Dünya da eşi olmayan Adâlet...

MURATS44

Özel Üye
Cenâb-ı Hak buyuruyor:

"Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
(Maide, 8)


Rasûlullah (sav) buyuruyor:

"Verdiği hükümlerde, ailesinin ve halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler, kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın yanında nurdan yüksek koltuklar üzerinde otururlar."
(Müslim, İmaret 18)

safe_image.php

"Suç Murâfaası Üzresin, Ayağa Kalk!"


Sultan Fâtih, İstanbul’un fethinden sonra, vazîfesini emrinin hilâfına (zıddını) yapan bir hıristiyan mîmârın kolunu kestirmişti. İstanbul kadısı Hızır Bey, Fâtih’in en yakın arkadaşı ve dostu idi. Kendisini İstanbul kadılığına da Fâtih tâyin etmişti.

Eli kesilen hıristiyan mîmâr, Kadı Hızır Bey’e gidip Fâtih’i dâvâ etti. Fâtih’e hitap tarzı "es-Sultân ibnü’s-Sultân el-Gâzî Ebu’l-Feth MUHAMMED HAN-ı Sânî" iken kadı Hızır Bey, teb’anın herhangi bir insanına kullanılan hitâbla:

"Murâd oğlu Mehmed, şu saatte mahkemeye gelin!" celbini gönderdi.

Fâtih, murâfaa (duruşma) günü mütevâzî bir ferd-i millet gibi âlâyişsiz (gösterişsiz) bir surette mahkemeye gitti. Maznûn (sanık) sandalyesine oturdu. Hızır Bey, yerini aldı. Ve muhâkeme başladı.

Mahkemelerde hâkim adâlet tevzî ettiği için oturur, diğerleri ayağa kalkarak, ayakta ifâde verirdi. Hızır Bey, Fâtih’i otururken görünce, O’na:

"Suç murâfaası üzresin, ayağa kalk! diye ihtâr etti.

Bu îkâz üzerine Fâtih, ifâde için ayağa kalktı. Kadı Hızır Bey, muhâkeme neticesinde Fâtih’i suçlu, hıristiyan mîmârı mazlûm buldu. Kısas âyetini okudu. Ve Fâtih’in kolunun aynı şekilde kesilmesine karar verdi.

Bütün dünyâyı dize getiren cihan pâdişâhı Fâtih, kararı sükûnet ve tevekkülle karşılayarak:

"Hüküm şer’-i şerîfindir!.." dedi.


Hıristiyan mîmâr, bu ulvî adâlet sahnesinden fevkalâde duygulanarak gözyaşları içinde:

"Hakkımdan vazgeçiyor, diyet kabul ediyorum!.."
dedi.

İş, bu suretle tatlıya bağlandıktan sonra Sultan Fâtih, Hızır Bey’e:

"Benden değil de Allâh’dan korktuğun için seni tebrik ederim!.."dedi.

Kadı Hızır Bey de, oturduğu minderin altından bir topuz çıkardı:

"Eğer verdiğim hükmü kabûl etmeseydin, bununla kafana vuracaktım."dedi.

Fâtih de, buna cevaben kaftanının altında sakladığı kılıcı gösterdi ve:

"Sen de eğer adâlet üzre hükmetmeseydin, bununla kafanı vuracaktım..." dedi.

Ayrıca Fâtih, şahsî malından hıristiyan mîmâra bir ev bağışladı. Bunun üzerine hıristiyan mîmâr:

"Dünyâda böyle bir adâletin eşi yoktur. Ben artık bu andan itibaren müslümânım..." diyerek kelime-i şehâdet getirdi

icon_reimg_zoom_in.gif
29297_437052900048_234950850048_5809541_1907335_n.jpg
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
ALLAH c.c razı olsun adminim ilk defa okudum,,,,Çok güzel hisseler aldım......

İslam Dini,,,, adaletin mutlaka yerini bulmasını, dolayısıyla hiç kimsenin zulme uğramamasını ve haksızlığa maruz kalmamasını emreder....İslam Dini, insanların makam ve mevkileri ne olursa olsun, hak ve hukukun karşısında eşit olduklarını ve bunun böyle bilinip böyle tatbik edilmesi gerektiğini ısrarla vurgulamakta ve bunun tatbikini talep etmektedir.....
Nitekim başta saadet asrı olmak üzere İslâm'ın her yönüyle yaşandığı bütün devirlerde İlahi adalet, gereği gibi tatbik edilmiş ve makam ve rütbe göz önünde bulundurulmadan,,, Adaletli davranmıştır elhamdulillah.....
 
Üst Alt