17 Ağustos 2018 Cuma Hutbesi - SADAKA-İ CARİYE

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
17 Ağustos 2018 Cuma Hutbesi <br />
SADAKA-İ CARİYE
17 Ağustos 2018 Cuma Hutbesi
SADAKA-İ CARİYE
İL : GENEL
TARİH : 17 Ağustos 2018

SADAKA-İ CARİYE
Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler var ya, verdikleri onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat da vardır.” [1]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır:

“Kıyamet günü müminin gölgeliği, onun verdiği sadakadır.” [2]

Aziz Kardeşlerim!

Sahip olduğumuz bütün nimetler, Allah’ın bizlere ikramıdır. Rabbimizin emanetidir. Bu nimetler, hepimiz için aynı zamanda birer imtihan vesilesidir. Rabbimizin bizler için var ettiği nimeti O’nun rızası doğrultusunda kullanmak mümin olmanın ve takva bilincini kuşanmanın bir gereğidir. İyiliğe ulaşmanın olmazsa olmaz şartıdır. Nitekim Cenâb-ı Hak bu hususta şöyle buyurmaktadır:

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.” [3]

Kıymetli Müminler!

Sadaka-i câriye; ardından nesiller boyunca istifade edilecek bir hayır bırakmaktır. Rabbimizin lütfu olan mal ve serveti ibadete dönüştürmektir. Bencilliği ve dünya hırsını bir kenara bırakarak cömertliği ve ihsanı tercih etmektir. Sahip olduklarımızı sadece kendimiz için harcayıp tüketmek yerine toplumun faydası için de kullanma erdemini göstermektir. Geçici dünya nimetlerini ebedi hayatı kazanmak için bir vesile kılmaktır. İyiliğimizin, infakımızın ve yardımlarımızın kalıcı olmasını, sevaplarının sürekli hale gelmesini sağlamaktır. Bu yönüyle aslında sadaka-i câriye, bugün olduğu kadar gelecekte de kendimize iyilik etmektir.

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

“Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah'ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız hiç hakkınız yenmeden karşılığı size tastamam ödenir.” [4] O halde geleceği inşa eden her türlü iyilik hareketi, bu dünyaya olduğu kadar ahirete de yatırım yapmak anlamına gelir.

Aziz Kardeşlerim!

Sadaka-i câriye, zaman ve mekânla sınırlı olmaksızın hayır işleme gayretidir. Sadaka-i câriye, öldükten sonra bile amel defterini kapatmama arzusudur. Allah Resûlü (s.a.s) bu durumu şöyle dile getirmiştir:

“İnsan ölünce üç şey dışında ameli kesilir. Sadaka-i câriye yani faydası kesintisiz devam eden hayır, kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat.” [5]

Kardeşlerim!

İslam medeniyeti asırlardır hayır ve hasenatın, iyilik ve ihsanın öncülüğünü yapmıştır. Ecdadımızın sadaka-i câriye niyetiyle inşa ettiği nice cami, çeşme, hastane, kütüphane, köprü ve okul bugün bizim hayatımızda iyiliği yaşatmaya devam etmektedir. Allah’a hamdolsun ki milletimiz bir yandan ecdat yadigârını korumanın diğer yandan da yarınlara kalıcı eserler bırakmanın idraki içindedir. Sadakati, samimiyeti, mutedil ve ferasetli bir harcamayı temsil eden sadaka-i câriye hususunda, insanımız daima duyarlı davranmıştır. Bu aziz milletin fedakâr ve cömert eli, sadece ülkemizde değil, dünyanın dört bir köşesinde iyilik dağıtmaktadır. İslam’ın şiarı olan ezanların yeryüzüne dalga dalga yayıldığı, ümmetin aynı kubbe altında, aynı safta omuz omuza namaza durduğu binlerce cami, milletimizin gayretiyle inşa edilmiştir. Sadakanın ve infakın bereketine gönülden inanan milletimiz, ne zaman dara düşse, bu camilerden yükselen dualarla desteklenmiştir.

Kıymetli Müslümanlar!

Birliğimizi, beraberliğimizi ve kardeşliğimizi pekiştiren camilerimiz, iyi günde olduğu kadar zor zamanda da bizleri buluşturan, yüreğimize iman, şehrimize eman dağıtan mübarek mekânlardır. Tarihi boyunca Allah’ın mescitlerini imar etmeyi şeref bilen milletimiz için camisiz, ezansız, vatansız ve bayraksız kalmamak en büyük niyazdır. Bugün de sizlerin, yurt içinde ve yurtdışında yapımı devam eden camilerimizi yardımsız bırakmayacağınıza olan inancımız tamdır. Umudumuz Peygamber Efendimizin müjdesine nail olmaktır:

“Kim Allah rızası için bir mescit yapar veya yaptırırsa Allah da onun için cennette benzeri bir ev yapacaktır.” [6]

KAYNAK
[1] Hadîd, 57/18
[2] İbn Hanbel, IV, 233.
[3] Bakara, 2/3.
[4] Âl-i İmran, 3/134.
[5] Âl-i İmran, 3/92.
[6] Bakara, 2/272.
[7] Müslim, Vasiyye, 14.
[8] Müslim, Zühd ve rekâik, 44.

Hazırlayan : Diyanet işleri - Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
 
Son düzenleme:

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
cuma.jpg
 

Nur Hanım

Aktif Üyemiz
GAYRET MÜMİNLERDEN, ZAFER
ALLAH’TANDIR

Muhterem Müminler!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz
şöyle buyuruyor: “Allah’a ve Resûlüne itaat
edin, birbirinize düşmeyin, sonra gevşersiniz ve
gücünüz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah
sabredenlerle beraberdir.”1
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber
Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Elinizle,
dilinizle ve malınızla cihad edin.”
2
Kıymetli Müslümanlar!

Vatan, insanın huzur ve güven içinde
yaşadığı, hür olmanın şerefini taşıdığı topraktır.
Aynı cesaretle tarih yazanların, aynı değerler
uğruna baş koyanların, aynı ideallerle geleceği
inşa edenlerin yurdudur. İzzetini ve istikbalini
korumak için şehadet şerbeti içenlerin, gazi olup
varlığından geçenlerin emanetidir vatan.
Ecdadımız, Allah’a olan imanları ve vatana
olan sevdaları ile bu mukaddes toprakları asırlarca
korumuş, zulme ve zalime karşı kahramanca
mücadele etmiştir. Yegâne emeli, mabedinin
göğsüne namahrem eli değdirmemek olan bu aziz
millet, haysiyet ve onuruna hiçbir zaman halel
getirmemiştir. Tarih boyunca nice Ağustos ayına
damgasını vuran Malazgirt, Otlukbeli, Çaldıran,
Mercidâbık, Mohaç, Sakarya ve Büyük Taarruz
zaferleri buna şahittir.
Bu kutlu zaferler göstermiştir ki, gayret
müminlerden, zafer Allah’tandır. O’nun rızasını
kazanmak ve yeryüzünde iyiliği hâkim kılmak için
çarpan yürekler asla esaret altına alınamaz. Hakka
tapan milletimizin birlik ve beraberliğine göz
dikenler, rezil ve zelil olmaya mahkûmdur.
Yurdumuzun üstünde tüten en son ocak sönmeden
bu bayrak inmeyecek, bu ezanlar dinmeyecektir.

Muhterem Müslümanlar!

Bugün de ülkemizi baskı altına alma ve İslam
coğrafyasını kuşatma girişimleri karşısında zafer
bilinci kuşanmamız gerekmektedir. Zafer bilinci, zorluklar karşısında sabır ve sebat göstermektir.
Kökü derinlerde olan ulu bir çınara benzeyen bu
toplumu içten içe kemiren çekişmeleri,
tartışmaları, ihtirasları bir kenara bırakmaktır.
Kardeşliğimizi sarsmak ve muhabbetimizi bozmak
isteyenlere karşı uyanık olmaktır.
Aziz milletimiz, dün en ağır şartlara rağmen
yedi düveli dize getirdiği gibi, bugün de feraseti ve
Allah’ın inayetiyle hainlere geçit vermeyecektir.
Dün 15 Temmuz işgal girişimine göğsünü siper
ettiği gibi, bugün de ekonomik ve teknolojik her
türlü saldırıya korkusuzca karşı koymasını
bilecektir. Nihayetinde hak ile bâtıl arasındaki
savaşın adı, zamanı, zemini ve şartları değişmiş
olsa da değişmeyen tek bir gerçek vardır ki, o da;


“Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın
dinine yardım ederseniz O da size yardım eder,
ayaklarınızı kaydırmaz.”
3
ilâhî fermanıdır.

Aziz Kardeşlerim!

Milletimizin bekası uğruna, Allah’a olan
sadakatimizi, teslimiyetimizi ve tevekkülümüzü
pekiştirelim. Yüce Rabbimizin,



“Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye
kapılmayın. Eğer inanmışsanız şüphesiz en
üstün olan sizsiniz.”4
ayetine gönülden
bağlanalım. Maddi varlığımıza, manevi
değerlerimize, el emeğimize, ürünümüze,
yavrularımızın yarınlarına sahip çıkalım. Tutumlu
olmaya, sade ve mutedil harcamaya, israftan uzak
durmaya her zamankinden fazla özen gösterelim.

Kardeşlerim!

Tarih şahittir ki Cenab-ı Hak, dinini ve
vatanını muhafaza etmeyi en ulvi görev bilen aziz
milletimizi yardımsız bırakmayacaktır. Her kim
mazlumun, mağdurun, mültecinin ve muhacirin
yanındaysa, Allah’ın rahmet ve inayeti de onun
yanında olacaktır.
Ey bu toprakları asırlardır Müslüman yurdu
kılan, bu milleti şehadet ve gazilikle defalarca
onurlandıran, şüheda evladı eyleyen Rabbimiz!
Bizlere zafer bilinci kuşanmayı, maddi ve manevi
her anlamda kenetlenmeyi, zorlukların üstesinden
gelmeyi ve kardeşler olarak bu topraklarda
ilelebed yaşamayı nasip eyle! AMİN.

1 Enfâl, 8/46.
2 Nesâî, Cihâd, 48.
3 Muhammed, 47/7.
4 Âl-i İmrân, 3/139.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
 
Üst Alt