Dişi kuş yuvadan el etek çekerse mutluluk da o evden elini eteğini çeker

sırat-ı müstakim

Aktif Üyemiz
Dişi kuş yuvadan el etek çekerse mutluluk da o evden elini eteğini çeker.
"Mükemmel bir kocanın nasıl olmasıyla ilgili bir kitap arıyorum. Eşime vereceğim ki, hatalarını anlayıp düzeltsin." diyen kadına arkadaşı sordu: "Peki sen mükemmel bir kadın mısın?" Nedense genel olarak eşler, birbirlerini mutsuz eden taraflarını görüp sürekli şikâyet ettikleri halde, "Evliliğimde mutluluğu yakalamak için asıl kendim ne yapabilirim? Bana ne görevler düşüyor?" diye düşünmezler.

Psikiyatriste veya bir evlilik danışmanına gittiklerinde hep eşlerinin hatalarını sayıp dökerler. "Benim şu yanlışlarım var. Eşim de bundan rahatsız oluyordur. Ben bunları nasıl düzeltip, onu mutlu edeceğim?" diyenler maalesef yok denecek kadar az.

Eşlerin tabii ki birbirlerine karşı sorumlulukları var. Tabii ki çalışan hanımla, ev hanımı arasında zahmet ve sorumluluk farklılıkları bulunuyor. Ama meselâ kadın, bütün gün elinde kumanda televizyon seyrediyor, cep telefonuyla konuşuyor, öğleden sonra çeşitli "gün"lere filan gidiyor ve eve eşiyle birlikte geliyorsa bir gariplik yok mu sizce de. Hele geldiğinde aceleyle mutfağa koşup "Aa hayatım, bugün yemek yapamadım. Dur buzluktan bir şeyler çıkarıp kızartayım!" (Eskiden iki yumurta kırılırdı. Şimdi dondurucular çıkınca yumurtanın pabucu dama atıldı.) diyor ve: "Ben aç değilim, sen yemeğini ye, hah benim dizim de başladı!" diye TV'nin karşısına geçiyorsa iletişim sizce yeterince sağlıklı mı? Normal olarak erkek bir sabredip, iki sabrediyor. Sonunda da kendine değer veren, ilgilenen, sofralar hazırlayıp kapıda karşılayan bir kadın hayali kurmaya başlıyor. Eğer duyguları ve inançları zayıfsa böyle bir fırsatı ilk bulduğunda da maalesef bunu değerlendirme yoluna gidebiliyor. Sonra da hanımların bildik "Nasıl benim gibi birini o işe yaramaz kadına tercih etti?" feryatları başlıyor.

Şimdilerde kadınlar arasında sosyal aktivitelere katılma heyecanı var, "Efendim ben sosyal bir kadınım. Öyle evde oturamam. Evde tabii ki işlerim aksıyor. Eve geldiğimde eşim kızılca kıyameti koparıyor. 'Ben evinin işlerini güzelce yapıp, yemeğini pişirip, çocuklarıyla ilgilenen bir kadın istiyorum. Kapı kapı gezen bir kadın istemiyorum.' diyor." deyip sızlanıyor.

Evet, ev kadını olmak evde sadece hizmetçilik yapmak değil. Ama erkeğin de eve geldiğinde derli toplu bir ev, hiç olmazsa sıcak bir çorba ve güler bir yüz görmek hakkı var. Bunu yapmamak, esirgemek kadın adına bencilliktir. Bir annenin çocuğuna gösterdiği ilgi, sevgi ve şefkati eşine de göstermesi gerekir. Bütün bunları göstermediği halde; "Sanki bana ne hayat yaşatıyorsun da benden karşılık bekliyorsun!" demeleri de işin cabası oluyor. Bir de sürekli eşinin dediklerine itiraz edip "Annem bana şunu şöyle yap dedi." diyerek eşinin değil de annesinin sözleriyle aile hayatını idare eden kadınlar var. O zaman erkeğin hali eskilerin deyimiyle "duman oluyor." Sevgililer Sevgilisi, "Kadının eşine olan hizmetinin sadaka olduğunu ve kadınların en hayırlısının kocası yüzüne baktığında onu sevindiren, kocasının hoşlanmadığı tutum ve davranışlardan kaçınan ve kocasına kendisini sevdirerek onunla hoş geçinen ve uyum içinde olan kadın olduğunu" söylüyor.

Kim ne derse desin "yuvayı yapan ve ayakta tutan dişi kuştur." Dişi kuş yuvadan el etek çekerse mutluluk da o evden elini eteğini çeker.

Gülay Atasoy
 
Üst Alt