Bizim insanları yargılama hakkımız var mı?

MustafaCİLASUN

Özel Üye

Click here to view the original image of 960x574px.
1977327_763263747041916_2839421617100087895_n.jpg











Bizim gibi düşünmeyen her kim varsa, zavallı, tebliğe muhtaç, kalp gözleri kapalı insanlar alarak telakki ederdik, çünkü bizlere öğretilen bunlardı, inanıyorduk.

O kadar enteresan ki, bir kimse içkimi içiyor, altın yüzük mü takıyor, bayanlar açık mı giyiniyor, hemen yargımız kati ve çok kesindi.
Namaz kılmıyor mu, haremlik selamlık uygulamıyor mu, kâğıt, tavla veya okey oynuyor görüyoruz işte tamam yargımız kesindi.

Bizim dışımızda kalan insanlara, böyle çarpık bir düşünceyle bakmamızı, kimler önerdi, bu kanaat bizlerde nasıl oluşmuştu, yalnızca bizim söylemlerimizin doğruluğunu neye göre, tespit ediyorduk, ayet-hadis deniyordu ama biz bilmiyorduk. Bizim insanlara şu veya bu şekilde diyerek, ön yargıyla bakmamız, onlardan uzak kalmamız, bizlere ne kazandırıyordu, hala merak ederim.

Asabiyet ve gerginlik dışında, tefrikaya sebep olan bu nevi davranışlar, bir ilahi din öğretisi olabilir mi, o zamanlar ağabeylere inandığımızdan pek anlayamıyordum. Bizim insanları dinlemeden, sosyal ilişkilere girmeden, ne demek istediğini ve ne düşündüğünü bilmeden, tercih etmek en doğal hakkı olduğu halde, bizim düşüncelerimizi paylaşmıyor diyerek, onu haksız görmemiz ne ile alakalıdır.

Bizim insanları yargılama hakkımız var mı, böyle bir hak bize verilmiş mi, sürekli başkalarını mahkûm ediyoruz fakat şunu da biliyoruz ki, hiç kimsede mahkum olmak istemez, buna rağmen en az yaptığımız şey iç muhasebemizdir.

Yani, aklımızı, izanımızı, tecrübemizi, mukayesemizi, muhakememizi, insan olabilmek sürecindeyken, elde ettiğimiz bilgileri değerlendirmez isek! Bunun nedenli önemli olduğunu bilmeden, merakı ve öğrenmeyi askıya alırsak, başkaları daha iyi bilir diyerek, düşüncelerimizi bir şekilde dondurur isek!


Hayat ve nizam ölçüsünü, çok değişken ve farlı yazan yazarların kitaplarından, belirli kalıp ve ölçülerde okuyarak, bulunduğumuz şartları tanımadan, gelişim ve değişimleri özümsemeden, uygularsak!

Nasıl bir hayatın, bizleri beklediğini görmek için, zorlanmaya asla lüzum yoktur, zira bu denli açık bir tehlikeyi göremeyenin, basireti kapanmıştır, dolayısıyla böylesi kronik kişilerden, ne bağ olur ve nede bahçe.


İlahi adaletten uzak, bir hayalin peşinde olduğumuzu, hiç düşündük mü, hayır çünkü bizim için düşünenler var zaten. İşte böyle garip ve anlaşılmaz olunca, birey kimdir, kul nasıl olmalıdır, hak ve yetkilerimizin sınırlarını nelerdir?

Bunları tespit etmeden, yaşadığımız hayatın koşullarını tanımadan, inancımızın gereklerini anlamadan yaşıyor isek? Bilgisizliğimizden kuşkular ve zanlar peşimizi asla bırakmazlar, dolayısıyla iliklerimize kadar bizleri kuşatarak, bizim tek yol pusulamız olan, akıl, mantık, idrak böylece dumura uğrarlar.

Bir zamanlar haremlik selamlık, en katı biçimiyle uygulanırken, futbola ve dolayısıyla topa farklı anlamda yaklaşırken, bayanın sesi haramdır diyerek, peşin hükümlü karar alırken, ne oldu da birden bire, bu tavırlardan vazgeçtik?

Şimdi stadyumlarda, bayanlara özel ilgi ve alaka göstermenin, futbol takımlarının, yöneticiliğine soyunmanın ve bizzat futbol oynamanın dolayısıyla çocuklarımızın oynamalarını teşvik ederek bu duruma gelmemizi nasıl izah edeceğiz ve ne şekilde yorumlamalıyız?

Bu konuları daha önceleri bilmiyor muyduk veya yanlış mı yorumluyorduk, bunlara benzer o kadar çok değişimler var ki, kime ne demeliyiz, ağabeyler nasıllar?


Binaenaleyh sosyal yapıyı, mutlaka en güzel biçimiyle analiz etmeliyiz, bu çok önemli sosyal konuyu ihmal edersek veya önemsemez isek, bunun faturasını ödemekte çok ağır olacaktır.


Mustafa CİLASUN
 

MURATS44

Özel Üye
Bunları tespit etmeden, yaşadığımız hayatın koşullarını tanımadan, inancımızın gereklerini anlamadan yaşıyor isek? Bilgisizliğimizden kuşkular ve zanlar peşimizi asla bırakmazlar, dolayısıyla iliklerimize kadar bizleri kuşatarak, bizim tek yol pusulamız olan, akıl, mantık, idrak böylece dumura uğrarlar.

Bir zamanlar haremlik selamlık, en katı biçimiyle uygulanırken, futbola ve dolayısıyla topa farklı anlamda yaklaşırken, bayanın sesi haramdır diyerek, peşin hükümlü karar alırken, ne oldu da birden bire, bu tavırlardan vazgeçtik?

Binaenaleyh sosyal yapıyı, mutlaka en güzel biçimiyle analiz etmeliyiz, bu çok önemli sosyal konuyu ihmal edersek veya önemsemez isek, bunun faturasını ödemekte çok ağır olacaktır.


Alışılmış Mustafa CİLASUN eserlerinin dışında çok farklı ve diğer eserler kadar güzel konular. Hayatın tam ortasından.
Maalesef, ilk satırlardaki sözleriniz gibi;
Bizim gibi düşünmeyen her kim varsa, zavallı, tebliğe muhtaç, kalp gözleri kapalı insanlar alarak telakki ederdik, çünkü bizlere öğretilen bunlardı, inanıyorduk.

bir gerçeği tam 12'den isabetle dile getirmeniz çok doğru olmuş. Ve ne yazık ki, maalesef ki gerçeklerin ta kendisi. Her zaman bizim düşüncemiz doğrudur, en doğruyu biz biliriz mantığından kurtulmadıkça ne bu satırların sonu gelir, ne de dünyamızda pekte güzel olmayan olayların sonu gelir.
Hayat böyle işte.
Şu da bir gerçek ki; doğrular her zaman tektir. Her zaman bir tane doğru vardır. Bizim amacımız ise o bir tek doğruyu bulmak olmalıdır. Düşünmeden, başkalarının akıllarıyla düşünmek her zaman için felaket olmuştur. Olacaktır da....
Allah ac bize akıl vermiş, ruh vermiş. Neden bu aklı doğruyu bulmak içi kullanmıoruz. Ya da kullanamıyoruz. Yada yada kullandırmıyorlar.
Tam da günümüz Türkiye'si için geçerlibir örnek. Kendi aklımızla doğruyu bulmak istemedikçe .......
Rabbim sonumuzu hayr eylesin inşaallah. Yüreğinize sağlık.
Bu arada memnun olduk Üstad. Ebru çalışmalarıyla , kitaplarıyla bulunduğu ortamda net duruşuyla tam bir Osmanlı beyefendisini bu kadar yakından görmekten şeref duyduk. Memnun olduk Üstad... :)
 
Üst Alt