133- Kur'ân-ı kerîm okurken edebler

MURATS44

Özel Üye
Bu yüce âlim yüzlerce kitâbının sonuncusu olan fârisî dilde yazdığı (Kimyâ-i se’âdet) kitâbında buyuruyor ki: Kur’ân-ı kerîm okumasını öğrenen kimseler, Kur’âna hurmet etmesini de öğrenmelidir. Evvelâ günâhlardan ve çirkin söz ve hareketlerden kaçınmalı, her hâlinde edebli olmalıdır. Böyle olmazsa, Kur’ân-ı kerîm ondan da’vâcı olur. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyuruyor ki: (Münâfıkların çoğu hâfızlardan olacakdır.) Ebû Süleymân-ı Dârânî “rahime-hullahü teâlâ” 205 [m. 820 Şâmda] buyuruyor ki: Cehennem zebânîleri özü ve sözü bozuk olan hâfızlara, puta tapan kâfirlerden dahâ evvel azâb edeceklerdir. Hasen-i Basrî “rahime-hullahü teâlâ” 110 [m. 727 Basrada], buyuruyor ki, (Bizlerden evvel gelenler, Kur’ân-ı kerîmi Allahü teâlânın emrlerini bildiren bir kitâb olarak okuyup, geceleri emrlerini düşünürler, gündüzleri bunları yapmağa uğraşırlardı. Sizler ise, yalnız ezberlemek ve nağme ile, mûsikî perdelerine uydurarak okumağa uğraşıp, emrlerini aklınıza bile getirmiyorsunuz. Hâlbuki maksad, emrlerini yerine getirmekdir.)
Kur’ân-ı kerîme uygun hareket etmeyen hâfızlar, efendisinden mektûb alan bir hizmetçiye benzer ki, mektûbu alıp mûsikî ile, yanık sesle okur, fekat mektûbdaki emrleri yapmaz.
Kur’ân-ı kerîm okurken on edeb lâzımdır:
1- Abdestli ve kıbleye karşı [başını örterek] hurmetle okumalı.
2- Ağır ağır ve ma’nâsını düşünerek okumalı. Ma’nâsını bilmeyen de ağır okumalıdır.
3- Ağlıyarak okumalıdır.
4- Her âyetin hakkını vermeli, ya’nî azâb âyetini okurken, korkarak, rahmet âyetlerini heveslenerek, tenzîh âyetlerini tesbîh ederek okumalı. Kur’ân-ı kerîm okumağa başlarken E’ûzü ve Besmele çekmelidir.
5- Kendisinde riyâ, ya’nî gösteriş uyanırsa veyâ nemâz kılana mâni’ oluyorsa, yavaş sesle okumalıdır. Hâfızların mushafa bakarak okumaları, ezber okumakdan dahâ çok sevâbdır. Çünki, gözler de ibâdet etmiş olur.
6- Kur’ân-ı kerîmi güzel sesle ve tecvîd üzere okumalıdır. Harfleri, kelimeleri bozarak tegannî etmek harâmdır. Harfler bozulmazsa, mekrûh olur. [Halebîde diyor ki, tegannî ile okuyan bir imâm arkasında kılınan nemâzın iâdesi lâzımdır.]
7- Kur’ân-ı kerîm Allahü teâlânın kelâmıdır, sıfatıdır, kadîmdir. Ağızdan çıkan harfler, ateş demeğe benzer. Ateş demek kolaydır. Fekat ateşe kimse dayanamaz. Bu harflerin ma’nâları da böyledir. Bu harfler, başka harflere benzemez. Bu harflerin ma’nâları meydâna çıksa, yedi kat yer ve yedi kat gök dayanamaz.


 

MURATS44

Özel Üye
Allahü teâlâ kendi sözünün büyüklüğünü, güzelliğini bu harflerin içine saklayarak insanlara göndermişdir. Nitekim hayvânlara söylemekle iş yapdırılamaz. Hayvân seslerine benziyen ba’zı sesler çıkararak idâre edilirler. Meselâ öküz alışdığı bir sesle tarlayı sürer. Fekat yapdığı işin sebebini ve fâidesini bilmez. İşte insanların çoğu da, böyle, Kur’ân-ı kerîmden yalnız ses duyarlar ve Kur’ân, harf ve sesden başka bir şey değildir zan ederler. Bunlar, ateş, birkaç harfden başka bir şey değildir, zan eden kimseye benzer. Bu zevallı bilmez ki, kâğıd ateşe dayanamayıp yanar. Ateş harfleri ise, kâğıd üzerinde durur ve kâğıda bir şey yapmaz. Nasıl her insanın bir rûhu vardır ve rûhu, insanın şekline benzemez ise, bu harfler de, insan gibi şekldir. Harflerin ma’nâları ise, insanın rûhu gibidir. İnsanın şerefi, kıymeti, rûh ile olduğu gibi, harflerin şerefi de ma’nâları iledir.
8- Kur’ân-ı kerîmi okumadan evvel, bunu söyleyen Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünmelidir. Kimin sözü söyleniyor, ne tehlükeli iş yapılıyor düşünmelidir. Kur’ân-ı kerîme dokunmak için, temiz el lâzım olduğu gibi, onu okumak için de, temiz kalb lâzımdır. Bunun içindir ki, İkrime “radıyallahü anh”, mushafı açınca kendinden geçerdi. Allahü teâlânın büyüklüğünü bilmeyen, Kur’ân-ı kerîmin büyüklüğünü anlayamaz. Allahü teâlânın büyüklüğünü anlamak için de, Onun sıfatlarını ve yaratdıklarını düşünmek lâzımdır. Bütün mahlûkatın sâhibi, hâkimi olan bir zâtın kelâmı olduğunu düşünerek okumalıdır.
9- Okurken başka şeyler düşünmemelidir. Bir kimse, bir bağçeyi dolaşırken, gördüklerini düşünmezse, o bağçeyi dolaşmış olmaz. Kur’ân-ı kerîm de, mü’minlerin kalblerinin dolaşacağı yerdir. Onu okuyan, ondaki acâ’iblikleri ve hikmetleri düşünmelidir.
10- Her kelimeyi okurken ma’nâsını düşünmeli ve anlayıncaya kadar tekrâr etmelidir. Lezzet bulunca da, tekrâr etmelidir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, bir gece sabâha kadar “İn-tüazzibhüm” âyetinin temâmını tekrâr buyurmuşdur. Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını anlamak çok güçdür. Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını üç kimse anlayamaz:
1- Arabî ilmleri iyi bilmeyen ve zâhirî tefsîri okumayan.
2- Büyük bir günâhı yapmağa devâm edenler veyâ Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahime-hümullahü teâlâ” îmân ve i’tikâdlarına uymayıp kalbi kararmış olanlar.
3- Ehl-i sünnet i’tikâdını zâhir ve görünüş ma’nâsına göre kabûl edip, bundan başka kalbe gelen şeyden nefret eden kimse, bu zâhir ma’nâdan ileri geçemez.
[Kur’ân-ı kerîmdeki âyetler, altıbinikiyüz ile altıbinüçyüz arasındadır.


 

MURATS44

Özel Üye
Halk arasında, altıbinaltıyüzaltmışaltı diye meşhûrdur. Uzun âyetleri, birkaç kısa âyete ayıranlar, âyet sayısının çok olduğunu bildirdiler.]
(Kimyâ-i se’âdet) kitâbından terceme temâm oldu.
46 - [Radyo ile, ho-parlör ile Kur’ân-ı kerîm okumak, ezân okumak câiz değildir. Böyle okunan ezânı ve Kur’ân-ı kerîmi işitenler, bunlara benziyen başka sesi işitmiş olurlar. Cemâ’at ile nemâz kılarken, imâm efendiyi veyâ imâmı görerek, yâhud sesini işiterek kılanı görmiyenlerin veyâ imâmın yâhud müezzinin sesini işitmiyenlerin, yalnız radyonun, ho-parlörün sesine uyarak kıldıkları nemâz sahîh olmaz. Çünki bunlardan işitilen ses, imâmın, müezzinin kendi sesleri değildir. Elektrik, mıknâtıs hareketi ile ihtizâz eden ya’nî titreyen ma’den levhasının hâsıl etdiği sesdir. İmâm efendinin sesine çok benziyor ve onun irâdesi ile, sesi ile hâsıl oluyor ise de, onun sesi değildir. İbni Âbidîn “rahmetullahi aleyh”, nikâh bahsinde, muharrem olan, ya’nî evlenmesi harâm olan kadınları anlatırken buyuruyor ki, (Cam arkasında veyâ su içinde bulunan birşeyi görmek, onu görmek olur. Birşeyin sudaki, aynadaki hayâlini görmek, onu görmek olmaz. Misâlini, benzerini görmek olur. Bir kimsenin yüzüne bakmamak için yemîn eden, o kimsenin aynadaki yâhud sudaki hayâline bakarsa, yemîni bozulmaz. Gözlükle birşeye bakan kimsenin gözüne, o şeyden çıkıp, camdan geçerek gelen şu’â, görmeğe sebeb olmakdadır. Aynadaki, sudaki hayâlden gelen şu’â’ın sebeb olduğu şeyi görmek, o şeyin kendini görmek değil, benzerini görmekdir.) Bu ifâde, açıkca gösteriyor ki, radyodan, ho-parlörden çıkan ses, imâm efendinin sesi değildir. Bu sesin benzeridir. Bunu işitenler, imâm efendinin sesini değil, bu sese benziyen başka bir sesi işitmekdedirler. İmâmın, müezzinin seslerine uymayıp, başka sese tâbi’ olanın ve imâmdan başkasının okuduğu Fâtihaya (âmîn) diyenin nemâzı sahîh olmaz.]
47 - Eğer imâmlık yapmak istersen, evvelâ [Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahime-hümullahü teâlâ” bildirdiklerine göre, i’tikâdını düzelt!] Nemâzın farzı, vâcibi, sünneti ve âdâbını güzelce öğren! Bunları bildikden sonra imâmlık eyle ve Kur’ân-ı kerîmi güzel oku. İmâmlık edenin âkıl ve bâliğ olması şartdır. Eğer hâne sâhibi, müsâfire imâmlık eyle derse, o vakt eder. Nemâzı hiçbir şeyden dolayı te’hir etmemelisin. Karnın aç olup yemek de hâzır olduğu zemân yemeğini yidikden sonra nemâzını kıl. Fekat nemâz vakti geçiyorsa, evvelâ nemâzını kıl, ondan sonra yemeğini yi! Nemâz kılacağın zemân, Allahü teâlânın huzûruna çıkabilecek bir şeklde temiz elbiseni giy ve kollarını geçirmiş olarak giy.


 

MURATS44

Özel Üye
Giydiğin ceket, palto ve pardesünün iliklerini düğmele. Kollarını, bacaklarını ve başını ört. İhrâm içinde nemâz kılarken, baş örtülmez. Nemâzını, üzerinde yazı, her cins resm bulunmıyan, temiz bir bez veyâ tek renkde seccâde üzerinde kılarsan sevâbı dahâ fazla olur. Nemâz için kullanılacak seccâdelerin en fazîletlisi, yerden biten bir mahsûlden i’mâl edilmiş olanıdır. Ot üzerinde kılmak da sevâbdır.
(Halebî)de diyor ki, başı açık nemâz kılmak mekrûhdur. Nemâzda başlığı düşerse, az hareketle, hemen başa koymalıdır. Kolları dirseklere kadar veyâ dahâ az sıvalı olarak nemâza durmak mekrûhdur. Nemâzda sıvarsa, nemâzı bozulur. [Kısa kollu gömlekle nemâza durmak mekrûh olmakdadır.] (Dürr-ül-muhtâr)da, nemâzın mekrûhları sonunda diyor ki, (Nemâzı, ayakları temiz mest ve ayakkabı ile örtülü olarak kılmak, çıplak ayakla kılmakdan katkat efdaldir. Hadîs-i şerîfde örtülü ayakla kılmak emr edildi.) [Ayakkabı, mest kirli iseler, ayakları temiz çorap ile örtmek sünnet olur. Nemâzın vâcibini, sünnetini terk etmek mekrûh olur. Mekrûh olan nemâz sahîh ise de, sevâbı olmaz. Câmi’de ayakkabı ve benzerlerini arkada bırakmanın mekrûh olduğu, (Berîka)da ve İbni Âbidînde, nemâzın mekrûhlarının ve Hacda şeytân taşlamanın sonlarında yazılıdır.]
48 - Müsâadesiz imâmlık etme! Şâyed teklîf ederlerse eyle. Nemâzdan sonra düâ okunur. İmâm ve cemâ’atin düâda birbirlerine düâ etmeleri lâzımdır. Düâda anaya, babaya da düâ etmeği unutmamak lâzımdır. Cemâ’at ile nemâz kılarken imâm önde durur. Sen mümkin olduğu kadar imâmın arkasında durmağa gayret eyle. Şâyed imâmın arkasında boş yer yoksa sağında, yoksa solunda durursun. Birinci safda yer varken ikinci safda durulmaz. Mekrûhdur. İlerki saflarda yer olup arka taraflar dolu ise, insanların üstüne basa basa ön tarafa geçmeğe kalkışma. İnsanları râhatsız etme! Safda düzgün bir şeklde durmak lâzımdır. Safların düzgün olması, nemâzın ikâmesindendir. Safdan ayrılıp ileri geri ve yanındakinden ayrı durma. Zîrâ mü’minlerin birbirlerine muhabbeti saflarda düzgün ve sık olarak durmakla kâimdir.
49 - İmâmdan evvel rükû’ ve sücûda gitme. İmâmdan evvel hiçbir rükne gitmeğe kalkışmamak lâzımdır. İmâm oturarak kılarsa sen ayakda kıl!
50 - Nemâzlarını özrsüz terk etme ki, münâfıklardan olmayasın. Resûl-i ekrem “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Eğer kadınlarla, memede olan çocuklar olmasa, yerime bir imâm koyup, şehri gezer, nemâza gelmiyenlerin evlerinin yakılmasını te’mîn ederdim.)


 

MURATS44

Özel Üye
Yine Resûlullah buyurdu ki: (Nemâzlarınızı ihlâs üzerine kılınız! Çünki yanınızda bulunan melekler, sizin amel, nemâz ve tâatinizi alıp göklere giderler, göklere giderken, muhtelif melekler, bu ibâdetleri görürler:

1. ci kat gökdeki melekler, yalancıların ibâdetini geçirmezler.
2. ci katdaki melekler, nemâz kılarken dünyâ işi ile kalbi meşgûl olan kimsenin nemâzını geçirmezler. 3. cü katdaki melekler, nemâzını beğenenlerin nemâzını geçirmezler. 4. cü katdaki melekler, kibredenlerin, ya’nî kendini beğenenlerin nemâzını geçirmezler. 5. ci katdaki melekler, hasûdlük edenlerin nemâzını geçirmezler. 6. cı katdaki melekler, kalbinde şefkat ve merhameti olmıyanın nemâzını geçirmezler. 7. ci katdaki melekler ise, hırs ve tama’ı olanların nemâzını geçirmeyip geri döndürürler.) Bu hâli Habîb-i kibriyâ beyân buyurdukları zemân, bütün Eshâb-ı güzîn “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ağladılar. Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” büyük eshâbdan Mu’âz hazretlerine buyurdular ki: (Yâ Mu’âz! Aybları gizle, kimsenin aybını yüzüne vurma! Farzlardan başka kıldığın nemâzları ve ibâdetleri kimseye söyleme! Dünyâ işini âhıret işinden büyük görüp, evvel yapma! Hiç kimseye hor bakma! Kimsenin gönlünü kırma, herkesle hoş geçin. Eğer bu şeklde hareket etmezseniz elem verici azâba uğrarsınız.)
51 - Gecenin en karanlık zemânında, ya’nî seher vaktinde ibâdet eyle ki, yarın sıratdan geçerken her tarafın aydınlık olsun. [İbâdetlerin en kıymetlisi ilmihâl kitâbı okumak, öğrenmek ve öğretmekdir.] Kudretin yetdiği kadar câmi’lere sâlih imâm ve müezzin gelmesine çalış! [Sâlih, günâh işlemiyen, çalgı dinlemiyen, karısını, kızlarını harâmlardan koruyandır.]
52 - Câmi’e girince, dünyâ kelâmı söyleme! Resûlullah buyurdular ki: (Câmi’de dünyâ kelâmı söyleyen kimsenin ağzından fenâ bir koku çıkar. Melekler derler ki, yâ Rabbî, bu kulun câmi’de dünyâ kelâmı söylemesinden dolayı, ağzından çıkan koku bizleri râhatsız ediyor. Hak teâlâ hazretleri buyurur ki, “İzzim, celâlim hakkı için, onlara yakında büyük bir belâ veririm.”)
[Önce (Tehıyyetül mescid) denilen iki rek’at kılıp, veyâ başka ibâdet edip, sonra dünyâ kelâmı konuşmak câizdir.]
 

MURATS44

Özel Üye
Câmi’ temizliğine elinden geldiği kadar yardım et! Çok büyük sevâb sâhibi olursun. Resûl aleyhisselâm buyurdu ki: (Bir ümmetim câmi’ temizlese, benimle berâber dörtyüz gazâ, dörtyüz kerre hac etmiş gibi, benimle dörtyüz rek’at nemâz kılmış gibi, dörtyüz kerre oruc tutmuş gibi ve dörtyüz kul âzâd etmiş gibi, Hak teâlâ hazretleri o kula sevâb ihsân eder.)
53 - Allâme Ahmed Tahtâvî “rahmetullahi aleyh” (Merâk-ıl-felâh) hâşiyesinde diyor ki, (İstiska, yağmur düâsı için sahrâya çıkmak demekdir. Hamd ederek, istigfâr okuyarak düâ edilir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı kirâm ve islâm âlimleri, yağmûr düâsı yapdılar. Çıkılan yerde imâm, evvelâ yalnızca veyâ cemâ’at ile iki rek’at nemâz kılar veyâ kılmayıp yerde asâya dayanıp bir hutbe okur. Sonra kıbleye dönüp, avuçları semâya karşı açık olarak omuzları hizâsına kaldırıp ayakda düâ eder. Hâzır olanlar, arkasında oturarak dinleyip âmîn der. Yalnız yağmur düâsında kollar omuzdan yukarı kaldırılır. Birşey istemek için yapılan düâlarda, avuçları semâya karşı açmak sünnetdir. Hadîs-i şerîfde, (Kul ellerini kaldırıp düâ edince, Allahü teâlâ onun düâsını kabûl etmemekden hayâ eder) buyuruldu. Hastalık, kahtlık ve düşmandan kurtulmak için yapılan düâlarda avuç içleri yere çevrilir. Kollarını kaldıramıyan, sağ elinin şehâdet parmağını uzatarak işâret eder. Yağmur düâsına, fâsıla vermeden, üç gün çıkmak, eski, yamalı giymek, çıkmadan sadaka vermek, üç gün oruc tutmak, çok tevbe ve istigfâr etmek, kul haklarını ödemek, hayvânları da çıkarıp, yavrularından ayrı bulundurmak, ihtiyârları ve çocukları da çıkarmak sünnetdir. Elbiseler ters çevrilmez. Kâfirler getirilmez. Onların cemâ’ate karışmaları mekrûhdur.) Kadınlar erkeklerden uzak, sabîler analarından ayrı bulunur.
54 - Ramezân-ı şerîfin her gecesinde iki rek’at nemâz kılmağı terketme! Resûlullah buyurdu ki: (Her kim Ramezân-ı şerîfin her gecesinde iki rek’at nemâz kılarsa, her rek’atında sekiz ihlâs-ı şerîf okursa, Hak teâlâ hazretleri, o kulun her rek’atında sekizyüz melek halk eder. Bu melekler, o kul için ibâdet ederler ve sevâbı o kulun amel defterine yazılır. Derecesi yükselir, gelecek Ramezân-ı şerîfe kadar bu melekler Cennetde bu kul için çeşidli dereceler hâzırlarlar.) [Terâvîh nemâzının sevâbı, bundan dahâ çokdur. Kazâ nemâzlarını kılmak ise, hepsinden dahâ çok sevâbdır.]
55 - Resûl-i ekrem efendimiz buyuruyorlar ki: (Her kim Ramezân-ı şerîf gecesi seher vaktinde kalkıp nemâz kılmakla meşgûl olsa ve ibâdet etmeğe niyyet eylese, kirâmen kâtibîn melekleri derler ki, Hak teâlâ hazretleri sana rahmet eylesin, ömrünü bereketli kılsın!


 

MURATS44

Özel Üye
Döşeği dahî der ki, Hak teâlâ hazretleri senin ayağını sırat üzerinde muhkem eylesin ve selâmet ihsân buyursun. Abdest alınca, su dahî der ki, Hak teâlâ hazretleri, senin kalbini temiz eylesin! Nihâyet bu kul nemâz kılmağa başlayınca, Hak teâlâ hazretleri azamet-i şâniyle buyurur ki: “Ey benim kulum, ne istersen iste! Dileğini yerine getireceğim.”) [Geceleri ilmihâl öğrenmeli, kazâ nemâzlarını kılıp, bitirmeli, sonra bu nemâzı kılmalıdır.]

56 - Yağmur yağdığı zemânlarda nemâz kıl! Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Yâ Ebâ Hüreyre! Yağmur yağarken nemâz kıl! Her ne kadar yağmur yağarsa, her bir damlası mikdârınca Hak teâlâ hazretleri sevâb ihsân buyurur.)
57 - Kudretin kâfi gelirse, müezzin veyâ imâm ol! [Böylece, fâsık kimsenin imâm olmasına mâni’ olursun.] Arkanda nemâz kılanlar sayısınca sevâb alırsın. Nemâzdan sonra, düâ edince yalnız kendine düâ etme! Ana babana ve bütün ehl-i îmâna düâ eyle! Yoksa, hâin olursun. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdular ki: (Yâ Ebâ Hüreyre! Nâfile nemâz kılmağı terk etme ve nâfile nemâzlarını evinde kıl, gökdeki yıldızlar gibi nûrun artar.) Nemâz kılmağa durduğun zemân, elbisenle oynama, çünki şeytânı sevindirmiş olursun. Bu hâlinden de melekler mahzun olur. Abdestin olmadığı hâlde üzerine gün doğmasın!
58 - İmâm olursan nemâzı uzatma! Çünki, cemâ’at içinde ihtiyâr olduğu gibi, hasta da vardır.
59 - Kuşluk [Duhâ] nemâzını terk etme! Resûl-i ekrem buyurdu ki: (Yâ Ebâ Hüreyre! Kuşluk nemâzını terk etme! Cennetin bir kapısı vardır ki, ona “Duhâ kapısı” derler. Bu kapıdan yalnız kuşluk nemâzı kılanlar girer.) Her kim kuşluk nemâzını iki veyâ dört rek’at kılarsa, zâkirler zümresine yazılır. Altı veyâ sekiz rek’at kılsa, sıddîklar zümresine yazılır. [Bu vaktlerde kazâ nemâzı kılan, hem borcundan kurtulur, hem de bu sevâblara kavuşur.]
60 - Kendini harâmdan çok sakın! Resûlullah buyurdu ki: (Bir kimsenin üzerindeki elbisesinde harâmdan bir tel iplik olsa, o elbise ile kılınan nemâz ve yapılan düâlar kabûl olmaz.) Bir kimsenin vücûdü harâm ile büyürse, hâli acabâ ne olur? Bütün ibâdetlerin başı, halâl lokma kazanmak, çoluk çocuğuna halâl yidirmekdir. Halâlı, harâmı öğrenmek lâzımdır.
61 - Resûl-i ekrem buyurdu ki: (Ey benim ümmet-ü eshâbım! Sizler nemâz kılarken gözlerinizi yummayınız ve yürürken ellerinizi kalçalarınıza tutup yürümeyiniz. Zîrâ bu hareket, yehûdîlerin yapdığı bir hareket ve pek alçak bir işdir.)
 

MURATS44

Özel Üye
62 - Mü’min-i sâlih olanların cenâzelerine iştirâk eyle ki, senin cenâze nemâzına da iştirâk etsinler. Cenâze arkasından gitmeğe gayret eyle! Her bir adımına bin sevâb yazılır. Her kim bid’at sâhiblerinin, mezhebsizlerin cenâzelerinin arkasından gitmezse, Hak teâlâ, o kimseye kıyâmet günü merhamet edecekdir.

Tenbîh: Cenâzeyi omuzda taşımak sünnetdir. Kâfirlerin âdeti üzere taşımak veyâ cenâzeyi görünce, taşımayıp ayakda durmak harâmdır ve mevtâya eziyyet verir. Mâtem işâretleri ve çelenk taşımak ve bunları kabr üstüne koymak, müslimânlıkda yokdur.
63 - Yukarıki satırlarda, nâfile, sünnet ve mendûb ibâdetleri de topladım ki, bununla da amel ederek çok sevâb kazanasın.
Tenbîh: Farzları terk edenler, ya’nî tenbellikle kılmamış olanlar, sünnetleri, nâfileleri kılarken, kazâ nemâzlarına da niyyet etmelidir. Farz borcu olanların, sünnet ve nâfileleri kabûl olmaz. Ya’nî bunlara sevâb verilmez. Fekat, kazâ kılarken, o vaktin sünnetini kılmağa da niyyet edince, o sünnetin sevâbı da verilmekdedir. İbni Nüceym “rahime-hullahü teâlâ” (926-970 Mısrda) buyuruyor ki, (Sünnet ve nâfile nemâzlar, kazâ borcu olanı Cehennemden kurtarmaz.) Kazâlarının mikdârını hesâb edip, sünnetler yerine de kazâ nemâzları kılarak, Cehennemden kurtulmağa çalışmalıdır. Sabâhdan başka nemâzların ilk sünnetlerini kılarken, bu nemâzların ilk kazâya kalmış farzları ve öğlenin son sünneti yerine, sabâhın farzını ve akşamın sünneti yerine, üç rek’at farzını ve yatsının son sünneti yerine, üç rek’at salât-i vitri kazâ etmeğe niyyet etmek lâzımdır ve çok mühimdir. Terâvîh nemâzını evde yalnız kılarak bir günlük kazâları kılmağa niyyet etmelidir. Fitne çıkarmamak için, terâvîhi cemâ’at ile kılmak îcâb ederse, yine kazâ nemâzı kılmalıdır. İmâm efendi iki rek’atde selâm veriyorsa, sabâh nemâzı farzlarını, dört rek’atde selâm veriyorsa, diğer farzları kazâ etmeğe niyyet etmelidir.
 
Üst Alt