Çocuk ve Kırmızı

Ayyüzlüm

Yeni Üyemiz

Çocuk kendisine uzanan kalemi geri itti. ‘İstemem’ dedi ‘ya karanlık olursa yazacaklarım ya yazılarım karanlığı doyurursa!’
‘Buna Râbb karar verecek’ dedi edeb. ‘Ben sadece kalemi uzatıp seni bana davet etmekle yükümlüyüm. Düşün ki bir cümleymiş azâzili iblis eden ve yine bir o kadar harfe tekabül ediyor Ebubekirin tasadduku. Şimdi düşün Ebubekir yapan cümleler mi kuracaksın iblis yapan cü(r)mlelermi? ‘
Tiksindi çocuk, sonra yüzü güldü acı bir tebessümle.
‘Sadece korkuyorum’ dedi. Sadece dedi ve düşündü. Sadece korkuyorum demek korkunun aslında o kadar da korkunç olmadığı anlamına mı geliyordu. ‘Muhtemelen öyle’ dedi sesli düşünerek. ‘Çok korkuyorum’ diye düzeltti sonra cümlesini. ‘Çok korkuyorum.’
Bir trafik gibiydi hayat. Köprüden gece vakti otoyola bakınca gelen arabalar beyaz, giden arabalar kırmızı ışıklı oluyordu. Her giden kırmızıya sarılıyordu. Otoyolda bile. Seven kırmızıya sarılıyordu, elinde gül ile. Ölen kırmızıya sarılıyordu. Hatırlıyordu çocuk; babası arabada kendinden geçmiş bir halde idi. Yüzünden kanlar akıyordu. Zaten sonra almışlardı çocuğu kazanın olduğu yerden. Bir daha da görmemişti babasını. ‘Babam’ dedi, ‘o bile kırmızı uğruna terk etti.’ Bayrağı ve rengini düşündü, sonra Şehitleri. Onlarda kırmızıydı artık, o da kırmızıydı, düşleri de…
‘Tamam’ dedi çocuk Edebe ve tekrar çekti kalemi kendine. ‘Kırmızıya yazacağım’ dedi. ‘Kıpkırmızı hem de.’ Tebessüm etti Edeb çocuğa. ‘Râbb karar verdi’ dedi ‘evet kırmızıya yazacaksın.’
‘Babamı da görür müyüm kırmızıya yazarsam?’ diye geçirdi çocuk içinden. Ama ‘babam’ diyebildi sadece, getiremedi gerisini, bir türlü konuşamıyordu, bir şeyler düğümlenmiş gibi, bir şeyler düğümlemiş gibi tuttu boğazını, kurtulmak istedi, küçücük elleri ‘gücüm yok, kurtaramam seni’ dedi bütün aczi ile çocuğa. Son bir defa baktı Edebe. Belirli belirsiz ifadeler eşitti. Sonra bir ateş düştü bütün vücuduna. Bütün dünyayı sesinin gücü ile iter gibi çığlık attı ağlayarak ve uyandı. Annesi yanı başında gözü yaşlı onu izliyordu. ‘Kırmızı’ dedi çocuk. ‘Evet’ dedi anne. ‘Evet, annem’ dedi annesi, ‘biliyorum kırmızıyı sevdiğini. Kırmızıyı yazacakmışım’ dedi çocuk. ‘Hem sen de ağlama artık, ben kırmızı yazınca babam da gelecek’ dedi anneye. Anne, anneleşti birden, yani dayanamadı, yani yıkıldı, yani kırmızı renk ta ciğerini buldu annenin, yani ta ciğeri yandı. Elinde olmadan ‘evet’ dedi oğluna. ‘Kırmızıyı yazacaksın.’ Annesine baktı çocuk . Farkında olmadan onu üzdüğünü düşündü. Her nefes alışında annesinin sırtına bir kamçı vuruyordu sanki. ‘Anne’ dedi, sonrasında getireceği cümlenin ne olacağını hesap etmeden. Efendim der gibi baktı anne. ‘İstersen dedi’ çocuk. ‘İstersen Râbb beni seviyor, ona söylerim bizi babama götürür, olur mu?’ dedi. Çocuk konuştukça anne konuşmayı unuttu. Başını salladı anne bir evet niyetine. Vakit hala gece idi. Teheccüd namazı kılmak için kalkmıştı anne. Çocuğunun iniltilerini duyunca yanına gelmiş ve bunlar oluvermişti. Sonra o da, çocuk gibi Râbbe sığındı. Yanına uzanıverdi çocuğunun. Sarıldı annesinin boynuna Râbbin sevgilisi ve sanki o büyük, annesi çocukmuş gibi ‘uyu’ dedi. ‘Râbb ile söyleşip hallederim’ dedi kendinden emin bir eda ile. Gözyaşları ile tebessüm etti annesi. Hava soğuktu. Soba ısıtamıyordu odayı. Sarıldı sımsıkı çocuğa annesi. Birbirilerini ısıttılar. Çocuğun göz çapakları annenin dudaklarına değdi, ıslaktı. Annenin çenesi dudağına değdi çocuğun, titrekti. Uyudular.
Vakit öğleye doğru idi. Evin önünde bir kalabalık yığını toplanmıştı. Ambulans iniltisi kalabalıktan çıkan sesi yırtıyordu. İki kişi aralarında konuşurken ‘evet zehirlenmişler’ dedi kısa boylu olanı. ‘ Zaten çocuğu ile zor idare ediyordu kadıncağız’ dedi öteki, ölümü haklı çıkarmak istercesine. Kırmızı bir örtü ile evden çıkardılar ana ile çocuğu, ambulansa aldılar. Râbb duasını kabul etmişti küçüğün. Annesine mahcup olmamıştı çocuk. Haklıydı, sevmişti onu Râbb ve kırmızılarla almıştı onları adene. Hem de tam istedikleri gibi, istedikleri yere. Babalarının yanına.
‘Kırmızı gitti’ dedi bir başka çocuk izlerken ambulansın gidişini. Belki de bir başka kırmızı hikâyeye zemin hazırladığını bilmeden, ‘Anne biliyor musun, Muhammed kırmızı gitti’ dedi…







Muhammed Yıldız
 
Üst Alt