Beden sağa,Ruh sola

MURATS44

Özel Üye
Tersine yaşanan hayatların trajikomik sahnelerini izliyorum kaç zamandır. Fikir ve zikir ile eylemin bu denli kanlı bıçaklı olduğu, birbirine bu denli düşman olduğu hayatları taşıma cesaretine sahip olanlara baktıkça asla özenmiyorum. Cehaletin cesaretinin insanlığın ölümü olduğunu bildiğim için kendisiyle kavgalı fakat kavgasına isim koymamış varlıkları insan olarak adlandıramıyorum.

Bu varlıklar bir masal gibi zihinlerinin bir köşesinde üzerine gereksiz binlerce örtü örttükleri mertlik, yiğitlik, sözünün eri olmak, söylediğiyle yaptığı bir olmak melekelerini, geçerliliğini yitirmiş kadim zamanlara ait birer öğüt olarak telakki etmeye başladıklarındandır ki “babana bile güvenme” sözü popüler oldu hayatlarında.

Başkalarından önce kendilerine bakmayı ve kendilerini sorgulamayı bırakalı medeni(ünlem) oldular ve medeniyetin o kendine bile yalan söyleyen mahlûklarına benzediler. Öyle hale geldiler ki savunma mekanizmaları artık gerçeğe yönelik saldırı silahları oldu. Kendileriyle olan savaşlarını, nefislerine kaybedeli, ne yaptığını bilmeyen bir sarhoş misali bedenleri, dilleri, elleri, düşüncelerinin tersine hareket eder oldu artık.

İyinin, doğrunun tanımını ciltler dolusu kitaplar yazacak kadar iyi bilirlerde en iyi öğretim metodunun yaşantı olduğunu unutur, iyiyi, doğruyu bir an dahi yaşayamazlar. Yaşantıları yalanlar düşüncelerini, yaşantıları yalanlar onları.

Ve onlar bunca yalanı kendilerine uydurunca başkalarının yalanlarına da göz yumar olurlar. Göz göre göre, görmemeye başlarlar doğruları, hakkı. Sözüyle özü bir olanı görünce gocunurlar ama belli etmezler. Saldırmak ve kötülemek olur ilk tepkileri. Çünkü ikilemler, riyakârlık, yalanlar üzerine kurmuş oldukları hayatlarının dağılmasından korkarlar. Depremler yaşamaya alışkın değildirler, alışamazlar. Oysa o depremlerdir köhnemiş dünyaları yıkan ve o depremlerden sonra uyananlardır yeniden dünya nizamını kuranlar.

Övgüden başka sözlere yer olmayan hoşgörüsüz yaşamlarında, yalanlarıyla kendilerini pohpohlayarak, devirirler geceleri gündüzlerin üstüne. Ve yüzlerine gülenlerin yüreklerine gülmediklerini anlayamazlar. Dildeki samimiyetin kalpteki garezlerle örtüşemeyeceğinin farkına varamazlar. Sözleri köksüz bir ağaç misali koca gövdeli fakat kurumuş halde yer kaplar zihinlerde.

Oysa ne çok ayet, hadis vardır zihinlerinde ve ne çok rivayet vardır dillerinde. Bir tek yürekleri boştur yürekleri azadedir iyiliği emretmekten ve kötülüğü nehyetmekten.

“Yoksa siz başkalarına iyiliği emrederken kendinizi unutuyor musunuz?”
 
Üst Alt