Evde ki Müslüman Kız

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Evde ki Müslüman Kız

bas_ortusu_e45e2fa1n2we1g1.jpg


Bir yandan fıtrattan gelen içgüdüyle örtünme hissi, diğer yandan moda kavramının şeytani içgüdüsüne kapılma isteği! Bu iki arzuyu bir arada tutamayız. Her gördüğümüze tebessüm edip benimsersek, biz; biz olmaktan çıkarız. Her çağıran dünyevi seslere kulak verir, her önümüze sunulana göz kırparsak ne yapacağımızı şaşırır, işte bugünkü gibi ilginç kıyafetler giyip gülünç duruma düşeriz.

Allah `ın adıyla…
Müslüman genç kızlar olarak günümüzün büyük bir bölümünü, bazen de tamamını evde geçiririz. Bu yüzden değerli kardeşlerim; evin içindeki görevlerimiz, sorumluluklarımız ve davranışlarımızı irdelemek lazımdır. İnce detaylar üzerinde duracağımız için konu uzayabilir lakin konunun ehemmiyeti bunu gerektiriyor…

İkinci tesettürümüz olan evlerimizde, evlenene kadar geçirdiğimiz süreç, bizi geleceğe hazırlayan, temel nitelik arz eden bir süreçtir. Temel diyoruz çünkü keskin bir viraj olan evlilik hayatının nasıllığı, genç kızlık döneminde şekillenir. Örneğin; bir genç kız bedenen evliliğe hazır olsa da ruhen hazır olmayabilir. İyi bir genç kızlık döneminden geçmemiş, annesinden, varsa ablalarından yeterli eğitim almamış olabilir.

Buna rağmen evlenen veya evlendirilen nice kişiler biliyoruz ki; eşinden şikâyetçi, çocuklarından şikâyetçi, hayatı huzursuz… Bu süreçten başarıyla geçmeyenlerin yaptığı en büyük yanlış genellikle yanlış eş seçimidir. Fakat bu başlı başına bir konudur, o halde biz bununla iktifa edelim…

Kardeşlerim!
Öncelikle bizim kendimize karşı görevlerimiz vardır.
“Ey iman edenler! Siz kendi nefislerinizi ıslah etmeye bakın!”
(Maide / 105)

İşe kendimizden başlayacağız. Beni kim yarattı? Nerden geldim? Nereye gideceğim? Görev ve sorumluluklarım nelerdir? Diye kendimize sorup, kulluk binasını yükseltmek için bütün enerjimizi sarf edeceğiz. Dert sahibi olacağız. Boşuna yaratılmadığımız realitesini söze değil öze, özün de özüne yerleştireceğiz. Allah (c.c)`ın buyruklarından, nefsi, bedeni, aileyi, insanları ve toplumu kurtaran ve kollayan, bizi biz yapan, sağlıklı ve erdemli bir toplum nizamının temel taşları olan değer yargılardan haberdar olacağız. Kur`an ayetleri, bize sürekli dert sahibi, sorumluluk sahibi olmayı hatırlatır ve bizi sürekli akletmeye, düşünmeye ve öğrenmeye sevk eder.

Tabi bu arada kulluk vazifelerimizi öğrenmek için illaki başkalarının bizi yönlendirmesini beklemeyelim. Anne ve babamız bilinçsiz veya gevşek olabilir, bize İslam`ı anlatmıyor olabilirler. Bu bizi tembelliğe sevk etmesin! Girişimci olalım, heyecanlı ve meraklı olalım, ilk adımı atan olalım. “Kulluk” diyor çünkü Rabbimiz. Bu, içinden kolayca sıyrılacak, vurdumduymazlığa sevk edecek basit bir sorumluluk olmasa gerek…

Her ne kadar olmazsa olmazlarımıza vakit bulamamanın hiçbir bahanesi yoksa da, çalışmayan ve okumayan kızlar için vakit boldur. Bir genç kız Kur`an-ı Kerim`i tecvidiyle okumayı muhakkak bilmeli, çevresinde öğreteceği kimseler varsa da öğretmelidir. Siz de biliyorsunuz ve görüyorsunuz ki, toplumumuzun menfi gidişatının sebebi cahillik, cahil olduğunun farkında olmamak veya ilmiyle amel etmemektir. Cahil olmayacağız. Zihnimizi meşgul eden, bulandıran bütün gündemlerden sıyrılıp sadece öğrenmeye ve öğrendiklerimizi uygulamaya odaklanacağız. Bizlere cahillik, tembellik ve ayakları inatla dünyaya çivileyip ahireti unutturan meşguliyetlere aldanmak yakışmaz. Bunun için bol bol okuyacağız. Tam bir kitap aşığı olacağız, yorulmayacağız, merak edeceğiz, soracağız, yaşayacağız…

Ve şiarımız tesettür! Öncelikle Müslüman genç kız Allah`ın bu yüce emrine ensar kadınları teslimiyetiyle “semi`na we eta`na!” demelidir. Tabi bununla da kalmamalı, hicabın emredildiği ayetleri, tefsir ve mealiyle muhakkak okumalıdır.
Gelenek ve göreneklere düşkün anne-babalarımız ve bizi korumak refleksiyle kıskançlık gösteren ağabeylerimiz olabilir. “Yeter artık büyüdün, kapanmalısın, falanca görse ne der?” gibi telkinlerle bizi baskı altına almış olabilirler. Onlara kızmayalım! Zira onlar bizden kötü bir şey istemiyorlar. Metodları yanlış, ihlâsları eksik olabilir fakat nihayetinde tesettürün koruyucu niteliğinin farkındalar ve bunu kızlarından, kardeşlerinden uygulamalarını istiyorlar. Önemli olan bizlerin hangi niyet, bilinç ve ölçülerle tesettüre büründüğümüzdür. Zaten bunun farkında isek “Ben başkaları için değil, Rabbimin emri olduğu için örtünüyorum” diyeceğiz.

Onlar da yanıldıklarını anlayacaklar. Anlamasalar bile bizim için değişen bir şey olmayacaktır.
Azize kardeşlerim! Tesettür diyoruz ama bunun bir ölçüsü, sınırı var mıdır? Nasıl örtünmemiz gerekir? Bütün bunları nasslara ve ulemanın görüşüne başvurarak öğrenelim. Ve bu doğrultuda Rabbimizin bizden istediği şekilde, en güzelini, en takvalısını tercih edelim. Lakin önce gözlerimizi haramdan korumayı, takva elbisesini kalbe giydirmeyi, tesettürün ruhunu diriltmeyi ilk plana alalım…

Bazı siyasi ve ahlaki etkilerin sonucunda yozlaşan toplumumuzun en büyük hastalıklarından biridir; “net olamamak”… Bugünkü örtünme şekline bakalım. Ne siyah, ne beyaz! Netlik yoktur. Kardeşlerimiz nefislerine hoş gelen her güzellikten faydalanmak istiyorlar. Bir yandan fıtrattan gelen içgüdüyle örtünme hissi, diğer yandan moda kavramının şeytani içgüdüsüne kapılma isteği! Bu iki arzuyu bir arada tutamayız. Her gördüğümüze tebessüm edip benimsersek, biz; biz olmaktan çıkarız. Her çağıran dünyevi seslere kulak verir, her önümüze sunulana göz kırparsak ne yapacağımızı şaşırır, işte bugünkü gibi ilginç kıyafetler giyip gülünç duruma düşeriz.

Ve biz İslam`ın temsilcileriyiz! Bize bakan Meryem`i görmeli, suskunluğumuzda Meryem`i duymalı, bakışlarımızda Meryem`in hayâsını ruhuna katmalı… Bizimle konuşan Zeyneb`le konuşmalı, Hüseyn`i anlamalı… Bizim izimizi süren, Fatıma`nın nuruyla aydınlattığımız yollarda yürümeli… Evet, o Fatıma ki, vefat edeceğini anladığında, kimse görmesin diye cesedini örtmelerini ve gece gömülmesini isteyen bir edep abidesi!

Kardeşlerim! Tesettür bizim en görünür amelimizdir. Dişiliğimizi değil, kişiliğimizi ön plana koyan bir kalkandır. Takvadan ve ruhtan yoksun bir giyiniş tarzı bize iki kere hesap vermeye sevk edecektir. Biri Allah`ın emrini hakkıyla yerine getirememek, diğeri tesettürü görüntü, hal ve hareketlerle yanlış tanıtarak kötü örnek olmak… Bunlardan Allah`a sığınırız.
Alıntı.
 
Üst Alt