14- Küfür ve İnkârın Reddine Dâir

MURATS44

Özel Üye
b887.gif

-1-

Yani, "Ne suretle Allah'ı inkar ediyorsunuz? Halbuki sizin hayatınız yoktu, O size hayatı verdi. Sonra sizi öldürecektir, sonra yine hayat verecektir, sonra ona rücu edip gideceksiniz."
Ayetlerin nazmına ait üç vecih, bu ayette de caridir.
Bu ayetin makabliyle irtibatı:
Evet, Kur'an-ı Kerim, vakta ki insanları ibadete ve Allah'a İmân etmeye davet etti. Ve imanın itikad edilecek esaslarıyla yapılacak hükümlerini icmalen, delillerine işareten zikretti. Evvelce mücmelen işaret edilen delilleri tazammun eden nimetlerin tadadiyle, bu ayette de zikretmeye avdet etti.
Evet, bu ayetle, en büyük nimet olan hayata işaret edilmiştir. İkinci ayetle, beka nimetine işaret edilmiştir. Evet, semavat ve arzın tanzimatı, hayatın kemal ve saadetini temin eder. Üçüncü ayetle, beşerin kainat üzerine tafdil ve tekrimine işarettir. Dördüncü ayetle, beşere talim-i ilim nimetine işaret yapılmıştır. Bu nimetlerin suretine, yani nimet oldukları cihete bakılırsa, inayet-i İlahiyeye delil oldukları gibi, ibadete de delildirler. Çünkü nimetleri verene şükür vaciptir; küfran-ı nimet, aklen de haramdır. Eğer o nimetlerin hakikatlerine bakılırsa, mebde ve meadı ispat eden delillerdir.
Ve keza, bu ayet, geçen kafir ve münafıkların bahsine de nazırdır. Onun için, taaccübü ifade etmekle inkarı tazammun eden
b888.gif
-2- ile yapılan istifham, onların tehditlerine işarettir.
Şimdi, bu cümlelerin aralarındaki irtibat ve münasebetlerden bahsedeceğiz.
Evet, Kur'an-ı Kerim, evvelce gaibane yaptığı hikayeden sonra, burada hitaba başladı. Bu da, belagatçe malum bir nükte içindir. Şöyle ki:


___________________________________


1- (Bakara Sûresi: 28.)
2- Nasıl?
 

MURATS44

Özel Üye
İnsan, bir adamın fenalığından, ayıplarından bahsederken, hiddeti, gazabı o kadar galebe eder ki, hayalen, hayali bir ihzar ile hitap suretiyle kendisine tevcih-i kelam etmeye başlar. Veya iyiliklerinden bahsederken şevki ve aşkı galeyana gelir; hemen hayalinin karşısına getirir, kendisine hitap ile konuşmaya başlar. Bu "iltifat" ile tesmiye edilen bir kaidedir. Bu kaidenin, lisan-ı Arapta büyük bir mevkii vardır. İşte Kur'an-ı Kerim, bu kaideyi takiben
b889.gif
-1- diyerek, siga-i hitap ile onlara tevcih-i kelam etmiştir. Sonra, vakta ki bu makamda takip edilen maksat, iman, ibadet etmek ve küfran-ı nimet etmemek, küfrü reddetmek gibi geçen usul ve esasları ispat için lazım olan delilleri zikretmektir ve delillerin en vazıhı, ahval-i beşer silsilesinden istifade edilen delillerdir ve nimetlerin en büyüğü, o silsilenin ukde ve düğümlerindendir. Kur'an-ı Kerim,


b890.gif
-2-

olan ayet-i kerime ile, beş düğümlü, mürettep o silsile-i acibeye işaret etmiştir. Biz de o beş düğümü, beş meselede hal ve beyan edeceğiz.
Birinci mesele:
b891.gif
-3- cümlesi ukdeyi, yani birinci düğümü açıyor. Şöyle ki:
İnsanın cesedini teşkil eden zerreler, alemin zerratı içinde camid, dağınık bir şekilde iken, bakarsın ki, mahsus bir kanunla, muayyen bir nizamla intizam altına alınarak alem-i anasıra gönderilir. alem-i anasırda sakit, sakin, gizli bir vaziyette iken, birden bire kafile kafile, muayyen bir düsturla, yevmi bir intizamla, bir kast ve hikmet altında alem-i mevalide intikal eder. alem-i mevalidde de, sükut içinde iken, birdenbire acip, garip bir tarzla nutfeye inkılap eder. Sonra müteselsil inkılaplarla alaka olur, sonra mudga olur, sonra et, kemik olur. Bu inkılapların herbirisi, evvelkisine nisbeten daha mükemmel ise de, layıkına göre mevattır, yani hayatsızdır.
Sual: Mevt, hayatın zevalidir. Halbuki o zerrelerde hayat yoktur ki, zevali, mevt olsun.
Cevap: Mevtin o zerrelere ıtlak edilmesi, mecazdır. Sebebi ise, üçüncü, dördüncü düğümleri zihne kabul ettirmek üzere, zihin için bir hazırlamadır.
İkinci mesele:
b892.gif
-4- düğümünü açıyor.
Evet, hayat, kudret-i ezeliyenin en büyük ve en ince ve en acip bir mucizesidir ve bütün nimetlerden üstündür ve mebde ve meadın bürhanlarından en zahir bürhandır.


_____________________________________


1- Nasıl inkar ediyorsunuz.
2- Halbuki sizin hayatınız yoktu. O sizi yaratıp hayata kavuşturdu. Sonra o sizi öldürecek, sonra tekrar diriltecektir. Sonunda ona rucu edip gideceksiniz.
3- Hayatınız yoktu.
4- O size hayat verdi.
 

MURATS44

Özel Üye
Evet, hayat nevilerinin en ednası nebat hayatıdır. Hayat-ı nebatiyenin başlangıcı, çekirdekte veya habbede hayat düğümünün uyanıp açılmasıdır. Bunun keyfiyeti o kadar zahir, o kadar umumi, o kadar meluf iken, zaman-ı ademden şimdiye kadar hikmet-i beşerden ve felsefesinden gizli kalmıştır. İşte hayatın ne derece ince olduğu anlaşıldı.
Ve keza, hayatı olmayan bir cisim, en büyük bir dağ da olsa tektir, yetimdir, mekanından başka birşeyle münasebeti yoktur. Lakin balarısı gibi küçük bir cisim, hayata mazhar olduğu zaman, bütün kainatla münasebettar olur ve herşeyle alışveriş yapar. Hatta diyebilir ki, kainat benim mülkümdür, benim yerimdir. Kainatın her tarafına gider, havassıyla tasarruf eder, bütün eşya ile kesb-i muarefe eder. Bilhassa hayat-ı insaniye tabakasına çıkan hayat, aklın nuruyla alemleri gezmiş olur. alem-i cismanide tasarruf ettiği gibi, alem-i ruhanide gezer, alem-i misale seyahat eder. Kendisi o alemleri ziyarete gittiği gibi, o alemler de, onun ruhunun aynasında temessül etmekle iade-i ziyaret etmiş gibi olurlar. Hatta insan, "alem, Allah'ın fazlıyla benim için halk olunmuştur" diyebilir.
Hayat-ı insaniye, herbirisi çok tabakalara şamil olarak, hayat-ı maddiye, hayat-ı ruhaniye, hayat-ı maneviye, hayat-ı cismaniye gibi nevilere ayrılır, inbisat eder. Demek ziya, renk ve cisimlerin görünmesine sebep olduğu gibi, hayat da, mevcudatın kaşifi ve sebeb-i zuhurudur.
Evet hayat, bir zerreyi bir küre gibi yapar; ashab-ı hayatın herbirisi, "alem benimdir" diyebilir. Aralarında müzahame ve münakaşa da olmaz. Müzahame ve münakaşa, yalnız nev-i beşerde olur. İşte, hayatın ne büyük bir nimet olduğu anlaşıldı.
Ve keza camit, dağınık bazı zerrelerin birden bire bir vaziyetten çıkıp, makul bir sebep olmadığı halde diğer bir vaziyete girmesi, Saniin vücuduna zahir bir delildir. Hatta hayat, hakikatlerin en eşrefi, en temizidir; hiçbir cihetle hısseti yoktur, çirkin bir lekesi yok. Hayatın dışı da, içi de, her iki yüzü de latiftir. Hatta en küçük ve hasis bir hayvanın hayatı bile yüksektir. Bunun içindir ki, hayat ile kudret arasında zahiri bir sebep tavassut etmiyor. Hayata bizzat kudretin mübaşereti, izzete münafi değildir. Halbuki umur-u hasiseye kudretin zahiren mübaşereti görünmemek için esbab-ı zahire vaz edilmiştir. Demek, hayatta hısset yoktur. İşte bundan anlaşıldı ki, hayat, Saniin vücuduna en zahir bir delildir.
Ve keza, en basit bir cismin geçirmiş olduğu inkılabat ve tahavvülata dikkatle bakılırsa görülür ki, alem-i zerrattaki zerreler, alem-i anasıra intikal edince başka suretlere girerler, alem-i mevalidde, başka suretlere dönerler, nutfede başka vaziyet alırlar, sonra alaka olur, sonra mudga olur, sonra bir insan suretini giyer, ortaya çıkarlar. Bu kadar inkılabat-ı acibe esnasında, zerreler öyle muntazam harekat ve muayyen düsturlar üzerine cereyan ederler ki, sanki bir zerre, mesela alem-i zerratta iken vazifelendirilmiş ve Abdülmecid'in gözünde yer alıp vazife görmek üzere yola çıkarılmıştır. Bu hali, bu vaziyeti, bu intizamı gören bir zihin, bila-tereddüt hükmeder ki, o zerreler, bir kasıtla ve bir hikmet altında gönderilir.
 

MURATS44

Özel Üye
İşte zerratın hayata mazhariyeti için geçirdiği bu kadar acip ve garip tavırlar, insana, ikinci bir hayatın bu hayattan daha kolay ve daha sehil olduğuna da bir kanaat getirir.
İşte, hayatın mebde ve meade delil olduğu bu hakikatlerden anlaşıldı.
b893.gif
-1- cümlesi,
b894.gif
-2- cümlesine bir delil gibidir; hepsi de birlikte,
b895.gif
-3- 'den istifade edilen inkara delildir.
Üçüncü mesele:
b894.gif
-4- ukdesini açar. Evet, mevtin de hayat gibi mahluk olduğuna, mevtin idam ve adem-i mahz olmadığına delalet eder. Mevt, ancak, ruhun ceset kafesinden çıkmasıyla tebdil-i mekan etmesinden ibarettir. Ve keza, nev-i beşerde mevcut emarat ve işarat-ı kesireden kat'iyetle anlaşılır ki, insan öldükten sonra birşeyi baki kalır; o şeyi de, ancak ruhtur. Demek, ruhun bekası, hasse-i zatiyedir. Bu hasse-i zatiyenin bir fertte mevcut olması nev'in tamamında mevcut olmasını istilzam etmekle, mucibe-i cüz'iyenin mucibe-i külliye hükmünde olduğuna bir misal teşkil ediyor. Binaenaleyh, mevt, hayat gibi bir mucize-i kudrettir. Yoksa, hayat şartları bulunmadığından ademin dairesine girmiş değildir.
Sual: Ölüm nasıl nimet olur ve ne suretle nimetlerin sırasına dahil edilmiştir?
Cevap:
Evvela: Ölüm, saadet-i ebediyeye mukaddemedir; bu itibarla nimet sayılabilir. Çünkü nimetin mukaddemesi de nimettir. Nitekim vacibin mukaddemesi vacip, haramın mukaddemesi haramdır.
Saniyen: Ölüm, muzır hayvanlarla dolu bir hapisten geniş bir sahraya çıkmak gibidir. Binaenaleyh, ruh, ceset kafesinden çıkarsa necat bulur.
Salisen: Ölüm olmasaydı, küre-i arz nev-i beşeri istiab edemezdi ve nev-i beşer müthiş perişaniyetlere maruz kalırdı.
Rabian: İhtiyarlık yüzünden öyle bir dereceye gelenler var ki, tekalif-i hayatiyeye kadir olamaz, daima ölümünü isterler.
İşte bunun için, ölüm nimettir.
Dördüncü mesele:
b894.gif
ukdesinin beyanındadır.


_____________________________________


1- O size hayat verdi.
2- Sonra yine hayat verecektir.
3- Nasıl?
4- Sonra O sizi öldürecektir.
 

MURATS44

Özel Üye
Evet, bu hayat, ikinci hayattır ki, ölümden sonra, haşirden evvel vukua gelir. Demek, hayat-ı uhreviye bu ikinci hayatla başlar. Binaenaleyh, bu '
b898.gif
deki hitap, yalnız insanlara ait değildir, bilcümle kainata racidir. Çünkü bu hayat-ı uhreviye, bütün kainatın neticesidir. Eğer bu hayat olmasa, kainatta hakikat denilen herşey, zıddına inkılap eder. Mesela nimet nikmet olur, akıl bela olur, şefkat yılan olur.
Beşinci mesele:
b899.gif
'un -1- ukdesi hakkındadır.
Evet, Cenab-ı Hak, alem-i kevn ve fesad denilen şu alemde hüsün, kubuh, nef', zarar gibi zıtları, çok hikmetlere binaen karışık bir tarzda yaratmıştır. Hem de izhar-ı izzet için vesait ve esbabı vaz etmiştir. Haşir ve kıyamette kainat tasfiye ameliyatını gördüğü zaman, zıtlar biribirinden ayrılır ve esbab ile vesait de ortadan kalkar. Ortadaki perde ve hicap kalktıktan sonra, herkes Saniini görür ve hakiki Malikini bilir.
• • •

1- Sonra Onun huzuruna döndürüleceksiniz.
 

MURATS44

Özel Üye
Tetimme

Mezkur ayetteki cümlelerin arasındaki irtibatın hülasasına bir zeyildir.
Cenab-ı Hak, vakta ki onların küfrünü, istifham ifade eden
b900.gif
-1- ile reddetti ve halkı da taaccübe davet etti ve ondan sonra gelen dört büyük inkılabı gösteren dört cümle ile bürhan getirerek ispat etti. O inkılapların herbirisi, çok tavırlara, vaziyetlere ve mertebelere şamil olduğu gibi, kendinden sonra gelen inkılapları hazırlayıcı birer mukaddeme oldu. Birinci inkılaba,
b901.gif
-2- cümlesiyle işaret edilmiştir. Yani, bir insanın cesedini teşkil eden zerrelerin alem-i zerratta geçirmiş olduğu vaziyetlerden son vaziyetine işarettir ki,
b902.gif
-3- cümlesiyle işaret edilen ikinci inkılaba mukaddeme olur.
Hakaik-i kevniyenin en acibi olan şu ikinci inkılap da çok mertebelere, çok tavırlara şamildir ki, son tavrı, vaziyeti
b903.gif
-4- cümlesiyle işaret edilen üçüncü inkılaba mukaddeme olur. Bu inkılap dahi pek çok berzahi tavırlara şamil olup, son vaziyeti
b904.gif
-5- cümlesiyle işaret edilen dördüncü inkılapta tamamlanır. Bu dördüncü inkılap dahi, birçok kabri ve haşri vaziyetlere şamil olup, en son vaziyeti
b905.gif
-6- cümlesiyle hitam bulur.
Demek bir zihayatın cesedi, birinci inkılabın birinci vaziyetinden başlamak üzere daima teceddüd eder, tazelenir. Yani, bir libastan, bir kıyafetten çıkar, daha güzel bir libasa, bir kıyafete girer. Ve hakeza, böylece saadet-i ebediyeye mazhar oluncaya kadar devam eder. Binaenalahaza, bir zihayatın şu müteselsil vaziyetlerine bakan bir adam, nasıl inkara cesaret edebilir?


______________________________________


1- Nasıl?
2- Hayatınız yok iken.
3- O size hayat verdi.
4- Sonra O sizi öldürecektir.
5- Sonra yine hayat verecektir.
6- Sonra Onun huzuruna döndürüleceksiniz.
 

MURATS44

Özel Üye
Şimdi mezkur ayetteki cümlelerin heyetlerinden bahsedeceğiz.
Birinci cümle:
b906.gif
-1-
Bu cümle ile yapılan istifham, o kafirlerin zihinlerini, gözlerini, yaptıkları kötülüğe, fenalığa çevirtir. Ta ki, bizzat şekavetlerini görsünler; belki insafa gelip ikrar ederler.
b907.gif
-2- 'deki hitap, Cenab-ı Hakkın şiddet-i gazabına işarettir. Çünkü gaipten hitaba yapılan iltifat, ya şiddet-i hiddete veya kesret-i muhabbete işarettir.
b907.gif
'ye bedel
b909.gif

-3- 'nin zikredilmemesi, onların şiddet-i inatlarına işarettir. Çünkü onlar, hakkaniyeti delail ile sabit olan imanı terk ve butlanı bürhanlar ile sabit olan küfrü kabul ettiler.


b910.gif
-4-

Bu cümledeki
b1098.gif
vav-ı haliyedir; yani mabadinin makabline hal olduğuna delalet eder. Demek
b912.gif
,
b913.gif
'nin failine haldir. Halin, zevilhalin amili ile beraber olması şarttır. Halbuki burada dört cümle vardır. Bunlardan ikisi mazi, ikisi müstakbel olduklarından, zevilhalin amili olan
b914.gif
ile zamanca mukarin değildirler. Binaenaleyh
b1098.gif
'ın haliyeti, bir mukaddere işarettir.
Takdir-i kelam:
b916.gif
-5- Bu itibarla,
b907.gif
'nin failine
b918.gif

-6- cümlesi hal olur. Öteki cümleler
b919.gif
'ye haber olurlar.
Sual: Onlar, birinci ölüm ile bir hayatı bilirlerse de, Allah'tan olduğunu bilmezler, inkar ederler. İkinci hayat ile Allah'a rücuu zaten inkar ederler.
Cevap: Cehli izale edecek deliller zahir iken o veçhile cehil denilmemesi, belagatin kaidelerinden biridir. Buna binaen, birinci mevt ile birinci hayatın etvar ve ahvaline yapılan dikkat, Sanii ikrar ve tasdik etmeye icbar eder. Ve aynı zamanda evvelki hayat ve mematın Allah'tan olduğunu bilmek, ikinci bir hayatın olacağına da zihni ikna ve icbar eder. Hal böyle iken, cahil telakki ettiğin o kafirler, alimler sırasına dahildirler.


_______________________________________


1- Nasıl Allahı inkar edersiniz?
2- İnkar ediyorsunuz.
3- İman etmiyorlar.
4- Hayatınız yok iken.
5- Ölüler olduğunu bildiğiniz halde.
6- Bildiğiniz halda.
 

MURATS44

Özel Üye
b920.gif
-1- 'deki hitaptan, onların alem-i zerratta dahi bir nevi vücut ve taayyünleri olduğu anlaşılıyor. Yoksa o zerrat, tesadüfle rastgele muayyen cisimleri teşkil edemez.
b921.gif
-2- tabiri,
b922.gif
-3- 'in mealine imadır.


b923.gif
-4-

Bu
b1080.gif
takip ve ittisali ifade eder. Yani, makabliyle mabadinin arasında mesafe olmayacaktır. Halbuki burada, mevt ile hayat arasında uzun bir mesafe vardır.
Evet, fakat bu
b1080.gif
Sanii ispat eden delillerin menşeine işarettir ki, o zerratın hiç bir vasıta ve esbab olmaksızın cemadiyetten hayvaniyete def'aten intikal etmesi, zihni, Sanii ikrar etmeye mecbur eder. Ve keza, o zerrat, mevat halinde iken vaziyetleri sabit olmadığından, şe'nleri ve iktizaları, fasılasız takiptir.
Sual:
b926.gif
-5- 'ün yerine niçin
b927.gif
-6- denilmemiştir?
Cevap:
b928.gif
hayatın Cenab-ı Hak tarafından i'ta edildiğine sarahaten delalet eder.
b929.gif
'de o delalet yoktur. Yalnız "Hayat sahibi oldunuz" manasına delalet eder.
b930.gif
-7-

Bunun yerine
b931.gif
-8- zikredilmemesi, mevtin, kaderin takdiriyle, kudretin büyük bir tasarrufu olduğuna işarettir. Evet, ömr-ü tabiisini bitirip sonra ölenler pek azdır. Kısm-ı azamı, ömr-ü tabiisi esnasında ölürler.


_______________________________________


1- İdiniz.
2- Hayatta olmayanlar, cansızlar.
3- Zikre değer hiçbir şey değildiniz.
4- O sizi diriltti.
5- Sizi diriltti.
6- Diri oldunuz, hayat buldunuz.
7- Sonra O sizi öldürecektir.
8- ölürsünüz.
 

MURATS44

Özel Üye
Demek mevt, tabii bir netice değildir, ancak cesedin inhilaliyle dağılmasından ibarettir. Yoksa ruhun fenasıyla değildir. Mevt ile ceset dağılır, ruh baki kalır.
b932.gif
makabliyle mabadi arasında bu'd-u mesafeyi ifade eden
b933.gif
-1- imate ile ikinci ihya arasında kocaman alem-i berzahın fasıla olduğuna işarettir.


b934.gif
-2-

Bu
b933.gif
ise, ikinci ihya ile rücu arasında mevcut büyük bir perde ve hicabın bulunduğuna işarettir.
b936.gif
Yani, "Esbab perdesinin keşfiyle, vesaitin tardıyla Allah'a rücu edeceksiniz."
Sual: Allah'a rücu etmek, Allah'tan gelmeyi iktiza eder. Bunun için bir kısım insanlar, Allah ile insan arasında ittisali tevehhüm etmişlerdir ve bazı sofiler de şüpheye düşmüşlerdir.
Cevap: Dünyada insanın vücut ve bekası olduğu gibi, ahirette de vücut ve bekası vardır. Dünyadaki vücut, vasıtasız dest-i kudretten çıkar. Dünyada terkip, tahlil, tasarruf, tahavvül ile karışık beka meselesi, sabıkan zikredilen hikmet üzerine esbab, vesait, ilel, meseleye müdahale edip araya girerler. ahirette ise, vücut ve beka, her ikisi de levazımatıyla, terkibatıyla bizzat dest-i kudretten çıkarlar ve herkes hakiki Malikini bilir. İşte bunu anlayan, rücuun ne demek olduğunu anlar.
• • •


________________________________________


1- Sonra.
2- Sonra Onun huzuruna döndürüleceksiniz.
 

MURATS44

Özel Üye
b937.gif

-1-

Bu ayetin sabık ayetle cihet-i irtibatı:
Evvelki ayette küfür ile küfran, delail-i enfüsiye ile inkar edilmiştir. Bu ayette, delail-i afakiyeye işaret edilmiştir. Ve keza, evvelki ayette vücut ve hayat nimetlerine işaret edilmiş, bu ayette beka nimetine işaret edilmiştir. Ve keza, evvelki ayette, Saniin vücuduna delil olmakla haşre bir mukaddeme olduğuna işaret edilmiş; bu ayette ise, ahiretin tahkikiyle şüphelerin izalesine işaret edilmiştir.
Evet, sanki onlar diyorlar ki: "İnsana bu kadar kıymet ve ehemmiyet verilmesi nereden ve neye binaendir? Ve Allah'ın yanında mevkii nedir ki onun için kıyameti koparıyor?"
Onlara cevaben Kur'an-ı Kerim, bu ayetin işaretiyle diyor ki: "İnsanın pek yüksek bir kıymeti olmasaydı, semavat ve arz onun istifadesine muti ve musahhar olmazdı. Ve keza, insan ehemmiyetsiz olsaydı, mahlukat onun için halk edilmezdi. Eğer insan ehemmiyetsiz ve kıymetsiz olsaydı, o vakit insan, mahlukat için halk olunacaktı. Ve keza, insanın Halıkı yanında mevkii pek büyük olduğu içindir ki, alem-i dünyayı kendisi için değil, beşer için, beşeri de ibadeti için halk etmiştir."
Hülasa: İnsan mümtaz ve müstesnadır; hayvanlar gibi değildir. Onun için insan
b938.gif
-2- cevherine bir sadef olmuştur.
Bu ayetteki cümlelerin nüktelerine geçiyoruz.
Ey arkadaş! Birinci cümlede
b939.gif
-3- , ikinci cümlede
b940.gif
-4- , üçüncü cümlede
b941.gif
-5- kelimeleri için bir tahkikat lazımdır.
BİRİNCİ MESELE:


Sual: Bu ayetin işaretinden anlıyoruz ki, arzdaki herşey beşerin istifadesine aittir. Halbuki bir tek insanın (mesela Zeyd'in) koca arzın herbir eczasından istifadesi nasıl tasavvur edilebilir? Habib ve Ali, Bahr-i Muhit-i Kebirde bir adanın ortasındaki bir dağın ücra bir köşesindeki bir taştan nasıl istifade edecek? Zeyd'in malı Ömer'in istifadesine nasıl verilebilir? Zira bu ayet diğer kardeşleriyle beraber herşeyin-tevziat olmaksızın-herbir ferde ait olduğunu bildiriyor. Ve keza, Güneş ve ay gibi büyük cirimler nasıl Zeyd ile Ömer'e ait olabilirler? Çünükü onların onlardan istifadeleri pek cüz'idir. Hem zararlı şeyler nasıl beşerin istifadesi için olabilir? Zira Kur'an'da mücazefe olamaz. Belagat-i hakikiyesine mübalağa yakışmaz.
Cevap: Şu tahkikatı, altı nokta da izah edeceğiz.


______________________________________


1- Yeryüzünde ne varsa sizin için O yarattı. Bundan başka semaya da iradesini yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O herşeyi hakkıyla bilendir. (Bakara Sûresi: 29.)
2- Ona döneceksiniz.
3- Hepiniz.
4- Sonra.
5- Yedi.
 
Üst Alt