"İdrak ve iraden maddeden yüksek ise, sen maddeye hâkim olursun. Yoksa o sana hâkim o

Şahı_zaman

Aktif Üyemiz
"İdrak ve iraden maddeden yüksek ise, sen maddeye hâkim olursun. Yoksa o sana hâkim o



İnsanlar amel işlerler ama niyetleri halis olmazsa amelleri heba olur. Niyet halis olacak. Ne niyetle geldi iseniz o niyetle ameliniz kabul olur. Allah için bir araya geldik. Pirimizi tanımakla beraber, Allah için bir araya geldik. Allah için birbirimizi sevdik. Burada gönlümüze ne doğdurulursa biz onu aktarırız. Peygamber Efendimiz'in buyurduğu gibi:

"Rabbim benim sadrıma ne doğdurursa ben onu yarigâranın sadrına aktarırım" diyor.

Biz burada bir aletiz. Cemaat cazip olacak sohbeti çekecek. Niçin ?

Bahr-i aşkın katresi ol sohbel-i Mevlâ ile
Katreler derya olur cemiyet-i kübra ile


İnsanların, cemaatin kalbindeki Allah aşkı birer katre olsa bile o katreler birleşince derya meydana getirir. Büyük bir cisim olur. O zaman sohbet zuhur eder. Bu neden olur ? Cemaatin muhabbetinden olur.

İnsanlar canlıdır. Onlarda bir hareket vardır. Ama bu hareketlerini nereye harcıyorlar? Bilmiyorlar insanlar. Biz de onlar gibi olsaydık ne olurdu halimiz? Perişan olurduk? Allah'a bin şükür ki bize bu nimeti vermiş.

"İnsanlar uykudadır. Ölünce dirilirler.'' buyurmuş Cenab-ı Hakk.

Biz onlardan farklı olarak kârımızı zararımızı görüyoruz. İnanıyoruz. Ama onlar isyandan günahtan ceza çekeceklerine inanamıyorlar.

Hubb-u dünya bizi sarhoş eyledi

Dünya muhabbeti kalblerine girmiş. Daha düşünemiyorlar. İdrak edemiyorlar Gayelerini bulamıyorlar. Görevlerini bilemiyorlar. Halbuki bizim görevimiz kulluktur.
Gayemiz nedir? Cenab-ı Hakk'tan gelen ruhumuzu Allah'a ulaştırmak.

İsyan edenlerde de hareket var. İşledikleri hareketlerle günah kazanıyorlar. Bu hareketler zarar üzerinedir. Ama bu zarar maddiyatta değil.

İnsanlar bilerek maddi zarar işlemezler. Manevî zaran bilerek işliyorlar. İnanmayanlar için bir şey yok. Onlar için sınır yok. Her yer dümdüz. Günah yok. Haram yok. Helal yok. Sevap yok. Bilmezler çünkü, inananlar için var da niye işliyorlar? Haram olduğunu bilerek yiyor. Şer olduğunu bilerek işliyor. Bunları kim işletiyor ona? Kendisi işliyor. Dünya muhabbeti ne yapıyor? Dolmuş kalbine. Perde çekmiş. Perdenin arkasında işlemiş olduğu hatalarından dolayı büyük büyük zararlar stok olup duruyor. O perde ölünce kalkacak.

Onun için Cenab-ı Hakk:

"İnsanlar uykudadır, ölünce dirilirler." buyuruyor.

Günahı işliyorlar. Şimdi onu göremezler insanlar. Ama onun cezasını Çekecekler. O zaman nedamet duyacaklar. Ama iş işten geçmiş olacak. Ama ölmeden Önce ayılıyorsa insanlar, olabilir. Gençlikte günah işlemiştir. Dünya gençleri çok seviyor. Yaşlıları sevmiyor. Eğer dünyabizi sevmezse dünya varlığını elde edemeyiz.

Cenab-ı Hakk'ın da emri öyle :

"Kulum bana hizmet ederse biz dünyayı ona hizmetçi yaparız. Kulum dünyaya hizmet ederse biz dünyayı onun sırtına yükleriz."
İnsanlar neler taşır sırtında? Çok kıymetli şeyler de taşır sırtında. Bir hamalı düşünelim. Sırtında kıymetli de olsa, kıymetsiz de olsa birşcy taşır. Bir zenginin de mücevheri vardır. Onu çantaya koyar taşır. O da bir hamal, işte onun için:

"Eğer kulum bana hizmet ederse biz ona dünyayı hizmetçi yaparız." diyor.

Ama bu yük senin mücevherin bile olsa diyelim ki 15-20 kg. Bîr hamalın olacak. Onu taşıyacak. Sen taşımayacaksın. Hamalın olmazsa o mücevher 15-20 kg. da olsa sen taşıyacaksın. O zaman sen hamal oluyorsun. Eğer hamal zengin olsa hamallık yapmaz. Hamaldır. O yükün başkasının olduğunu bilmez. Bilse zaten taşımaz.Taşırsa da ücretle taşır. Bir zengin ağa ile hizmetçisini düşünelim: Ağa nereye giderse hizmetçi onunla beraber gitse ki onun hizmetini görsün.

"Kulum dünyaya hizmetçilik ederse biz dünyayı onun sırtına yükletiriz."
Kelâm-ı kibarda şöyle geçiyor:

Alır hep sahibi senden bu malı
Yeter oldun bu dünyanın hamalı
...
Gider bu ahsen-i takvim bozulur
Varır hep yerli yerine düzülür


Sahibimiz kira? Allah.

Ahseni Takvim : Allah seni çok kıymetli halk etmiş. Kıymetini kaybedersin

İnsanlarda dört ecza vardır. Bunlar: Su, ateş, hava, toprak, insanlar kıymetini buluyorsa, neyle bulacak kıymetini? İbadetle, itaatla. Tarikat, hakikatle, insanlar bunlarla kıymetini buluyorsa bu eczalar değişiyor. Ama bir de İnsanlar şeriatı, tarikatı işlemezse kıymetini kaybediyor. Gözden düşüyor. İnsanlar o kadar kıymet kazanabiliyor ki, meleklerden daha kıymetli oluyor. O kadar da kıymetini kaybediyor ki, hayvanlardan daha kıymetsiz oluyor. İnsanlar niçin meleklerden daha kıymetli oluyor. Çünkü Cenab-ı Hakk'ın zatına insanlar ulaşıyorlar. Melekler ulaşamıyorlar.

Sevdim seni seydâ-yı cihan hayır ve şerde

Seyyidlere seyda denir. Seyyid insanların seçkinleri.

Bir yerde ki gül yoktur gülşane varmam
Hem sohbet-i pir olmadığı haneye varmam
Aşk ehlinin ahvâlini pervaneye sormam
...
Görün nice mahbûb-u Huda var bu beşerde
Sevdim seni seyda-yı cihan hayır ve serde


Seyda-yı Cihan : Meşayihi her zaman sevecek. Hasta olduğu zaman da sevecek. Sağ olduğu zaman da sevecek. Çünkü her şeyi oradan bilecek. Oradan geliyor. Varlık olduğu zaman da sevecek. Yokluk olduğu zaman da sevecek.

Nereden ne geliyorsa kendisini huzursuz eden, oradan bilecek. Alıp bağrına basacak. Çünkü:

Ondan ne gelirse yahşidir
Zira ol dostun bahsidir


Bir bu kelam var.

Zira ol dostun bahsidir
Burada İbrahim Aleyhisselam'ın ateşe atılmasını ifade ediyor.

Halil : Dost demek.

Cenab-ı Hakk onu yakmadı. Nemrut onu ateşe attı. Cenab-ı Hakk ateşe emir veriyor.

- "Ey ateş İbrahim'i yakma. Fazla serin tutup da onu üşütme. Tam onun rahat edeceği şekilde ol."

Ateş de öyle oluyor. Gülistan oluyor. Ama İbrahim Aleyhisselam ne yapıyor? Her şeyi ondan biliyor. Herşeyi ile onu teşbih etmiş.

"Beni rabbim yedirir. Beni rabbim içirir. Beni rabbim yürütür. Beni rabbim kaldırır." Teslimiyeti böyle imiş. Kelam-ı kibarda:

Hazret-İ Şeyhim delîlimdir hâlilimdir benîm
Dil sarayı ravza-i beyt-i celilimdir benim
Ana teslim ettiğim nefs-i zelilimdir benim
inkıyâd ettim bıçağa uymuşam ismail'e


Sen de onun teslim olduğu gibi meşayihe teslim ol. Seni de ateş yakmaz.

İsmail Aleyhisselam nasıl ki boynunu kendi rızası ile babasının bıçağına verdi:

- "Baba ellerimi çöz de beni rahatça kes" dedi.

Lokmamın ol gel derdime derman et
Celladım ol ya katlime ferman et
tsmailin olanı götür kurban et
Şeyhim şeyhim sultan şeyhim
Sensin dertlerime derman şeyhim


Maneviyatta meşayih müridin babasıdır, ibrahim Aleyhisselam'da babası İdi niye kesti? Niye bıçağa kaydı? Allah'ı çok sevmiş. Allah'ı çok sevmesine delildir.

Eğer aşık isen yâra
Sakın aldanma ağyara
Düş İbrahim gibi nara
O gülşaada yanan olmaz


İbrahim Aleyhisselam oğlu ismail'i seviyordu. O da Allah ile arasında perde oluyordu. Bıçağı boynuna vurunca ismail'e sevgisi kesildi. Zaten bıçak kesmedi. Taşa vurdu bıçağı. Taş ikiye ayrıldı. Fakat ismail'e vurdu vurdu kesmedi. Tabii o zaman cellalanıyor.
- "Ben Rabbimin emrini uyguluyorum ey bıçak! Sen tası kesiyorsun da niçin bu yumuşak eti kesmiyorsun." Bıçak o zaman lisana geliyor

- "Ne yapayım. Halil kes diyor. Celil kesme diyor." Bunu Kur'an-ı Kerim yazıyor. Öbür tarafını yazmıyor. Çünkü orası yazılmaz. Niçin? Zahirde bir delil yok. Aslında delili vardır. Kelam-ı kibarda:

Bilinmez alemin sırr-ı nihandır
Dört şahın hükmüyle döner cihandır
Arif olanlara özge seyrandır
Kamile her eşya olmuş evrad


Kelam-ı kibarın da delili yine bu ayeti kerimedir. Kamil insanlara bütün eşya "La ilahe illallah" demektedir.

Demek ki bıçak da bir cisim. Bıçak da tevhit olmuş. Ne demiş ibrahim'e:

- "Niçin bana kızıyorsun? Halil kes diyor. Celil kesme diyor" O zaman ibrahim Aleyhisselam Rabbinden emir bekliyor. Ne emir gelecek diye. O zaman Cebrail Aleyhisselam koç getiriyor. İbrahim Aleyhisselam da:

"La ilahe illallahu vallahu ekber" diyerek karşılıyor. Kurban Bayramında tekbir var ya... 23 vakit tekbir vardır. Onlar vaciptir. Beş güne yakın, işte buradan geliyor. Cebrail diyor ki:

- "Allahû Ekber velillahilhamd" diyor. "O büyük Allah'a hamd ederim ki beni kurtardı."

Kamile her eşya evrat olmuşsa, bıçak da ibrahim Aleyhisselama söylemiştir.

- "Niye bana kızıyorsun ?" diye.

Bu konuda ayet te vardır. Cenab-ı Hakk buyuruyor ki:

"Sizin cansız gördüğünüz cemadatlar bizi zikrederler."

Cemadat ne: Taşlar, ağaçlar, cansız cisimler için.
-Kimler için bunlar?
-Kamiller için.

Özün bir pir'e teslim et müdavim ol kapısında
Meşayihten murad şahım mürebbi kamil olmaktır


Mürebbi : Yetiştirici.

Doğdun büyüdün okul çağına geldin. Okudun. Seni kim okuttu? Öğretmenin. Hocan var? Hocasız olmaz. Veyahut bir sanat öğreneceksin, oda ustasız olmaz, işte onlar mürebbi. işte ruhun da bir mürebbisi var. O mürebbisini bulacak ki ruh yetişsin Bukmazsa yetişemez.
Mürşidi olanların gayet yolu asan imiş
Mürşidi olmayanın bildikleri güman imiş


Burada ne diyor? Biz yolcuyuz. Zaten Kur'an-ı Kerim'de bizim yolcu olduğumuz bildiriliyor. Bizim kitabımız Kur'an-ı Kerim.
"CEZBE"

Mevlana demiş ki müritlerine:

- "Cezbe gelipte benim yerden ayaklarım kesildiği zaman bir tabağa veya tepsiye vurun ki ben onunla şuğullanayım da semâya çıkmayayım."

Niye? Şöhret olmasın diye. Her sema yaptığında artık çalmaya başlamışlar. Onu da değiştirmişler. Bid'at olmuş. Tellerle tamburlarla. Şayet Mevlana'nın dediği gibi olsaydı. Bid'at olmazdı. Onun dediğini değiştirmişler.

Cezbe var! Ama biraz gözlerinizi açıp etrafa bakın. Sohbet devam etsin. Aşk nedir? Allah sevgisi, Resullah sevgisi, meşayih sevgisi. Çok tatlıdır. Buna doyum olmaz. Ama sabrını isteyin. Sabrı ile beraber olsun.Bu aşka muhabbete tahammül ederlerse, cezbeyi tutarlarsa, daha da ilerliyorlar. Daha da süratli yol alıyorlar.

Mürşidimizi Erzincan'dan Ankara'ya yolcu ediyorduk. Ankara'ya gidince bir yıl gelmeyerek diye düşünüyorduk. Biz de köy hayatı yaşıyoruz. Dokuz ay çalışıyoruz. Annem, babam kardeşimiz var? içimiz müteessir. Elini öpeceğimiz zaman elimi tuttu, bırakmadı:

- "Benim Efendim Niçin bu kadar üzülüyorsun? Niye bu kadar kendim yiyorsun?" dedi. Bir müritte muhabbet ile ayrılık birleşirse avını yakalayan kara kuşa benzermiş. Avını bulunca vur! diye ses çıkanrmış. Fakat bu aşkı, muhabbeti muhafaza edeceğiz. Tarikatımızın şerefini, mürşidimizin şerefini muhafaza edeceğiz. Zahirdeki hareketlerini tenkit ettirmeden Hıfz-ı nisbet etmek lazım.

Şeriat : Zahir. Tarikat: Sır. Tarikatın her hali sır. Herhali gizli.

Tarikatın her nimeti gizlidir. Sen ben, ruhumuzu bilebiliyor muyuz? Tarikat ruh ile olan bir yol. Bunu gören demez. Diyen bilmez. Bilen bilir. Bilen demez. Çünkü bakın:

Ehl-i aşkın halini sorman muhaddisten müderristen

Bizim görevimi? İnancımızı yaşamak, inanmışları inancını yaşamaya davet etmek, inanmayanlara acımak lazım.
 
Üst Alt