Çocuğun eğitim ve öğretiminde Ailenin yeri ve önemi

ceylannur

Yeni Üyemiz
EĞİTİMDE AİLENİN ROLÜ

Eğitimde ailenin önemi tartışılmaz. Okulun verdikleri ailenin desteği ve kontrolü ile pekişir. Küçük yaşlarda verilen sorumluluk taşıma hissi özellikle ergenlik döneminde çocuk ve aile için derslerin ve yerine getirilmesi gereken sorumlulukların tartışma konusu olmasını engelleyecektir. Aile içinde her bireyin yaşıyla doğru orantılı sorumlulukları olmalı. Bizler nasıl ki ebeveyn olarak onlara hayati ihtiyaçları, bakımı, huzurlu bir aile yaşamı sağlamak sorumluluğunu taşıyorsak, onların da çocuk olarak yerine getireceği sorumlulukları olduğu çocuğa daha küçük yaşlarda verilmelidir.

* Bilinmelidir ki çocuğunuz akranları da dahil olmak üzere farklı bir bireydir. Bu nedenle çocuğunuzun gelişimi ve eğitimi sırasında, karşılaştırma yapmadan, gurur kırıcı olmadan, başarılarını görüp onaylamalı, hatalarını düzeltmeli ama hep ve daima yanında olmalısınız. Çünkü,hata yapmadan doğruları bulması mümkün olmayacaktır. Karşılaştırma yapmak, çoğu zaman çocuk için itici bir güç olmaktan çok çocuğun başarılı olmasını engelleyen, motivasyonunu düşüren ve kendisine olan özgüvenini yitirmesine neden olan bir etkendir. Karşılaştırma yapmak, en iyi ihtimalle çocuğun önüne sınır koymak gibidir. Yetişilmesi gereken bir hedef koymuş olursunuz. Oysa, başarılı olmanın ve bunun sonucunda takdir edilmenin tadını alan bir çocuğun bundan sonraki tek hedefi kendisini aşmak olacaktır. Çocuğunuzun önüne arkadaşlarını, yarışması ve geçmesi gereken hedefler olarak koymak onun için çok da olumlu sonuçlar doğurmayacaktır.

* Çocuklarımız doğdukları andan itibaren yaşamımızın odak noktasıdır. Her anımızın öncelikli programları onlar için yapılır. Her şeyin iyisini onlar için isteriz. İyi bir okulda doğru bir eğitim almalarını, belli başlı üniversitelerde başarılı bir öğrencilik hayatı geçirmelerini, iyi bir işe girmelerini, işlerinde başarılı olmalarını, iyi bir eş bulmalarını… Hatta bazen durum, ne yapamadıysak çocuklarımızın onu yapmasını sağlamak gibi bir egoya dönüşebilir.

* Dünyaya geldikleri andan itibaren planlamaya ve istemeye başlarız. Temel de istediğimiz, her şeyin iyisi onların olsun. Önemli olan bunu isterken hırsa kapılmamak ve kontrolü kaybetmemektir. Bu istekleriniz ve onların adına belirlediğiniz hedefler konusundaki hırsınız, çocuklarınızı sizden uzaklaştırabilir ve onunla olan ilişkinizi zedeleyebilir.

* Çocuğunuzun geleceğine olan inanç eksikliğiniz ona yansır. O bütün bu telaşe ve koşuşturma arasında yaşadığınız kaygıları bir ayna gibi size yansıtır. Kaygı sahibi olmak çok normal, ancak yoğun kaygı hissetmek çocuğunuzun da gereğinden fazla kaygı duymasına ve kendine olan güvenini kaybetmesine neden olabilir. Sonuçta başarı düşüşü kaçınılmazdır. Sınav kaygı ve stresi yaşayan çocukların bir kısmında ailenin yaşadığı yoğun kaygının çocuklar üzerinde ciddi baskı oluşturduğunu ve çocukların buna bağlı bir kaygı ve stres yaşadıklarını görmekteyiz.

* Davranışlarınızla verdiğiniz mesajlara dikkat edin. Söyledikleriniz tavırlarınızla paralel olmalı. Tutarsız söylemler çocuğun size karşı güvenini yitirmesine neden olabilir. 'Bizim için sen önemlisin' sözünün ardından yaşanan ilk başarısızlıkta 'senin yapacağın iş bu kadar, sen ne başarısız, ne tembelsin' gibi sonu gelmeyen konuşmalar yapmak inandırıcılığınızı kaybetmenize neden olabilir.

* Olumsuz motivasyondan kaçının. Eğitimin uzun soluklu bir süreç olduğu unutmayın. Bu dönem içerisinde çocuğunuz, mutlaka inişler, çıkışlar yaşayacaktır. Hep aynı seyirde devam eden bir öğretim hayatı beklemek yanlış olabilir. Buna neden olacak birçok etkenle karşılaşabilirsiniz. Ancak, önemli olan çocuğunuza gerçekte başarabileceği mesajını vermektir.

'Senden bir şey olmaz, böyle gidersen bir baltaya sap olamazsın' denilen bir kişi belki hırsa kapılıp başarılı olabilir ama bu çok seyrek gözlenen bir durumdur ve işin kötüsü çocuğunuz ilerleyen zamanda bu tavrı modelleyerek kendi çocuklarına da uygulayabilir.

* Gerektiğinden fazla fedakârlık göstermeyin ve bunu sürekli dile getirmeyin.

'Sana harcadığımız bu kadar para ile kaç çocuk okurdu'

'Sen ders çalış diye ne bir yere gidiyorum ne de misafir kabul ediyorum'

Aslında biliyoruz ki ne bu kadar fedakârlık göstermelisiniz ne de bunu çocuğa karşı kullanmalısınız.

* Zaten çocuğunuz çalışması için uygun olan fiziki şartları siz onun adına yaratmadan yaratmalı. Her şeyin ötesinde çocuklarımız birbirinden bağımsız algı düzeyleri ve öğrenme şekillerine sahip olduğundan çalışma ortamlarının da birbirinden farklı olması kaçınılmazdır. Kimi çocuk sessiz bir ortamda daha hızlı öğrenip daha kolay çalışabilirken, bu sessiz ortam bir başka çocuğun konsantrasyonunun daha kolay dağılmasına neden olabilir. Tabi sesli ortamdan söz ederken televizyon karşısında, bilgisayar karşısında ya da elinde cep telefonuyla çalışmaktan söz etmiyoruz. Çocuğunuz adına onun yapması gerekenleri yapmak onun için bir iyilik değildir. Kendisi adına düşünülen bir çocuk, bir süre sonra bu anlamda tembelleşebilir.

* Çocuğunuzu başka çocuklarla karşılaştırmayın. Karşılaştırma yapmak hem sizi hem de çocuğunuzu mutsuz edecektir. Karşılaştırma yapmak, çocuğun önüne engel koymak gibidir. Çünkü,bu durum çocuğunuzun kendini yetersiz, başarısız ve önemsiz hissetmesine neden olur.

* Olumlu motivasyon yapın. Sürekli eleştirmek ve yargılamak yerine onun başarılı olduğu noktaları da vurgulayın. Çocuğun, aralıksız eleştirildiği bir ortamda mutlu olması daha da önemlisi başarılı olması mümkün değildir. Bunun ona hiçbir yararı olmadığı gibi sizden uzaklaşmasına ve sizinle vakit geçirmek istememesine neden olabilir. İnsanlar olumlu söylemlerle daha kolay motive olurlar. Eleştiri abartıldığında kişi kolayca vazgeçebilir. Bu özellikle içe dönük çocuklarda daha çabuk gerçekleşir.

* Çocuğunuzun elbette başarısız olduğu dönemler de olacaktır. Bu durumda biz ebeveynlerin çok rahat empati kuruyor olmamız gerekir. Hayatınız boyunca yaşadığınız başarısızlıkları düşünün. Bu durum karşısında nasıl üzüldüğünüzü, yaşadığınız başarısızlıkların size ne gibi tecrübeler kazandırdığını unutmayın. İşte bu yüzden çocuğunuzun da zaman zaman bu tip durumları yaşayarak dersler çıkarmasına ve yoluna daha sağlam basarak devam etmesine izin verin.

* Evde huzurlu bir aile ortamı sağlayın. Aile içi geçimsizlikler, anne baba arasındaki iletişim kopuklukları çocuğunuzu da olumsuz etkileyecektir. Mutsuz ve gergin bir ev ortamında çocuğun verimli bir şekilde ders çalışmasını beklemeyin.

* Çocuğunuz yalnızca ders çalışan bir robot değildir. Çocuklar eve geldikleri andan itibaren ders çalış talimatları başlar ve bu durum yatana kadar rutin aralıklarla devam eder. Artık birçok okul tam zamanlı eğitim veriyor. Dolayısıyla, çocukların okuldan ayrıldıkları saat en iyi ihtimalle öğleden sonra üç gibi oluyor. Bu saat bazı okullarda dört, bazılarında ise beş oluyor. Eğer ev, servisle gidilecek uzaklıktaysa eve varış saati altıyı buluyor. Akşam ders tekrarı önemlidir ama gün boyu okulda olan çocuğunuzla kısıtlı olan ortak zamanınızın hiç değilse bir kısmını sohbet ederek, birbirinize zaman ayırarak geçirin ancak, konu ders olmasın. Bu aranızdaki ilişkiyi güçlendirecektir ve sizi onun gözünde sürekli ders yapmasını isteyen bir ev öğretmeni olmaktan çıkaracaktır.

* Tüm bunların yanında rutin olarak yaz, kış, hafta sonu, bayram, ara tatil demeden günlük verimli bir şekilde ortalama iki saat ders tekrarı yapmak çocuğun başarılı olması için oldukça yeterli bir süredir. Her yıl sınav sonuçları açıklandığında derece yapan çocuklarla yapılan röportajlar da bu sonucu doğrular niteliktedir.

* Çocuğunuzun sorumluluğunu üstlenmeyin. Çocuğun yerine ödevlerini yapan, ders notlarını takip eden, okula götürmesi gereken araç gereçleri onun yerine ya da onunla hazırlayan bir ebeveyn olmayın. Bu onun sorumluluğu içinde bir iş. Yapmadığında karşılaşacağı olumsuz durumları hesap edip onun yerine önlem almak çocuğunuzu sorumluluk sahibi yapmayacaktır. Tam tersine, nasılsa kendisi için görevlerini üslenen biri olduğundan bu davranış onu tembelliğe itecektir. Bırakın yaptıklarının sonuçlarıyla yüzleşsin.

Sonuç olarak çocuğunuzun da ayrı bir birey olduğunu unutmayın. Her bireyin toplum içinde ve aile içinde ayrı görev ve sorumlulukları var. Herkes bu sorumluluk alanı içerisinde elinden geldiğince çaba göstermeli. Çocuğunuz bunu bilmeli. Ancak bunu anlatırken çocuğunuzun kişiliğini incitmemeye dikkat edin. Onun kendisini yetersiz hissetmesine ve yoğun kaygı ve stres yaşayarak vazgeçmesine neden olmayın.

Çünkü asıl olan, akıl, ruh ve beden sağlığı bütün çocuklar yetiştirmektir. Eğitim ve öğretimse bir ömür devam eder.
 

TaHKaR

Aktif Üyemiz
MZA.jpg
 
Üst Alt