Alİ İmran suresİ 48-49 ayetler tefsİrİ

faruk islam

Özel Üye
Cüz:3 Sure: 3 - Al-i İmran Suresi
Ayet:48
Konu: İsa'ya Öğretilenler

بســـم الله الرحمن الرحيم

وَيُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ
48 - (Allah, İsa'ya) kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecektir.
Allah (c.c) isa (a.s)'a kitabı yani; yazmayı, hikmeti yani; sözde ve amelde doğruyu bulma yeteneğini öğretecektir. Allah (c.c) bu özelliği, yani hidayeti ve doğruyu bulma yeteneğini kullarından dilediği kişiye verir. Buradaki hikmet sünnet manasına da gelebilir.
Allah (c.c) İsa (a.s)'a hem Tevrat'ı hem de İncil'i okumasını ve yazmasını öğretmiştir.
Bu ayete göre Musa'ya verilmiş olan Tevrat İsa (a.s)' ın şeriatinde de geçerlidir. İsa (a.s)'ın şeriatinde hem Tevrat'a hem de İncil'e göre hareket edilirdi. İsa (a.s)'ın şeriati Tevrat'ı tamamen neshetmemiştir. Sadece İsrail oğullarının nebilerine çok soru sormalarından ve günah işlemelerinden dolayı, Tevrat'ta haram kılınan bazı şeyleri İncille helal kılmıştır.

Cüz:3 Sure: 3 - Al-i İmran Suresi
Ayet:49
Konu: İsa (a.s)'ın israil Oğullarına Rasul Olarak Mucizelerle Gönderilmesi

بســـم الله الرحمن الرحيم

وَرَسُولاً إِلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنِّي قَدْ جِئْتُكُم بِآيَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ أَنِّي أَخْلُقُ لَكُم مِّنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ فَأَنفُخُ فِيهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِ اللّهِ وَأُبْرِىءُ الأكْمَهَ والأَبْرَصَ وَأُحْيِي الْمَوْتَى بِإِذْنِ اللّهِ وَأُنَبِّئُكُم بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَ فِي بُيُوتِكُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
49 - Ve (Allah, İsa'yı) İsrail oğullarına rasul olarak gönderecektir. (O:) "Ben sizlere Rabbiniz katından ayet (mucize) getirdim. Muhakkak ki ben, sizlere çamurdan kuş şeklinde bir şey yapacağım. (Sonra) ona üfleyeceğim. O da Allah'ın izniyle (canlı bir) kuş olacaktır. (Yine) Allah' ın izniyle kör olarak doğmuş olanları ve barası iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ve sizlere evlerinizde yediğiniz ve biriktirdiğiniz şeyleri de haber veririm. Eğer iman etmek istiyorsanız, şüphesiz ki bunlarda sizler için bir ayet (ibret) vardır" dedi.

İsa (a.s), Allah (c.c)'nun İsrail oğullarına gönderdiği bir rasuldür ve rasullüğünü ispat etmek için Allah (c.c) ona birtakım mucizeler vermiştir.
Bu ayette zikredilenler: Çamurdan kuş yapıp ona üfleyerek canlı bir kuş haline getirmesi, kör olarak doğanları iyileştirmesi, kötü bir deri hastalığı olan baras'ı iyileştirmesi, ölüleri canlandırması, insanların evlerinde yedikleri, sakladıkları ve biriktirdikleri şeyleri görmediği halde haber vermesidir.
Her Rasul Beraberinde Bir Mucizeyle Gelmiştir:
Her rasule, gönderildiği kavmin durumuna göre bir mucize verilmiştir.
Musa (a.s) zamanında sihir çok ilerlemiş olduğu için ona sihri yenecek mucizeler verilmişti.
İsa (a.s) zamanında tıp çok ilerlemişti. Fakat buna rağmen kör olarak doğanların görmesi sağlanamıyor, baras hastalığı tedavi edilemiyor ve ölülere hayat verilemiyordu. Hristiyanlar bu konularda acziyetlerini kabul ediyorlardı. Bu sebeble Allah (c.c) hiç kimsenin güç yetiremediği bu işleri yapabilmeyi İsa (a.s)'a bir mucize olarak verdi.
Muhammed (s.a.s)'e verilen en büyük mucize ise Kur'an'ın kendisidir. Onun zamanında araplar fesahat ve belagat konularında oldukça ilerlemişlerdi. Allah (c.c) Muhammed (s.a.s)'i fesahat ve belagat bakımından çok üstün olan Kur'anla gönderdi ve bir benzerini getirmeleri için onlara meydan okudu. Fakat onlar Kur'an karşısında acziyetlerini itiraf ettiler ve bir benzerini, hatta onun gibi üç ayeti bile getirecek gücü kendilerinde bulamadılar.
Mucizeler Anlıktır:
Rasullere verilen mucizeler daha önce de belirtildiği gibi anlıktır ve gerektiği zaman ortaya çıkartılırlar. İsa (a.s) çamurdan kuş yapıp sonra onu üfleyerek canlandırdığında, bu kuş insanların görebileceği kadar uzak bir mesafeye uçar, insanların gözünden kaybolunca da düşüp ölürdü. Yani sürekli canlı kalmazdı.
Burada şöyle bir soru sorulabilir: İsa (a.s) mucize olarak niçin çamurdan kuş şekli yapıp onları canlandırıyordu da insan şekli yapıp onu canlandırmıyordu?
Daha önce de belirtildiği gibi mucizeler bir anda olur ve sonra kaybolur, devamlılık arzetmez. Devamlılık arzedecek olursa insanlar buna alışır ve artık bu olaylar harikulade olma özelliklerini yitirirler.
İsa (a.s)'ın çamurdan yaptığı ve canlandırdığı kuşlar uçup gittikleri için insanlar arasında devamlı kalmıyorlardı. Fakat çamurdan yapılıp sonra canlandırılacak varlık bir insan veya insanlar arasında devamlı kalan bir hayvan olsaydı o zaman insanlar bu varlıkları herzaman görürdü ve böylece mucizenin kıymeti düşerdi.
Kuşlar ise böyle değildir. Çünkü kuşlar insanların gözünden kaybolduklarında düşüp ölüyor ve tekrar görülmeleri mümkün olmuyordu.
Ölmüş bir kişinin canlandırılması da bundan farklıdır. Ölüler daha önce canlı oldukları için belli bir süre için canlanıyor ve sonra tekrar ölüyordu. İsa (a.s)'ın iyileştirdiği insanların sayısı ve ne kadar yaşadıkları hakkında sahih bir delil yoktur.
İsa (a.s)'ın, Mucizeleri Allah'ın İznine Bağlaması:
İsa (a.s) bu ayette, mucizeleri ancak Allah'ın izniyle yapabileceğini söylemiştir. İsa (a.s) yapacağı mucizelerin hepsini zikrettikten sonra bir defa "Allah'ın izniyle" ibaresini söyleyebilirdi. Fakat insanların akıllarına kendisinde ilahlık sıfatı bulunduğuna dair zerre kadar bir şüphe gelmemesi için, her yaptığı olağanüstü olaylardan sonra "Allah'ın izniyle" ibaresini zikretmiştir.
Üflemeyle Ruh Arasında Bir İlişki Var mıdır?
İsa (a.s)'ın çamurdan kuş yapıp ona üfleyerek canlandırmasını delil alarak, can vermenin üfleme yoluyla olduğunu ve ruhun mahiyetinin, üflemeden meydana gelen bildiğimiz hava akımına benzer birşey olduğunu söylemek doğru değildir. Aynı şekilde Meryem'e üflenerek İsa'nın meydana getirilmesi, üflemeyle ruh verme arasında bir bağlantı olduğunu göstermez. Bu iki varlık arasında herhangi bir bağlantı olduğuna dair hiçbir kesin delil yoktur. Yine aynı şekilde bir insanın canlı olup olmadığı onun hava alıp vermesiyle anlaşılır. Bir canlının hava alıp vermesi onun canlı olduğunu gösterir. Fakat bütün bunlardan yola çıkarak ruhun mahiyeti hakkında yorumlar yapmak yanlıştır.
Ruh maddi birşey değildir. Onun mahiyetini ancak Allah bilir. Allah'tan başka hiçkimse, Rasuller dahil bunu bilemez.
Abdullah b. Mes'ud (r.a) şöyle demiştir:
"Rasulullah (s.a.s) ile birlikte bir gün Medine harabelerinde yürüyorduk. Rasulullah (s.a.s) hurma dalından bir dala (değneğe) dayanıyordu. Derken birkaç yahudiye rastladık. Onlar birbirlerine:
"Ona ruhu sorun" dediler. İçlerinden kimisi de;
"Ona hiç birşey sormayın. Belki hoşlanmayacağınız birşey söyler" dedi. Diğer bir kısmı:
"Elbette soracağız" dedi. Derken biri kalkıp:
"Ya Eba'l Kasım! Ruh nedir?" diye sordu. Rasulullah (s.a.s) sustu. Kendi kendime:
"Ona şüphesiz vahiy geliyor" diyerek yanından kalktım. Vahiy halinden sıyrılınca:
"Sana ruh nedir?" diye soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin emrindedir. Onlara çok az ilim verilmiştir." (İsra: 85) buyurdu. (Buhari, Müslim)




 
Üst Alt