MURATS44
Özel Üye
Bismillâhirrahmânirrahîm
3/ÂLİ İMRÂN-1: Elif lâm mîm.
Elif lâm mîm.
3/ÂLİ İMRÂN-2: Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu).
Allah ki, O'ndan başka ilâh yoktur, O, Hayy'dır (hayattadır), Kayyum'dur (ezelî ve ebedîdir).
3/ÂLİ İMRÂN-3: Nezzele aleykel kitâbe bil hakkı musaddikan limâ beyne yedeyhi ve enzelet tevrâte vel incîl(incîle).
Sana, onların ellerindeki (kitapları) tasdik eden Kitab'ı (Kur'ânı) hak ile, kısım kısım (âyet âyet) indirdi. Ve Tevrat ve İncil'i de indirdi.
3/ÂLİ İMRÂN-4: Min kablu huden lin nâsi ve enzelel furkân(furkâne), innellezîne keferû bi âyâtillâhi lehum azâbun şedîd(şedîdun), vallâhu azîzun zuntikâm(zuntikâmin).
Daha önce insanlar için, hidayete erdirici olarak (Tevrat'ı ve İncil'i indirdi) ve (sonra da) Furkan'ı (Hak ile bâtılı ayıran Kur'ân'ı) indirdi. Muhakkak ki onlar, Allah'ın âyetlerini inkâr ettiler. Onlar için şiddetli azap vardır. Ve Allah Azîz'dir, intikam sahibidir (intikam alandır).
3/ÂLİ İMRÂN-5: İnnallâhe lâ yahfâ aleyhi şey'un fîl ardı ve lâ fîs semâ(semâi).
Muhakkak ki Allah'a yeryüzünde (hiç) bir şey gizli değildir ve gökte de…
3/ÂLİ İMRÂN-6: Huvellezî yusavvirukum fîl erhâmi keyfe yeşâ (yeşâu), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm(hakîmu).
O (Allah) ki, rahimlerde sizi dilediği gibi tasvir eder (şekil verir). O'ndan başka ilâh yoktur. O Azîz'dir, Hakîm'dir.
3/ÂLİ İMRÂN-7: Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te'vîlih(te'vîlihi), ve mâ ya'lemu te'vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
Kitab'ı sana indiren O'dur. Onun bir kısmı muhkem (hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan) âyetlerdir, onlar Kitab'ın esasıdır ve diğerleri, muteşâbihtir (yoruma açık âyetlerdir). Fakat kalplerinde eğrilik (bâtıla meyil) bulunanlar, bu sebeble muteşâbih olanlara (yorum gerektirenlere) tâbî olurlar. Ondan fitne çıkarmak için, onun te'vilini (yorumunu) yapmak isterler. Ve onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez ve ilimde rusuh sahipleri ise: "Biz O'na îmân ettik, hepsi Rabbimizin katındandır" derler, onlar da tezekkür edemezler, sadece Ulûl'elbab (daimi zikrin ve sırların sahipleri) (tezekkür edebilir).
3/ÂLİ İMRÂN-8: Rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba'de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh(rahmeten), inneke entel vehhâb(vehhâbu).
Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra, kalplerimizi saptırma. Senin katından bize vehbi olarak rahmet bağışla. Muhakkak ki sen, Vehhab'sın (vehbi olarak bağışlayansın).
3/ÂLİ İMRÂN-9: Rabbenâ inneke câmiun nâsi li yevmin lâ raybe fîh(fîhî), innallâhe lâ yuhliful mîâd(mîâde).
Rabbimiz muhakkak ki insanları, hakkında şüphe olmayan günde toplayacak olan Sen'sin. Muhakkak ki Allah vaadinden dönmez.
3/ÂLİ İMRÂN-10: İnnellezîne keferû len tuğniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey'â(şey'en), ve ûlâike hum vekûdun nâr(nâri).
Muhakkak ki Allah'tan gelen bir şeye (azaba) karşı, kâfirlere, onların malları ve evlâtları asla bir fayda vermez. Ve işte onlar, onlar ateşin yakıtıdırlar.
3/ÂLİ İMRÂN-11: Ke de'bi âli fir'avne, vellezîne min kablihim kezzebû bi âyâtinâ, fe ehazehumullâhu bi zunûbihim vallâhu şedîdul ıkâb(ıkâbi).
(Onların durumu) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Âyetlerimizi yalanladılar, bunun üzerine Allah, onları günahları sebebiyle yakaladı. Ve Allah ikâbı (azabı) şiddetli olandır.
3/ÂLİ İMRÂN-12: Kul lillezîne keferû se tuglebûne ve tuhşerûne ilâ cehennem(cehenneme), ve bi'sel mihâd(mihâdu).
Kâfir olanlara de ki: "Yakında mağlup olacaksınız, cehennenemde toplanacaksınız. Ve (o) ne kötü bir döşektir."
3/ÂLİ İMRÂN-13: Kad kâne lekum âyetun fî fieteynil tekatâ fietun tukâtilu fî sebîlillâhi ve uhrâ kâfiratun yeravnehum misleyhim ra'yel ayn(ayni), vallâhu yûeyyidu bi nasrihî men yeşâ (yeşâu) inne fî zâlike le ibreten li ulîl ebsâr(ebsâri).
(Bedir savaşında) çarpışan iki fırka, sizin için bir ibret olmuştur. Bir fırka Allah'ın yolunda savaşıyor ve diğeri kâfir olan (fırka), onları (bizzat) gözleri ile kendilerinin iki misli görüyorlardı. Ve Allah dilediğini, kendi yardımı ile destekler. Muhakkak ki bunda, ulûl ebsar (basîret sahipleri) için mutlaka ibret vardır.
3/ÂLİ İMRÂN-14: Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂB(meâbi).
İnsanlara, "kadınlara, oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgiden oluşan" şehvetleri (aşırı düşkünlükleri) güzel gösterildi. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Ve Allah, O'nun katındaki en güzel sığınaktır.
3/ÂLİ İMRÂN-15: Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh(minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi).
De ki: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için, Rabb'lerinin katında, içinde devamlı kalacakları, altından nehirler akan cennetler, temiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah kullarını en iyi görendir.
3/ÂLİ İMRÂN-16: Ellezîne yekûlune rabbenâ innenâ âmennâ fagfir lenâ zunûbenâ ve kınâ azâben nâr(nâri).
Onlar (takva sahipleri): "Rabbimiz, biz hiç şüphesiz mü'min olduk (îmân ettik), artık bizim günahlarımızı (sevaba çevirerek) bize mağfiret et ve bizi ateş azabından koru." derler.
3/ÂLİ İMRÂN-17: Es sâbirîne ves sâdıkîne vel kânitîne vel munfikîne vel mustagfirîne bil eshâr(eshâri).
(Onlar), sabredenler, sâdıklar (ahdlerine vefa edenler), kânitîn olanlar (Allah'ın huzurunda saygı ile duranlar), infâk edenler (Allah için verenler) ve seherlerde mağfiret dileyenlerdir.
3/ÂLİ İMRÂN-18: Şehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve, vel melâiketu ve ulûl ilmi kâimen bil kıst(kıstı), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Allah, şehâdet (şahitlik) etti: Muhakkak ki O'ndan başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de adaletle kâim oldular (şahit oldular) ki, O'ndan başka ilâh yoktur, (O) Azîz'dir, Hakîm'dir.
3/ÂLİ İMRÂN-19: İnned dîne indâllâhil islâm(islâmu), ve mahtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba'di mâ câehumulılmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîul hısâb(hısâbı).
Muhakkak ki Allah'ın indinde dîn, İslâm'dır (teslim dînidir). Kendilerine kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki hased sebebiyle ihtilâfa düştüler. Ve kim Allah'ın âyetlerini örterse (inkâr ederse), o taktirde, muhakkak ki Allah, hesabı çabuk görendir.
3/ÂLİ İMRÂN-20: Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi).
Bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa o zaman onlara de ki: "Ben ve bana tâbi olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah'a teslim ettik. O kitab verilenlere ve ümmîlere: "Siz de vechinizi (fizik vücudunuzu) (Allah'a) teslim ettiniz mi?" de. Eğer teslim ettilerse, o taktirde, hidayete ermişlerdir. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir. Ve Allah, kullarını en iyi görendir.
3/ÂLİ İMRÂN-21: İnnellezîne yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayri hakkın ve yaktulûnellezîne ye’murûne bil kıstı minen nâsi, fe beşşirhum bi azâbin elîm(elîmin).
Muhakkak ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenleri, peygamberleri haksız yere öldürenleri, insanlardan adalet ile emredenleri öldürenleri artık "elîm azap" ile müjdele.
3/ÂLİ İMRÂN-22: Ulâikellezîne habitat a'mâluhum fîd dunyâ vel âhirah(âhirati), ve mâ lehum min nâsırîn(nâsırîne).
İşte onların amelleri dünyada ve âhirette hebâ olmuştur. Ve onlar için bir yardımcı yoktur.
3/ÂLİ İMRÂN-23: E lem tera ilellezîne ûtû nasîben minel kitâbi yud'avne ilâ kitâbillâhi li yahkume beynehum summe yetevellâ ferîkun minhum ve hum mu’ridûn(mu’ridûne).
Kendilerine Kitab'dan nasip verilenleri görmedin mi? Aralarında hüküm vermek için Allah'ın Kitab'ına davet olunuyorlar, sonra onlardan bir grub geri dönüyor ve onlar yüz çevirenlerdir.
3/ÂLİ İMRÂN-24: Zâlike bi ennehum kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma'dûdât(ma'dûdâtin), ve garrahum fî dînihim mâ kânû yefterûn(yefterûne).
Bu, onların "Ateş bize sayılı günlerden başka asla dokunmayacak" demeleri sebebiyledir. Ve onların dînleri hakkında iftira etmiş oldukları şeyler, kendilerini aldattı.
3/ÂLİ İMRÂN-25: Fe keyfe izâ cema'nâhum li yevmin lâ raybe fîhi ve vuffiyet kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne).
O halde, hakkında şüphe olmayan bir gün için onları topladığımız ve her nefse, kazandığının karşılığı verildiği zaman halleri nasıl olacak? Ve onlar zulüm olunmazlar (haksızlığa uğramazlar).
3/ÂLİ İMRÂN-26: Kulillâhumme mâlikel mulki tû'til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâ(teşâu), ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ (teşâu, bi yedikel hayr(hayru), inneke alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).
De ki: "Mülkün mâliki olan Allah'ım. Mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden mülkü alırsın. Ve dilediğini azîz kılarsın ve dilediğini zelil edersin. "Hayır" senin elindedir. Muhakkak ki sen herşeye kaadirsin.
3/ÂLİ İMRÂN-27: Tûlicul leyle fîn nehâri ve tûlicun nehâra fîl leyl(leyli), ve tuhricul hayya minel meyyiti ve tuhricul meyyite minel hayy(hayyi), ve terzuku men teşâu bi gayri hısâb(hısâbın).
Geceyi gündüzün içine sokarsın ve gündüzü gecenin içine sokarsın. Canlıyı ölüden çıkarırsın ve ölüyü canlıdan çıkarırsın. Ve dilediğin kimseyi hesapsız rızıklandırırsın.
3/ÂLİ İMRÂN-28: Lâ yettehizil mu'minûnel kâfirîne evliyâe min dûnil mu'minîn(mu'minîne), ve men yef'al zâlike fe leyse minallâhi fî şey'in illâ en tettekû minhum tukâta(tukâten), ve yuhazzirukumullâhu nefseh(nefsehu), ve ilallâhil masîr(masîru).
Mü'minler, mü'minlerden başkasını (yani) kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, o Allah'dan bir şeyin (rahmet ve fazlın) içinde değildir. Onlardan korunmanız için sakınmanız (dost olmanız) hariç. Ve Allah, sizi kendisinden sakındırır (takva sahibi olmanızı ister). Ve dönüş Allah'adır (ruhun ulaşacağı makam, Allah'ın Zat'ıdır).
3/ÂLİ İMRÂN-29: Kul in tuhfû mâ fî sudûrikum ev tubdûhu ya'lemhullâh(ya'lemhullâhu), ve ya'lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), vallâhu alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).
De ki: Sinelerinizde olanı, gizleseniz veya onu açıklasanız da, Allah onu bilir. Ve (Allah), göklerde ve yerde olanları bilir. Ve Allah herşeye kadîrdir.
3/ÂLİ İMRÂN-30: Yevme tecidu kullu nefsin mâ amilet min hayrin muhdâran, ve mâ amilet min sû (sûin), teveddu lev enne beynehâ ve beynehû emeden baîdâ(baîden), ve yuhazzirukumullâhu nefseh(nefsehu), vallâhu raûfun bil ıbâd(ıbâdi).
O gün her nefs, hayırdan ne yaptıysa onu hazır olarak bulur (hayat filminde tüm yaptıklarını görür). Ve kötülükten ne yaptı ise, onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını temenni eder. Ve Allah sizi, kendisinden sakındırır (Takva sahibi olmanızı, ölmeden önce, ruhunuzu Allah'a ulaştırmanızı ister). Ve Allah kullarına karşı Raûf'tur.
3/ÂLİ İMRÂN-31: Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).
De ki: "Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, o taktirde bana tâbi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve Allah "Gafur"dur, "Rahîm"dir."
3/ÂLİ İMRÂN-32: Kul etîûllâhe ver resûl(resûle), fe in tevellev fe innallâhe lâ yuhibbul kâfirîn(kâfirîne).
De ki: "Allah'a ve Resûl'e itaat ediniz." Bundan sonra eğer dönerlerse, o taktirde muhakkak ki Allah, kâfirleri sevmez.
3/ÂLİ İMRÂN-33: İnnallâhestafâ âdeme ve nûhan ve âle ibrâhîme ve âle imrâne alel âlemîn(âlemîne).
Muhakkak ki Allah, Hazreti Âdem'i, Hazreti Nuh'u, Hazreti İbrâhîm'in ailesini ve İmran ailesini, âlemlerin üstüne seçti.
3/ÂLİ İMRÂN-34: Zurriyyeten ba'duhâ min ba'd(ba'din), vallâhu semîun alîm(alîmun).
(Onlar) birbirinin zürriyetindendir (neslindendir). Ve Allah Semî 'dir (en iyi işitendir), Alîm'dir (en iyi bilendir).
3/ÂLİ İMRÂN-35: İz kâlet imraetu ımrâne rabbi innî nezertu leke mâ fî batnî muharraran fe tekabbel minnî, inneke entes semîul alîm(alîmu).
İmrân'ın eşi (Hanne): "Rabbim ben, karnımda olanı (doğacak çocuğumu), hür olarak senin için (yalnız sana itaat ve ibadet etsin diye) nezrettim (adadım). Artık (onu) benden kabul buyur. Muhakkak ki Sen Semi'sin (en iyi işitensin), Alîm'sin (en iyi bilensin)." demişti.
3/ÂLİ İMRÂN-36: Fe lemmâ vadaathâ kâlet rabbi innî vada tuhâ unsâ vallâhu a'lemu bi mâ vadaat ve leysez zekeru kel unsâ, ve innî semmeytuhâ meryeme ve innî uîzuhâ bike ve zurriyyetehâ mineş şeytânir racîm(racîmi).
Fakat onu doğurunca: "Rabbim, gerçekten ben onu kız olarak doğurdum" dedi. Ve Allah, onun ne doğurduğunu çok iyi biliyordu. "Erkek, kız (çocuğu) gibi değildir. Ben onu, "Meryem" diye isimlendirdim ve muhakkak ki ben, onu ve onun zurriyetini, taşlanmış şeytandan Sana sığındırırım" dedi.
3/ÂLİ İMRÂN-37: Fe tekabbelehâ rabbuhâ bi kabûlin hasenin ve enbetehâ nebâten hasenen, ve keffelehâ zekeriyyâ kullemâ dehale aleyhâ zekeriyyal mihrâbe, vecede indehâ rızkâ(rızkan), kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ kâlet huve min indillâh(indillâhi), innallâhe yerzuku men yeşâu bi gayri hısâb(hısâbın).
Böylece Rabbi onu güzel bir kabulle kabul buyurdu, güzel bir şekilde yetiştirdi. Ve Zekeriyya (A.S)'ı, ona bakmakla mükellef kıldı. Zekeriyya (A.S), onun yanına mihraba her girişinde, onun yanında bir rızık bulurdu, "Yâ Meryem, bu sana nasıl, nereden (geldi)" deyince, o da: "O, Allah'ın katından" diyordu. Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi hesapsız rızıklandırır.
3/ÂLİ İMRÂN-38: Hunâlike deâ zekeriyyâ rabbeh(rabbehu), kâle rabbi heblî min ledunke zurriyyeten tayyibeh(tayyibeten), inneke semîud duâ’(duâi).
Zekeriyya (A.S), işte orada Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Senin katından temiz bir nesil bağışla, muhakkak ki sen duayı en iyi işitensin" dedi.
3/ÂLİ İMRÂN-39: Fe nâdethul melâiketu ve huve kâimun yusallî fîl mihrâbi, ennallâhe yubeşşiruke bi yahyâ musaddikan bi kelimetin minallâhi ve seyyiden ve hasûran ve nebiyyen mines sâlihîn(sâlihîne).
Bunun üzerine, o (Zekeriyya A.S) mihrabda kaim olarak namaz kılarken, melekler, "Allah'ın, onu, "Allah'tan bir kelimeyi (Hazreti İsa'yı) tasdik edici olarak, seyyid, nefsine hakim, ve Nebî olan, salihlerden "Yahya" ile müjdelediğini" nidâ ettiler (bildirdiler).
3/ÂLİ İMRÂN-40: Kâle rabbi ennâ yekûnu lî gulâmun ve kad beleganiyel kiberu vemraetî âkir(âkirun), kâle kezâlikellâhu yef"alu mâ yeşâ(yeşâu).
(Zekeriyâ A.S) : "Rabbim benim oğlum nasıl olur, bana ihtiyarlık erişmişken. Ve benim kadınım da kısırdır. dedi. (Allah da ): "İşte böyle, Allah dilediğini yapar." buyurdu.
3/ÂLİ İMRÂN-41: Kâle rabbic’al lî âyeh(âyeten), kâle âyetuke ellâ tukellimen nâse selâsete eyyâmin illâ remzâ(remzan), vezkur rabbeke kesîran ve sebbih bil aşiyyi vel ibkâr(ibkâri).
(Zekeriyâ A.S): "Rabbim bana bir alâmet (işâret) kıl" dedi. (Allah): "Senin alâmetin üç gün insanlarla rumuzdan (işaretten) başka bir şekilde konuşmamandır. Ve Rabbini çok zikret ve O'nu, akşam ve sabah tesbih et." buyurdu.
3/ÂLİ İMRÂN-42: Ve iz kâletil melâiketu yâ meryemu innallâhastafâki ve tahhareki vestafâki alâ nisâil âlemîn(âlemîne).
Ve melekler şöyle demişlerdi: "Ey Meryem muhakkak ki Allah, seni seçti ve tertemiz yarattı ve seni âlemlerin kadınları üzerine üstün kıldı."
3/ÂLİ İMRÂN-43: Yâ meryemuknutî li rabbiki vescudî verkai mear râkiîn(râkiîne).
Ey Meryem! Rabbin için kânitîn ol (Rabb'inin huzurunda huşû ile dur) ve secde et ve rukû edenlerle birlikte rukû et.
3/ÂLİ İMRÂN-44: Zâlike min enbâil gaybi nûhîhi ileyk(ileyke), ve mâ kunte ledeyhim iz yulkûne eklâmehum eyyuhum yekfulu meryeme, ve mâ kunte ledeyhim iz yahtesımûn(yahtesımûne).
İşte bu, gayb haberlerindendir, onu sana vahyediyoruz. Ve "Meryem'e, onlardan hangisi kefil (vekil) olacak? diye, onlar (kur'a çekmek için) kalemlerini attıkları zaman, sen onların yanlarında değildin. Ve onlar tartışırken de, sen onların yanlarında değildin.
3/ÂLİ İMRÂN-45: İz kâletil melâiketu yâ meryemu innallâhe yubeşşiruki bi kelimetin minh(minhu), ismuhul mesîhu îsebnu meryeme vecîhan fîd dunyâ vel âhıreti ve minel mukarrebîn(mukarrebîne).
Melekler şöyle demişlerdir: "Ey Meryem,! Muhakkak ki Allah, Kendinden bir kelime ile seni müjdeliyor. Onun ismi "Mesih, Meryem oğlu Îsâ'dır. Dünyada ve ahirette şereflidir ve mukarrebinlerdendir."
3/ÂLİ İMRÂN-46: Ve yukellimun nâse fîl mehdi ve kehlen ve mines sâlihîn(sâlihîne).
Ve beşikteyken ve yetişkin olunca da insanlarla konuşacak. Ve o sâlihlerdendir.
3/ÂLİ İMRÂN-47: Kâlet rabbi ennâ yekûnu lî veledun ve lem yemsesnî beşer(beşerun), kâle kezâlikillâhu yahluku mâ yeşâ(yeşâu) izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).
(Hz Meryem): Rabbim, benim çoçuğum nasıl olur? Bana bir beşer dokunmadı dedi. (Allah şöyle buyurdu): İşte böyle, Allah dilediğini yaratır. Bir emrin (işin) olmasını takdir ettiği zaman, sadece ona "ol!" der, o hemen olur.
3/ÂLİ İMRÂN-48: Ve yuallimuhul kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîl(incîle).
Ve (Allah) ona Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.
3/ÂLİ İMRÂN-49: Ve resûlen ilâ benî isrâîle ennî kad ci'tukum bi âyetin min rabbikum, ennî ehluku lekum minet tîni ke heyetit tayri fe enfuhu fîhi fe yekûnu tayran bi iznillâh(iznillâhi), ve ubriul ekmehe vel ebrasa ve uhyîl mevtâ bi iznillâh(iznillâhi), ve unebbiukum bi mâ te'kulûne ve mâ teddehırûne, fî buyûtikum inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu'minîn(mu'minîne).
Ve onu (Meryem oğlu Îsâ Mesih'i ), "Benî İsrâîl'e (İsrailoğulları'na)" resûl olarak gönderecek. (Onlara şöyle diyecek): "Muhakkak ki ben size Rabbiniz'den âyet (mucizeler) getirdim. Ben gerçekten size nemli topraktan kuş heykeli yaparım, sonra onun içine üflerim. O zaman o, Allah'ın izniyle kuş olur. Doğuştan kör olanı ve abraş hastalığını iyileştiririm. Ve Allah'ın izniyle ölüyü diriltirim. Yediğiniz şeyleri ve evlerinizde biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm. Eğer siz mü'minler iseniz muhakkak ki bunlarda sizin için elbette âyetler (deliller) vardır.
3/ÂLİ İMRÂN-50: Ve musaddikan limâ beyne yedeyye minet tevrâti ve li uhılle lekum ba'dallezî hurrime aleykum ve ci'tukum bi âyetin min rabbikum fettekûllâhe ve etîûn(etîûni).
Ve önümde bulunan Tevrat'tan (olan âyetleri ) tasdik edici olarak, ve de size haram kılınmış olan bazı şeyleri helâl kılmak için, Rabbiniz'den size âyet getirdim. Allah'a karşı takva sahibi olunuz. Ve bana itaat ediniz.
3/ÂLİ İMRÂN-1: Elif lâm mîm.
Elif lâm mîm.
3/ÂLİ İMRÂN-2: Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu).
Allah ki, O'ndan başka ilâh yoktur, O, Hayy'dır (hayattadır), Kayyum'dur (ezelî ve ebedîdir).
3/ÂLİ İMRÂN-3: Nezzele aleykel kitâbe bil hakkı musaddikan limâ beyne yedeyhi ve enzelet tevrâte vel incîl(incîle).
Sana, onların ellerindeki (kitapları) tasdik eden Kitab'ı (Kur'ânı) hak ile, kısım kısım (âyet âyet) indirdi. Ve Tevrat ve İncil'i de indirdi.
3/ÂLİ İMRÂN-4: Min kablu huden lin nâsi ve enzelel furkân(furkâne), innellezîne keferû bi âyâtillâhi lehum azâbun şedîd(şedîdun), vallâhu azîzun zuntikâm(zuntikâmin).
Daha önce insanlar için, hidayete erdirici olarak (Tevrat'ı ve İncil'i indirdi) ve (sonra da) Furkan'ı (Hak ile bâtılı ayıran Kur'ân'ı) indirdi. Muhakkak ki onlar, Allah'ın âyetlerini inkâr ettiler. Onlar için şiddetli azap vardır. Ve Allah Azîz'dir, intikam sahibidir (intikam alandır).
3/ÂLİ İMRÂN-5: İnnallâhe lâ yahfâ aleyhi şey'un fîl ardı ve lâ fîs semâ(semâi).
Muhakkak ki Allah'a yeryüzünde (hiç) bir şey gizli değildir ve gökte de…
3/ÂLİ İMRÂN-6: Huvellezî yusavvirukum fîl erhâmi keyfe yeşâ (yeşâu), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm(hakîmu).
O (Allah) ki, rahimlerde sizi dilediği gibi tasvir eder (şekil verir). O'ndan başka ilâh yoktur. O Azîz'dir, Hakîm'dir.
3/ÂLİ İMRÂN-7: Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te'vîlih(te'vîlihi), ve mâ ya'lemu te'vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
Kitab'ı sana indiren O'dur. Onun bir kısmı muhkem (hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan) âyetlerdir, onlar Kitab'ın esasıdır ve diğerleri, muteşâbihtir (yoruma açık âyetlerdir). Fakat kalplerinde eğrilik (bâtıla meyil) bulunanlar, bu sebeble muteşâbih olanlara (yorum gerektirenlere) tâbî olurlar. Ondan fitne çıkarmak için, onun te'vilini (yorumunu) yapmak isterler. Ve onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez ve ilimde rusuh sahipleri ise: "Biz O'na îmân ettik, hepsi Rabbimizin katındandır" derler, onlar da tezekkür edemezler, sadece Ulûl'elbab (daimi zikrin ve sırların sahipleri) (tezekkür edebilir).
3/ÂLİ İMRÂN-8: Rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba'de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh(rahmeten), inneke entel vehhâb(vehhâbu).
Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra, kalplerimizi saptırma. Senin katından bize vehbi olarak rahmet bağışla. Muhakkak ki sen, Vehhab'sın (vehbi olarak bağışlayansın).
3/ÂLİ İMRÂN-9: Rabbenâ inneke câmiun nâsi li yevmin lâ raybe fîh(fîhî), innallâhe lâ yuhliful mîâd(mîâde).
Rabbimiz muhakkak ki insanları, hakkında şüphe olmayan günde toplayacak olan Sen'sin. Muhakkak ki Allah vaadinden dönmez.
3/ÂLİ İMRÂN-10: İnnellezîne keferû len tuğniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey'â(şey'en), ve ûlâike hum vekûdun nâr(nâri).
Muhakkak ki Allah'tan gelen bir şeye (azaba) karşı, kâfirlere, onların malları ve evlâtları asla bir fayda vermez. Ve işte onlar, onlar ateşin yakıtıdırlar.
3/ÂLİ İMRÂN-11: Ke de'bi âli fir'avne, vellezîne min kablihim kezzebû bi âyâtinâ, fe ehazehumullâhu bi zunûbihim vallâhu şedîdul ıkâb(ıkâbi).
(Onların durumu) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Âyetlerimizi yalanladılar, bunun üzerine Allah, onları günahları sebebiyle yakaladı. Ve Allah ikâbı (azabı) şiddetli olandır.
3/ÂLİ İMRÂN-12: Kul lillezîne keferû se tuglebûne ve tuhşerûne ilâ cehennem(cehenneme), ve bi'sel mihâd(mihâdu).
Kâfir olanlara de ki: "Yakında mağlup olacaksınız, cehennenemde toplanacaksınız. Ve (o) ne kötü bir döşektir."
3/ÂLİ İMRÂN-13: Kad kâne lekum âyetun fî fieteynil tekatâ fietun tukâtilu fî sebîlillâhi ve uhrâ kâfiratun yeravnehum misleyhim ra'yel ayn(ayni), vallâhu yûeyyidu bi nasrihî men yeşâ (yeşâu) inne fî zâlike le ibreten li ulîl ebsâr(ebsâri).
(Bedir savaşında) çarpışan iki fırka, sizin için bir ibret olmuştur. Bir fırka Allah'ın yolunda savaşıyor ve diğeri kâfir olan (fırka), onları (bizzat) gözleri ile kendilerinin iki misli görüyorlardı. Ve Allah dilediğini, kendi yardımı ile destekler. Muhakkak ki bunda, ulûl ebsar (basîret sahipleri) için mutlaka ibret vardır.
3/ÂLİ İMRÂN-14: Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂB(meâbi).
İnsanlara, "kadınlara, oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgiden oluşan" şehvetleri (aşırı düşkünlükleri) güzel gösterildi. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Ve Allah, O'nun katındaki en güzel sığınaktır.
3/ÂLİ İMRÂN-15: Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh(minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi).
De ki: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için, Rabb'lerinin katında, içinde devamlı kalacakları, altından nehirler akan cennetler, temiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah kullarını en iyi görendir.
3/ÂLİ İMRÂN-16: Ellezîne yekûlune rabbenâ innenâ âmennâ fagfir lenâ zunûbenâ ve kınâ azâben nâr(nâri).
Onlar (takva sahipleri): "Rabbimiz, biz hiç şüphesiz mü'min olduk (îmân ettik), artık bizim günahlarımızı (sevaba çevirerek) bize mağfiret et ve bizi ateş azabından koru." derler.
3/ÂLİ İMRÂN-17: Es sâbirîne ves sâdıkîne vel kânitîne vel munfikîne vel mustagfirîne bil eshâr(eshâri).
(Onlar), sabredenler, sâdıklar (ahdlerine vefa edenler), kânitîn olanlar (Allah'ın huzurunda saygı ile duranlar), infâk edenler (Allah için verenler) ve seherlerde mağfiret dileyenlerdir.
3/ÂLİ İMRÂN-18: Şehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve, vel melâiketu ve ulûl ilmi kâimen bil kıst(kıstı), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Allah, şehâdet (şahitlik) etti: Muhakkak ki O'ndan başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de adaletle kâim oldular (şahit oldular) ki, O'ndan başka ilâh yoktur, (O) Azîz'dir, Hakîm'dir.
3/ÂLİ İMRÂN-19: İnned dîne indâllâhil islâm(islâmu), ve mahtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba'di mâ câehumulılmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîul hısâb(hısâbı).
Muhakkak ki Allah'ın indinde dîn, İslâm'dır (teslim dînidir). Kendilerine kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki hased sebebiyle ihtilâfa düştüler. Ve kim Allah'ın âyetlerini örterse (inkâr ederse), o taktirde, muhakkak ki Allah, hesabı çabuk görendir.
3/ÂLİ İMRÂN-20: Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi).
Bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa o zaman onlara de ki: "Ben ve bana tâbi olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah'a teslim ettik. O kitab verilenlere ve ümmîlere: "Siz de vechinizi (fizik vücudunuzu) (Allah'a) teslim ettiniz mi?" de. Eğer teslim ettilerse, o taktirde, hidayete ermişlerdir. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir. Ve Allah, kullarını en iyi görendir.
3/ÂLİ İMRÂN-21: İnnellezîne yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayri hakkın ve yaktulûnellezîne ye’murûne bil kıstı minen nâsi, fe beşşirhum bi azâbin elîm(elîmin).
Muhakkak ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenleri, peygamberleri haksız yere öldürenleri, insanlardan adalet ile emredenleri öldürenleri artık "elîm azap" ile müjdele.
3/ÂLİ İMRÂN-22: Ulâikellezîne habitat a'mâluhum fîd dunyâ vel âhirah(âhirati), ve mâ lehum min nâsırîn(nâsırîne).
İşte onların amelleri dünyada ve âhirette hebâ olmuştur. Ve onlar için bir yardımcı yoktur.
3/ÂLİ İMRÂN-23: E lem tera ilellezîne ûtû nasîben minel kitâbi yud'avne ilâ kitâbillâhi li yahkume beynehum summe yetevellâ ferîkun minhum ve hum mu’ridûn(mu’ridûne).
Kendilerine Kitab'dan nasip verilenleri görmedin mi? Aralarında hüküm vermek için Allah'ın Kitab'ına davet olunuyorlar, sonra onlardan bir grub geri dönüyor ve onlar yüz çevirenlerdir.
3/ÂLİ İMRÂN-24: Zâlike bi ennehum kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma'dûdât(ma'dûdâtin), ve garrahum fî dînihim mâ kânû yefterûn(yefterûne).
Bu, onların "Ateş bize sayılı günlerden başka asla dokunmayacak" demeleri sebebiyledir. Ve onların dînleri hakkında iftira etmiş oldukları şeyler, kendilerini aldattı.
3/ÂLİ İMRÂN-25: Fe keyfe izâ cema'nâhum li yevmin lâ raybe fîhi ve vuffiyet kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne).
O halde, hakkında şüphe olmayan bir gün için onları topladığımız ve her nefse, kazandığının karşılığı verildiği zaman halleri nasıl olacak? Ve onlar zulüm olunmazlar (haksızlığa uğramazlar).
3/ÂLİ İMRÂN-26: Kulillâhumme mâlikel mulki tû'til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâ(teşâu), ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ (teşâu, bi yedikel hayr(hayru), inneke alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).
De ki: "Mülkün mâliki olan Allah'ım. Mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden mülkü alırsın. Ve dilediğini azîz kılarsın ve dilediğini zelil edersin. "Hayır" senin elindedir. Muhakkak ki sen herşeye kaadirsin.
3/ÂLİ İMRÂN-27: Tûlicul leyle fîn nehâri ve tûlicun nehâra fîl leyl(leyli), ve tuhricul hayya minel meyyiti ve tuhricul meyyite minel hayy(hayyi), ve terzuku men teşâu bi gayri hısâb(hısâbın).
Geceyi gündüzün içine sokarsın ve gündüzü gecenin içine sokarsın. Canlıyı ölüden çıkarırsın ve ölüyü canlıdan çıkarırsın. Ve dilediğin kimseyi hesapsız rızıklandırırsın.
3/ÂLİ İMRÂN-28: Lâ yettehizil mu'minûnel kâfirîne evliyâe min dûnil mu'minîn(mu'minîne), ve men yef'al zâlike fe leyse minallâhi fî şey'in illâ en tettekû minhum tukâta(tukâten), ve yuhazzirukumullâhu nefseh(nefsehu), ve ilallâhil masîr(masîru).
Mü'minler, mü'minlerden başkasını (yani) kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, o Allah'dan bir şeyin (rahmet ve fazlın) içinde değildir. Onlardan korunmanız için sakınmanız (dost olmanız) hariç. Ve Allah, sizi kendisinden sakındırır (takva sahibi olmanızı ister). Ve dönüş Allah'adır (ruhun ulaşacağı makam, Allah'ın Zat'ıdır).
3/ÂLİ İMRÂN-29: Kul in tuhfû mâ fî sudûrikum ev tubdûhu ya'lemhullâh(ya'lemhullâhu), ve ya'lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), vallâhu alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).
De ki: Sinelerinizde olanı, gizleseniz veya onu açıklasanız da, Allah onu bilir. Ve (Allah), göklerde ve yerde olanları bilir. Ve Allah herşeye kadîrdir.
3/ÂLİ İMRÂN-30: Yevme tecidu kullu nefsin mâ amilet min hayrin muhdâran, ve mâ amilet min sû (sûin), teveddu lev enne beynehâ ve beynehû emeden baîdâ(baîden), ve yuhazzirukumullâhu nefseh(nefsehu), vallâhu raûfun bil ıbâd(ıbâdi).
O gün her nefs, hayırdan ne yaptıysa onu hazır olarak bulur (hayat filminde tüm yaptıklarını görür). Ve kötülükten ne yaptı ise, onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını temenni eder. Ve Allah sizi, kendisinden sakındırır (Takva sahibi olmanızı, ölmeden önce, ruhunuzu Allah'a ulaştırmanızı ister). Ve Allah kullarına karşı Raûf'tur.
3/ÂLİ İMRÂN-31: Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).
De ki: "Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, o taktirde bana tâbi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve Allah "Gafur"dur, "Rahîm"dir."
3/ÂLİ İMRÂN-32: Kul etîûllâhe ver resûl(resûle), fe in tevellev fe innallâhe lâ yuhibbul kâfirîn(kâfirîne).
De ki: "Allah'a ve Resûl'e itaat ediniz." Bundan sonra eğer dönerlerse, o taktirde muhakkak ki Allah, kâfirleri sevmez.
3/ÂLİ İMRÂN-33: İnnallâhestafâ âdeme ve nûhan ve âle ibrâhîme ve âle imrâne alel âlemîn(âlemîne).
Muhakkak ki Allah, Hazreti Âdem'i, Hazreti Nuh'u, Hazreti İbrâhîm'in ailesini ve İmran ailesini, âlemlerin üstüne seçti.
3/ÂLİ İMRÂN-34: Zurriyyeten ba'duhâ min ba'd(ba'din), vallâhu semîun alîm(alîmun).
(Onlar) birbirinin zürriyetindendir (neslindendir). Ve Allah Semî 'dir (en iyi işitendir), Alîm'dir (en iyi bilendir).
3/ÂLİ İMRÂN-35: İz kâlet imraetu ımrâne rabbi innî nezertu leke mâ fî batnî muharraran fe tekabbel minnî, inneke entes semîul alîm(alîmu).
İmrân'ın eşi (Hanne): "Rabbim ben, karnımda olanı (doğacak çocuğumu), hür olarak senin için (yalnız sana itaat ve ibadet etsin diye) nezrettim (adadım). Artık (onu) benden kabul buyur. Muhakkak ki Sen Semi'sin (en iyi işitensin), Alîm'sin (en iyi bilensin)." demişti.
3/ÂLİ İMRÂN-36: Fe lemmâ vadaathâ kâlet rabbi innî vada tuhâ unsâ vallâhu a'lemu bi mâ vadaat ve leysez zekeru kel unsâ, ve innî semmeytuhâ meryeme ve innî uîzuhâ bike ve zurriyyetehâ mineş şeytânir racîm(racîmi).
Fakat onu doğurunca: "Rabbim, gerçekten ben onu kız olarak doğurdum" dedi. Ve Allah, onun ne doğurduğunu çok iyi biliyordu. "Erkek, kız (çocuğu) gibi değildir. Ben onu, "Meryem" diye isimlendirdim ve muhakkak ki ben, onu ve onun zurriyetini, taşlanmış şeytandan Sana sığındırırım" dedi.
3/ÂLİ İMRÂN-37: Fe tekabbelehâ rabbuhâ bi kabûlin hasenin ve enbetehâ nebâten hasenen, ve keffelehâ zekeriyyâ kullemâ dehale aleyhâ zekeriyyal mihrâbe, vecede indehâ rızkâ(rızkan), kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ kâlet huve min indillâh(indillâhi), innallâhe yerzuku men yeşâu bi gayri hısâb(hısâbın).
Böylece Rabbi onu güzel bir kabulle kabul buyurdu, güzel bir şekilde yetiştirdi. Ve Zekeriyya (A.S)'ı, ona bakmakla mükellef kıldı. Zekeriyya (A.S), onun yanına mihraba her girişinde, onun yanında bir rızık bulurdu, "Yâ Meryem, bu sana nasıl, nereden (geldi)" deyince, o da: "O, Allah'ın katından" diyordu. Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi hesapsız rızıklandırır.
3/ÂLİ İMRÂN-38: Hunâlike deâ zekeriyyâ rabbeh(rabbehu), kâle rabbi heblî min ledunke zurriyyeten tayyibeh(tayyibeten), inneke semîud duâ’(duâi).
Zekeriyya (A.S), işte orada Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Senin katından temiz bir nesil bağışla, muhakkak ki sen duayı en iyi işitensin" dedi.
3/ÂLİ İMRÂN-39: Fe nâdethul melâiketu ve huve kâimun yusallî fîl mihrâbi, ennallâhe yubeşşiruke bi yahyâ musaddikan bi kelimetin minallâhi ve seyyiden ve hasûran ve nebiyyen mines sâlihîn(sâlihîne).
Bunun üzerine, o (Zekeriyya A.S) mihrabda kaim olarak namaz kılarken, melekler, "Allah'ın, onu, "Allah'tan bir kelimeyi (Hazreti İsa'yı) tasdik edici olarak, seyyid, nefsine hakim, ve Nebî olan, salihlerden "Yahya" ile müjdelediğini" nidâ ettiler (bildirdiler).
3/ÂLİ İMRÂN-40: Kâle rabbi ennâ yekûnu lî gulâmun ve kad beleganiyel kiberu vemraetî âkir(âkirun), kâle kezâlikellâhu yef"alu mâ yeşâ(yeşâu).
(Zekeriyâ A.S) : "Rabbim benim oğlum nasıl olur, bana ihtiyarlık erişmişken. Ve benim kadınım da kısırdır. dedi. (Allah da ): "İşte böyle, Allah dilediğini yapar." buyurdu.
3/ÂLİ İMRÂN-41: Kâle rabbic’al lî âyeh(âyeten), kâle âyetuke ellâ tukellimen nâse selâsete eyyâmin illâ remzâ(remzan), vezkur rabbeke kesîran ve sebbih bil aşiyyi vel ibkâr(ibkâri).
(Zekeriyâ A.S): "Rabbim bana bir alâmet (işâret) kıl" dedi. (Allah): "Senin alâmetin üç gün insanlarla rumuzdan (işaretten) başka bir şekilde konuşmamandır. Ve Rabbini çok zikret ve O'nu, akşam ve sabah tesbih et." buyurdu.
3/ÂLİ İMRÂN-42: Ve iz kâletil melâiketu yâ meryemu innallâhastafâki ve tahhareki vestafâki alâ nisâil âlemîn(âlemîne).
Ve melekler şöyle demişlerdi: "Ey Meryem muhakkak ki Allah, seni seçti ve tertemiz yarattı ve seni âlemlerin kadınları üzerine üstün kıldı."
3/ÂLİ İMRÂN-43: Yâ meryemuknutî li rabbiki vescudî verkai mear râkiîn(râkiîne).
Ey Meryem! Rabbin için kânitîn ol (Rabb'inin huzurunda huşû ile dur) ve secde et ve rukû edenlerle birlikte rukû et.
3/ÂLİ İMRÂN-44: Zâlike min enbâil gaybi nûhîhi ileyk(ileyke), ve mâ kunte ledeyhim iz yulkûne eklâmehum eyyuhum yekfulu meryeme, ve mâ kunte ledeyhim iz yahtesımûn(yahtesımûne).
İşte bu, gayb haberlerindendir, onu sana vahyediyoruz. Ve "Meryem'e, onlardan hangisi kefil (vekil) olacak? diye, onlar (kur'a çekmek için) kalemlerini attıkları zaman, sen onların yanlarında değildin. Ve onlar tartışırken de, sen onların yanlarında değildin.
3/ÂLİ İMRÂN-45: İz kâletil melâiketu yâ meryemu innallâhe yubeşşiruki bi kelimetin minh(minhu), ismuhul mesîhu îsebnu meryeme vecîhan fîd dunyâ vel âhıreti ve minel mukarrebîn(mukarrebîne).
Melekler şöyle demişlerdir: "Ey Meryem,! Muhakkak ki Allah, Kendinden bir kelime ile seni müjdeliyor. Onun ismi "Mesih, Meryem oğlu Îsâ'dır. Dünyada ve ahirette şereflidir ve mukarrebinlerdendir."
3/ÂLİ İMRÂN-46: Ve yukellimun nâse fîl mehdi ve kehlen ve mines sâlihîn(sâlihîne).
Ve beşikteyken ve yetişkin olunca da insanlarla konuşacak. Ve o sâlihlerdendir.
3/ÂLİ İMRÂN-47: Kâlet rabbi ennâ yekûnu lî veledun ve lem yemsesnî beşer(beşerun), kâle kezâlikillâhu yahluku mâ yeşâ(yeşâu) izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).
(Hz Meryem): Rabbim, benim çoçuğum nasıl olur? Bana bir beşer dokunmadı dedi. (Allah şöyle buyurdu): İşte böyle, Allah dilediğini yaratır. Bir emrin (işin) olmasını takdir ettiği zaman, sadece ona "ol!" der, o hemen olur.
3/ÂLİ İMRÂN-48: Ve yuallimuhul kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîl(incîle).
Ve (Allah) ona Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.
3/ÂLİ İMRÂN-49: Ve resûlen ilâ benî isrâîle ennî kad ci'tukum bi âyetin min rabbikum, ennî ehluku lekum minet tîni ke heyetit tayri fe enfuhu fîhi fe yekûnu tayran bi iznillâh(iznillâhi), ve ubriul ekmehe vel ebrasa ve uhyîl mevtâ bi iznillâh(iznillâhi), ve unebbiukum bi mâ te'kulûne ve mâ teddehırûne, fî buyûtikum inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu'minîn(mu'minîne).
Ve onu (Meryem oğlu Îsâ Mesih'i ), "Benî İsrâîl'e (İsrailoğulları'na)" resûl olarak gönderecek. (Onlara şöyle diyecek): "Muhakkak ki ben size Rabbiniz'den âyet (mucizeler) getirdim. Ben gerçekten size nemli topraktan kuş heykeli yaparım, sonra onun içine üflerim. O zaman o, Allah'ın izniyle kuş olur. Doğuştan kör olanı ve abraş hastalığını iyileştiririm. Ve Allah'ın izniyle ölüyü diriltirim. Yediğiniz şeyleri ve evlerinizde biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm. Eğer siz mü'minler iseniz muhakkak ki bunlarda sizin için elbette âyetler (deliller) vardır.
3/ÂLİ İMRÂN-50: Ve musaddikan limâ beyne yedeyye minet tevrâti ve li uhılle lekum ba'dallezî hurrime aleykum ve ci'tukum bi âyetin min rabbikum fettekûllâhe ve etîûn(etîûni).
Ve önümde bulunan Tevrat'tan (olan âyetleri ) tasdik edici olarak, ve de size haram kılınmış olan bazı şeyleri helâl kılmak için, Rabbiniz'den size âyet getirdim. Allah'a karşı takva sahibi olunuz. Ve bana itaat ediniz.