Çin'den Alınan Füzeler, Savunma Sistemimize Yarar Sağlar mı?

MURATS44

Özel Üye
Türkiye, toplam proje bütçesini 4 Milyar Dolar olarak planladığı Türk-Uzun Menzilli Füze Savunma Sistemi (T-LORAMIDS) ortak üretim ihalesini, China Precision Machinery Import and Export Corparation (CPMIEC) adlı Çin devlet kuruluşunun 3 Milyar Dolar bedel ile kazandığını açıklandı. Projenin en önemli özelliği %50 oranında yerli üretimi de şart koşmasıdır. Proje kapsamında üretimi gerçekleştirilecek Çin füze sistemi HQ-9, halen Çin ana kıtasının yüksek irtifa ve uzun menzilli hava savunmasında kullanılan temel sistemdir. HQ-9 füze sistemi özellikle yüksek irtifadaki uçak, helikopter, balistik füzeleri ve daha alçak irtifadaki seyir (cruise) füzelerini uzun menzilden önlemek amacı ile tasarlanmıştır. Türkiye bu proje öncesinde (günümüzde), yüksek irtifadan gelebilecek uçak ve helikopter türündeki tehditleri, F-16 savaş uçağı kullanarak önleme stratejisi mevcut iken, balistik füze ve uzun menzilden yaklaşmakta olan seyir füzelerini engelleme imkanı mevcut değildi. Bu sebeple proje Türkiye’nin yüksek irtifa ve uzun menzilden gelebilecek tehditleri önlemede “önemli bir ilerleme sağlamasına hizmet edecektir”.

PROJEYE KATILAN FÜZE SİSTEMLERİNİN TEKNİK KARŞILAŞTIRILMASI:

Proje ihalesine katılan diğer firmalar ve füze sistemlerini birbirleri ile teknik olarak karşılaştırarak değerlendirelim:
tablo-1%20%C5%9Fema-1%20modifli(1).jpg

İhaleye Katılan Füze Sistemlerinin Temel Karşılaştırma Kriterleri

En temel kriter olan menzil ve irtifa yönü ile değerlendirildiğinde en etkili füze sisteminin S-400 olduğu görülecektir. S-400’ün hangi versiyonunun projeye katıldığını bilinmediğiniz için 400km menzilli 40N6 tipi füzeyi atabilen versiyon kabul edilmiştir. Bununla birlikte S-400’ün bir alt versiyonu 48N6 füzesini atan versiyon projede teklif edilmiş olsa dahi, 48n6 füzesini 250km’ye atabildiği için yinede en uzun menzil seçeneğine sahip olduğu değerlendirmeye devam edilecektir. Eurosam Samp-T’nin radarı Thales GM400 olduğu durumda değerlendirilmiştir. Projeye sunulan teklifler arasında menzil ve irtifa yönü ile en yetersiz füze sisteminin Patriot Pac-3 olduğu anlaşılabilir. HQ-9’un füze menzilinin 200km olduğu ABD kongresine sunulan kaynaktan, Çin’in hava sahasını koruma seviyesini gösteren aşağıdaki haritadan da teyid edilmiştir. Çin’de 32 batarya HQ-9 kurulu olarak görev yapmaktadır.

<i>Çin Hava Sahasının HQ-9 ile korunan sınırları (mavi renkli alanlar, sınırın 200km ötesi)</i>
Çin Hava Sahasının HQ-9 ile korunan sınırları (mavi renkli alanlar, sınırın 200km ötesi)
Yine ihalenin açıklandığı günün ertesinde Yunan savunma sitesi Türk yapımı HQ-9’un 200km’lik füze menzilinin Yunanistan’ın hangi bölgelerine tehdit olabileceğini gösteren bir haritada yayınlayarak endişelerini şimdiden dile getirmeye başlamıştır. HQ-9 Yunanistan’ın Girit’te yerleştirdiği S-300 PMU-1 versiyonundan 50km daha uzağa füze atma kabiliyetine sahiptir. Türkiye’nin Ege kıyılarına yerleştirilecek seyyar HQ-9 bataryaları ile Yunanistan ana karadan ve Girit adasından kalkacak herhangi bir Yunan uçağı Ege’ye çıktığı an Türkiye tarafından vurabilir duruma gelecektir.

<i>Yunan Savunma Sitesinde Yer Alan Ege Denizinde Dengelerin HQ-9 ile Değişeceği Gösteren Açıklama (200km HQ-9 füze menzili)</i>
Yunan Savunma Sitesinde Yer Alan Ege Denizinde Dengelerin HQ-9 ile Değişeceği Gösteren Açıklama (200km HQ-9 füze menzili)
“En iyi füzenin gerçek muharebe şartlarındaki performansı ile ortaya çıkacağı şüphesizdir”. Hava savunma füzelerinin gerçek muharebe şartlarında yapılacak aldatma taktikleri, elektronik karşı tedbirlere karşı tedbir oluşturması (ECCM)[7] ve kendine yapılacak saldırıları önleyip hedefini imha etmesi beklenen ideal durumdur ve şu aşamada kabul testlerinin sonuçlarını değerlendirmeden detaylı yorum yapılamaz.

HQ-9 FÜZE BATARYASI:

Çince Hang Qi yani Kızıl Bayrak kelimelerinin baş harflerini temsil eden HQ-9 füzesinin teknik temeli Rus üretimi S-300’dür. Çinliler sanayinin pek çok alanında kullandıkları tersine mühendislik (reverse engineering) metodu ile Rusya’dan temin ettikleri S-300’ü kopyalayıp üzerinde bazı ilave ve değişiklikler yaparak HQ-9 üretimini gerçekleştirmişlerdir. Örneğin Çin tarafından füzelere ilave edilen TVC[8] kontrolü daha yüksek bir manevra kabiliyeti sağlamıştır. Sistemin Çin deniz kuvvetleri destroyerlerinden kullanılan versiyonuna HHQ-9, ihraç versiyonuna ise FD-2000 adı verilmektedir. Seride FT-2000 olarak tanıtılan bir de anti radyasyon (radara kilitlenen) füzesi vardır ki esas hedefi hava radarları yani AWACS ve havadan radar karıştırma (jamming) yapan düşman uçaklarına yerden kilitlenip vurmak amacı ile üretilmiştir. Bir HQ-9 bataryası her birinde 4 tane füze bulunan 8 adet seyyar atış platformu kullanan toplam 32 füzeden meydana gelir. Batarya sıralı faz sistemli hedef arama (Type 305A) radarı, hedefe atış ve kontrol radarı (HT-233), alçak irtifadan gelebilecek hedefleri tespit eden radar (Type 120) ve stealth[10] hedeflerin tespit imkanını arttırmak amacı ile pasif radar alıcısı birbirleri ile tam olarak entegre biçimde çalışmaktadır. Tüm edinilen sisteme ait bilgiler TWS-312 komuta kontrol ünitesindeki bilgisayarlarda değerlendirilerek sistemin aktive edilmesine yönelik karar ve komuta sağlanmaktadır. Füze bataryası, elektrik ihtiyacını yanında taşıdığı jeneratörler vasıtası ile kendisi üretebilir. Sadece HT-233 atış kontrol radarının tam güçte çalışırken elektrik ihtiyacı 1000kW’dır. Fikir vermesi açısından düşünürsek 100 beygir gücüne normal bir otomobil sahip olduğu durumda bu radarın 13 otomobil gücünde enerji tükettiği söylenebilir. Diğer radarlar da kendi elektrik ihtiyaçlarını üretirler. HQ-9 füze sistemi oluşturan ana parçalar ve görevleri aşağıdaki şemada açıklandığı gibidir:
<i>HQ-9 Batarya Unsurları ve Operasyonel Yerleşimi</i>
HQ-9 Batarya Unsurları ve Operasyonel Yerleşimi
İHALENİN SONUCUNUN POLİTİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ:

Projeye başvuran ürünler arasında her ne kadar en iyi teknik özelliğe sahip olan S-400 görünsede önümüzde değerlendirme yapmak için 2 kriter daha bulunmaktadır. Bunlardan biri 50% yerli üretim payıdır. Yerli üretilmesi kabul edilen sistem parçalarının hangisi olduğunun detayını bilmiyoruz. Kritik öneme sahip radar, füze ve komuta kontrol sistemlerinin Türkiye’ye know-how transferi bizim bu kritik parçaları üretebilir hale gelmemiz Rusya tarafından kabul edilmemiş olabilir. Sonuçta Çin firması da ilk sefer S-300 sistemi olarak Rusya’dan almış, sonrasında ise tersine mühendislik ile ürünü geliştirip hem kendi kullanmış hem de uluslararası piyasada Rusya’ya rakip olabilmiştir. Bu durumda Rusya bizim yerli olarak üretmekte ısrar ettiğimiz kritik teknolojideki ürünlerin tamamını kabul etmemiş olabilir. Diğer bir kriter ise Rusya’nın siyasi gelişmeler ile bu tür “oyun değiştirici” olarak adlandırılan silah sistemlerinin satışlarını ilişkilendirmesi ve bazı satışları iptal ettiğinin bilinmesidir. Bu yaşanmış bir örnektir. İran 2007 tarihinde 800Milyon Dolar peşin para vererek Rusya’dan 5 batarya S-300 füze sistemi satın almış ve 2010 tarihine kadar teslim edileceğine dair ticari anlaşma imzalamıştır. Buna rağmen Rusya, İran’ın İsrail ile yaşadığı askeri ve politik krizin varlığını gerekçe göstererek satışını yaptığı S-300 füze sisteminin İran’a teslimatını yapmamıştır. Bu satışın gerçekleşmesini bölgede kendi menfaatlerine aykırı olacağını düşünmüştür. Bunun karşılığında İran İsviçre’nin başkenti Cenevre’de Rusya’nın S-300leri üreten devlet firması Rosoboronexport aleyhine 4 Milyar Dolarlık tazminat davası açmış fakat henüz bir sonuç alamadığı gibi Rusya İran’a S-300 füzelerini kesinlikle teslim etmeyeceğini resmen açıklamıştır[11]. Buradan hareket edersek, coğrafi olarak yakın bir komşumuz ile hele hele Suriye temelinde Ortadoğu için köklü anlaşmazlıklar yaşadığımız ve gelecekte siyasi bir kriz oluşması ihtimali çok da uzak olmayan bir ülke ile uzun vadeli ve teknoloji transferi içeren bir projeye başlamak yüksek bir risk olarak değerlendirilebilir. Bu açıdan Çin çok daha az risk içermektedir. Bunun yanında, ABD ve NATO’nun Türkiye’nin Rus ve Çin üretimi sistemleri temin etmesine sıcak yaklaşmadığı uluslararası basına da yansımış olan bir husustur. ABD Çinli firmanın İran, Suriye, K.Kore’ye silah satışı yaptığı için Şubat 2013’de kara listesinde olduğunu açıkladı. Bu haberi duyunca insanın aklına ABD’nin İran’a gizlice İsrail üzerinde silah satarak gelirleri yasadışı yollar üzerinden Nikaragua’daki kontra-gerillalara aktardığı ve “contragate” olarak literatüre giren skandal geliyor. Patriot gibi teknik yönden zayıf seçenekler yerine yerli üretim şartımıza ve proje bütçesine daha uygun seçenekleri sunmayan ABD’nin bu değerlendirmeyi yapması adaletli değildir. Türkiye “milli menfaatleri neyi gerektiriyor” ise o silah sistemini seçmek ve geliştirmek hakkına diğer her ülke gibi sahiptir. Ayrıca projede %50 yerli katkının bulunması ve Türkiye’nin hazırladığı şartnamede Türk HQ-9larının NATO standartlarına uyum sağlamasına imkan verecek kriterlerin yer alması, NATO dışı bir silah sistemi olacağı kabulünü de bozmaktadır. Bugün ABD bile Afganistan operasyonlarında bölge coğrafyasına daha dayanıklı olduğu için (tozlu ortamda ve düşük kaliteli yakıt ile daha sorunsuz çalışabilen), yani kendi menfaatleri söz konusu olunca Rus yapımı Mi-17 helikopterleri satın almak ister iken, Rusya NATO üyesi Fransa’ya kendi donanmasında kullanmak için savaş gemileri ürettirir iken Türkiye’nin Çin ile bu anlaşmayı yapması normal karşılanmak durumundadır.

SONUÇ: Türkiye’nin bu silah sistemini güvenilir bir proje çerçevesinde yerli üretim imkanlarını da kullanarak elde etmesi Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türkiye’nin yüksek irtifa ve uzun menzilden hava savunma ihtiyacını karşılayacağı gibi Türkiye’nin bu tür silah sisteminin teknolojisi hakkında tecrübe kazanmasını da sağlayacaktır. Projenin hayata geçmesi ile yerli yüklenici durumunda olacak olan Aselsan, Havelsan ve Roketsan gibi milli kuruluşlarımızın bu projedeki katkıları, HQ-9 füze sistemi ve benzerlerinden daha üst yetenekli füze sistemlerini tasarlayıp üretmelerinde büyük bir tecrübe ve bilgi birikimi oluşturacaktır. “HQ-9 Türkiye için bir atlama taşıdır”. Kazanılan kabiliyetler ile ileriki yıllarda şimdi üretilecek olan HQ-9’un yerli modernizasyonu da yapılabilir. Umut edilir ki Çin ile bu projeyi bir an önce, kaliteli ve milli imkanlarımızı geliştiren bir düzeyde tamamlayarak HQ-9 bataryalarını TSK envanterine katabiliriz. Türk Hava Sahasını daha da güvenle savunacağımız günleri hedefleyen Türkiye’nin bu projedeki tercihi isabetlidir.



 
Üst Alt