Son pişmanlık fayda etmez...

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Son pişmanlık fayda etmez...
Son pişmanlık fayda etmez...
Son pişmanlık fayda etmez...

"ABD savaş uçakları bizim oturduğumuz IRAK'ın Tikrit vilayetine saldırı yaptığı gece, benim evimi yakmaya çalışan komşumdu, evet hergün selam verip selam aldığımız, sohbet ettiğimiz, yeri gelip yardım ettiğimiz komşumdu. Bizim Saddam Hüseyin destekçisi olduğumuzu bildiği için o gece, elinde silahla sağa sola saldırıyordu.

Adam sanki çıldırmış gibi ‘‘artık Saddam yok, diktatörü yıkacağız, Saddamı öldüreceğiz’’ diyerek zafer sloganları atıyor, adetâ ABD'nin gelişini sevinçle karşılıyordu. Savaş yıllarında eşimi ve 3 oğlumu kaybettim. Evim, işim, akrabalarım hepsi savaş sebebiyle yokoldu. Kardeş ülke Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldım.


Yıllar sonra o komşumu da Türkiye'nin Şırnak vilayetinde sokakta gördüm, tek ayağı yoktu, dileniyordu. Yanına gidip kendimi tanıttım. Neden burada olduğunu sorduğumda ABD askerlerinin elektirikli işgencesine mâruz kaldığını, bu sebeple sağ bacağını kaybettiğini söyledi.

O gün Saddam Hüseyin devriliyor diye zafer kutlaması yapan, ABD'nin ülkemizi işgal etmesine sevinip, yönetimin kendilerine kalacağını zanneden komşum(!) bugün büyük bir pişmanlık içinde; ‘‘Amerikalılar bizi dinlemediler, keşke geriye dönebilseydik de, Saddam'ın yanında savaşsaydım’’ diyor.

Haçlılar ülkeleri işgâl etmek istediğinde önce algı operasyonlarıyla, dünyayı ve insanları orada bir diktatör olduğuna inandırırlar, bunu başardıklarında ise gelirler ve 'bu bizden veya değil' diyerek hiç bir ayrım yapmazlar. Şehirlerimizi yağmalar, insanlarımızı katlederler. Bunu çok fazla acıyla tecrübe ettik.’’
Zeynep bin Hizab El-Uteybî​
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bütün ömrünü Allah'a kulluk, Allah'ın dinine hizmet ve insanların kurtuluşuna vesile olmak için tebliğ, talim, tezkiye, terbiye ile geçiriyordu. Dünya rahatı, lezzeti ve zevkleriyle bir alakası yoktu, imkânlarını daima insanların iyiliği için kullanıyordu. İnsanları cehennemden kurtarmak uğruna her tehlikeyi göze alıyor, her zahmete katlanıyordu. Bununla birlikte kendisinde kimsenin kul hakkına girme hakkı görmüyordu. İnsanlarla helalleşiyor, en ufak bir hakkı olanın dahi hakkını istemesini bildiriyordu.

Bizim dinimiz, binek hayvanlarından yararlanırken dahi haklarına riayet etmeyi emrediyor. Öyleyse elbette Müslüman kardeşlerimizin kul haklarına çok daha fazla riayet etmemiz gerekiyor.

Peygamber efendimiz Hz. Muaz radıyallahu anhuyu vazifeli olarak Yemen’e gönderirken buyuruyor ki:

“…Mazlumun bedduasını almaktan kork. Zira Allah'la bu beddua arasında perde mevcut değildir.” (Buhari, Zekat 1, Müslim, İman 31,)

Mazlum, yani bir haksızlığa uğrayan, hakkı yenilen kişinin bedduası, o kişi Allah katında çok makbul bir kul olmasa dahi kabul ediliyor. Çünkü Allah-u Zülcelâl o kulun kendisine karşı olan kulluk vazifesini ayrı tutuyor, kullar arasındaki haklar konusunda ise adaletle hükmediyor.

Unutmayalım ki Allah-u Zülcelâl'in adaleti, bu dünyadaki adalet sistemine benzemez. O mahşer gününde ne avukat tutacak imkânımız vardır, ne de kimse bize iltimas geçer. Öyleyse kul hakları konusunda son derece hassas olmamız gerekiyor. Bilhassa dilimizi gıybetten veya insanların kulağına gittiği zaman rahatsız olacağı türden konuşmalardan muhafaza etmemiz gerekiyor.

Rabbimiz bizleri zulmetmekten muhafaza eylesin, muhsin kulları arasına kabul eylesin. Âmin.

Dün saddamı yıkıp , öldürmek için can atanlar bugün it gibi pişmanlar. Saddamın yokluğunu arıyorlar ama sözde müslümanlar abd uşaklarına yardım edip kendi geleceklerini kendi elleriyle yıktılar.

Olan binlerce masum cana oldu. Dün saddama yapılanlar bugün aynı oyunla yapılmaya devam ediyor.

Bazı şeylerin dönüşü yok. Ama ahirette onlarında hesabı sorulacak. Orda pişmanlıkta işe yaramayacak.
 
Üst Alt