Bizim Laikliği Ne Yapsınlar?

harekat

Özel Üye
Bizim Laikliği Ne Yapsınlar?


Bizde hiçbir zaman laiklik olmadı, laikçilik oldu. Bizde hiçbir zaman din ile devlet ayrılmadı, din-devlet birliği oldu.
Bizde laiklik perdesi altında devlet dini (din devleti değil!) uygulaması oldu.
Bizde din ile devlet barış, uyum, işbirliği, mutabakat içinde olmadı.
Bizde Kemalist rejim dine ve dindarlara baskı yaptı.
Bizde rejim dine saygılı olmadı.
Bizde laiklik adına Müslüman halkın temel insan hak ve hürriyetleri çiğnendi.
Laiklik adına din, inanç, ibadet, imanına göre bir hayat sürmek hakları çiğnendi.
Gerçek laikliğin tam tersine dinî hizmet ve faaliyetler, resmî bir genel müdürlük statüsündeki Diyanet İşleri Başkanlığı’na verildi.
Devlet Diyanet Başkanını tayin ve azl etti.
Laik olduğu iddia edilen devlet bir ara Müslümanların Ezanına bile karıştı ve Arapça Ezan-ı Muhammediye okunmasını yasakladı.
Laik devlet Cuma hutbelerine de karıştı.
Müslümanların kestikleri kurbanların derilerini bile gasb etti, şuraya vereceksin, buraya vermeyeceksin diye baskı yaptı.
Laik devlet Müslümanların zekatlarına göz dikti, camilerde THK, ÇEK, Kızılay için zekat zarfları dağıttı.
Rejim laiklik adına İslam medreselerini kapattı, icazetli Sünnî din alimi yetiştirilmesini yasakladı.
Laiklik adına, 15 yaşından küçük çocuklara özel din ve Kur’an dersleri verilmesini yasakladı, verenlere hapis cezası verdi.
Uzun yıllar boyunca TCK’nun 163′üncü maddesi ile en masumane dinî yazıları ve propagandaları ağır hapis cezaları ile cezalandırdı, yazarları, fikir ve din adamlarını zindanlara attı, Müslümanları dehşet içinde sindirdi.
Laik olduğunu iddia eden ideolojik rejim, bir yandan İslam’ı ve Müslümanları darbeler ve baltalarken, Kemalizmi yeni bir din gibi benimsetmeye çalıştı.
Laik geçinen rejim hac konusunda Müslümanların seyahat hürriyetini kısıtladı, haccı tekel altına aldı.
Müslümanların serpuşlarına, millî kıyafetlerine, çarşaflarına, başörtülerine kısıtlamalar getirdi.
Şapka Kanunu’nu protesto eden nice Müslümanı olağanüstü zalim mahkemelerde yargılayıp; kimini astırdı, kimini zindanlarda süründürdü, ortalığa dehşet saçtı.
Cumhuriyetin ilk yirmi beş yılında on bin camiyi, mescidi, tekkeyi, medreseyi, taş mektep binasını, vakıf eserini sattı, kiraya verdi, kapattı, yok etti. (1943′te Sultan Ahmet Camii bile ibadete kapatılıp asker deposu yapılmıştı!)
Laik rejim, Müslümanların topluca zikrullah yapmasını yasakladı.
Uzun yıllar boyunca Müslümanların Risale-i Nur okumalarını ağır cezalık bir suç saydı, çok zulm etti.
Laik rejim İslam vakıflarını kendisi kontrol etti, sayısız vakıf mülkünü elden çıkarttı. Yakın tarihimizde büyük bir vakıf yağması oldu.
Müslüman halkın kültür devamlılığını kopartmak için İslam yazısı yasaklandı. Bütün bu insan hakları ihlalleri, bu zulümler, bu devlet terörü sözde laiklik adına yapıldı.
Bizde öyle bir laiklik var ki, zinayı bile suç kabul etmiyor. Bedbaht koca karısını yatakta aşığı ile zina halinde yakalıyor, polise gidiyor, “Zina suç değildir, bir şey yapamayız” cevabını alıyor.
Bizde laik rejim şu anda Türkiye’de geleneksel Sünnî İslam’ı kaldırıp, onun yerine reforme edilmiş, light, ılımlı, fıkıhsız ve Şeriatsiz, Fazlurrahmanın Tarihsellik ve Tatiliye mezhebine uygun, BOP’lu, seküler bir İslam Protestanlığı türetmek istiyor.
Laik rejimin ilahiyatçıları resmi ideoloji ile İslam’ı bağdaştırmak için çırpınıyor.
Ortadoğu İslam ülkelerine model olarak gösterilen Türkiye laikliği işte bu laikliktir.
Adı var, kendisi yok.
Bu laiklik adına Müslüman hanım avukatlar başörtüleriyle mahkemelere giremiyor.
Müslüman kadın öğretmenler başörtüsüyle ders veremiyor.
Birçok yerde başörtülü Müslüman kadınlara ikinci sınıf vatandaş, parya, sömürge yerlisi muamelesi yapılıyor.
Başörtülü Müslüman kadınlar milletvekili seçilseler bile tesettür kıyafetiyle millî iradenin merkezi Meclis’e giremiyor.
Mısır, Tunus, Libya Müslümanları böyle bir laikliği ne yapsınlar.
Türk laiklik modelini nazikçe reddediyorlar.
“Teklifinize teşekkür ederiz, bize yaramaz, sizde kalsın.” diyorlar.
(Mehmet Şevket Eygi, Ekim 2011)
 
Üst Alt