Kaşgay (Kaşkay) Türkleri

TÜRKOĞLU

Aktif Üyemiz
Kaşkay Türkleri
Kaşkay Türkleri
Güney Azerbaycan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinden sonra sayıca ve siyasi nüfuzca İran Türklerinin en güçlüsü Kaşkay Türkleridir. Güney İran’ın Fars eyaleti bütünü ile bunların nüfusu altındadır. Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesi arasında bir lehçeye sahiptirler. Kaşkaylar, İran’ın İsfahan, Fars (Şiraz, Firuzabat), Köhlükiye, Boyurahmet, Buşehr ve Huzistan bölgelerinde yaşamaktadırlar. Halen kısmen de olsa göçebe hayatı sürmektedirler. Yılda iki defa göç eden Kaşkayların ilk göçü ilkbaharda, ikinci göçü sonbaharda olur.

Göçün kesin tarihini havaların gidişatı, yem durumu gibi hususlar tayin eder. Göç sonunda, kışı umumiyetle Basra Körfezi yakınında, yazı da İsfahan eyaleti sınırında geçiririler. Bu kadar muazzam bir bölgede konar-göçer olan Kaşkayların büyük bir teşkilatı, örf ve adetleri vardır. Nitekim bu büyük Türk boyu millî ve mahallî örf ve adetlerine tam bağlı olup, bunu asırlardan beri de sürdürmektedir.

Menşe’leri ve İran’a gelişleri hakkında kesin bir bilgi yoktur. Kendi aralarında yaşayan efsaneler ne olursa olsun, aslen Türk olan bu büyük Türk boyunun şivesi Azerbaycan Türkçesinin bir ağzı sayılır. “Kaşkay” adının nereden geldiği konusunda birkaç farklı görüş vardır: Tıpkı “alaca atlı” olduklarından dolayı “Alaca yontlu” (Alayuntlu) kabile adını alan Türk boyu gibi, bunlar da sadece “alnı beyaz lekeli atlara” bindiklerinden dolayı Kaşkay (Kaşgay) yahut “Kaşkai” adını almışlardır. Bir diğer görüş, ismin iki “Kaş” ve “Kayı” olarak iki kelimeden oluştuğudur; Kaş, akıncı birlik demektir, Kayı ise bilindiği üzere Oğuz’un 24 boyundan biridir. Buradan hareketle Kaşkay, “Kayıların akıncı birliği” anlamı taşımaktadır. Bununla birlikte yine Çağatayca’da “parlak” ve “yiğit” anlamlarını da içermektedir. Ancak ilk anlattığımız “Alnı beyaz at”a nispeten bu ismin alınması akla daha yatkındır.

Kaşkayların yazılı bir tarihleri yoktur. Sözlü olarak kuşaktan kuşağa aktarılan bir tarihleri vardır. Buna göre Cengiz Han’ın öncüleri Çin Türkistan’ından gelerek Afganistan’a ve Kuzey İran’a yayıldılar. İran’ın kuzeybatı sınırında Azerbaycan’da yerleştikten sonra 1600 yıllarında güneye gelerek şimdiki yerlerine yerleşmişlerdir. 16. yüzyılın ilk yarısında ise Güney kıyılarını Portekizlilerden korumak isteyen Şah İsmail’in önerisiyle Güney İran’a taşındılar. Dağınık bir görünüme sahip olan Kaşkaylar 18. yüzyılda Cani Ağa tarafından birleştirilerek bir boy halini almışlardır. Bu kişi Kaşkayların ilk İl-han’ıdır.
Kaşkayların oymak teşkilatı diğer Türk boylarından farklı değildir. El boylara, boylar obalara, obalar da ocaklara (aile) bölünür. Elin başında İl-han, boyların başında gelanter (boy beyi), obaların başında da kethüdalar bulunur. İl-han, şah tarafından seçilir ancak seçilecek olan kişi mutlaka Han ailesine mensup bulunmalıdır. Kaşkay oymağında idare fiilen İl-beyi’nin elindedir.

İl-beyi, İl-han tarafından oğlu ya da kardeşi gibi yakın akrabası arasından seçilmektedir. Han, yani başkan, halkının en akıllısı, en iyi süvarisi, en iyi nişancısı olmak zorundadır. Kaşkaylarda başkanlık için aranan nitelikler bunlardır. Büyük kardeş bu niteliklere sahip olmadığı takdirde yerine küçük kardeş Han olabilir. Kaşkaylarda kadınlar erkeklerle eşit haklara sahiptir. Ailenin gelirini korur, miras yoluyla mülk sahibi olabilir. Uygun görülürse sürü ve topraklarını satabilirler. Ailede kadın malî işleri denetler, parayı saklar, borçları öder, artan parayı biriktirir, komşulara yardım gerekliyse onlara yardım eder. Kaşkaylarda sosyal yardım fikri çok güçlüdür. Bir felaket yüzünden sürüsünü kaybeden bir kişi toplanan yardımla eskisinden daha büyük bir sürüye sahip olabilir. Aile bağları da kuvvetli olduğundan Kaşkaylar arasında işbirliği çok kuvvetlidir.

Kaşkaylarda her konu ile ilgili sorunları kurallar bağlanmış olup; Han’dan basit bir Kaşkay’a kadar bütün boy halkı bunlara titizce uymakla yükümlüdür. Kaşkayların büyük ve kuvvetli bir el olmalarının kaynaklarından biri de bu şaşmaz kurallar ve bunlara kesin riayettir.

Birinci Dünya Savaşından sonra, Kaşkayların İl-hanı Savletül-Devle olmuş, o vefat edince idareyi oğlu Nasır Han almıştır. Boylardan biri tamamıyla İl-hanın muhafazası için görevlidir. Kaşkaylar öteden beri İran’ın içişlerine karışmışlar ve Pehlevilerin husumetini üzerlerine çekmişlerdir. İkinci Dünya Savaşı döneminde kendilerine sığınan Alman ajanlarını millî geleneklerine uyarak teslim etmek istemeyince 1943’te imhadan Türk Büyükelçisinin müdahalesi ile kurtulmuşlardır. İran’daki laiklik idealinin öncüsü Azerbaycanlı Başbakan Dr. Muhammed Musaddık’ı destekleyen Kaşkayların yeni sürgün dönemi, Musaddık’ın bir darbe ile yönetimden uzaklaştırıldığı 1953 yılında başlar. Bu dönemden sonra 1962 ile 1964 yılları arasında “Toprak Reformu” adı altında meraları ellerinden alınan Kaşkaylar yine ayaklandılar. Ancak bu defa yönetimin tepkisi çok sert oldu. Bombardıman ve savaş uçaklarının desteklediği ordu birlikler Kaşkayları kanlı bir şekilde kırdı. 1979 Devriminden sonra da bazı Kaşkay hanları idam edildi.

18 ve 19. yüzyıllarda İran’daki en güçlü aşiret Kaşkaylardı. 1940’lı yılların sonunda Rıza Şah, Kaşkayların göç yollarını kesti. Şaha göre Kaşkaylar başta, göçer kabileler İran’ın modernleşmesinin önündeki en büyük engellerdi. Meralarda hayvan otlatılması yasaklanan boylar, mecburî bir iskâna yöneldiler. Ancak bu durum uzun sürmedi. Şah, askeri bir darbe ile tahttan indirilip sürgüne gönderilince bu insanlar yine eski konar-göçer hayatlarına geri döndüler. Fakat Kaşkaylar bu dönemden sonra bir daha asla eski güçlerini kazanamadılar.

Kaşkay Türkleri elliyi aşkın çeşitli boy ve soya ayrılır. Nüfusları kalabalık olanlar: Keşkuli, Dereşuli, Kellezen Safıhanlu, Muslu, Şeşbölügi, Leşni, Cafer Beğleri, Farsimedan, Amele, Liravi’dir. Yerleşmeye mecbur tutulanlardan Hallaç, Bayat, Alibeklu, Şeyhvand, Feyli, Farband, Kalband’ı sayabiliriz.
Sayları bugün rahatça 2.500.000’u bulmaktadır. Bu miktar Azerbaycan Türkleri nüfusu dışındadır. Bunun haricinde uzun süreden beri Kaşkay bölgelerindeki Fars olmayan bütün unsurlar “Kaşkay” ortak adı ile anılmaya başlanmıştır. Bunun bir tehlikesi ise Kaşkayların aslında Türk olmayan etnik gruplarla karışması ve kendilerine has özelliklerini kaybetmesi olarak görülebilir.

Kaşkaylar bugün diğer boylara nazaran hızla Farslaşmaktadırlar. Zira konar-göçer yaşamın yerleşik bir kültüre izin vermeyişi bu asimilasyonu daha da hızlandırmaktadır. Bunun yanı sıra konuştukları Türkçenin yoğun Farsça baskısını kaldıramadığı da görülmektedir. Kaşkaylar arasında Azerbaycan lehçeli Türkçe artık sadece yaşlıların konuştuğu ölü bir dil olmaya doğru gitmektedir.
 
Üst Alt