bilim adamları için devamlı bir merak konusu olmuştur. Enerjilerini maddelerin kimyasal yanmasından aldıkları öne sürülmüş, bu teori bir sonuç getirmeyince radyoaktif atomların bu enerjiyi meydana getirdiği öne sürülmüştür. Sonradan bu teorinin de doğru olmadığı anlaşılmış ve 1920’lerde bu enerjiye, nükleer reaksiyonların meydana getirdiği ana maddenin değişmesinin sebep olduğu anlaşılmıştır.

Orta büyüklükteki bir yıldız olan Güneş’in yüzey sıcaklığı 6000 C olmakla beraber sıcaklık merkeze gittikçe artmakta ve merkezde 14-15.000.000 dereceyi bulmaktadır.

Güneşin içerisinde temel enerji üreten reaksiyonların var olduğu bir gerçektir. Bu reaksiyonlar hidrojen çekirdeği veya protonlar arasındaki çarpışmalardan meydana gelen Helyum çekirdeğidir. Güneşte ve Güneş’e yakın ağırlıkları olan yıldızlarda “Proton-proton birbirini etkileme” reaksiyonu vardır. Sıcaklıkları 20.000.000 dereceyi bulan bu yıldızlarda “karbon devresi” adı verilen reaksiyon aktif haldedir. Bu devrede karbon atomunun geçen protonlarla hareket ettiği altı basamak mevcuttur. İşlemin, yani reaksiyonun sonunda dört proton kullanılarak bir helyum çekirdeği meydana getirir. Bunun ağırlığı “Proton birbirini etkileme” reaksiyonunda olduğu gibi, orijinal çekirdek ağırlığının 0.810’u kadar bir azalma gösterir. Bu azalan fark enerji olarak çevreye yayılır. Karbon devresinin Güneşte de az miktarda olduğuna dair çok kuvvetli olmayan deliller bulunmaktadır.

Yıldızların Ömrü Ne Kadar Uzundur?

Esasen bir yıldızın yaşaması ve ölümü kütlesine bağlıdır. Ağır kütleli bir yıldız, nükleer yakıtını daha hızlı kullanır ve hidrojenini çabucak tüketir. Hafif kütleli bir yıldız ise, başlangıçta çok az bir yakıta sahip olmasına rağmen, bunu azar azar kullanır ve daha uzun bir süre yaşar. Bir yıldızın ömrü bizim kolayca değerlendiremeyeceğimiz kadar uzundur. Bu yüzden Güneşi bir kıyas unsuru olarak kullanabiliriz. Güneş yaklaşık olarak 10 milyar yıl yaşayacaktır. En ağır bir yıldız bu sürenin binde biri kadar bir sürede ömrünü sürdürecek, çok hafif kütleli yıldızlar ise bu süreden 100 kat daha uzun bir süre yaşayacaklardır.

Ağır Yıldızların Yaşam Süreleri:
Milyarlarca yıl parlayarak merkezindeki hidrojeni tamamen tüketen yıldız yoğun bir helyum koru ile kırmızı dev haline gelmek için genişler. Sonunda bu genişleme yıldızın birkaç saniye içinde tamamen çökmesine ve çöken kordan yayılan bir enerji dalgası ile bir süpernova olarak patlamasına yol açar. Süpernovanın çöken koru korkunç bir çekim kuvvetinin etkisiyle gittikçe büzülerek sonunda düzenli radyo dalgaları gönderen bir “Nötron yıldızı” haline gelir. Buna aynı zamanda “pulsar” adı verilir. Bir nötron yıldızı yaklaşık 25 km çapındadır ve içindeki madde o kadar yoğundur ki nötron yıldızının toplu iğne başı büyüklüğündeki maddesi, yaklaşık 1.000.000 ton ağırlığındadır. Nötron yıldızının çekimi, yüzeyine inmeye çalışan bir astronotu parçalayarak ve atomlarına ayrıştıracak kadar güçlüdür.

Eğer çöken bir süpernovanın koru çok ağırsa yıldızın ömrü bir nötron yıldızı olarak son bulamaz. Kendi çekimi o kadar güçlüdür ki kor sonunda birkaç kilometre çapında akıl almaz bir yoğunluk ve çekim gücüne sahip bir bölge haline gelir. İçinden hiçbir şeyin, ışığın bile kaçamadığı bu bölgeye “Kara delik” adı verilir. Hafif yıldızlar ise kırmızı dev safhasından sonra dış gazlarını git gide kaybetmeye başlarlar. Zamanla etrafında fazla yoğun olmayan bir gaz halkası yer alan basit bir gezegen gibi gözükür. Bu safhaya “gezegenimsi nebülöz safhası” denir. Yıldızın dış bölgeleri tamamen yok olduktan sonra ancak çok sıcak küçük koru görebiliriz. Bu yalnızca güneş çapının yüzde biridir. Yani dünya çok fazla büyük değildir ve yüksek sıcaklıktan dolayı yıldız beyaz bir renk almıştır. Bu yüzden bu cisimlere “beyaz cüce” adı verilmiştir. Beyaz cüceler çok küçük olduklarından gökyüzünde oldukça sönük gözükürler. Bu bir anlamda hafif yıldızın ömrünün sonu, yani ölümü demektir.
Yıldız kümesi
Yıldız kümesi
Yıldız kümesi nedir?

Bilim insanları, Güneş’ten 1300 ışık yılı uzaklıktaki yıldız kümesinin göz kamaştıran görüntülerini yakalamayı başardı.

Atacama Çölü’ndeki Avrupa Güney Gözlemevi (ESO) teleskopu tarafından görüntülenen ve Carina Takımyıldızı’nda yer alan ‘NGC 3532 yıldız kümesi’ büyüleyici görünüşü sebebiyle ‘Dilek Kuyusu Kümesi’ olarak da adlandırılıyor. İçindeki yıldızlar, bir dilek kuyusunun içinde parlayan madeni paralara benzetiliyor.
‘Dilek Kuyusu’nda yer alan 300 kadar parlak yıldızın yaklaşık 300 milyon yıl önce oluştuğu düşünülüyor. Mavi renkli yıldızların orta büyüklükte oldukları, turuncu ve kırmızı renkli olanların kendi hidrojen yakıtlarını tükettikleri için bu renge büründükleri ve daha ağır oldukları belirtiliyor. NGC 3532 içinde bazı kırmızı devlerin de bulunduğu görülüyor.

*(1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon km)

Yıldız kümesi nedir?

Fiziksel olarak ortak kökenli ve birbirini karşılıklı kütle çekim etkisiyle bir arada tutan yıldızlar topluluğudur. İki tip yıldız kümesi vardır: Açık yıldız kümesi ve küresel yıldız kümesi.

Açık ve küresel yıldız kümesi fiziksel özelliklerine ve dağılımlarına göre ayrılır. Yıldız kümeleri, Güneş Sistemi’nin içinde yer aldığı gibi Samanyolu Gökadası’nın farklı yerlerinde de bulunabilirler. Yakındaki dış gökadalarda, özellikle Yerel Grup’ta (Samanyolu Gökadası’nı da içeren yaklaşık 20 gökadadan oluşan grup), çok sayıda yıldız kümesi belirlenmiştir.

Açık yıldız kümeleri

İçinde bulunan yıldızların, daha seyrek halde dağılmış olmasından bu kümelere ‘açık yıldız kümesi’ denir. Samanyolu Gökadası’nda 1000′i aşkın açık küme keşfedilmiştir; bunların çoğu, gökadanın sarmal kollarının içinde ya da yakınlarında yer alır.

Samanyolu’nda bilinen tüm kümelerdeki yıldız sayısı 10 ile birkaç yüz arasında değişir ve bunların hepsi genç yıldızlardır. En tanınmış örnekleri; Boğa Takımyıldızı’ndaki Ülker (Pleiades) ile Öküz (Hyades), Yengeç Takımyıldızı’ndaki Arıkovanı (Praesepe, M44)’dır.

Küresel yıldız kümeleri

İçinde bulunan yıldızlar, özellikle kümenin merkezine doğru yoğunlaşmıştır ve hemen hemen küresel bir biçim kazanmıştır. Gökbilimciler şimdiye kadar Samanyolu’nda birkaç yüz kadar küresel yıldız kümesi belirlemişlerdir. Bunların büyük bölümü gökada diskinin altında ve üstünde, ayla denen bölgede yer alır. Küresel kümelerdeki yıldız sayısı on bin ile bir milyon arasında değişir.

Açık kümelerin tersine, küresel kümelerdeki yıldızlar yaşlı yıldızlardır. Küresel Kümeler, Güneş Sistemi’nden çok uzakta (bazıları 60 milyon ışık yılından daha uzakta) olduğundan, bunların çoğu çıplak gözle görülemez. Örneğin; Herkül Takımyıldızı’ndaki M13 ve birkaç başka küme, teleskopsuz olarak yeterince karanlık ortamlardan ışık benekleri halinde görülebilir.
 
Üst Alt