Emr'olunduğumuz Gibi Yaşamak Ve Kendi Kusurlarımızı Görebilmek

fahrettin tırınk

Site İmamı
Değerli kardeşlerim ALLAH cc a hakkı ile kul olmak sözde deyil özde olmak gerek, Görünüşte deyil içten kul olmak gerek,
Başkalarının yaptığı iyiliği ve hatta ibadeti bile benim görüşümde deyil diye,ALLAH cc emirlerini,sünneti seniyyeleri yaşayıp anlatmamız gerekirken,müslüman kardeşini zem edenler,bilmelidirlerki islamiyet böyle yapmayı emr etmiyor.

ALLAH cc hüd suresi ayet 112 de mealen şöyle buyurmaktadır:

(O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.)

peyğambers.a.v efendimiz hüd suresi beni ihtiyarlattı,diye ifade buyurduğu bu ayeti celiledir.

Bizler depeyğamber s.a.v efendimizin yolunda olduğumuza göre ALLAH cc tarafından nasıl emr olunoyorsak,rasülü Zişan efendimiz nasıl yaşamışsa o yolu takib edip emr oluğunduğumuz şekilde yaşamak mecburiyetindeyiz.

Müslüman kardeşine hakaret etmek,ona cephe almak ve hatta onu küfür ile itham etmek,nasıl emr olunduğumuz şekilde yaşamak olur?

Peyğamber s.a.v efendimizin ibadet ve muameleler hususundaki yaşantısını bizlere kadar aktaran mezheb imamlarımızın alyhinde faaliyet göstermek,onlara hakaret etmek mi emr olunduğumuz şekilde yaşamak?

Ancak cenabu hak ve Teala hazretleri gerçek alimlar hakkında bakınız nasıl bahs etmektedir.

Fatır suresi ayet 28 de, mealen şöyle buyurmaktadır.

(İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır. Kulları içinde ise Allah'tan ancak alim olanlar 'içleri titreyerek-korkar'. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır.) Fatır suresi ayet 28;

O mezheb imamlarımızdan biri olan imam ı azam hazretleri nin hayatından bir örnek vermek le nasıl bir imana sahib olduğunu ve bu ayeti celileye bire bir nasıl mutabık yaşadığından örnek alalım.

Yezid b. el-Leys Hazreti İmam irtihal ettikten sonra şahit olduğu bir hadiseyi şöyle nakletmiş tir:

— Birgün mescitte yatsı namazını kılarken imam «Zilzal» süresini okuyordu. Ebû Hanife de namaz kıldıran imamın arkasında idi. Namaz bittikten sonra bütün cemaat çıktı. İmam Ebu Hanife tefekkür halinde olduğu yerde kaldı. Onu rahatsız etmemek için kandili söndürmeden çıkıp gittim. Kandilin içindeki yağ çok azdı. Sabah namazı için geldiğimde İmam Ebu Hanife'yi ayakta olduğu halde sakalını eline almış şöyle yalvarmakta olduğunu gördüm:

— Ey zerre kadar hayra mükafat, şerre de ceza terettüp ettiren Allahım! Kulun Numan'ı Cehennem azabından ve ona yaklaştıran şeylerden koru! Ben aciz kulunu geniş rahmetine idhal et!

Kandile baktım hâlâ yanıyordu. Beni görünce kandili mi alacaksın? Dedi. Ben:

— Hayır! Sabah namazının ezanını okudum, dedim. Hazreti İmam gözümün içine bakarak bana:

— Gördüğünü gizle, kimseye söyleme, dedi. Sabah namazının sünnetini kıldıktan sonra tekrar oturdu. Daha sonra da bizimle beraber cemaatla akşam aldığı abdestle sabah namazını kıldı.

Müezzin akşam abdestiyle İmam'ın sabah namazını kıldığını akşam çıkarken caminin kapısını kilitlediğinden anlamaktadır.

SABAHA KADAR İBADET

Karşıdan İmam-ı A'zam Hazretlerinin geldiğini gören bir kişi:

— İşte akşam abdestiyle sabaha kadar ibadet edip de sabah namazını da aynı abdestle kılan adam buymuş diye konuştu. İmam-ı A'zam o zamana kadar öyle yapmıyordu. Fakat bu sözleri duyunca:

— Bende olmayan bir ibadetle vasıflandırılmaktan ve Allah'ın huzuruna öyle çıkmaktan haya ederim, dedi ve ondan sonra kırk sene akşam abdestiyle sabah namazını kıldı.

ALLAH cc cümlemizi emr olunduğu şekilde yaşayıp ancak ve ancak Müslümanların açığını arayarak fitne çıkartmaktansa kendi kusur ve kabahatını anlayarak hidayete erenlerden eylesin inşallah…
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt