Agnostisizm nedir?

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Agnostisizm nedir?
Agnostisizm nedir?
Agnostisizm nedir?

Agnostisizmin ne olduğuyla ilgili geniş çaplı açıklamaya başlamadan evvel kaba taslak bir şeyler söylenmesi gerekiyorsa; agnostisizm, tanrının ya da tanrıların varlığının ya da yokluğunun bilinemeyeceğini öngören bir felsefe akımı olarak değerlendirilebilir.

« Agnostisizm bir inanç değildir; ancak özü tek bir dinç uygulamaya yatan bir metottur. Bu ilke kesinlikle akıl olarak gösterilebilir; ancak sonuçlar kanıtlanmış veya kanıtlanabilir denebilecek kadar kesin gösterilmemelidir. »

Agnostisizmin Türkçe karşılığı olarak "bilinmezcilik" ya da "bilinemezcilik" kullanılmakla birlikte agnostisizm terimsel bir ifade olup Thomas Henry Huxley tarafından 19. yüzyılda litaratüre girmiştir. Elbette ilk defa 19. yüzyılda takip edilmeye başlanan bir akım veya metodoloji değildir. Kökeni eski Yunan'daki Sofistlere kadar uzanır. Zaten agnostisizm de Yunanca'daki "agnostos", yani "bilinemez olan" kelimesinden gelmektedir.

Agnostisizm ilk bakışta septisizm ile karıştırılabilir ancak agnostisizm ile septisizm arasındaki temel fark, septisizm insan aklına ve duyularına kuşkuyla yaklaşıyor olmasıdır. Septiklere göre, gerçeklik kavramı sorgulanmalı, maddesel her yapıya veya sosyal her olguya karşı kuşkulu bir bilinemezci tavırla yaklaşılmalıdır. Agnostikler ise, insan aklının alabildiği veya dünyevi olan maddesel nitelik taşıyan, taşımasa da mantıki bir gerçeklik kazanmış ögeler hakkında yorumda bulunmadan, sadece yaratma gücü olan bir tanrının (veya tanrıların) varlığına kuşkuyla yaklaşır. Yani septikler her şeyden kuşku duyarken agnostikler sadece tanrı gibi metafiziksel kavramlara karşı kuşkuculardır denebilir.

Genel sınırlarımızı çizdikten sonra agnostisizmin içindeki iki temel ayrımı inceleyeyelim. Agnostisizm için şu iki temel tanım yapılabilir;

1. Tanrının varlığını insanoğlu "hiçbir zaman" bilemeyecektir; çünkü Tanrı gibi kavramlar insan aklının ve duyularının dışında deneyim gerektiren varsayım (veya olgulardır).

2. Tanrının varlığını insanoğlu "şu anki bilgi düzeyiyle" ve mantıksal yordamlarla irdeleyemez. Tanrı gibi metafiziksel kavramlar anlaşılması mümkün olmayan, kesinlikten uzak kavramlardır.

Bu iki yaklaşımdaki temel fark elbetteki agnostisizmin sınırları bakımından önemlidir. İlk gruba dahil olanlar tanrının varlığının ya da yokluğunun hiçbir zaman bilinemeyeceğini savunurlar. Çünkü şu anki bilgi düzeyimizle ve insancıl anlayışımızla (bu buradaki insancıl anlayış veya yorum gücü ilelebet sürecektir bunlara göre) tanrı önümüze çıksa ve mucizeler gösterse dahi onun tanrı olduğundan yine de emin olamayız düşüncesi vardır. Çünkü (örneğin) üstün bir uzaylı ırkı da böyle bir deneyim yaşatabilir insanlara. Bunun yanı sıra yine şu anki kapasitemizle tanrının yokluğu hakkında da kesin bir şeyi söyleyemeyiz. Bilim ne kadar ilerlese de metafiziksel bir yorumda bulunamayız derler.

İkinci gruba dahil olanlar ise ancak şimdiye kadarki birikmiş bilgi birikimimizle tanrının varlığı veya yokluğu hakkında yorum yapılamayacağını savunur. Yani ilerde bir bilinç sıçraması yaşayıp tanrıyı anlayabiliriz veya hiç aklımıza gelmeyen bir şekilde bile tanrının varlığını kabul edebiliriz. Ya da bilimin gelişmesi sonucu tanrının yokluğu tamamen gösterilebilir.

Görüldüğü üzere ilk grup mutlak bir bilinemezliği savunurken, ikinci grup nispi bir bilinemezliği savunur. Elbette burada şahsi bir görüş belirtmem gerekirse ikinci grubun daha açık fikirli ve gelişmelere açık olduğunu ve dolayısıyla daha akla yatkın olduğunu söyleyebilirim.

Agnostisizm açısından ikinci bir ayrım daha yapılabilir. Bu da agnostik tavır takınmak dışında, makul olarak hangi sonucun benimsediğine göre değişir. Burada 3'lü bir ayrım yapılabilir;

1. Tanrının varlığı ya da yokluğu bilinemez ama tanrının varolmasını isterim / varolması akla daha yatkın.

2. Tanrının varlığı ya da yokluğu bilinemez ama tanrının olmamasını isterim / olmaması akla daha yatkın.

3. Tanrının varlığı ya da yokluğu bilinemez ve varlığı ya da yokluğuna dair kesinlikle bir eğilim göstermiyorum / ilgilenmiyorum.

Görüldüğü üzere temel anlamda 3 ayrı sınıf vardır (tabii ki bu sınıflar daha ince ayrıntıları gözönünde bulundurularak çoğaltılabilir ama bu kadarı yeterlidir). Burada ideal olan elbette 3. gruptaki seçenektir. Çünkü gerçek bir objektifliği yansıtır. Ancak 3. gruba dahil olanlar gerçekte oldukça azdır çünkü gerçekten insanın bir şekilde tanrının varlığı ya da yokluğuna dair eğilim göstermemesi oldukça zordur.

Bu bakımdan genellikle 1. ve 2. gruba dahil olur insanlar. Ancak yine de belirtmek gerekirse agnostisizm akımını tam olarak özümseyen ve tabii ki bunu günümüz bilimsel verileriyle birleştiren kimse 2. gruba daha yatkın bir hal alıyor. Yine de söylemem gerekir ki; 1. veya 2. gruba dahil olmak en nihayetinde kişinin kendi karakteriyle ilgilidir. Çünkü insanların bir kısmı tanrıya ihtiyaç duyabiliyorken bir kısmı duymayabiliyor ve bu duygusal seçim elbetteki görüşlerin şekillenmesinde oldukça etkilidir.

Agnostisizm hakkında belki en başta yapmam gereken ama yine de sona sakladığım son açıklama agnostisizmin dinleri tamamen reddetmesidir. Buradaki dinlerden kasıt elbetteki ilahi dinler başta olmak üzere varolan tüm dinlerdir. Çünkü dinlerin doğru ya da yanlış olduğu sınanabilir ve agnostikler bu sınamayı olumsuzluğa yorarak çoktan atlatmışlardır. Zaten dürüst olmak gerekirse, mutlak bir ilahi din yanılgı payı olmadan tüm gerçekliği ve çıplaklığıyla karşımızda dursaydı dünyada yüzlerce irili ufaklı, onlarca hatırı sayılır, ve 3 tane de ayrı ilahi büyük din olmazdı. Buna göre agnostik olan birinin dinsiz olduğu çıkarımını yapmak yanlış olmaz. Ancak yine de dinlerin varlığına da olanak tanıyan ve agnostik olduğunu belirten insanlar da mevcuttur. Bu agnostisizm sınırları dışında kalan fakat yine de taraftar sayısı az olmakla birlikte kabul edilebilen (ama en azından benim arzulamadığım) bir yaklaşımdır.

En son açıklamada agnostiklerin tanrıdan ne anladığıdır. Agnostisizmin, varlığı ya da yokluğu bilinemez olarak tartıştığı tanrı kavramı, dinlerdeki iyi ve yetkin tanrının dışındadır. Yani tanrıyı sadece iyi, mükemmel, kusursuz olarak düşünmezler. Yaratıcı güce sahip olan ve diğer özellikleri neredeyse tam bir muamma olan bir tanrı arayışı vardır. Bu anlamda belki Tanrı ve Allah'ın farklı kavramlar olduğunu irdeleyen şu yazı akla gelebilecek karışıklıkları önleyebilir.
NOT
Özetle ;

Teolojik anlamda bir tanrının varlığının ya da yokluğunun bilinmediğini veya bilinemeyeceğini ileri süren felsefi bir akımdır. Bu akımın takipçilerine agnostik veya bilinemezci denir.Ateizm gibi kesin bir şekilde "tanrı yoktur" demiyorlar, "var olup olmadığı bilinmiyor veya bilinemez, hiçbir dine mensup değilim" diyorlar.

Agnostisizm, Teizm ve Ateizm’de Tanrı Kavramı

Agnostiklere göre Tanrı’nın varlığı meselesi insan aklının ötesinde bir konudur. O halde böyle bir varlık hakkında konuşmak ve düşünmek de anlamsızdır. Her ne kadar bazı Agnostiklerin düşünceleri ve yaşam tarzları onların Ateist olduğu izlenimini vermekteyse de çoğu kendilerinin felsefi açıdan Ateist olmadıklarını iddia etmişlerdir. Mesela Ateist olarak bilinen ünlü düşünürlerden Bertnard Russell (1872-1970) felsefi açıdan kendisini Agnostik olarak tanımlamıştır. Çünkü ona göre her şeye rağmen dünyadaki dinlerin hiçbirinin Tanrı’nın varlığını ya da yokluğunu kanıtlayacak herhangi bir kanıtı mevcut değildir. Agnostikler Tanrı’nın var ya da yok olduğu konusunda bir karar vermeyi istemezler. Agnostisizm, nihai kararsızlık konumudur. Teistler “Tanrı’nın varlığına” inanırlar. Ateistler “Tanrı’nın var olmadığına” inanırlar. Agnostikler “Tanrı’nın varlığı ya da yokluğunu bilmek imkânsız” olduğundan, O’nun varlığına ya da yokluğuna inanmamamız gerektiğine inanırlar. Agnostisizm, Ateizm’in entelektüel bakımdan daha dürüst biçimidir. Bir başka sınıflandırmaya göre ise Agnostisizm, Ateizm düşüncesi altındaki bir alt kategoridir. Geleneksel Ateizm, pozitif Ateizm adını alırken; Agnostisizm ise negatif Ateizmdir. Ateizm kanıtlanamaz bir düşünce olan “Tanrı’nın var olmadığını” iddia eder. Agnostisizm, Tanrı’nın varlığının ya da yokluğunun kanıtlanamayacağını, Tanrı’nın var olup olmadığını bilmenin imkansız olduğunu savunur.

Agnostisizm Karşıtı Düşünceler ve Kutsal Kitaplardan Ayetler

İslam dininin kutsal kitabı Kuran-ı Kerim , “Tanrı’nın var olduğunu imanla kabul etmemiz” gerektiğini söyler. İbraniler “İman olmadan Tanrı’yı hoşnut etmek olanaksızdır. Tanrı’ya yaklaşan, onun var olduğuna ve kendisini arayanları ödüllendireceğine iman etmelidir” der. Tanrı ruhtur (Yuhanna) bu yüzden görülemez ve dokunulamaz. Tanrı, kendisini vahyetmeyi seçmedikçe, bizim duyularımız tarafından anlaşılamaz (Romalılar). Kuran-ı Kerim, Tanrı’nın varlığının evrende açıkça görülebileceğini (Mezmur) ve kendi yüreğimizde hissedilebileceğini bildirir. İnsanın şüpheleri olması normaldir. Dünyada anlamadığımız birçok şey vardır. İnsanlar Tanrı’nın yaptığı ya da izin verdiği şeyleri anlamadıklarından ya da kabul etmediklerinden sık sık Tanrı’nın varlığından şüphe ederler. Romalılar, “Tanrı’nın zenginliği ne büyük, bilgeliği ve bilgisi ne derindir! Rab’bin düşüncesini kim bilebildi? Ya da kim Onun öğütçüsü olabildi?” derler.

Agnostisizm Nasıl Ortaya Çıktı?

Ünlü biyolog Thomas Henry Huxley, 1869’da İngiliz Metafizik Derneği’ndeki konuşmasında ilk defa agnostisizm terimini ortaya attığında, aslında kendi inancını tanımlamak istemişti. 19. yüzyılın en etkili bilim insanlarından olan düşünür, işte bu konuşmada aynı anda yeni bir akım da başlatıyordu. Huxley, bu kavramı yaratırken sezgi veya tefekkür yoluyla edinilebilen “bilgi” anlamındaki “gnosis” kelimesinin zıddını ifade ederek yola çıkmıştı. Gnostikler tanrısal mutlak bilgiye sezgiyle ulaşılabileceğini savunurken Huxley “Bu kelime aklıma, kilise tarihi ‘gnostik’liğinin zıttı olarak geldi. Çünkü kilise, benim bilgisiz olduğum konularda çok fazla şey bildiğini iddia etmekteydi.” demişti. Evrim kuramının en önemli savunucularından olan Huxley, buradan hareketle aklın algılayamayacağı hiçbir bilgiye gerçek gözüyle bakılmaması gerektiğini savunmuştu.

Huxley, insanların ölüm, sonrası ve tanrının varlığı gibi konularda akıl yürütmekten kaçınması gerektiğini söylemişti. Çünkü ona göre bu konularda yanlışlanabilen ya da doğrulanabilen, somut veya soyut bir bilgi veya kanıt yoktu.

Ateistler ve Teistler Agnostikleri Neden Eleştirir?

Ateistler tanrının varlığına inanmazken tanrının yokluğundan eminlerdir. Hatta bu konuda kanıtlara sahip olduklarını savunurlar. Bu açıdan bu konuda herhangi bir bilgi elde edilemeyeceğini düşünen agnostikleri eleştirirler.

Testler de tanrının var olduğu ön kabulüyle yola çıkarlar. Bu noktada onlar için tanrının varlığına şüpheyle bakan agnostisizm çok fazla belirsizlik içerir. Russel’ın deyimiyle agnostikler ateistten farklı olarak tanrının varlığını imkânsız görmez, fakat teistten farklı olarak da oldukça olasılık dışı görür. Bu yüzden agnostikler ateizme daha yakın kabul edilirler.

Agnostikler ise bu eleştirilerin karşısında teizmi ve ateizmi bilim dışı bulur ve iki varsayımın iddialarını da eksik kabul eder. Çünkü her iki görüş de iddiasını kanıtlamaktan acizdir.

Septisizmden Farkı Nedir?

Agnostisizm ilk bakışta belirgin şekilde şüphecilik içerdiği için septisizm ile karıştırılabilir. Ama septikler maddesel yapılar, insan aklı ve duyuları dâhil her olguya kuşku duyarken, agnostikler sadece tanrının özü, temeli gibi fizik ötesi kavramlara kuşku duyarlar.
 

Nur Hanım

Aktif Üyemiz
eline koluna sağlık bu bilgiler için teşekkür ederim paylaşım için
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt