çanakkale’ nin hüznü ve sevinci

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici




ÇANAKKALE’ NİN HÜZNÜ VE SEVİNCİ


Çanakkale ile ilgili ne zaman bir şey okusam veya izlesem tarumar olurum.
Bir yanım oradaki büyük zaferden dolayı sevinir.
Bir yanım Kınalı Hasanlar için üzülür.
Bazen Çanakkale geçilseydi ne olurdu diye kendime soruyorum.
Ve bu sorunun cevabından ürküyorum.
Sonra Seyyid Onbaşı’ yı düşünüyorum.
Ve tüm Mehmetçikleri ...
Benim, senin, onun ... Hepimizin Cetlerinden olan, Ceddi olan Mehmetçikleri !
Hani Yozgat Sorgun’ lu hasan’ a komutanı saçlarının neden kınalı olduğunu sormuştu.
Hani o da annesine mektup yazıp bunu sormuştu.
Annesi de cevaben onun vatan için kurban seçildiğini söylemişti ya !
İşte Hasan o an anlamıştı İsmail olduğunu ...
O an İsmail’ in hissettiklerini hissetmişti de neden diye sormamıştı ...
Seve seve kabul etmişti kurban olmayı ..
İsmail olmayı gurur bilmişti, şeref bilmişti ..
Hani koşuyordu ceddimiz şehadetin kollarına .
Ölümün ağzına giriyorlardı korkusuzca, onurluca ..
Ve en hasından tadıyorlardı şehadetin şerbetini.
Aç kalmış karınlarını Alemlere Rahmet’ in (s.a.v) sofrasında doyuracaklardı.
Havz-u Kevser’ den kana kana içeceklerdi sularını ..
Mehmet Akif’ in dediği gibi ;
“Asım’ ın nesli ... diyordum ya ... nesilmiş gerçek ;
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.”
Ve tam burada boğazıma düğümler atılıyor ;
Bu topraklar için kanlarını döken o ecdad,
Hindusuyla, Anzakıyla, İngiliziyle, Kanadalısıyla ve bilmem her türlü belasının belasını veren o şerefli ecdad, torunlarının bugünkü hallerini görseydi ne yapardı.
Ne yapardı Resul-i Ekrem’ in (s.a.v) kucağına / ocağına giren o şerefli ecdad !?
................
Çanakkale kimin için ne ifade ediyor ?
Neyi ifade etmeli bize Çanakkale ?
Eskilerin masallarını mı ?
Kurtulan namusumuzu mu ?
Geleceğe teminatımızı mı ?
Gözyaşlarını mı ?
Şehadeti mi ?
Açlığı,
Sefaleti,
Yorgunluğu,
Yalnızlığı,
İhaneti,
Sadakati !
Evet Çanakkale bize neyi nasıl ifade etmeli ?
Çanakkale’ ye bakarken ne görmeliyiz ?
Çanakkale’ yi okurken ne okumalıyız ?
Bir daha, bir daha, bir daha ... düşünmemiz gerekiyor mu ?
Ne idik, ne olduk ?
Biliyoruz ki olanla ölmüşe çare yok !
O halde yarın olmadan, gelecek yalan olmadan,
Bugünden şahlanalım.
Biz şerefli bir ecdadın torunlarıyız !
Ve en az onlar kadar şerefli olmalı değil miyiz !?!
Selam ve Duâ ile ...

Lokman HAMİTOĞLU

 

MURATS44

Özel Üye
Evet Çanakkale bize neyi nasıl ifade etmeli ?
Çanakkale’ ye bakarken ne görmeliyiz ?
Çanakkale’ yi okurken ne okumalıyız ?
Bir daha, bir daha, bir daha ... düşünmemiz gerekiyor mu ?
Ne idik, ne olduk ?

İşte burası çok çok önemli. bir toplumun geleceğini etkileyecek bir dönüm noktası. Çanakkale bize ne kazandırdı, ne kaybettirdi? veeeeee ne kazandıracak....
Bize kaybettirdiği hiçbirşey yok. Kazandıracaklarını tahayyül bile edemeyiz.

Eğitim alanında uzman Japon heyeti, davet ile geldikleri Türkiye'deki araştırmalarını tamamladıktan sonra zamanın Başbakanı Turgut Özal'ın huzuruna çıkar ve gençlerimiz üzerindeki eğitimin yetersizliğini şu soğuk cümle ile ifade ederler:


- Bu eğitimle gençlerinize millî şuur vermeniz mümkün değildir!

Şok etkisi yapan bu tespitten sonra sorular arka arkaya gelir.
- Siz Japonlar gençlerinize millî şuuru nasıl veriyorsunuz, nasıl bir eğitim programı uyguluyorsunuz ki; bizimkini yetersiz buluyorsunuz?
Japon heyetinin sözcüsü şu bilgiyi verir:
- Biz eğitime şok testler uygulayarak başlarız. Önce çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindirir ve çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyi gösterir, robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şoke olan çocuklarımıza deriz ki:
- İşte gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha modern fabrikalar kurarsınız. Sonra çocuklarımızı Hiroşima ve Nagazaki'ye götürüp düşmanın harap ettiği bölgelerimizi gezdirir ve bu defa da onlara deriz ki: Bakın, eğer siz birlik beraberlik içinde çalışmazsanız, işte düşmanlar sizin ülkenizi böyle yakar yıkar, bu hale getirirler. Ama birlik beraberlik içinde çalışırsanız, güçlü olursunuz, düşmanlarınız size saldırmaya cesaret edemezler. Dünyadaki devletler size saygı duymaya mecbur kalırlar. Artık birlik beraberlik içinde çalışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin!.. Bu örneklerle çocuklarımız kendilerine gelerek iyi ve çalışan birer Japon genci olma yolunda millî bir şuur ve heyecanla okumaya yönelirler."

Japonların bu tespitlerini sundukları sırada geriden bir ses duyulur:

- İyi de bizim sizin gibi Hiroşima ve Nagazaki'miz yoktur ki... demek ister..
Heyecanlanan Japon eğitimci hemen cevap verir:
- Sizin Hiroşima ve Nagazaki gibi yerleriniz bizimkilerden çok daha etkilidir, der ve şu örnekleri sayar:
- Bir metrekareye bin merminin düştüğü Çanakkale Zaferi'nin kazanıldığı tarihî savaş alanları sizde. Çocuklarınızın ve gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile Çanakkale. Dünyanın en gelişmiş ve güçlü ordularına karşı Türkler olmazları olduruyor ve bütün dünyayı hayretler içerisinde bırakan bir zafer kazanıyorlar. İmanın, azmin, birlik beraberliğin neleri yendiğini ispatlıyorlar burada. İşte sadece bu olay, bu bölge ve bu zafer dahi gençlerinizin millî şuur kazanmalarına yetecek örneklerle doludur. Bu sebeple gençlerinizi gruplar halinde Çanakkale'ye götürüp gezdirmelisiniz. Her Türk genci Çanakkale savaşlarının yapıldığı bölgeyi bilerek gezmeli, atalarının ne olmazları başardığını gururla görmeli, iftiharla öğrenmelidirler. Daha sonra onlara demelisiniz ki: Sizler de birlik beraberlik içinde çalışmazsanız düşmanlarınız yine gelirler, Çanakkale'yi işgal etmeye kalkışırlar, yurdunuzda özgür yaşamayı size layık görmezler, tutsakları durumuna düşürmek isterler... Ama çalışır, teknolojiyi yakalarsanız ülkenizi kalkındırır, ilerleyen ülke haline getirirsiniz. Başınız dimdik durursunuz yabancıların karşısında!.."

Japon eğitimcilerin verdikleri bu millî şuur oluşturma örnekleri bizlere hem ibret hem de ikaz olsa gerektir. Kendi değerlerimizi kendi çocuklarımıza anlatma konusunda ne kadar ihmallerimizin olduğu Japon eğitimcilerin ikazıyla bir daha ortaya çıkmış bulunmaktadır. Ne hazindir ki; hâlâ gençlerimizin Çanakkale ziyaretlerinden rahatsız olanlarımız var! Kur'an'dan bir ayeti hatırlıyoruz:
- Fa'tebiru ya ülil ebsar! İbret alın ey basiret sahipleri!

 
Üst Alt