0-3 Yaş Grubu Çocuklarda Ahlâkî Gelişmenin Temel Taşları

ceylannur

Yeni Üyemiz
0-3 Yaş Grubu Çocuklarda Ahlâkî Gelişmenin Temel Taşları

Güzel ahlâklı çocuklar yetiştirmek, her anne-babanın arzusudur. İnsanın aile ve toplum içindeki saygınlığını belirleyen en önemli vasıflardan olan güzel ahlâk, sağlam şahsiyete sahip kişilerde tebârüz etmiş bir özelliktir. Aile ve toplumdaki problemlerin çoğunun temelinde ahlâkî kurallara uyulmaması vardır. “Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” buyuran Efendimiz’in (sas) ümmeti olarak bizlere düşen mühim vazifelerden birisi de, çocuk ve gençlerimize güzel ahlâk kazandırmaya çalışmaktır. Bundan dolayı, çocuklarımızın ahlâklarının güzel, karakterinin sağlam olması, bütün anne-baba ve eğitimcileri yakından ilgilendirmektedir.

Çocuk eğitiminin hassas şartları

Güzel bir bahçe düşünün, içinde rengârenk çiçekler var. Her bir çiçeğin kendine has rengi ve insana güzel duygular ilhâm eden kokuları mevcut. O bahçenin güzelliğine o kadar hayran kalıyorsunuz ki, hemen aklınıza “Bu bahçenin bahçıvanı kim?” sorusu geliyor. Daha sonra sadece bahçıvanın değil, toprağın özelliklerini, iklim ve hava şartlarını da düşünmeye başlıyorsunuz. Eğer o bahçede güzel çiçekler varsa, onların yetişmesi için gerekli şartlar bir araya gelmiş demektir. Böyle güzel bir bahçenin yabanî otlarını temizleyen, suyunu ve gübresini veren, toprağın ve çiçeklerin bakımını yapan bir bahçıvanı mutlaka olmalıdır. Aynı zamanda toprak verimli, iklim ve çevre şartları müsait olsun ki, çiçekler bu kadar güzel büyüyebilsin. Çocuklarda da güzel ahlâkî vasıfların ve bunun neticesi güzel davranışların olması için, benzer şekilde bütün şartların bir arada olması gerekir. Misâldeki bahsedilen güzel çiçek ve kokular, çocukların ahlâkî güzellik ve müspet karakterlerine; bahçıvan, anne-baba ve eğitimcilere; farklı renkler, mizaç özellikleri ve genetik yapıya; toprak, çocuğun yakın çevresine; iklim ve hava şartları ise, sosyo-kültürel çevreye benzetilebilir.

Çocuklarımızın güzel ahlâklı olması için hem iyi bir bahçıvan ve toprak, hem de uygun bir iklim gerekir. Bahçıvanların olmadığı veya görevlerini yapmadığı bahçelerde, yabanî otların etrafı sardığını görürüz. Toprağın iyi olmadığı yerde güzel çiçeklerin yetişmeyeceğini biliriz. Burada güzel çiçek yetiştirmek için bahçıvana daha çok iş düşmektedir, bahçıvan zemindeki kaya ve çakılları temizlemek durumundadır. Ayrıca havanın çok sıcak veya soğuk olduğu yerlerde de güzel çiçekler yetiştirmek istenirse, çiçeklerin kurumamaları için oranın şartlarını iyi hesap etmek gerekir. Bunun gibi, içinde bulunduğumuz aile ve toplum, karakter gelişmesinde oldukça tesirlidir. Çocuk toplumdan müspet bir tesir aldığında anne-babaların işi daha kolay olur; fakat, tersi durumlarda emekler boşa gidebilmektedir.

Mizaç ve karakter özellikleri

Mizaç ve karakter, şahsiyetin iki temel unsurudur. Mizaç; ‘huy, tabiat’ mânâsına gelir. Mizaç özellikleri doğuştan gelir, ruhumuzda mevcut bu potansiyel ile meyillerimize uygun genetik ve biyolojik faktörler birbirini tamamlar. ‘Çekingen, dışa dönük, hareketli, cesur veya hassas’ olabilen mizaç özellikleri, hayat boyu devam eder. ‘Can çıkar, huy çıkmaz.’ veya ‘Kişi yedisinde ne ise yetmişinde de odur.’ gibi sözler insandaki mizaç hakikatine işaret eder. Mizaç özellikleri herkesin kendine hastır ve nötürdür. Karakterin teşekkül sürecinde, bunlar bilinerek çocuğa eğitim ve terbiye verilmelidir. Hamur mesabesindeki mizaç özelliklerinin, karakter eğitimi ve irade kuvveti ile şekillendirilmesi gerekir. Misâl olarak, kişinin doğuştan getirdiği inatçı mizacı Bediüzzaman Hazretleri’nin buyurduğu gibi, hayırlı bir yöne kanalize edilebilir. İnatçılık özelliği imânın muhafazasında kullanıldığında sebat ve sabır olarak kendini gösterir. Hayırlı ameller, dinî vazifeler, imânî vasıflar kişinin iç enerjilerini harekete geçirerek karakterin şekillenmesine yardımcı olur. Bunlara ek olarak ruhun terbiye edilmesi, riyazât, ibadet, zikir ve tefekkür karakter ve kişilik özelliklerine tesir eder.

Bu türlü tesirler insanın mânevî boyutlarını daha güçlü hâle getirip güzel ahlâkın korunmasına yardımcı olur. Bunun tam tersi olarak kişinin nefsanî boyutlarının (yeme, içme vb.) ön plânda olması kişinin bunlara uymasına sebep olabilir. Dolayısıyla kişinin dürtülerini kontrol edememesine, çabuk tepkiye ve menfî karakter özelliklerinin (bencillik, yalan, empati yoksunluğu vb.) artmasına sebep olabilir.

Karakter: ‘Diğerlerinden ayırt edici vasıflar’ mânâsına gelir. İyi karakter özellikleri, ahlâkın kişideki mücessem hâlidir. Karakter özellikleri çocuğun mizacında, anne-baba terbiyesi, aile ortamı, kişinin aldığı eğitim ve toplum tesiri ile şekillenir. Ceninin, ilk gününden itibaren anne karnında yaşadıkları ve hissettikleri; bundan daha da öncelikli olarak anne-babanın karakter ve kişiliği, çocuğun mizaç hamurunu kısmen şekillendirir. Mizaç özellikleri doğuştan olduğu için, tamamen değiştirilemez, bu yüzden karakter özelliklerini şekillendirmek daha kolaydır. İyi bir karakter eğitimi ile mizaç özelliklerinden azamî şekilde istifade edilir. Kişinin karakteri; anne-babasından, aldığı eğitim ve terbiyeden, kültürel ve içtimaî özelliklerden renkler taşır. Bu renklerin güzel tonlarının fazla olması, şahsiyetin olumlu gelişmesine yardımcıdır.

0-3 yaş dönemi

‘Doğan her çocuk İslâm fıtratı üzere doğar; eğer anne-baba Hristiyan ise Hristiyan, Mecûsî ise Mecûsî, Müslüman ise Müslüman olur.’ hadîs-i şerifinde buyrulduğu gibi, doğan her çocuk tertemiz bir fıtrat üzere dünyaya gelir. Anne-baba ile aile ortamı o çocuğun dinî özelliklerine tesir ettiği gibi, karakter ve şahsiyet özelliklerine de tesir eder. Bebeklik döneminde bebekler; kendini, bakım veren kişiyi (anne veya bakıcı gibi), aile üyelerini ve çevreyi tanımaya başlar. Bu safhada annenin davranışları ve çocuğa gösterdiği alâka onun karakterinin ilk temel taşlarını teşkil eder. Annenin çocuğuna karşı vazifelerini yerine getirmesi, çocuğun da kendi vazifelerini yapması açısından çocuğa verilmiş bir mesajdır. Çocuk ağladığında annenin, onun duygularını fark etmeye çalışması, çocuğa başka kişilerin duygularının önemli olduğu fikrini verir.

Çocuğun ihtiyaçlarının zamanında karşılanması, yalan ile avutulmaması önemlidir. Bu açıdan annenin veya bakıcının bakım verme kalitesi, ahlâkî prensipler açısından rota belirlenmesine sebep olur. Hayatın ilk yıllarında güvenli bir bağlanma geçiren çocuklar, sevgi ve emniyet duygusunu almakta ve bu çocukların hayata bakış açıları daha olumlu olmaktadır. Hayatın ilerleyen yıllarında sergilenecek olumlu karakter özelliklerinin dışa yansımasında insanlara, hayata ve topluma karşı duyulan emniyet ve sevgi önemlidir. Hayatı sevmeyen çocuklar hayatta daha saldırgan ve kavgacı olurlar.

Bazen, ‘daha küçüktür, bir şey anlamaz!’ diyebildiğimiz 0-3 yaş döneminde insanın ahlâkî özelliklerinin temeli atılır. Bu dönemde, çocuk doğru ve yanlış kavramını bilmez; ama çevresinde gördükleri şuuraltına yerleşir. Karakter eğitimine ‘görerek ve duyarak şuuraltını şekillendirme’ yolu ile başlanmıştır. Bu açıdan ev içinde anne-baba şunlara dikkat etmelidir: Yalan söylememe, çocuğu kandırmama, çocuğa verilen sözü tutma, zamanında çocuğa karşı vazifeleri yerine getirme, tutarsız davranışlar sergilememe, çocuğu aşırı serbest bırakmama, kural bozan davranışları uygun bir şekilde engelleme, aşırı cezalandırma ve korkutmadan kaçınma, diğer insanların duygularını fark ettirme, ev içinde bazı mesuliyetler verme, temizlik ve tertip konusunda itina gösterme… Ayrıca anne-baba arasındaki muhabbet ve hürmet üzerine kurulu sağlıklı davranışlar, diyaloglardaki ses tonu, jest ve mimikler de çocuklara tesir eder.

Bu yaştaki çocukların hayatında anne-baba ile geçirilen vakitlerin hayatî önemi vardır. Nasıl çocuğun erişkin dönemde değil de, 0-2 yaşları arasında anne sütü alması hayatî öneme sahipse, aynen bunun gibi, kişinin çocukluk döneminde anne-baba ilgisini belli bir dozda alması, karakter ve kişilik gelişmesinde önemlidir. Anne-baba ile geçirilen zamanlarda onun varlığına değer verilmesi, onun da kendine ve başka insanlara değer vermesine vesile olur. Ancak bu değer verme aşırı olur ise, bu takdirde çocukta gelişen aşırı benmerkezci yapı, onda olumlu ahlâk ve karakter vasıflarının sergilenmesini güçleştirir.

Ahlâkın teşekkülünde ilk basamak olan bu dönemin olumlu özellikleri pekiştirilmelidir. Bu dönemde mükâfat önemli bir yere sahiptir. Çocuk iyi bir davranış sergilediğinde onun fark edilmesi ve onaylanması; olumsuz davranış sergilediğinde ise yaşına uygun bir müeyyide uygulanması gerekir. Ama bu yaş aralığındaki çocuk eğitiminde, daha çok mükâfat ağırlıklı bir yetiştirme metodu tercih edilmelidir.

Netice olarak

Her devirde olduğu gibi günümüzde de bütün problemlerin kaynağında güzel ahlâk vasıflarını kaybetmiş kişiler vardır. Toplumda gerçek adaletin tesis edilmesi, hak ve hukukun yerini bulması, insanların birbirine güven duyması, suç ve şiddet hâdiselerinin azalması, ancak güzel ahlâklı insanlarla mümkün olacaktır. Anne-baba ve eğitimciler olarak güzel ahlâk vasıfları ve olumlu karakter özellikleri ile temayüz etmiş nesillerin yetişmesi için elimizden gelen gayreti göstermeliyiz.

Dr. Hasan AYDINLI
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt