EY" dedim Sustum

ceylannur

Yeni Üyemiz
EY" dedim Sustum
asasaoo1%5B1%5D.jpg


Yürüdüm
yüreğimin yollarına sererek hıçkırıklarımı
yağmur yağmur tomurcuklara yağdı gözyaşlarım
en içli sevdalarla beslerken yüreğimi
duygularımı aşkın denizine düşürdüm
acılarki zemheri kadar karlı, bir yol gibi uzun
kimseler görmesin diye
gözlerimde sel sel taşan yalnızlığı
kimseler duymasın diye sesimi
ışık sızmayan bir bodrumun karanlığına gömdüm yüzümü
ey dedim sustum
hey dedim sustum
ah dedim sustum
vay dedim sustum
unutsun yollar beni
unutsun güvercinim

öldüm
kirletilmiş gökyüzüne savurarak hayallerimi
yükleyip cesedimi yüreğimin ağrılarına
kayboldum korkunç uğultusunda rüzgarların
acının sevinçle kucaklaşacağı zamanlara saklamak için gözyaşlarımı
bir yıldızın karanlığa gözkırptığı gecelere bıraktım anılarımı
dertlerimi denizlere saldım ki; alıp götürsün uzak bir kıyıya gemiler

Ey hayat kırgınım sana
hüznüm yırtık gömlek gibi duruyor her gün sırtımda
kırılgan bakışlarımda hüzün sızıyor aynalara her gece
ne kimselere anlatacak bir öyküm var, mutlulukla başlayan
ne de bir sevinç, gözlerimde bahar yeşili umutlar taşıyan
suların ötesinde bir çiçek büker boynunu her akşam adı gül
kokusu gül, rengi gül, gözyaşı gül, iki gözü iki çeşme
mutsuz, avuntusuz ve suskun

dudağında yitirdim şarkılarımı, şiirlerimi o aşkın
ey dedim sustum
hey dedim sustum
ah dedim sustum
vay dedim sustum
unutsun yollar beni
unutsun güvercinim

ey gecelerinde kahrolduğum hayat
sokaklarında sırılsıklam ıslandığım şehir
artık bu yerlere sığamıyorum
gökyüzünde katar katar turnalar göçüyor sılama
turnalar gidiyor ben kalıyorum
uyku tutmuyor geceleri
yitik düşlerimin gölgesine sığınıyorum
gölgeler gidiyor ben kalıyorum
bilki göçmen hiç bir kuş uçamaz kanatları kırıksa

hasretim ince bir yoldur yangınlara
kırıldı kendime saklaya saklaya içimdeki gül
tut ellerimden ikigözüm alıp beni sevinçlere götür
vefasız dünyanın ihaneti bitirdi beni
ardına saklanacak gölgemde yok

sevinçler dağıtırken acılar toplayan bir çardak kuşuyum şimdi
şimdi ömrüm, saçlarım kadar karlı ve puslu
hüzünlü bir ırmaktır şimdi yanaklarımda yüreğime akan
bilki artık hiç bir şey avutmuyor beni
şefkatine sığındığım sıcak bir kucak bile
ezilmiş gelinciklerin çığlığında gizledim sesimi ve gözyaşımı
kırların ürperişi gibi dökülüyor dudağımda sözcükler
hıçkırıklar boğazıma tıkanıp kalıyor her defasında
her defasında dudağımda binlerce şiir kanıyor
binlerce şiir yanıyor içimde her defasında

ah yaralı güvercinim
içime vurma kanatlarını
ya topla git yaralı kanatlarını içimden
ya gittiğin yere benide götür...

kimse aldırmıyor artık sevdalara ah gönül
duygular mı köreldi? biz mi yetimiz ah!
acının ve aşkın kesiştiği yerde
avcıların sarp kayalara sürdüğü iki ceylan gibi kaldık
tutup kime anlatsak acıyan yanlarımızı
yaralarımız ağıt olur uçar gökyüzünün boşluğuna

yüreğimin içini sevgi ile doldurup yakmak geçiyor içimden
ve savurmak küllerini her sabah seher yellerine
kurtulmak için prangalardan
bilirimki, yaşamak saralı bir sancıdır sancıyan yaralara
ey dedim sustum
hey dedim sustum
ah dedim sustum
vay dedim sustum
unutsun yollar beni
unutsun güvercinim

ah yaralı güvercinim
yüreğimin ince sızısı benim
gidiyorum işte
hep üşüdüğüm bu hayat sahnesınde
gözlerimde iki yetimlik ah
gidiyorum
yolculuklara hüzün rengi veren şiirlerle
kan rengi şarkılar bırakıyorum kalanlara
gölgemde yok arkasına saklanayım

sayki ben hiç ağlamadım, gülmedim
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
tatmadım sevgiyi, acıyı, ihaneti
sayki ben hiç doğmadım, yaşamadım, ölmedim

yokum artık yokumsayın beni
ölmüş gibi değil, hiç doğmamış gibi



alinti
 
Üst Alt