Abdurrahman Dilipak; Futbol Yorumu!

harekat

Özel Üye
Bana göre spor yapılır. Seyirlik bir şey değil.
Profesyonel futbol pahalı bir lükse dönüşmesinin ötesinde Türkiye’deki siyasi kör şiddetten sonra en büyük tehlikeli sosyal anomali olan Holigan kültürünün fidanlığı gibi bir şey. Bu bataklık devlet tarafından adeta sulanıyor, gübreleniyor ve himaye altına alınıyor.
Futbol, kimileri için psikolojik bir kaçış alanı olarak görülebilir. Ama bu aldatıcı bir durum.
Biz “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım” diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. Bana söyler misiniz ne faydası var bu futbolun? Niçin bu kadar para harcanıyor? Gençlerin sağlıklı bir bedene sahip olması sağlanmıyor böylece, Holiganlaşma eğilimi güçlendiriliyor. İnsanların beden ve ruh sağlığı altüst ediliyor.
Özellikle boks ve futbol benim açımdan çok sorunlu iki spor. Yüze vurmak mekruhtur en azından. Muhammed Ali’yi alkışladık bir zamanlar. Kamacı’yı da. Rakiplerini döverken bu kardeşlerimiz; biz mutlu idik. Düşman değil, rakip.
Muhammed-Ali-Clay-ve-Necmettin-Erbakan-1976.jpg

Boksör Muhammed Ali Clay ve Necmettin Erbakan – 1976
1926’da kurulan faşist askeri cunta sonucu 1968 yılına kadar Portekiz’i yöneten Antonio Salazar toplumu futbol, fiesta ve din temelli efsanelerle kontrol altında tuttuğunu söyler. Ben bu görüşe katılıyorum: “Futbol, özellikle Brezilya, Arjantin, Portekiz gibi emperyalizme bağımlı ülkelerde en yaygın ve popüler kitle pasifikasyon aracı olarak yıllarca kullanılmıştır. Brezilya, Arjantin ve Portekiz örnekleri, tüm geri-bıraktırılmış ülkelerde futbolu kitle pasifikasyonunun en popülist aracı haline getirirken, aynı zamanda milliyetçiliğin ve şovenizmin güçlendirilmesinin de bir aracı olmuştur.
Modern gladyatörler yetiştiriyor bu sporlar. Rakibinizi insan, dost, kardeş olarak görmüyorsunuz. Sporcularda bu olmasa bile izleyicedeki algı ne? Onu ötekileştiriyor ve yok edilmesi gereken düşman gibi görüyorsunuz. Bu tavrı siyasete, piyasaya uygulayın bakalım nasıl vahşi bir manzara çıkıyor karşımıza.
Futbol oynayanların çoğu menisküs hastası. O hızla gelen topa kafa atmak, çok akıllıca bir iş değil. Fıtrata aykırı.

Futbol ile Kafayı Yemiş Bir Fanatik
Geçen gün Trabzon’da idim. Tek konu o. Trabzon’a yazık etmişiz. Futbol her şeyin, bütün değerlerin önüne geçmiş. Bir şehri futbolla bu kadar özdeşleştirilmesini doğru bulmuyorum. Trabzonlu taraftarlar Sıvasspor’un yenilmesi halinde şampiyonluktan olacakları korkusu ile hırçın. Şike ihtimalinden söz ediyorlar. Sıvaslılara karşı öfkeliler. Bu nasıl bir duygudur, bilmiyorum. Aman Allahım. Böylesine dindar bir halk, bir ayak oyunu için nasıl böylesine savrulabiliyor.
Bu taraftarlık psikolojisi benim gözümde “mikro faşizm”dir. Eğer Sıvasspor yenilirse, AK Parti’nin Trabzon’da bir milletvekilliğine malolabilirmiş bu durum, ne ilgisi varsa. Ama taraftarın kafası böyle çalışıyor.
Ben aday olsaydım, nasıl kıyafet dayatmasını protesto etmek için gravat takmıyorsam, asla boynuma bir futbol takımının atkısını atmazdım. O atkı bir gençliğin boynuna takılan ilmekli bir ip gibi bana göre. İktidarı, muhalefeti, yerel yönetimi ile hepsi çok rahat bir şekilde bu yanlışa ortak olabiliyorlar. Bu durum, bana kalırsa yanlışa prim vermek anlamına geliyor. Futbol modern bir put gibi gözüküyor gözüme, stadlar sanki bir tapınak. İnsanlar nasıl bir vecd içindeler öyle!
Politikacılar suladıkları bataklıkta boğulan çocukların sorumluluğunu omuzlarında taşıyorlar.
Her şeyin bir fıkhı olması gerek, inanmış bir insan için. Bana bu işin fıkhını anlatabilir misiniz? Hani bir kavme olan düşmanlığınızın bile sizin onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesi gerekirdi. Hani haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, haklıdan yana, zalime karşı olacaktınız? Futbol cami kapısını zorluyor. İmamları bile kandırıyor.

Diyanet’in Resmi Futbol Turnuvaları
Futbolun cini çok kurnaz olmalı. “Milli Piyango” gibi. Bir yanlışı da millileştirerek gençleri daha kolay kandırıyor. Bu iş burada bitmeyecek sanırım. Daha söyleyeceklerim var.
Geçtiğimiz günlerde alkol firmalarının ve içki markalarının spor karşılaşmalarına sponsorlukları ve kendi markaları ile takım kurmaları yasaklanmıştı. Kumarın alkolden farkı ne? Spor toto da kumar, şans, talih oyunu gibi bir şey değil mi? Aslında ne farkı var. Yanlış aynı yanlış aslında.
Bursa’da yaşananlar sıradan, tekil, birtakım kontrol dışı psikopat tiplerin sebep olduğu bir olay değil. Bu olaylar, bu kültürün tabii sonucudur. Bu olay bir uyuşturucu gibi gençlerin ruh dünyasını sarıyor. Sarsıyor. Siz sivrisineklerle uğraşırken, bir yandan da bataklığı sulamaya devam ederek bu sorunla baş edemezsiniz.
Bu alana korkunç para aktarılıyor. Korkunç yatırım yapılıyor. Tesisler kuruluyor. Müthiş bir basın desteği var. Futbol bir ticari faaliyet, bir sektör, lobisi var. “Derin Devlet” de işin içinde.
O elinde döner bıçağı ile sokağa çıkan genci üreten bu sistemdir. Sistem önce onu üretiyor, sonra da avlıyor. Bu iş av için yetiştirilen ceylanı ormana bırakıp silahlı adamların avcı köpeklerle avının peşine düşmesi gibi bir şey.
Profesyonel sporda centilmenlik sözde. Profesyoneller arasında şike de var, tekil centilmence tavırlar da, ama büyük izleyici kitlesi, televizyon başındaki insanlar kin, öfke, kıskançlık, ihtiras içinde kıvranıyorlar. Maç sonrası yaşanan trafik rezaleti, maganda kurşunları, bu işin toplum hayatındaki yansımalarını göstermeye yeter de artar bile.
Fanatik-Futbol-Terbiyesi.jpg

Fanatik Futbol Terbiyesi ve Sisteme Gübre Sağlayan Medya

İnsanlar niye taraftar olurlar. “Bir takımın fanatiği olmak” ne demek. Fanatiklik, körü körüne inanmak demek değil mi? Bu da ilkellik değil mi? Başarıyı ödüllendirmek ve ona özenmek varken, “Ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca” der gibi, ona düşman olmak, ona saldırmak neyin nesi. Hani sözü dinleyecek, işe bakacak doğrusuna destek olacaktık. Kederler paylaşıldıkça azalır ve mutluluklar paylaşıldıkça çoğalırdı hani. Başkalarının zaafında kendine güç, başkalarının acılarında kendilerine mutluluk arayan bu kalabalıklar kimlerden oluşuyor?
Bu işin içinde Hedonizm de var Sadisizm de. Egoizm de var. Türkiye’nin en büyük ve en tehlikeli tarikatı da bu bana kalırsa. Her kesimde hızla yayılıyor. Giderek bir milli felaket halini alıyor. İşin içinde kumar da var. Kader, tevekkül, merhamet duygularını yok eden bir anlayış söz konusu. İnsanlar bu süreçte birer terminatör haline geliyor. Gençlik sadist bir toplum için uygun bir iklim oluşturuluyor.
Bu işe seyirci kalıp seslerini kısanlar, alkış dağıtanlar, destek verenler, propagandasını yapanlar, herken bu sonuçtan sorumludur.
Özellikle hükümet, yerel yönetimler ve öğretmenlerin bu cinayete ortak olmamalı gerek. Spor yapmak başka bir şey, eğlenmek başka bir şey, gösteri yapmak başka bir şey, eğlenmek başka bir şey, kumar oynamak başka bir şey. Burada her şey birbirine karışmış gibi gözüküyor.
Futbola ayıracağımız parayı, zamanı, ilgiyi başka alanlarda gösteremez miyiz?
Mesela bilim adamlarımız kanseri yenen bir ilaç geliştirseler, bu kadar coşkulu bir kutlama olacağını sanmıyorum. Futbola ayrıldığı kadar öyle bir projeye de kaynak aktarılır mı bilmiyorum. Ya da kimse vergi rekortmeninin kendi şehrinden bir işadamına ait olmasından böyle bir mutluluk duymaz.
Manken kızlar ya da kimi şarkıcılar, futbolcular bilim adamlarından daha fazla itibar görüyor bu memlekette. Onun için de gençlerin rol modeli bilim adamları değil, bu adamlar. O zaman ne bekliyorsunuz ki gençlerden. Olacağı bu. Popüler kültür, bilimi, sanatı, felsefeyi kovuyor. Tıpkı kötü paranın iyi parayı kovduğu gibi. Anlayacağınız taşları bağlamışlar ve birilerini serbest bırakmışlar.
Hip-Hop-50-Cent.jpg

Sosyete Aleminde 5 Cent’lik Adamlar
50 Cent Değer Görebiliyor
İnsanlar öyle bir hale geldi ki, ne sağcı, ne solcu, futbolcu. Birileri bir şekilde bu transformasyonu gerçekleştirmeyi başardı. Bana göre fuhuş, kumar, alkol ve uyuşturucu Şeytanın 3 kardeşidir. Hedonizm, Sadisizm ve Egoizmin olduğu yerde de bu üç kardeşi dans eder. Bana deseniz ki, bugün dünya kupası için futbol maçı var ve Türkiye şampiyonluk için oynuyor, karşı takım İsrail. Eğer yüzümü döner de o maçı izlersem namerdim! Bu işi fazla abarttığımı sanıyorsunuz değil mi, siz öyle sanın.
Birileri, bu kadar önemli siyasi konular varken, bu konu bu kadar önemli mi diye düşünebilir. Bana kalırsa bu konu çok önemli.
Selam ve dua ile.
(Abdurrahman Dilipak, Yeni Akit, 2011)
Yazar-Abdurrahman-Dilipak.gif
 
Üst Alt