Dua Almaya Bakın

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
DUA ALMAYA BAKıN!
Vaktiyle bir ateşperest, oğlunu evlendirmektedir.
Düğün günü çok koyun ve inek kesilir.
Et kokuları mahalleyi sarar.
Ancak evin bitişiğinde, Müslüman, dul bir kadın, dört yetimiyle yaşamaktadır.
Hepsi de günlerdir açtırlar. Kadıncağız, düğün evinin kapısını çalıp, 'ateş' ister.
Ancak maksadı başkadır.
“Belki yemek verirler” diye gitmiştir. Adam, kadının niyetini anlasa
da, bir şey vermez. Kadıncağız, bir daha gidip 'ateş' ister. Yine
eli boş döner.
Üçüncüde yine öyle. Ama ne olur bilinmez, bu defa acır kadına.
Hallerini anlamak için dehlize iner ve dayar kulağını bitişik evin
duvarına ve dinler.
Yetimcik, annesine yalvarıyor:
— Anneciğim, ne olur bir daha git. Belki bu sefer bir şey verirler.
Kadın ağlamaklıdır:
- Üç defa gittim yavrum! Artık utanıyorum.
Adam bunu duyar. Kalbi sızlar. güzel bir 'Sofra' hazırlatıp, gönderir
evlerine. Ve dehlize inip, dinler yine. Yetimlerin en küçüğü dua
ediyor:
- Ya Rabbi! O nasıl bize ikram ettiyse, sen de ona ikram et! Onu
imanla şereflendir!
Ardından;
- Âmiiiin! sesleri yükselir.
O anda, kalbi döner ateşperestin. Ve 'Şehâdet'i getirip imanla
şereflenir. Nitekim Sadaka, belâyı önler. Ama dua, kaderi değiştirir!
Buyurmuştur büyüklerimiz
Düşüncelerine dikkat et;
Sözlere dönüşüyorlar,
Sözlerine dikkat et;
Eyleme dönüşüyorlar,
Eylemlerine dikkat et;
Alışkanlıklarına dönüşüyorlar,
Alışkanlıklarına dikkat et;
Kişiliğine dönüşüyorlar,
Kişiliğine dikkat et;
*Kişiliğin kaderin oluyor!'*
Ya Rab! Bize halim bir ahlak, salim bir kalp, zarif bir huy, Gayur
bir ilim, Salih bir amel, abid bir karakter, Muttaki bir gayret,
Muhsin bir suret ver. Âmin…
Ya Rab! Kalpler senin kudretinde evirilip çevrilirken Bizim kalbimizi
dinin üzere sabit kıl. Âmin…
.......................................................................................................................................................
Biraz Uzun Ama Kesinlikle Okumaya Değer...

Anneannesinin sözleri yankilandi kulaklarinda:
"Oglum namaz hiç bu vakte birakilirmi? " Anneannesinin yasi yetmise dayanmis, ama ezan
okundugu vakit yerinden siçrar, yasindan beklenmeyecek bir hizla
abdestini alir ve namazini kilardi.
Kendisi ise,nefsini bir türlü yenemiyordu. Ne oluyorsa, hep namaz son dakikalara kaliyor, bu sebeple namazini alelacele eda ediyordu. Bunu
düsünerek kalkti yerinden, gözü saate kaydi. Yatsi ezaninin okunmasina
on bes dakika kalmisti. Basini her iki yöne pismanlikla sallayarak,
"Yine geciktirdim namazi." dedi kendi kendine.
Kivrak hareketlerle abdestini aldi ve daha elini yüzünü tam
kurulamadan kendisini odasina atti. Mecburen, hizli hareketlerle
namazi eda etti. Tesbihatini yaparken anneannesini düsünmeden edemedi. "Bu
halimi görse, tatli-sert kizardi yine bana." dedi. Çok seviyordu onu
...Hele öyle bir namaz kilisi vardi ki, onu hep bir gökkusagi
hayranligiyla seyrederdi. Namazda öyle bir mahviyeti vardi ki...
hicabindan renkten renge girerdi.
O gün aksama kadar derse girmisti. Müthis bir agirlik vardi üzerinde.
Duasini yaparken, basini ellerinin arasina alip secdeye durdu.
Namazdan sonra bir süre bu sekil tefekkür etmeyi severdi. Gözleri
kapanir gibi oldu. "Ne kadar da yorulmusum." dedi. Daldi gitti
öylece....
Kiyamet kopmustu. Mahseri bir kalabalik vardi. Her yön insanlarla
doluydu. Kimi dona kalmis, hareketsiz bir sekilde etrafi izliyor; Kimi
saga sola kosturuyor, kimisi de diz çökmüs, basi ellerinin arasinda
bekliyordu. Yüregi yerinden firlayacak gibi atiyor, adeta kafesinden
kurtulmaya çalisiyor,soguk soguk terler döküyordu. Hayattayken
kiyamet, sorgu sual ve mizan hakkinda çok sey duymus ve ahiret hayati
adina bu kavramlar kendisi için köse tasi olmuslardi. Ama mahser
meydaninda ki ürperti, korku ve bekleyisin bu denli dehset verecegini
düsünmemisti.
Hesap ve sorgu devam ediyordu. Bu arada onun ismini de okudular.
Hayretle bir saga, bir sola bakti. "Benim ismimi mi okudunuz?" dedi
dudaklari titreyerek.....
Kalabalik birden yarilmis, bir yol olmustu önünde. Iki kisi kollarina
girdi. Mahser meydaninin vazifelileri olduklari belliydi. Kalabalik
arasindan saskin bakislarla yürüdü. Merkezi bir yere gelmislerdi.
Melekler her iki yanindan uzaklastilar. Basi önündeydi. Bütün hayati,
bir film seridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden...." Sükürler olsun
" dedi, kendi kendine ve devam etti; " Gözlerimi dünyaya açtim,Hep
hizmet eden insanlari gördüm. Babam sohbetlerden sohbetlere kosuyor,
malini islam yolunda harciyordu. Annem eve gelen misafirleri
agirliyor, yemek sofralarinin biri kalkip, bir yenisi kuruluyordu. Ben
ise, hep bu yolda oldum. Insanlara hizmete çalistim. Onlara Allah"i
anlattim. Namazimi kildim. Orucumu tuttum. Farz olan ne varsa yerine
getirdim. Haramlardan kaçindim. "Kirpiklerinden asagi gözyaslari
dökülürken, "Rabbimi seviyorum, en azindan sevdigimi zannediyorum."
Diyordu. Ama bir yandan da "O"nun için ne yapsam az, Cennet"i
kazanmama yetmez." Diye düsünüyordu.Tek siginagi Allah"in rahmetiydi.
Hesap sürdükçe sürdü. Boncuk boncuk terliyordu. Sirilsiklam olmus,
zangir zangir titriyordu. Gözleri terazinin ibresindeki neticeyi
bekliyordu. Sonunda hüküm verilecekti. Vazifeli melekler ellerinde
bir kagit, mahser meydaninda ki kalabaliga döndüler. Önce ismi okundu.
Artik ayaklari tutmaz olmustu. Neredeyse yigilip kalacakti. Heyecandan
gözlerini kapamis, okunacak hükme kulak kesilmisti.
Mahseri kalabaliktan bir ugultu yükseldi. Kulaklari yanlis mi
duyuyordu? Ismi cehennemlikler listesindeydi. Dizlerinin üstüne
yigildi. Hayretten dona kalmisti." Olamaaaazzzz " diye bagirdi. Saga
sola kosturdu. "Ben nasil Cehennemlik olurum? Hayatim boyunca hizmet
eden insanlarla birlikte oldum. Onlarla beraber kosturdum. Hep rabbimi
anlattim." Diyordu.
Gözleri saganak olmus, titrek vücudunu islatiyordu. Vazifeli iki
melek kollarindan tuttu. Ayaklarini sürüyerek ve kalabaligi yararak
alevleri göklere yükselen Cehennem"e dogru yürümeye basladilar.
Çirpiniyordu. Medet yok muydu? Bir yardim eden çikmayacak miydi?
Dudaklarindan kelimeler kirik dökük, yalvarmayla karisik
döküldü.."Hizmetlerim... Oruçlarim.... Okudugum
Kuran'lar......Namazim....Hiçbiri beni kurtarmayacakmi?" diyordu.
Bagira bagira yalvariyordu. Cehennem melekleri onu hiç sürüklemeye
devam ettiler. Alevlere çok yaklasmislardi. Basini geriye çevirdi. Son
çirpinislariydi.
Resülullah, "Evinin önünde akan bir irmak içinde günde bes defa
yikanan bir insani o irmak nasil temizler, günde bes vakit namazda
insani günahlardan öyle temizler." Buyuruyordu. "Oysa ki benim
namazlarim da mi beni kurtarmayacak?" diye düsünüyordu.
" Namazlarim.....Namazlarim....Namazlarim." diye diye hiçkirdi.
Vazifeli melekler hiç durmadilar. Yürümeye devam ettiler; Cehennem
çukurunun basina geldiler. Alevlerin harareti yüzünü yakiyordu. Son
bir defa dönüp geriye bakti. Artik gözleri de kurumustu. Ümitleri
sönmüstü. Basini öne egdi. Iki büklüm oldu.
Kollarini sikan parmaklar çözüldü. Cehennem meleklerinden birisi onu
itiverdi. Vücudunu birden bire havada buldu. Alevlere dogru düsüyordu.
Tam bir iki metre düsmüstü ki, bir el kolundan tuttu.
Basini kaldirdi. Yukariya bakti. Uzun beyaz sakalli bir ihtiyar onu
düsmekten kurtarmisti. kendisini yukariya çekti. Üstündeki basindaki
tozu silkerek ihtiyarin yüzüne bakti.
"Siz de kimsiniz ?" dedi.
Ihtiyar gülümsedi: " Ben senin namazlarinim."
"Neden bu kadar geç kaldiniz ?Son anda yetistiniz. Neredeyse
düsüyordum."dedi....
Ihtiyar yüzünü gererek, tekrar güldü; Basini salladi;
" Sen beni hep son anda yetistirirdin, ...hatirladin mi?
Secdeye kapandigi yerden basini kaldirdi. Kanter içinde kalmisti.
Disaridan gelen sese kulak kabartti. Yatsi ezani okunuyordu. Ok gibi
yerinden firladi. Abdest almaya gidiyordu.
Alıntı
 
Üst Alt