Deprem nedir? Depremin oluş nedenleri ve büyüklükleri hakkında bilgiler

Adilbey

Aktif Üyemiz
DEPREM NEDİR ?


Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına “DEPREM” denir.

Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.

Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına “SİSMOLOJİ” denir.
tb

Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve sonucundan da milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir.Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.Deprem Bölgeleri Haritası’na göre, yurdumuzun %92’sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95’inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98’i ve barajlarımızın %93’ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir.Son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58.202 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.096 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır.

DEPREMİN OLUŞ NEDENLERİ VE TÜRLERİ:


Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km.kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Manto’nun altındaki çekirdegin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.

Taşküre’nin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok “Levha”lara bölünmektedir. Üst Manto’da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taşyuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.

Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto’ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay tatkürenin altında devam edip gitmektedir.

İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde olusmaktadır.

Yukarıda, yerkabuğunu oluşturan “Levha”ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiği zonların da deprem bölgelerini oluşturduğunu söylemistik.

Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir.

İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yerüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.

Depremlerinin olusumunun bu sekilde ve “Elastik Geri Sekme Kuramı” adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuvarlarda da denenerek ispatlanmıştır.

Bu kurama göre, herhangibir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.

Aslında kayaların, önceden bir birim yerdeğiştirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır.

Çoğunlukla bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar.

FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara “Doğrultu Atımlı Fay”denir. Fayın oluşturduğu iki ayrı blokun birbirlerine göreli olarak sağa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar sağ veya sol yönlü doğrultulu atımlı faya bir örnektir.

Düsey hareketlerle meydana gelen faylara da “Egim Atımlı Fay”denir. Fayların çoğunda hem yatay, hem de düsey hareket bulunabilir.
tb

DEPREM TÜRLERİ :


Depremler oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa baska doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle “TEKTONİK” depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90’ı bu gruba girer. Türkiye’de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler “VOLKANİK” depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar.Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin maydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya’da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye’de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.

Bir başka tip depremler de “ÇÖKÜNTÜ” depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.

Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya’da Tsunami’den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüstür.

DEPREM PARAMETRELERİ :


Herhangibir deprem oluştuğunda, bu depremim tariflenmesi ve anlaşılabilmesi için “DEPREM PARAMETRELERİ” olarak tanımlanan bazı kavramlardan söz edilmektedir. Aşağıda kısaca bu parametrelerin açıklaması yapılacaktır.

ODAK NOKTASI (HİPOSANTR)


Odak noktası yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı noktadır.Bu noktaya odak noktası veya iç merkez de denir.Gerçekte , enerjinin ortaya çıktığı bir nokta olmayıp bir alandır , fakat pratik uygulamalarda nokta olarak kabul edilmektedir.

Odak noktası, dış merkez ve sismik deprem dalgalarının yayılışı

DIŞ MERKEZ (EPİSANTR)


Odak noktasına en yakın olan yer üzerindeki noktadır.Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya en kuvvetli larak hissedildiği noktadır.Aslında bu , bir noktadan çok bir alandır.Depremin dış merkez alanı depremin şiddetine bağlı olarak çeşitli büyüklüklerde olabilir. Bazen büyük bir depremin odak noktasının boyutları yüzlerce kilometreyle de belirlenebilir.Bu nedenle “Episantr Bölgesi” ya da “Episantr Alanı” olarak tanımlama yapılması gerçeğe daha yakın bir tanımlama olacaktır.

ODAK DERİNLİĞİ :


Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanınyeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin odak derinliği olarak adlandırılır. Depremler odak derinliklerine göre sınıflandırılabilir.Bu sınıflandırma tektonik depremler için geçerlidir.Yerin 0-60 km.derinliğinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir.Yerin 70-300 km.derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir.Derin depremler ise yerin 300 km.den fazla derinliğinde olan depremlerdir.Türkiye’de olan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0-60 km.arasındadır.Orta ve derin depremler daha çok bir levhanın bir diğer levhanın altına girdiği bölgelerde olur.Derin depremler çok genis alanlarda hissedilir , buna karşılık yaptıkları hasar azdır.Sığ depremler ise dar bir alanda hissedilirken bu alan içinde çok büyük hasar yapabilirler.

EŞŞİDDET (İZOSEİT) EĞRİLERİ :


Aynı şiddetle sarsılan noktaları birbirine bağlayan noktalara denir. Bunun tamamlanmasıyla eşşıddet haritası ortaya çıkar. Genelde kabul edilmiş duruma göre, eğrilerin oluşturduğu yani iki eğri arasında kalan alan, depremlerden etkilenme yönüyle, şiddet bakımından sınırlandırılmış olur. Bu nedenle depremin şiddeti eşşiddet eğrileri üzerine değil, alan içerisine yazılır.

ŞİDDET :


Herhangibir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Bu etki, depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı yapıların depreme karşı gösterdiği dayanıklılık dahi değişik olabilmektedir. Şiddet depremin kaynağındaki büyüklüğü hakkında doğru bilgi vermemekle beraber, deprem dolayısıyla oluşan hasarı yukarıda belirtilen etkenlere bağlı olarak yansıtır.

Depremin şiddeti, depremlerin gözlenen etkileri sonucunda ve uzun yılların vermiş olduğu deneyimlere dayanılarak hazırlanmış olan “Şiddet Cetvelleri”ne göre değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle “Deprem Şiddet Cetvelleri” depremin etkisinde kalan canlı ve cansız herşeyin depreme gösterdiği tepkiyi değerlendirmektedir. Önceden hazırlanmış olan bu cetveller, her şiddet derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceği etkileri belirlemektedir.

Bir deprem oluştuğunda, bu depremin herhangibir noktadaki şiddetini belirlemek için, o bölgede meydana gelen etkiler gözlenir. Bu izlenimler Şiddet Cetveli’nde hangi şiddet derecesi tanımına uygunsa, depremin şiddeti, o şiddet derecesi olarak değerlendirilir. Örneğin; depremin neden olduğu etkiler, şiddet cetvelinde VIII şiddet olarak tanımlanan bulguları içeriyorsa, o deprem VIII şiddetinde bir deprem olarak tariflenir. Deprem Şiddet Cetvellerinde, şiddetler romen rakamıyla gösterilmektedir. Bugün kullanılan batlıca şiddet cetvelleri değiştirilmiş “Mercalli Cetveli (MM)” ve “Medvedev-Sponheur-Karnik (MSK)” şiddet cetvelidir. Her iki cetvelde de XII şiddet derecesini kapsamaktadır. Bu cetvellere göre,şiddeti V ve daha küçük olan depremler genellikle yapılarda hasar meydana getirmezler ve insanların depremi hissetme şekillerine göre değerlendirilirler.

VI-XII arasındaki şiddetler ise, depremlerin yapılarda meydana getirdiği hasar ve arazide oluşturduğu kırılma, yarılma, heyelan gibi bulgulara dayanılarak değerlendirilmektedir.

MAGNİTÜD :


Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika Birleşik Devletleri’nden Prof.C.Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel bir ölçüsü olan “Magnitüd” tanımlanmıştır. Prof .Richter, episantrdan 100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerlestirilmis özel bir sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve %80 sönümü olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin “magnitüdü” olarak tanımlamıştır. Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük magnitüd değerinin 8.9 olduğu görülmektedir(31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve 2Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri).

Magnitüd, aletsel ve gözlemsel magnitüd değerleri olmak üzere iki gruba ayrılabilmektedir.

Aletsel magnitüd, yukarıda da belitildiği üzere, standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum genlik ve periyod değeri ve alet kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplamalar sonucunda elde edilmektedir. Aletsel magnitüd değeri, gerek hacim dalgaları ve gerekse yüzey dalgalarından hesaplanılmaktadır.

Genel olarak, hacim dalgalarından hesaplanan magnitüdler (m), ile yüzey dalgalarından hesaplanan mağnitüdler de (M) ile gösterilmektedir. Her iki magnitüd değerini birbirine dönüştürecek bazı bağıntılar mevcuttur.

Gözlemsel magnitüd değeri ise, gözlemsel inceleme sonucu elde edilen episantr şiddetinden hesaplanmaktadır. Ancak, bu tür hesaplamalarda, magnitüd-şiddet bağıntısının incelenilen bölgeden bölgeye değiştiği de gözönünde tutulmalıdır.

Gözlemevleri tarafından bildirilen bu depremin magnitüdü depremin enerjisi hakkında fikir vermez. Çünkü deprem sığ veya derin odaklı olabilir. Magnitüdü aynı olan iki depremden sığ olanı daha çok hasar yaparken, derin olanı daha az hasar yapacağından arada bir fark olacaktır. Yine de Richter ölçeği (magnitüd) depremlerin özelliklerini saptamada çok önemli bir unsur olmaktadır.

DEPREMİN DİĞER ÖZELLİKLERİ :


Bazen büyük bir deprem olmadan önce küçük sarsıntılar olur. Bu küçük sarsıntılara “ÖNCÜ DEPREMLER” denilmektedir. Büyük bir depremin oluşundan sonra da belki birkaç yüz adet küçük deprem olmaya devam etmektedir. Bu küçük depremler “ARTÇI DEPREMLER” olarak isimlendirilir ve büyük depremin oluş anına göre bunların şiddetinde ve sayısında azalım görülür.

DEPREM ŞİDDET CETVELİ :


Şiddet cetvellerinin açıklamasına geçmeden önce, burada kullanılacak terimlerin belirtilmesine çalışılacaktır. Özel bir şekilde depreme dayanıklı olarak projelendirilmemiş yapılar üç tipe ayrılmaktadır:

A Tipi : Kırsal konutlar, kerpiç yapılar, kireç ya da çamur harçlı moloz taş yapılar.
B Tipi : Tuğla yapılar, yarım kagir yapılar, kesme taş yapılar, beton biriket ve hafif prefabrike yapılar.
C Tipi : Betonarme yapılar, iyi yapılmış ahşap yapılar.

Siddet derecelerinin açıklanmasında kullanılan az, çok ve pekçok deyimleri ortalama bir değer olarak sırasıyla, %5, %50 ve %75 oranlarını belirlemektedir.

Yapılardaki hasar ise beş gruba ayrılmıştır :


Hafif Hasar : İnce sıva çatlaklarının meydana gelmesi ve küçük sıva parçalarının dökülmesiyle tanımlanır.
Orta Hasar : Duvarlarda küçük çatlakların meydana gelmesi, oldukça büyük sıva parçalarının dökülmesi, kiremitlerin kayması, bacalarda çatlakların oluşması ve bazı baca parçalarının aşağıya düşmesiyle tanımlanır.
Ağır Hasar : Duvarlarda büyük çatlakların meydana gelmesi ve bacaların yıkılmasıyla tanımlanır.
Yıkıntı : Duvarların yarılması, binaların bazı kısımlarının yıkılması ve derzlerle ayrılmış kısımlarının bağlantısını kaybetmesiyle tanımlanır.

Fazla Yıkıntı : Yapıların tüm olarak yıkılmasıyla tanımlanır.

Şiddet çizelgelerinin açıklanmasında her şiddet derecesi üç bölüme ayrılmıştır.

Bunlardan;

a) Bölümünde depremin kişi ve çevre,
b) Bölümünde depremin her tipteki yapılar,
c) Bölümünde de depremin arazi üzerindeki etkileri belirtilmistir.

MSK Siddet Cetveli :


I- Duyulmayan

(a) : Titreşimler insanlar tarafından hissedilmeyip, yalnız sismograflarca kaydedilirler.

II- Çok Hafif

(a) : Sarsıntılar yapıların en üst katlarında ,dinlenme bulunan az kişi tarafından hissedilir.

III- Hafif

(a) : Deprem ev içerisinde az kişi, dışarıda ise sadece uygun şartlar altındaki kişiler tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen hafif bir kamyonetin meydana getirdiği sallantı gibidir. Dikkatli kişiler, üst katlarda daha belirli olan asılmış eşyalardaki hafif sallantıyı izleyebilirler.

IV- Orta Şiddetli

(a) : Deprem ev içerisinde çok, dışarıda ise az kişi tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen ağır yüklü bir kamyonun oluşturduğu sallantı gibidir. Kapı, pencere ve mutfak eşyaları v.s. titrer, asılı eşyalar biraz sallanır. Ağzı açık kaplarda olan sıvılar biraz dökülür. Araç içerisindeki kişiler sallantıyı hissetmezler.

V- Şiddetli

(a) : Deprem, yapı içerisinde herkes, dışarıda ise çok kişi tarafından hissedilir. Uyumakta olan çok kişi uyanır, az sayıda dışarı kaçan olur. Hayvanlar huysuzlanmaya başlar. Yapılar baştan aşağıya titrerler, asılmış eşyalar ve duvarlara asılmış resimler önemli derecede sarsılır. Sarkaçlı saatler durur. Az miktarda sabit olmayan eşyalar yerlerini değistirebilirler ya da devrilebilirler. Açık kapı ve pencereler şiddetle itilip kapanırlar, iyi kilitlenmemiş kapalı kapılar açılabilir. İyice dolu, ağzı açık kaplardaki sıvılar dökülür. Sarsıntı yapı içerisine ağır bir eşyanın düşmesi gibi hissedilir.
(b) : A tipi yapılarda hafif hasar olabilir.
(c) : Bazen kaynak sularının debisi değişebilir.

VI- Çok Şiddetli

(a) : Deprem ev içerisinde ve dışarıda hemen hemen herkes ratafından hissedilir. Ev içerisindeki birçok kişi korkar ve dışarı kaçarlar, bazı kişiler dengelerini kaybederler. Evcil hayvanlar ağıllarından dışarı kaçarlar. Bazı hallerde tabak, bardak v.s.gibi cam eşyalar kırılabilir, kitaplar raflardan aşağıya düşerler. Ağır mobilyalar yerlerini değiştirirler.
(b) : A tipi çok ve B tipi az yapılarda hafif hasar ve A tipi az yapıda orta hasar görülür.
(c) : Bazı durumlarda nemli zeminlerde 1 cm.genişliğinde çatlaklar olabilir. Dağlarda rastgele yer kaymaları, pınar sularında ve yeraltı su düzeylerinde değişiklikler görülebilir.

VII- Hasar Yapıcı

(a) : Herkes korkar ve dışarı kaçar, pek çok kişi oturdukları yerden kalkmakta güçlük çekerler. Sarsıntı, araç kullanan kişiler tarafından önemli olarak hissedilir.
(b) : C tipi çok binada hafif hasar, B tipi çok binada orta hasar, A tipi çok binada ağır hasar, A tipi az binada yıkıntı görülür.
(c) : Sular çalkalanır ve bulanır. Kaynak suyu debisi ve yeraltı su düzeyi değişebilir. Bazı durumlarda kaynak suları kesilir ya da kuru kaynaklar yeniden akmaya başlar. Bir kısım kum çakıl birikintilerinde kaymalar olur. Yollarda heyelan ve çatlama olabilir. Yeraltı boruları ek yerlerinden hasara uğrayabilir. Taş duvarlarda çatlak ve yarıklar oluşur.

VIII- Yıkıcı

(a) : Korku ve panik meydana gelir. Araç kullanan kişiler rahatsız olur. Ağaç dalları kırılıp, düşer. En ağır mobilyalar bile hareket eder ya da yer değiştirerek devrilir. Asılı lambalar zarar görür.
(b) : C tipi çok yapıda orta hasar, C tipi az yapıda ağır hasar, B tipi çok yapıda ağır hasar, A tipi çok yapıda yıkıntı görülür. Boruların ek yerleri kırılır. Abide ve heykeller hareket eder ya da burkulur. Mezar taşları devrilir. Taş duvarlar yıkılır.
(c) : Dik şevli yol kenarlarında ve vadi içlerinde küçük yer kaymaları olabilir. Zeminde farklı genişliklerde cm.ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Göl suları bulanır, yeni kaynaklar meydana çıkabilir. Kuru kaynak sularının akıntıları ve yeraltı su düzeyleri değişir.

IX- Çok Yıkıcı

(a) : Genel panik. Mobilyalarda önemli hasar olur. Hayvanlar rastgele öte beriye kaçışır ve bağrışırlar.
(b) : C tipi çok yapıda ağır hasar, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda yıkıntı, B tipi az yapıda fazla yıkıntı ve A tipi çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Heykel ve sütunlar düşer. Bentlerde önemli hasarlar olur. Toprak altındaki borular kırılır. Demiryolu rayları eğrilip, bükülür yollar bozulur.
(c) : Düzlük yerlerde çokça su, kum ve çamur tasmaları görülür. Zeminde 10 cm. genişliğine dek çatlaklar oluşur. Eğimli yerlerde ve nehir teraslarında bu çatlaklar 10 cm.den daha büyüktür. Bunların dışında, çok sayıda hafif çatlaklar görülür. Kaya düşmeleri, birçok yer kaymaları ve dağ kaymaları, sularda büyük dalgalanmalar meydana gelebilir. Kuru kayalar yeniden sulanır, sulu olanlar kurur.

X- Ağır Yıkıcı


(b) : C tipi çok yapıda yıkıntı, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda fazla yıkıntı, A tipi pek çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Baraj, bent ve köprülerde önemli hasarlar olur. Tren yolu rayları eğrilir. Yeraltındaki borular kırılır ya da eğrilir. Asfalt ve parke yollarda kasisler olusur.
(c) : Zeminde birkaç desimetre ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Bazen 1 m. genişliğinde çatlaklar da olabilir. Nehir teraslarında ve dik meyilli yerlerde büyük heyelanlar olur. Büyük kaya düşmeleri meydana gelir. Yeraltı su seviyesi değişir. Kanal, göl ve nehir suları karalar üzerine taşar. Yeni göller olusabilir.

XI – Çok Ağır Yıkıcı

(b) : İyi yapılmış yapılarda, köprülerde, su bentleri, barajlar ve tren yolu raylarında tehlikeli hasarlar olur. Yol ve caddeler kullanılmaz hale gelir. Yeraltındaki borular kırılır.
(c) : Yer, yatay ve düşey doğrultudaki hareketler nedeniyle geniş yarık ve çatlaklar tarafından önemli biçimde bozulur. Çok sayıda yer kayması ve kaya düşmesi meydana gelir. Kum ve çamur fışkırmaları görülür.

XII- Yok Edici (Manzara Değişir)

(b) : Pratik olarak toprağın altında ve üstündeki tüm yapılar baştanbaşa yıkıntıya uğrar.
(c) : Yer yüzeyi büsbütün değişir. Geniş ölçüde çatlak ve yarıklarda, yatay ve düşey hareketlerin yön miktarları izlenebilir. Kaya düşmeleri ve nehir versanlarındaki göçmeler çok geniş bir bölgeyi kaplarlar. Yeni göller ve çağlayanlar oluşur.

Depremden önce alınabilecek önlemler


Binalarımız mutlaka mevcut deprem yönetmeliğine uygun esaslarla inşa edilmiş olmalıdır.
Elektrik ve doğal gaz sistemlerine erken uyarı sistemi yerleştirilmelidir.
Denize kıyısı bulunan yerleşim yerlerinde ikamet edenler , deprem esnasında denizden gelebilecek büyük dalgalara karşı uyarılmalıdır.
Fabrikalar, barajlar, yollar ve tünellerin depreme karşı dayanıklı olarak inşaa edilmesi sağlanmalıdır.
Konut yerleşimleri zeminin nisbeten daha gevşek olduğu ova, bataklık gibi yerlere kurulmamalıdır.
Deprem konusunda uzman, resmi ve özel kuruluşlarla işbirliği yapılmalıdır.
Depremde oluşabilecek yangınlara karşı binalarımızda yangın merdiveni olmalıdır.
Binalarda deprem sırasında düşme olasılığı olan tüm eşyalar mutlaka duvara monte edilerek sabitlenmelidir.
İlk yardım konusunda eğitim alınmalıdır.
Acil durum çantası hazırlanmalıdır.
Yataklar kesinlikle cam kenarlarından, asılı cisimlerden ve eşyalardan uzakta bir yere alınmalıdır.
Binanın her odasında önceden planlama yapılmalı, sığınılabilecek güvenli bir yer seçilmelidir.
Deprem esnasında yapılması gerekenler
Kesinlikle paniğe kapılmamalı ve sakin olmaya çalışılmalıdır. Önceden hazırlanan deprem plânı doğrultusunda hareket edilmelidir.
Yangın ihtimaline karşı elektrik ve gaz vanaları öncelikli olarak kapatılmalıdır.
Yüksek katlardaysak balkon, pencere, asansör ve merdivenlerden uzak durulmalı ve kesinlikle aşağıya atlanmamalıdır ( ilk maddeye bakınız).
Gaz sızıntısı olabilme ihtimaline karşı çakmak ve kibrit kullanılmamalıdır. El feneri kullanılmalıdır.
Eğer güvenli bir şekilde evden dışarıya çıkma olanağı varsa çıkılmalı, evden dışarıya çıkmak mümkün değilse evdeki beyaz eşya cinsinden büyük eşyaların yanına yan yatılarak uzanılmalıdır.
Olaki deprem sırasında araç içinde bulunuluyorsa araç bina, ağaç, elektrik direkleri gibi yerlerden uzakta açık bir alana çekilmeli ve deprem sona erene kadar beklenmelidir.
Deprem sonrasında yapılması gerekenler
Kesinlikle paniğe kapılmamalı ve sakin olmaya çalışılmalıdır.
Her deprem artçıları ile beraber gelir, artçı depremlere karşı hazırlıklı olunmalı, kesinlikle binalara girilmemelidir.
Acîl yardım araçlarının (İtfaiye ve ambulans gibi) geçişini kolaylaştıracak şekilde diğer araçlar çekilmelidir.
Telefon hatlarında çok fazla yoğunluk oluşacağından yalnızca acîl durumlar için telefon kullanılmalıdır.
Çevremizdeki enkazlarda kurtarma ve ilkyardım çalışmalarına bilinçli bir şekilde katılınmalıdır.
Radyo ve benzeri çalışabilir durumdaki araçlardan yetkililerin açıklamaları takip edilmelidir.
Zarar görmüş binalardan dışarı çıkarken düşebilecek cisimlere karşı dikkatli olunmalıdır.
Vücudumuzda eğer yaralanma yoksa oluşabilecek yaralanmalara karşın pantolon, ceket, eldiven ve ayakkabı gibi sağlam giysiler giyilmelidir.

Deprem sonrasında binanın uğramış olduğu hasar, mutlaka konusunun uzmanları tarafından tespit edilmelidir.Gerekiyorsa yapılabilecek desteklerle zarar görmüş bina sağlamlaştırılmalıdır.

ENKAZ ALTINDA İSENİZ


Sükunetinizi koruyun, Durumunuzu değerlendirin, yaralı olup olmadığınızı belirleyin. Kıpırdayacak durumunuz varsa ve kesin
bir çıkış yolu görebiliyorsanız hareketlenin, aksi takdirde pozisyonunuzu koruyun ve sakin olun. Fazladan her çaba,size gelecekte gerekli olacak enerjisi ve suyu tüketecektir.Dışarıdan bir müdahale sesi duyana kadar bağırmaya çalışmayın, bu enerjinizi zamansız tüketmenize yol açacaktır.

Bir ses duyduğunuzda cevap verin ve pozisyonunuzu anlatmaya çalışın. İlerleyen saatlerde dışarıya ses verebilecek bir ses kaynağı yaratma yolu bulun. Kurtarma ekipleri, olay yerine ulaştıklarında bakacakları ilk yer enkaz üzerinde kabarmış bölgelerdir. Kabaran bu bölgeler muhtemel yaşam üçgenlerinin olduğu noktalardır.(buzdolabı, bulaşık ve çamaşır makinası, çelik para kasası,demir dolap vb.) böyle bir pozisyona sahipseniz, ilk ulaşılacak kurtarma bölgesindesiniz demektir.

DEPREMDEN HEMEN SONRA


Deprem öncesi önlemlerinizi aldınız ve depremi az ya da çok hasarla atlattınız. Ön koşul paniğe kapılmamak, uyanık ve hızlı davranmak. Eviniz sizin dışarı çıkmanıza izin veriyorsa, binayı terketmeden önce çevrenizdeki seslere kulak verin. Bu sesler, sizden çok daha zor durumda olan insanlara ait olabilir. Sese olan yakınlığınız sayesinde binanın dışından yapılacak bir yardımdan çok daha hızlı bir şekilde göçük altındakileri hayata kavuşturabilirsiniz. Kalabalık mekanları boşaltırken sakin olmak, hasarı en az ölçüde atlatmak açısından önem taşır. Toplu ve düzenli hareket bu safhada çok önemlidir. Binaların dışına çıktığınız andan itibaren de kurtarma çalışmalarına katılmak gerekir. Verebileceğiniz küçücük bir destek bir insanın hayatı, daha büyük yardımlar birden çok insanın hayatı demektir.

Türkiye 110 yılda 56 büyük deprem yaşadı


Türkiye 'de bir asırda büyüklüğü 6 ve üzerinde gerçekleşen 56 deprem yaşandı. Bu depremlerde 81 bin 637 kişi hayatını kaybetti.

Muş Malazgirt'te 29 Nisan 1903'te yaşanan 6.7 büyüklüğündeki depremde 600 kişi hayatını kaybetti, 450 bina hasar gördü.

Tekirdağ Mürefte'de 9 Ağustos 1912'deki 7.3 büyüklüğündeki depremde ise 216 kişi öldü, 5 bin 540 bina hasar aldı.

Burdur da 4 Ekim 1914 yılında 6.9 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Burdur'da 300 kişi öldü 6 bin bina da hasar oluştu.

Erzurum'a bağlı Horasan'da 13 Eylül 1924'te 6.8 büyüklüğünde bir deprem oldu. 60 kişi hayatını kaybetti, 380 binada hasar meydana geldi.

Kars-Ermenistan depremi olarak bilinen 6 büyüklüğündeki deprem 22 Ekim 1926'da ölçüldü. Bu depremde 355 kişi öldü.

İzmir Torbalı'da 31 Mart 1928'de meydana gelen 6.5 büyüklüğündeki depremde ise 50 kişi öldü, 2 bin 500 bina da hasar oluştu.

Sivas Suşehri'nde 18 Mayıs 1919'da olan 6.1 büyüklüğündeki depremde ise 64 kişi öldü, bin 357 bina hasarlı kaydedildi.

Türkiye-İran sınırında 7 Mart 1930'da yaşanan 7.2 büyüklüğündeki depremde 2 bin 514 kişi yaşamını yitirdi.

Balıkesir Erdek'te 4 Ocak 1935'te yaşanan 6.4 büyüklüğündeki depremde 5 kişi öldü, 600 bina hasar gördü.

Kırşehir'de 19 Nisan 1938'de kaydedilen 6.6 büyüklüğündeki depremde ise 160 kişi hayatını kaybetti, 4 bin 66 bina da hasar meydana geldi.

İzmir Dikili'de 22 Eylül 1939'da 6.6 büyüklüğünde deprem kaydedildi, 60 kişi öldü, bin 235 bina da hasar oldu.

-Erzincan depreminde 30 binden fazla kişi yaşamını yitirdi.

Erzincan'da 27 Aralık 1939 da Türkiye'nin en büyük depremlerinden biri kaydedildi. Erzincan'da 7.9 büyüklüğündeki depremde 32 bin 968 kişi hayatını kaybetti, 116 bin 720 binada hasar oluştu.

Muğla'da 23 Mayıs 1941'de kaydedilen 6 büyüklüğündeki depremde kayıtlara ölen biri geçmedi ancak 200 binada hasar meydana geldi.

Balıkesir Bigadiç'te 15 Kasım 1942'de 6.1 büyüklüğünde bir deprem oldu. Bu depremde ise 16 kişi öldü, 2 bin 187 binada hasar tespit edildi.

Tokat Erbaa'da 20 Aralık 1942'de kaydedilen 7 büyüklüğündeki depremde 3 bin kişi öldü, 32 bin binada hasar oluştu.

Adapazarı Hendek'te 20 Haziran 1943 yılında 6.6 büyüklüğündeki depremde 336 kişi öldü, 2 bin 240 bina hasar gördü.

Samsun Ladik'te 27 Kasım 1943'te kaydedilen 7.2 büyüklüğündeki depremde 4 bin kişi öldü, 40 bin binada hasar meydana geldi.

Bolu Gerede-Çerkeş'de 1 Şubat 1944'te 7.2 büyüklüğünde bir deprem oldu. Bu depremde ise 3 bin 959 kişi öldü, 20 bin 865 bina da hasar tespit edildi.

Uşak Gediz'de 25 Haziran 1944, Adana Ceyhan'da 20 Mart 1945'de 6 büyüklüğünde depremler kaydedildi. Uşak'ta 21, Adana'da 13 kişi öldü.

Balıkesir Ayvalık'ta 6 Ekim 1944'te yaşanan 6.8 büyüklüğündeki depremde ise 30 kişi hayatını kaybetti, 5 bin 500 binada hasar oldu.

İzmir Karaburun'da 23 Temmuz 1949'da 6.6 büyüklüğündeki deprem sonucu 7 kişi öldü, 865 binada hasar meydana geldi.

Bingöl Karlıova'da 17 Ağustos'ta yaşanan 6.7 büyüklüğündeki depremde 450 kişi hayatını kaybetti, 3 bin 500 binada hasar kaydedildi.

Çankırı Kurşunlu'da
13 Ağustos 1951'de meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki depremde 50 kişi öldü, 3 bin 354 bina hasar gördü.

Çanakkale Yenice'de 18 Mart 1953'te 7.2 büyüklüğünde deprem kaydedildi. Burada 265 kişi hayatını kaybetti, 6 bin 750 binada hasar oldu.

Çankırı Kurşulu 7 Ekim 1953'te bir kez daha sallandı. 6 büyüklüğündeki depremde 2 kişi öldü, 230 bina da hasar meydana geldi.

Aydın Söke-Balat da 16 Temmuz 1955'te yaşanan 6.8 büyüklüğündeki depremde ise 23 kişi öldü, 470 bina hasar gördü.

Eskişehir'de
20 Şubat 1956'da 6.4 büyüklüğünde bir deprem kaydedildi. Bu depremde 1 kişi öldü, 2 bin 819 bina hasar aldı.

Muğla Fethiye-Rodos'ta 25 Nisan 1957'de yaşanan 7.1 büyüklüğündeki depremde 67 kişi öldü, 3 bin 200 bina hasar gördü. 1961 yılında yaşanan 6.3 büyüklüğündeki depremde ise can kaybı olmadı.

Bolu Abant'ta 26 Mayıs 1957 yaşanan 7.1 büyüklüğündeki depremde 52 kişi yaşamını yitirdi. Depremde, 5 bin 200 binada da hasar oldu.

İstanbul 'da 18 Eylül 1963'te yaşanan Çınarcık merkezli 6.3 büyüklüğündeki depremde ise 1 kişi öldü, 230 bina zarar gördü.

Malatya'da 14 Haziran'da 6, Balıkesir Manyas'ta 6 Ekim 1964'te 7 büyüklüklerinde depremler kaydedildi. Malatya'da 8, Manyas'ta 23 kişi hayatını kaybetti.

-1966 Varto depremi hala hafızalarda-

Türkiye deprem felaketlerden birin Muş Varto'da 19 Ağustos 1966'da yaşadı. 6.9 büyüklüğündeki depremde 2 bin 396 kişi öldü. Depremde, 20 bin 7 binada da hasar meydana geldi.

Adapazarı Mudurnu'da 22 Temmuz 1967'de yaşanan 6.8 büyüklüğündeki depremde 89 kişi yaşamını yitirdi 7 bin 116 bina hasar aldı.

Bartın'da 3 Eylül 1968'de 6.5 büyüklüğünde deprem oldu. Depremde 29 kişi öldü, 2 bin 478 bina hasar gördü.

Manisa Alaşehir'de 28 Mart'ta meydana gelen 6.5 büyüklüğündeki depremde de 53 kişi öldü, 3 bin 72 binada hasar oluştu.

Kütahya'da 28 Mart 1970'de yaşanan 7.2 büyüklüğündeki Gediz merkezli depremde bin 86 kişi öldü, 19 bin 291 binada hasar oldu.

Bingöl'de 22 Mayıs 1971'de yaşanan 6.8 büyüklüğündeki depremde 878 kişi öldü, 9 bin 111 bina hasar aldı.

Diyarbakır Lice'de 6 Eylül 1975'te 6.6 büyüklüğünde deprem oldu, 2 bin 385 kişi öldü. Depremde 8 bin 149 bina da hasar gördü.

Van Muradiye'de 24 Kasım 1976 da 7.5 büyüklüğünde bir deprem oldu. Türkiye'yi yasa boğan depremde 3 bin 840 kişi hayatını kaybetti, 9 bin 232 binada hasar oluştu.

Çanakkale Biga'da 5 Temmuz 1983'te yaşanan 6.1 büyüklüğündeki depremde 3 kişi hayatını kaybetti 85 binada hasar tespit edildi.

Erzurum-Kars merkezli 30 Ekim 1983'te yaşanan 6.9 büyüklüğündeki depremde bin 155 kişi öldü, 3 bin 241 binada hasar kaydedildi.

Erzurum Balkaya'da 18 Eylül 1984'te yaşanan 6.4 büyüklüğündeki depremde 3 kişi öldü, 570 bina hasar görtü.

Kars-Ermenistan merkezli 6.9 büyüklüğünde meydana gelen, 7 Aralık 1988'de yaşanan depremde 4 kişi öldü, 546 bina da hasar oldu.

Erzincan'da
13 Mart 1992'de 6.8 büyüklüğünde ölçülen depremde 653 kişi öldü, 8 bin 57 binada hasar meydana geldi.

İzmir Doğanbey'de 6 Kasım 1992'de yaşanan 6 büyüklüğündeki depremde hayatını kaybeden olmadı.

Afyon Dinar'da 1 Ekim 1995'te kaydedilen 6.1 büyüklüğündeki depremde 90 kişi öldü, 14 bin 156 bina hasar aldı.

Adana Ceyhan'da 27 Haziran 1998'de 6.2 büyüklüğündeki depremde 146 kişi öldü, 31 bin 463 bina hasar gördü.

-Marmara Depremi'nin acı bilançosu: 17 bin 480 ölü

Türkiye, 17 Ağustos 1999'da Kocaeli Gölcük'te büyük bir acı daha yaşadı. Burada meydana gelen 7.8 büyüklüğündeki depremde 17 bin 480 kişi öldü, 73 bin 342 evde hasar meydana geldi.

Düzce'de 12 Kasım 1999'da 7.5 büyüklüğündeki yaşanan depremde 763 kişi öldü, 35 bin 519 bina hasarı aldı.

Çankırı Orta'da 6 Haziran 2000'de meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki depremde 1 kişi öldü, bin 766 bina hasar gördü.

Afyon Çay-Sultandağı'nda 3 Şubat 2003'te yaşanan 6.4 büyüklüğündeki depremde 44 kişi öldü, 622 binada hasar tespit edildi.

Tunceli Pülümür'de 27 Ocak 2003'te 6.2 büyüklüğündeki depremde 1 kişi öldü 50 binada hasar oluştu.

Bingöl'de 1 Mayıs 2003'te yaşanan 6.4 büyüklüğündeki depremde 176 kişi hayatını kaybetti, 6 bin yapı hasar gördü.

Elazığ Karakoçan-Başyurt'ta 8 Mart 2010'da yaşanan 6.1 büyüklüğündeki depremde 42 kişi öldü.

Türkiye, Van'da 23 Ekim 2011'de acısını henüz unutmadığı bir deprem yaşadı. Büyüklüğü 7.2 olarak ölçülen depremde 644 kişi öldü, 17 bin 5 binada hasar meydana geldi.

-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-

-
-
-
-

 

TaHKaR

Aktif Üyemiz
Çok teşekkürler adil bey bilgilendirmen için..eyvallah..bu konuyu herkes okuması lazım...
 

mahzungarip

Yönetici
Türkiye, Van'da 23 Ekim 2011'de acısını henüz unutmadığı bir deprem yaşadı. Büyüklüğü 7.2 olarak ölçülen depremde 644 kişi öldü, 17 bin 5 binada hasar meydana geldi

GERÇEKTE BÖYLE DEĞİL ELBET 644Ü 8LE ÇARP SUNUCU ÖĞREN
 

Adilbey

Aktif Üyemiz
644x8= ?

Tek tek saydın mı ağa?

Büyük depreölerde rakamlar her zaman açıklanandan farklı olur. Ülkemizde ve dünyada olan büyük depremler , o şehrin gelişmişliği ve bişnaların dayanıklılığı ile doğru orantılı.

Ülkemizde 7.2 ile gerçekleşen Van depremi ve Marmara depremlerinde yaklaşık 40 bin kaybımız varken , kayıp olan ve sayılamayanları da yazmamışlardır bu listeye.

Bizbu depremlerle bu kadar kayıp verirken , gelişmiş ülkelerde yok denecek kadar az , ya da hiç yok.

Biz 7.2 ile dümdüz olurken , Japonyada 9 şiddetindeki bir depremde binanın hareketleri,

 
Üst Alt